Yörük kadınların özsavunması: Mor Cepken 2020-11-02 09:13:24 İSTANBUL - Morçepni Dikimevi ile yörük kadınların şiddete karşı giydiği ve bir nevi özsavunmasını aldığı "Mor Cepken" yelekleri yeniden üretilmeye başlandı. Dikimevinin kurucusu Deniz Türkmenoğlu, tarihi günümüze taşımanın mutluluğunu yaşıyor. İstanbul Avcılar ilçesinde açılan Morçepni Kadın Dikimevi, yaptığı işlerle her geçen gün dikkatleri üzerine çekiyor. Dikimevinin kuruluş fikri, çalışma yöntemi ve imzasını attığı işler yoğun ilgi toplarken, koronavirüsün (Kovid-19) ülkede örüldüğü Mart ayında açılışını gerçekleştiren tekstil, salgın nedeniyle ancak son günlerde görünürlüğünü artırabildi. Dikkat çeken ilk çalışma ise, “İstanbul Sözleşmesini uygula” mor maskeleri oldu.  Kadın örgütlerinin önerisi üzerine üretilen maskeler, şuan ülkenin dört bir tarafına yayıldı. Avcılar’ın Yeşilkent mahallesinde Deniz Türkmenoğlu tarafından açılan, dikimevinin sabit çalışanı yok ancak bütün mahalleli kadınlar, dikimevinin doğal çalışanı.      Aslen Tokat Yörükleri’nden olan Türkmenoğlu, 17 yıl boyunca tekstillerde çalıştığını ve bu süre boyunca her türlü mobbinge maruz kaldığını söyledi. Türkmenoğlu, kadınların daha rahat ve esnek çalışabileceği mekânların olması fikriyle dikimevini açma kararı aldığını dile getirdi. Kendi yaşadıklarından yola çıksa da asıl etkinin tarihe yaptığı yolculuk ve araştırma sonucu fark ettiği Mor Cepken yelekleri olduğunu kaydeden Türkmenoğlu, önceliklerinden birinin Mor Cepken yeleklerinin yeniden hayat bulması olduğunu belirtti.    MOR CEPKEN’İN ANLAMI    Günümüzde Ege, Muğla, Antalya, Antakya ve Toros bölgesinde yaşayan yörük kadınların Mor Cepken yeleklerini şiddete karşı bir önlem olarak giydiklerini belirten Türkmenoğlu, “Kadınlar şiddet gördüklerinde yeleklerini giyip toplumda görünür olan yere gidiyorlar. Bunun anlamı da şudur; bana şiddet uygulayan adamı istemiyorum. İşte şuanda bizim de ‘İstanbul Sözleşmesi’ni uygula’ diye diktiğimiz maskeler gibi. Maskeleri ağzımıza taktığımızda bir şey söylememize gerek yok. Talebimizi görünür bir şekilde ifade ediyoruz. Yelekler de o dönemde bu amaçla kullanılmış. Mor Cepken giyen kadınların eşleri o dönemlerde toplum tarafından dışlanıyormuş. Bir nevi kadın mücadelesinde bir faktör haline dönüşüyor. Şiddete karşı yörük kadınların güvencesi durumundadır. Erkeklerin korkulu rüyası olarak adlandırılıyormuş” dedi.    YÖRÜK KADINLARIN ÖZSAVUNMASI   Yeleklerin tüm kadınlar için tarihi bir miras olduğunun altını çizen Türkmenoğlu, “Bizde tarihi günümüze taşıyoruz. Kadınlar o dönemde şiddete uğradığı için giymişler ama biz 21’inci yüzyılda kadınların mirası olarak bütün anlamlarda kullanmalıyız. Kadınların tarihi değeri olan Mor Cepken’leri hayatımızın her alanında var etmeliyiz. Kaldı ki kadınların özsavunmasıdır. Çünkü o dönem de kadınların çeyiz sandığındaki olmazsa olmazıdır. Anneler kızlarının her hangi bir şiddet karşısında yelekleri giyerek özsavunmasını yapması için sandığa bir tane koyuyorlarmış. O nedenle bir özsavunma biçimi de diyebiliriz” diyerek tarihteki yerini anlattı.    Türkmenoğlu, Mor Cepken’lerin 1800’lü yıllarda dokuması ve işlemesinin farklı olabileceğini belirterek, buna dair her hangi bir fotoğrafa ulaşamadığını söyledi. Kendisinin diktiği yelekleri de ninelerinin tarifi ile günümüze mor renkli etrafı sarı işlemeyle uyarladığını dile getiren Türkmenoğlu, dikimevinin açıldığı ilk günlerde 8 kadınla birlikte ürettiklerini kaydetti. Türkmenoğlu, “Mor Cepken ile tarihi günümüze taşımanın mutluluğu ve heyecanını yaşıyorum” diye belirtti.    ‘PATRON YOK’   Dikimevinin kadın emeğinin buluştuğu bir yer haline geldiğini vurgulayan Türkmenoğlu, şöyle dedi: “Birçok kadın gönüllü olarak gelip çalışıyor. Beraber üretiyor beraber kazanıyoruz. Belli bir saatimiz yok.  Zaten bizim için saatin de bir önemi yok. Kadın ve emeğin bir önemi var. Zaten yıllarca çalıştığımız iş yerlerinde bize dakikalar üzerine o kadar çok mobbing uygulandı ki, bunu kendi işyerlerimizde uygulamamız mümkün değil. Reddediyoruz. Buraya gelen kadınların çoğu farklı fabrika ve tekstillerde çalışıyor. Arda kalan zamanlarımızı burada geçirerek, kadın emeğini nasıl büyüteceğimiz üzerine bir araya geliyoruz. Malzemeleri bile herkes evinden getiriyor. Buranın sandalyesinde bile kadın emeği var. Birçok kadının kazanması için çalışıyoruz. Patron yok, ortak üretip, ortak kazanç var.”    Özelikle çalışan sayısı ile ilgili kendisine çok soru sorulduğunu ifade eden Türkmenoğlu, “Ben sayı veremiyorum. Çünkü öyle bir sayı yok. Morçepni tüm kadınların yeridir. Dünyanın yarısı mor Cepkendir. Bizde yoksulluğumuzu kadın dayanışmasıyla hafifletmeye çalışıyoruz. Bu nedenle bir sayımız yok. Tüm kadınların bir araya gelip ürettiği bir yerdir” dedi.    SÖZLEŞMEDEN BİHABER   İlk üretimleri olan İstanbul Sözleşmesi maskelerinin yaygınlaşmasına da dikkat çeken Türkmenoğlu, bu anlamda kadın örgütleri ve mahalleli kadınların emeğinin büyük olduğunu söyledi. Türkmenoğlu, maskelerin dikimi için gelen birçok kadının sözleşmeden haberi dahi olmadığını ama üretim ile birlikte İstanbul Sözleşmesi’nden haberdar olduklarını dile getirdi.    Sözleşmenin maskeler üzerine yazılmasının önemine de işaret eden Türkmenoğlu, “Koronavirüs salgının da nasıl ki maske hayati bir öneme sahipse, biz kadınlar içinde İstanbul Sözleşmesi bu denli hayati öneme sahiptir” ifadelerini kullandı. Morçepni’nin şuanda küçük çaplı işler yaptığını ancak önümüzdeki süreçte kadınların istihdam edebileceği bir yere dönüşmesi için çalışmalar yürüteceklerini söyleyen Türkmenoğlu, bunun içinde özelikle kadınların dayanışmasının önemli olduğuna dikkat çekti.    MA / Semra Turan