Su ve Vicdan Nöbeti 14’üncü gününde: Geri adım atılıncaya kadar eylem devam edecek 2019-08-08 09:25:54   BALIKESİR - Kaz Dağları için başlatılan “Su ve Vicdan Nöbeti" 14’üncü gününde devam ediyor. Ziraat  Mühendisi Hicri Nalbant, “Buradaki eylem madenciler geri adım atıncaya kadar, madencileri buraya getirenler, yardım yataklık edenler geri adım atıncaya kadar devam edecek” dedi.    Kanada merkezli Alamos Gold’un taşeronu olan Doğu Biga Madencilik Şirketi’nin Çanakkale’nin Kaz Dağları eteklerindeki Kirazlı köyü yakınında açmak istediği altın madeni için yaptığı ağaç kıyımına tepki amaçlı Balaban mevkiinde başlatılan “Su ve Vicdan Nöbeti” 14’üncü günüde devam ediyor.  Su ve vicdan nöbetine çağrıda bulunan dernekler arasında bulunan İda Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ziraat Mühendisi Hicri Nalbant, bölgede yaratılan tahribatı ve başlatılan nöbet eylemini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.   Çanakkale’de 16 yıldır ekolojik mücadele içerisinde yer alan Nalbant, Kirazlı köyü yakınında altın madeninin açılmak istendiğini duyunca yöre halkı bilgilendirdiklerini, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu ortaya çıkınca da yargıya başvurduklarını ve ilk başlarda davaların çoğunu kazandıklarını belirtti.   ‘70’İN ÜZERİNDE DAVA AÇTIK’   Aynı dönemde birer ikişer gün ara ile farklı farklı şirketlerin ÇED raporlarını aldıklarını söyleyen Nalbant, “2008 yılında bunların işletmesi oluşmaya başladı. Ondan sonra şirketler gerçek yüzlerini ortaya koydular. Kapasite artımı ve zenginleştirme tesisi kurmak için tekrar yeniden ÇED aldılar. Alınan ÇED’ler için de davalar açtık. Bu davalarda zaman zaman yürütmeyi durdurma kararı aldırdık. Danıştay’ın bile lehimize kararı var. Ama yargılama devam etti ve şu anda Danıştay’da da davayı kaybettik. Bu bölgede açtığımız dava sayısı 70’in üzerinde. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yazıldığı gibi ise demokratik laik hukuk devletidir. Biz de buradan hareketle hukuka saygılı olarak bu güne kadar mücadelemizi hukuk içerisinde kalarak yürütmeye çalıştık” dedi.    ‘DEVLET 865 MİLYON PARA DESTEĞİ VERDİ’   Kapitalist sistemin ağaçları para olarak gördüğünü dile getiren Nalbant, Türkiye’nin de içinde bulunduğu ekonomik krizden kurtulmak için ormanların planlı kesimlerini artırdığını aktardı. Nalbant,  “Ormanı keserek ülkeyi krizden çıkaramazlar. Altın çıkaran işletmelerin tamamı yabancı ülkelerin işletmeleri. Çıkarılacak altından elden edilecek bütün para yurt dışına gidecek. Bütün kirlilik de burada kalacak” diye aktardı. Yaratılan kirlilikle yüzlerce yıl boğuşmak zorunda kalacaklarını aktaran Nalbant, şunları söyledi: “Türkiye’ye maden sonrası bir şey kalmayacak. Devlet hakkı olarak yüzde 2’lik bir pay verilecek.  O da beyan tabi ne kadar ürettik kaça sattık derlerse onun üzerinde devlete pay verecekler. Devlet ayrıca bu işletmelere 865 milyon lira teşvik parası verdi. Ayrıca enerjinin, ulaşım giderlerinin, çalışanların sosyal güvenlik giderlerinin yarısı devlet tarafından ödenecek. Buradan bu ülkenin kazanacağı hiçbir şey yok ama kaybedeceği çok güzel doğa ve yaşam alanı var. Yaşamı kaybederse sağlığımızı kaybedeceğiz. ÇED’te bunlar geçmiyor. Sömürü düzeni bu kabul edilebilecek bir proje değil.”   