Tarım işçileri: Bizi virüs değil koşullar öldürecek 2020-12-28 09:00:53 ADANA - Adana’nın ilçelerinde naylon, tahta ve kamıştan kurdukları derme çatma çadırda sağlıksız koşullarda yaşam mücadelesi veren tarım işçileri, koronavirüsün değil, yaşam koşullarının kendilerini öldüreceğini belirtiyor.  Koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle çalışma koşulları daha da ağırlaşan tarım işçileri, düşük ücretlerle herhangi bir sağlık güvenceleri olmadan çalışmak zorunda bırakılıyor. Adana Seyhan Belediye Meclisi tarafından kurulan Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma ve Tespit Komisyonu’nun 2019 yılına ait verilerine göre, Adana kırsalında 47’si geçici olmak üzere toplam 2 bin 202 çadır bulunuyor. Bu çadırlarda yaşayan yaklaşık 15 bin tarım işçisinin 9 bin 600’ü çocuk. Sadece Seyhan ilçesi kırsalında bulunan çadırlarda ise, 818’i çocuk olmak üzere toplam bin 261 işçi yaşam mücadelesi veriyor.    Seyhan, Yüreğir, Yumurtalık ve Karataş ilçelerinde, genelde Devlet Su İşleri'ne (DSİ) ait sulama kanallarının etrafında ya da tarlalarda, naylon, kamış ve tahtadan kurulan derme çatma çadırlarda, çalışma koşullarının yanı sıra pandemi, yangın ve su baskınlarından ötürü yaşam daha da zorlaşıyor. Şırnak, Diyarbakır ve Urfa gibi kentlerden gelen yurttaşlara, ülkelerinde devam eden savaştan kaynaklı Suriyeli mülteciler de katıldı. Elektrik bölgede bulunan çiftliklerden para karşılığı çekilirken, içme suyu şebekelerden, tankerlerden ya da sulama kanallarından karşılanıyor. Naylon ve tahtadan yapılan çadırlar odun sobasıyla ısıtılırken, bu yöntem çoğu kez yangına davetiye çıkarıyor. Soğuk havanın yanı sıra yurttaşlar; sağanak yağış, çamur ve su baskınlarıyla da mücadele etmek zorunda kalıyor. İşçiler, sabah saat 07.00'dan akşam 17.00'a kadar soğuk havada çamur içerisinde 70 ila 90 TL arasında bir yevmiye ile sağlık güvencelerinden yoksun çalıştırılıyor.    MODERN KÖLE   Tarlada sohbet ettiğimiz işçiler, kendilerini görmeyen devlete tepki göstererek, koronavirüsün değil yaşam ve çalışma koşullarının kendilerini öldüreceğini vurguluyor. Emeklerinin karşılığını alamayan işçiler, durumlarını ise “modern köle” olarak nitelendiriyor.    Çadırda yemek yaparken karşılaştığımız Urfalı Elif Çelik, Adana'nın Karataş ilçesine bağlı Tuzla-Karagöçer Mahallesi’nin kırsal alanında 8 yıldır çadırda yaşıyor. Çocukları tarlada çalışan Çelik, çadırdaki işlerle uğraşıyor. Çelik, "Çadırda yaşamak rezillik" diyor ve ekliyor: “Mecburen tarlalarda kalıp, yaşam mücadelesi veriyoruz. Çadırda kalan insanların hayvanlardan bir farkı yok. Kimsenin umurunda değiliz."    ‘VİRÜS BURADA NE YAPSIN?’   Çelik'in 72 yaşındaki eşi Nuh Çelik de, yaşının ilerlemesinden dolayı çalışamıyor ve gününü çadırda geçiriyor. Hayatta kalma mücadelesi verdiklerini söyleyen Çelik, "Biz kendimiz virüs olmuşuz. Buradaki durumumuz rezillik. Virüs burada ne yapsın?” diyor.     Çadırlarda kalan bir diğer tarım işçisi de Kobaneli Hüseyin Kuno. Emeklerinin karşılığını alamamaktan yakınan Kuno, ayağında sorun olduğu için çalışamıyor. Daha önceki yerlerde ücretlerinin verilmediğini ve mecburun bu işi yaptıklarını vurgulayan Kuno, bir oğlunun tarlada çalışarak kendilerine baktığını belirtiyor. Çadır yaşamının zorluklarına değinen Kuno, koşulları zaten kötü ve sağlıksız olduğu için Kovid-19’dan etkilenmediklerini söylüyor. Kışın soğuk ve çamurla yazında nem, sıcak ve sivrisinekle uğraştıklarını aktaran Kobaneli Kadir İsa da, tansiyon hastası olduğunu ancak mecbur oldukları için çadırlarda yaşama tutunmaya çalıştıklarını sözlerine ekliyor.   ‘İLİKLERİMİZE KADAR İŞLİYOR’   İsim ve görüntü vermek istemeyen tarım işçisi bir kadın da, odun sobası başta olmak üzere birçok tehlikeye rağmen dört çocuğunu çadırda bırakıp tarlaya gitmek zorunda kaldığını belirtiyor. "Soğuk iliklerimize kadar dokunuyor. Güneş açtığında anca ısınabiliyoruz. Çalışmasam çocuklarıma bakamam. Onlara bakmak için çalışıyorum. Tarlada çalışıp geldikten sonra ev işlerini yapıyorum" diyen kadın, sadece pandemi döneminde kendilerine bir şişe kolonya, bir paket maske ve ıslak mendil verildiğini, salgından kendi imkânlarıyla korunmaya çalıştıklarını söylüyor.    MA / Hamdullah Kesen