Algedik: Parayı halka ve doğaya aktarmalıyız

img

VAN - İklim krizi ve salgının doğa ile toplumu yok sayan devlet sistemi tarafından yaratıldığını söyleyen İklim ve Enerji Uzmanı Algedik, “Doğayı kapitalizmin aşırı kar hırsı için yok etmeyi bırakmalı, paraları petrol, kimyasal, market zincirlerine değil, halka ve doğaya aktarmalıyız” dedi. 

İklim ve Enerji Uzmanı Önder Algedik, dünyayı tehdit etmeyi sürdüren koronavirüs (Kovid-19) ve iklim krizi arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. İklim kriziyle salgının doğa ve toplumu yok sayan devlet sisteminin sonucu olduğuna işaret eden Algedik, doğanın, toplumun gözetildiği eşitlikçi bir sistemin hayata geçirilmesinin zamanının geldiğine vurgu yaptı. Algedik, “Mesele ekoloji değil, sınıfsal bir ekonomi düzeni, yani kapitalizm. Yapılması gereken çok net. Doğayı kapitalizmin aşırı kar hırsı için yok etmeyi bırakmalı, paraları uluslararası petrol, kimyasal, market zincirlerine değil, halka ve doğaya aktarmalıyız” dedi. 
 
KÖYLERE DİKKAT!
 
Salgın sonrası büyük kentlerden kırsal bölgelere yapılan göçe işaret eden Algedik, bunun yarattığı sonuçlara dikkat çekti. Kapitalizmin üretim biçimine uygun bir tüketim biçiminin oluştuğunu söyleyen Algedik, “Bugün kıra gidenler, petrol türevi temizlik kimyasallarını kullanıyor. A101 ya da BİM’den alışveriş yapıp, ambalajlı ürünleri kıra kadar getiriyorlar. Kentten getirdikleri plastikleri köyünde yakan, aldığı çamaşır suyunu yaylada kullanan insanlar var. Bunlar toplamda tam bir ekolojik yıkım. Bu haliyle köye göç bir yıkımdan başka bir şey değildir” dedi.
 
YIKICI SEKTÖR DURURSA...
 
Salgın nedeniyle dünya üzerinde 2 milyarı aşkın insanın evlere kapandığını belirten Algedik, söz konusu karantinanın iklim krizi üzerindeki etkisine işaret ederek, “Birincisi kent içi trafik ve havayolu ulaşımının azalması ile petrol tüketimi düştü. Bu iyi bir şey. İkinci olarak kömür tüketiminde önemli role sahip olan endüstrilerin bir kısmı yavaşladı. Bu da kömür tüketimini düşürdü. Elektrik tüketimi hizmet sektörünün bir kısmında düşmeye; ama online mağazalarda ise artışa yol açtı. Sanayide bir kısım azalma olsa da konutlarda artış bunun bir kısmını dengeledi. Ama sonuçta daha az petrol, daha az kömür tüketimi iklim değişikliği açısından istisnai bir emisyonazalımı oldu. Aslında bu etkiyi Şubat ayından bu yana görüyoruz. Ancak şunu söyleyebiliriz, korona yüzünden belli sektörlerin geri çekilmesi ile emisyonlar azaldı. Fosil yakıt tüketimi azaldı; ama zorunlu olmayan yıkıcı sektörlerde üretim hala devem ediyor. Bu bize yıkıcı sektörlerin durdurulması halinde hepimizin, doğanın ve toplumun rahatlayacağını gösteriyor” diye konuştu. 
 
‘BU HIRS SALGIN OLARAK DÖNÜYOR’
 
İklim krizi ile koronavirüs arasında doğrudan bir bağ kurma kolaycılığının var olduğunu söyleyen Algedik, iklim krizi ve virüs arasında doğrudan bir ilişki olmadığını belirtti. İklim krizinin de virüsün de doğayı paraya çevirme hırsı sonucu oluştuğu dile getiren Algedik, “İklim krizi ve korona salgını kabaca kapitalizmin; ama özel olarak aşırı üretimin ve tüketimin, kar için uygulanan düşük halk sağlığı politikası ve aşırı üretim hızı yani havayolu ulaşımı ile bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Daha net söylersek, iklim krizi ve salgın aslında doğa ve toplumu yok sayan devletin bize bağışladığı iki beladır. Doğayı paraya çevirme hırsı bize iklim krizi ve salgın olarak dönüyor” diye konuştu. 
 
ÖNLEM ALACAK MIYIZ?
 
Küresel ısınmayla hastalık kuşaklarının yukarı çıktığını ve doğa tahribatıyla hayvanların yaşam alanlarının daraldığının altını çizen Algedik, sadece koronavirüs değil bütün hastalıkları atlatmanın daha zor hale geldiğine dikkat çekti. Algedik, insan ve virüs arasında üç temel ilişkinin olduğunu söyleyerek şöyle sıraladı: “Birincisi doğa tahribatı ile virüslere daha yakın yaşamaya başlamamız. Yani kentin kıra fazla nüfuz etmesi. İkincisi bunun bulaşma hızını arttıran ulaşım. Bugün havayolu ulaşımıyla bir virüs 36 saatte dünyanın dört bir yanına yayılabiliyor. Son olarak da halk sağlığı meselesi. Piyasalaşan halk sağlığı politikaları bu ilişkinin gelişen teknolojiye rağmen ve artan kirlilikle bir halk sağlığı sorunu haline getiriyor. Dünyada milyonlarca virüs var ve bu virüsler hep hayatımıza girecek. Tek sorun önlem alacak mıyız, almayacak mıyız?”
 
MEYDANLARI KİMYASALA BOĞDU
 
Mevcut sistemin krizlere karşı tedbir almadığını dile getiren Algedik, sistemin topluma dair politika üretme yetisini kaybettiğini söyledi. Hekimlerin, “elimizi yıkayalım” uyarılarına ve belediyelerin meydanlara döktüğü dezenfektanlara değinen Algedik, şöyle devam etti: “Korona günlerinde bile hekimleri hangi parti dinledi? Hekimler elimizi ağzımıza götürerek virüsün yayılmasının rolünü anlatıp, ellerimizi yıkamamızı ve imkan yoksa kolonya gibi alkollü malzemeler ile elimizi dezenfekte etmemizi söylerken, belediyelerimiz meydanları kimyasala boğdu. Bunu sadece AK Parti yapmadı. Diğer partilerin belediyeleri de yaptı. Düşünsenize binlerce litre kimyasal kentin en gösterişli yerine dökülüyor ve o kimyasal sonra hayvanların suyuna, ağaçların köküne ve doğaya karışıyor. Korona günlerinde bilimi dinlemeyen, propagandayı sorgulamayan sadece partiler değil hepimiziz. Kapitalizmin sorgulanması, onu yeşillendirmek yerine çöpe atılması ve doğanın, toplumun gözetildiği eşitlikçi bir sistemin artık hayata geçirilmesi lazım. Yani mesele ekoloji değil, sınıfsal bir ekonomi düzeni yani kapitalizm. Yapılması gereken çok net. Doğayı kapitalizmin aşırı kar hırsı için yok etmeyi bırakmalı, paraları uluslararası petrol, kimyasal, market zincirlerine değil, halka ve doğaya aktarmalıyız.”
 
MA / Özlem Yayan