'MADENCİLERİN TALANINA UĞRAYACAK’   Çanakkale’de şu anda altın işletme faaliyetine geçen bir tek işletmenin Lapseki Şahinli Kocabaşlar işletmesinin olduğunu dile getiren Nalbant, “Eğer bunları durduramazsak ikinci olarak buraya Kirazlı’ya geçecekler. Eğer burada da işletmeye geçerlerse o zaman bu bölgenin yani Kaz Dağları’nın önemli bir bölümü buradaki madencilerin talanına uğrayacak” şeklinde konuştu. Kirazlı Köyü yakınındaki maden için sondajların yapıldığını aktaran Nalbant, işletmeye geçmek için ağaç katliamının yapıldığının altını çizdi. Kazının da başlatıldığını kaydeden Nalbant, başlatılan nöbet eyleminin ardından durdurulduğunu aktardı.   ’45 BİN DEDİLER 250 BİN AĞAÇ KESTİLER’   Şirketin aldığı ÇED raporunda 45 bin ağacın kesileceğinin söylendiğini ifade eden Nalbant, “Yapılan incelemeye göre burada şu ana kadar kesilen ağaç sayısı 250 bini bulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.  Yani 45 bin keseceğiz deyip 250 bin ağacı katletmek ÇED’in güvenilir olmadığını, buraları kimsenin denetlemediğini gösteriyor” diye belirtti. Türkiye’deki ÇED başvurularının yüzde 99’unun olumlu yanıt aldığına vurgu yapan Nalbant, “Bu kabul edilebilir bir durum değil. İnandırılacak durumu yok. Buranın ÇED raporunda yüzey toprak tabakasını sıyrılıp bir kenara ayrılacağı ve iş bitiminde tekrar açılan alana serileceği yazıyor. Tümü yalan. Her gün geldik gördük. Hiç yüzer torak tabakası sıyırıp bir kenara konulmuyor” dedi.   ‘SULARIN OLUŞTUĞU VE DAĞILDIĞI BÖLGE’   Dünyada ve Türkiye’de bu kadar geniş ormanlık alanının bulunmadığını ifade eden Nalbant, Kaz Dağları’nın ayrıca yaban hayatı için çok önemli bir yaşam alanı olduğunu aktardı. Bölgenin Miga Yarım Adası’nın can damarı olduğunu söyleyen Nalbant, bölgenin önemin ise şöyle anlattı: “Bu bölgenin çevresinde meyve ağaçları, zeytin ağaçları yetişiyor. Çanakkale tarım ile geçinen bir şehir. Nüfusun yüzde 50’ye yakını doğrudan ya da dolaylı olarak tarım ile ilgileniyor. Tarıma çeşitliliğin en yüksek olduğu şehirlerden biri, narenciyeden buğdaya kadar yetişmeyen bitki yok bu bölgede. Biz Kaz Dağlar için yeryüzü cenneti diyoruz. Burada üretilen oksijen sadece Türkiye’ye değil Yunanistan’a da çevre ülkelere de etki ediyor. Dünyaca ünlü Ezine Peyniri de bu dağlarda otlanan hayvanların sütlerinden yapılıyor. Ayrıca bu bölge Çanakkale’nin tek içme ve kullanma suyu kaynağı olan Atik Hisar Barajı’nın su toplama havzası. Bu bölgeden Bayramiç Barajı’na da su gidiyor. Burası suların oluştuğu ve dağıldığı bölgedir.”    ‘MADENCİLER GERİ ADIM ATINCAYA KADAR EYLEM DEVAM EDECEK’   “Dünyanın en kirli sanayileri buraya kurulamaz. Yaptıkları vahşi madenin buralar için hiç düşünülmemesi gerekiyor” diyen Nalbant,  bölgeyi tamamen yok edecek işletmelerin kurulmasına karşı olduklarını aktardı.  Sadece altın madeni değil çevreye çok sayıda kömür ile çalışan termik santrallerin de kurulmak istendiğini belirten Nalbant, “Buradaki ağaçlar kesilir erozyon hızlanırsa ve yer altı suları kirlenirse Atik Hisar Barajı da kirlenecek. Baraj hayati önemde. Kirlenmemesi lazım ama bu maden buraya kurulursa kirlenmemesi mümkün değil. Bütün derdimiz bu barajın kirlenmemesi.  Torunlarımızın, çocuklarımızın zehirlenmemesidir. Sağlıklı bir yaşam sürmelerini istiyoruz. Ormanlarımızın yok olmamasını istiyoruz. Şimdiden kirli çamaşırları ortaya döküldü. Bundan sonra daha büyü felaketler bizi bekliyor. Ama mücadele işi böyle kısa süreli bir iş değil, sonuna kadar direnecek çok sayıda yurttaşımız var. Buradaki eylem madenciler geri adım atıncaya kadar, madencileri buraya getirenler, yardım yataklık edenler geri adım atıncaya kadar devam edecek” diye ifade etti.   MA / Zemo Ağgöz – Esra Solin  Dal