Biçici: Kadın cinayetleri bitmeden TJA durmayacak 2020-10-06 09:04:09 DİYARBAKIR - TJA aktivisti Sevim Biçici, “Kendimizi savunuyoruz” kampanyasıyla kadın örgütlüğünün daha fazla güçleneceğini belirterek, kadın cinayetleri ve şiddet bitmeden TJA’nın durmayacağını söyledi.  Özgür Kadın Hareketi’nin (TJA), kadına yönelik şiddete, tecavüze, tecride, çocuk istismarına ve doğa talanına karşı 15 Eylül’de başlattığı 4 aylık “Kendimizi Savunuyoruz” kampanyası devam ediyor. Kampanyayı ve çalışmalarını değerlendiren TJA aktivisti Sevim Biçici, kampanyanın kadına yönelik her türlü saldırının önüne geçmeyi amaçladığını ve kadın örgütlülüğünü güçlendireceğini kaydetti. 4 ay sürecek olan kampanyanın ilk ayında “öz savunma” başlığının tartışılacağını söyleyen Biçici, karma ve özgün atölyelerle çalışmalarını sürdüreceklerini kaydetti.    Kampanya adının “saldırılar karşı nasıl cevap olabiliriz?” sorusu üzerinden belirlendiğini belirten Biçici, kampanya kapsamında ilk olarak son süreçte artan tecavüz olayları ve kadın kazanımlarına yönelik saldırılara karşı “kadının kendini nasıl savunması gerektiği”nin öne çıktığını söyledi. Kadınların seslerini yükselttikleri her alanda faşist saldırıların da olduğunu ifade eden Biçici, kadınların hukuksal bir beklenti içine girmek yerine kendini savunma kararı aldığına değindi.    ORTAK SORUN: ŞİDDET VE TECAVÜZ   Kadınların ortak sorunlarının şiddet ve tecavüz kültürü olduğunu, bu sorunun kadınları bir araya getirdiğini belirten Biçici, “Birçok kadın kurumuyla tartışmalar yürütüldü. TJA’lı olmayan kadınlar için iletişim ağı kurduk, fikir alışverişinde bulunduk. Farklı kesimlerden katılım oldu” diyerek, bununla saldırıları bertaraf etmeyi amaçladıklarını vurguladı. Özellikle bölge kentlerinde tecavüz olaylarının arttığına dikkat çeken Biçici, suçluların cezasızlık politikasından güç aldığına dikkat çekti.    ‘FAİL GÜCÜNÜ DEVLETTEN ALIYOR’   Üniformalıların devletle bağlarından kaynaklı tereddüt etmeden suça bulaştıklarını dile getiren Biçici, “Kadınlara yönelik işlenen suçlarda bir cezasızlık durumu söz konusu. Suçu işleyenler ortalıkta ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyor. Gözaltına alınsalar bile -uzman çavuş Musa Orhan örneğinde olduğu gibi- bir kapıdan içeri alınıp, diğer kapıdan çıkartılıyorlar. Devletin bu tutumu onlara güç veriyor. Kürt kadınları tecavüze uğruyor, ancak ülkenin bir kesimi bu yaşananlara sessiz kalıyor. Oysa ülkenin her hangi bir yerinde bir kadın öldürülüyor ya da tecavüze uğruyorsa, tüm kadınlar tehlikededir anlamına gelir” dedi.    Kadınların her gün kaybedildiği ve katledildiği bir dönemde kadın haklarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’ne dönük saldırıları değerlendiren Biçici, Türkiye’nin imzasının çekmesi tartışmalarının da erkeklere cesaret verdiğini söyledi.    SALDIRIYA KARŞI SAVUNMA   AKP iktidara gelmesiyle şiddet olaylarında artış yaşandığına dikkat çeken Biçici, “Tüm saldırılara rağmen kadınlar alanlardan çekilmedi. Muhalif bir duruş sergiledi. Kendini bazı kesimler dahi sessiz kalırken, kadınlar sessiz kalmadı. Kadınlar, gözaltına alındılar, tutuklandılar, şiddet gördüler ama hiçbir zaman direnişten vazgeçmediler. Kadınlara saldırının altında yatan neden de işte budur. Çünkü iktidar toplumu sindirmenin tek yolunun kadınları susturmak olduğunu biliyor. Ancak kadınların sessini kısamazlar. Madem bir saldırı var, bize de savunma hakkı doğar. Önce şunun farkına varmamız gerekiyor, hangi etnik kimlikten olduğunun bir önemi yok. Bu bilincin farkında olup, kime ne şekilde şiddet uygulandığında, reflekslerimizi hep beraber gösterme üzerinden bir örgütlenme gerçekleştirmeliyiz. Kadının özgürleşmesi üzerinden örgütlenmeliyiz. Örgütlendikçe geri adım attırabiliriz” diye konuştu.   