'Kadın cinayetlerine karşı özel istihdam alanları açılmalı' 2020-10-04 09:06:44 MUĞLA - Kadın cinayetlerinin giderek “cins kırımı”na dönüştüğünü söyleyen Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası Genel Başkanı Gülsüm Nazlıoğlu, bu durumun önüne geçmek için İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığının gözetilerek kadınlara yönelik istihdam alanlarının açılması gerektiğini belirtti. Türkiye'de yaşanan kadın cinayetlerine her geçen gün yenileri eklenir durumda. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre; Ocak ayında 27, Şubat’ta 22, Mart’ta 29, Nisan’da 20, Mayıs'ta 21, Haziran’da 27, Temmuz’da 36, Ağustos’ta 27, Eylül ayında ise 16 olmak üzere toplam geride kalan 9 ayda 220 kadın cinayeti yaşandı. Muğla Kadın Platformu’nun verilerine göre ise kent genelinde son 10 yılda 18, Ocak 2019 Ocak ayında bu yana ise 10 kadın katledildi. Kentteki kadın cinayetlerin 3’ü dört ayda işlendi.   Muğla Kadın Platformunun bileşenleri arasında yer alan Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası Genel Başkanı Gülsüm Nazlıoğlu, verilere bakıldığında kadın cinayetlerinin artık bir cins kırımına dönüştüğünü ifade etti. İstanbul Sözleşmesi uygulanmadığı ve caydırıcı cezalar verilmediği takdirde kadına yönelik şiddet boyutunun katlanarak sürmeye devam edeceğini dile getiren Nazlıoğlu, kadın cinayetlerinin ülkenin doğusu-batısı ile ilgili değil, patriyarka ile ilgili olduğunu vurguladı. Nazlıoğlu, "Kadın cinayetlerinde erkeğin kültürlü olması ya da olmaması hiçbir şey değiştirmiyor. Katledilen birçok kadının üniversiteyi bitiren erkekler tarafından katlediliyor. Çünkü üniversitede şiddeti önleme yolunda toplum cinsiyetle ilgili bir öğretim yok. Birçok üniversite öğrencisi sevgilisi tarafından şiddete uğruyor. Bunun için mutlaka İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması gerekir. Kadın koruma evleri bizi korumaz, sözleşmeyi uygulasınlar yeter” diye konuştu.   İNFAZ YASASIYLA CİNAYETLER ARTTI   Çıkarılan İnfaz Yasası'yla siyasi tutukluların değil, kadınları katleden erkeklerin serbest bırakıldığına dikkat çeken Nazlıoğlu, yasanın kabulü sonrası kadın cinayetlerin arttığını ileri sürdü. Türkiye'nin hukuk devleti olmaktan uzaklaşmasıyla kadın cinayeti faillerinin gerekli cezaları almadığını söyleyen Nazlıoğlu, “Pınar Gültekin cinayetinde katil zanlısı Cemal Metin Avcı’nın ‘İki-üç ay sonra çıkarım değil mi?’ diye sorması, ülkede artık hukukun  işlemediği anlamına geliyor. Zeynep Şenpınar’ı öldüren erkeğin olay yaşandıktan hemen sonra ambulansı kendisinin araması, mahkemede iyi niyet göstergesi olarak değerlendirileceğinin bilincinde. Katliamları yapan erkekler pişmanlık yasasından nasıl yararlanacaklarını gayet iyi biliyorlar ve cinayetleri buna göre işliyorlar” dedi.   Kadın cinayetlerinin son bulması için yürüttükleri çalışmalar hakkında da bilgi veren Nazlıoğlu, her hafta Zeynep Şenpınar ilişkin eylem düzenlediklerini, farkındalık oluşturmak üzere açmayı planladıkları üniversite atölyelerini ise pandemiden dolayı gerçekleştiremeseler de sokak atölyeleri kurmayı düşündüklerini paylaştı. Tüm kadınları Zeynep Şenpınar’ın 8 Ekim’de görülecek duruşmasına davet eden Nazlıoğlu, “Kadın cinayetlerinde kendi yaptığımız çalışmalarla durduramayız. Katliamlar çok artıyor ve bu böyle bitecek bir şey değil. Yerel yönetimler, valilik, kaymakam, rektör ve belediye başkanlarının bir şey yapması gerekiyor” diye belirtti.   ÖZEL İSTİHDAM ALANLARI AÇILMALI    Kadınları güvencesiz çalışma alanlarına sıkıştıran istihdam politikalarını da eleştiren Nazlıoğlu, toplumsal cinsiyet ayrımcılığını gözetilerek kadınlara yönelik istihdam alanlarının açılması gerektiği kaydetti. Nazlıoğlu, çalışma alanlarında şiddet gördüklerine dair birçok kadından şikâyetler aldıklarını paylaştı.   Kadının korunması için kardeşe, eşine ya da başka kimseye ihtiyacı olmadığını vurgulayan Nazlıoğlu, “İstanbul Sözleşmesi uygulandığında ve istihdam politikaları yerine getirildiğinde kadınların zaten insanca bir yaşamı yaşayacak” ifadelerini kullandı.    MEDYANIN DİLİ    Kadın cinayetlerinde medyanın dili ve haberi işleme biçiminin önemi üzerinde duran Nazlıoğlu, “Kadın cinayetlerinde basın sürekli ne giydiğimizi ve niye onun evimizde olduğunu yargılayan bir dille haberler aktarılıyor. Bizim çalışma ve sosyal hayatımız var ve bizi sadece uygunsuz davranıyor gibi göstererek meşrulaştırıyorlar. Bu dil o kadar yaygın ki kadınların katledilmesinin meşruluğunu sağlıyor. Bizlerin hayatı değil katilin hayatı sorgulanmalı. Kadınlar özgürleştikçe ve birbirimize dokundukça biz hayır demeyi öğreniyoruz” dedi.