İKTİDARIN ‘KÖLE’ ÇABASI   Çocuk yaşta evlendirilmek istenen çocuklara ve “namus” adı altında işlenen kadın cinayetlerine yönelik çalışmalarına da değinen Biçici, Diyarbakır’da berdel yoluyla evlendirilmek isterken yaşamına son veren Nursin Kose’yi hatırlattı. Kadın intiharlarının altında cinayetin olduğunu söyleyen Biçici, “21. yüzyılda hala berdel denilen bir olayla karşı karşıyayız. Bundan dolayı genç bir kadın intihara sürüklendi. Aslında bunun adı cinayettir. Onu evlendirmek isteyenlerin elinde Nursin Kose’nin kanı var. Gencecik insanların intihara sürüklenmesi katliamdır. Özellikle Kürdistan'da bu bir devlet politikasıdır. Namus kavramını sadece kadınla bağdaştıran, aileyi kutsallaştırıp erken yaşta evliliklerin önünü açmak, bunların hepsi devlet politikasıdır. Özellikle devletin Kürt halkını asimile etmek için hayata geçirdiği politikalar. Kürt halkı artık bu politikaların farkına varmalı. Devlet, kadınları içeri kapamak, evlere hapsetmek, evliliği kutsallaştırmak ama kutsallaştırırken de kadını köle yapan bir yerde yaklaşıyor. Erkeği kendine, kadını ise erkeğe köle yapmak istiyor. Kürt kadınları devletin bu politikasına karşı büyük bir mücadele verdi. Bilinç oluşturuldu, fakat bu dönemde yapılan saldırılarla birlikte erkek egemen zihniyet devam ettirilmeye çalışılıyor. Önce şunu anlamak lazım; namus coğrafyamızdır, namus dilimizdir, çocuklarımıza bunu öğretmemiz gerekiyor. Namus bugün bizim gasp edilen illerimizdir, ilçelerimizdir, doğamızdır, toprağımızdır” diye belirtti.    KAYYIM İCRAATLARI    Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimindeki belediyelere kayyım atanmasıyla da kadınların hedef alındıklarını belirten Biçici, kayyımların ilk olarak kadın birimlerini kapattığını hatırlattı. Kadın kurumlarının kapatılmasının şiddetin artmasındaki nedenlerden biri olduğunun altını çizen Biçici, şöyle devam etti: “Kadın kurumlarında, kadına yönelik hukuki destekten psikolojik desteğe, çeşitli eğitimler veriliyordu. Ailelere gidiliyor ve aileler bu konuda bilinçlendiriliyordu. Mahallelerde yaşayan kadınlar bir şekilde o kurumlarla irtibat halindeydi. Ancak mevcut haliyle kadınların kurumlara gitmesi mümkün görünmüyor. Çünkü o kadın kurumları ya kapatıldı ya da işlevsizleştirlidi.”   ÖRGÜTLENME İSTEĞİ   Kürt kadınlarının artık dayatılan yaşama boyun eğmediklerini vurgulayan Biçici, “Bir zamanlar bizde evlerimize hapsedilen kadınlardık. Her türlü şiddete maruz kaldık. Ancak şunu unutmamak lazım, dünyanın herhangi bir yerinde bir kadın hala şiddet görüyorsa, kadınların özgürlüğünden bahsetmek mümkün değil. Biraz daha bilinçlenip, bağımsızlığa yaklaşmış kadınlar olarak şunu söylüyoruz; korkmayın, şiddet karşısında sessiz kaldıkça, şiddetin dozu artar. Şiddetin dozu artıkça, intiharlar artar, cinayetler yaşanır. Kurumlarımız devlet tarafından, iktidar tarafından kapatılmış olsa bile, biz buradayız, her türlü yanınızdayız, ellerinden tutmaya, dokunmaya hazırız ve bunun için de çok ciddi istekliyiz. Örgütlenme isteğimiz var” şeklinde konuştu.    ‘MÜCADELE DEĞİŞMEYECEK’   Kadınların örgütlenmesi ve güçlenmesi için TJA’nın kampanyaları sürdüreceğini belirten Biçici, “Alanlarda olmaya devam edeceğiz. Kadın cinayetleri ve şiddet bitmeden TJA durmayacak. Kurumlarımızın adı değişebilir ama biz kadınlar sürekli alanlarda olacağız, kampanyalar yürüteceğiz. Çünkü bizim ana hedefimiz, sloganımız; ‘kadın özgür olmadan toplum özgürleşemez’. Kampanyalar değişir ama değişmeyen mücadele olacaktır” dedi.    MA / Arjin Dilek Öncel