Kelebeklerle yeni bir dünyaya! 2020-11-15 09:10:17   İSTANBUL - Erkek yasaları ve cinsiyetçi politikalarla faşizmin kıskacına alınmaya çalışılan kadınlar, yıl boyunca farklı coğrafyalarda aynı sorunların yaşandığı bir dönemde “değişim ve özgürlük” için ülke ülke tekçi sistemlere karşı direnişteydi.    Patria, Minerva ve María Teresa, 31 yıl süren baskıcı yönetime karşı itirazlarıyla bugüne ilham veren üç kız kardeş. Dominik Cumhuriyeti'ni yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğüne muhalif, diktatörlüğe karşı yürütülen mücadelenin yanı sıra kadın olarak da var oluş mücadelesinin adı. Defalarca gözaltına alınıp işkence ve tecavüze maruz kaldılar, tutuklandılar. Susturmak için seçilen yöntem ise kız kardeşlerin değil 50 bin kişinin ölümünden sorumlu olan diktatörlüğün sonu oldu. Tarih 25 Kasım 1960’ı gösterdiğinde uçurumun dibinde bulunan kız kardeşlerin ölümüne trafik kazası süsü verilse de, tüm dünyada “kelebek etkisi” yaratan bu mücadele, yasın değil yeni bir başlangıcın adı oldu. “Ülkenin en büyük sorunu" denilen Mirabal Kardeşler’in açtığı yol, diktatörlerin korkusu oldu.    2020 YILI    Ataerkil devletin en faşizan halinin yaşandığı 2020, kadınların hak ve özgürlükleri için sokakları terk etmediği bir yıl oldu. Yıl boyunca Amerika'dan Arjantin'e, Polonya'dan Şili’ye, Yunanistan’dan Almanya’ya, İsviçre’den Meksika’ya, Mısır’dan El Salvador’a ve Sudan’a sistemlerin dayattığı politikaları kabul etmeyen kadınlar, “özgürlükleri” için ayaklandılar. Yüzde 90'ı cinsiyetçi yasalara sahip dünya ülkelerinde haklarını korumak ve İstanbul Sözleşmesi’nin uyulmasını sağlamak için sokağa çıkan kadınlar, yine şiddet, savaş, kadın sünneti, çocuk yaşta evlendirme, cinsiyet ve etnik ayrımcılığa karşı da sokaklardaydı.    Tüm yaşamı adeta felç eden Koronavirüs (Kovid-19) krizinin yol açtığı izolasyon döneminde aile içi şiddettin arttığı, kadın sığınma evlerinin izolasyon nedeniyle kapılarını kapatmak zorunda kaldığı ve kadınların suç duyurusunda bulunamadıkları bu süreçte dahi örülen dayanışma ağlarıyla kanallar açıldı. Şiddet karşısında susmayan ve bir araya gelen kadınların sayısı her geçen gün arttı. Özsavunma bilinciyle saldırılara karşı koyan kadınlar, ortak direniş ve mücadeleyi örgütledi, kitlesel eylemleri sınırları aşan bir dayanışma ve ortaklaşmayı doğurdu.   243 MİLYON ŞİDDET VAKASI   Bu yılda kadınlar için en tehlikeli yerler, aslında en güvenli olması gereken evleri oldu. Dünya Kadın Konferansı'nın 25'inci yılı dolayısıyla Ekim ayında düzenlenen toplantıda, dünyada her 3 kadından birinin yaşamında bir tür şiddete maruz kaldığı ve her yıl 12 milyon kız çocuğunun 18 yaşından önce evlendirildiğine dikkat çekildi.   Birleşmiş Milletler’in (BM) Nisan ayında yayınladığı rapora göre, dünya genelinde 15-49 yaş arası 243 milyon kadın ve kız çocuğu son 12 ay içinde hem cinsel hem de fiziksel şiddete maruz kaldı. Güvenlik, sağlık ve ekonomik alanındaki kaygılar ve endişeler nedeniyle şiddet daha da körüklendi.    BM Kadın Birimi tarafından hazırlanan 2019-2020 “Değişen Dünyada Aile” başlıklı Dünya Kadın İlerleme Raporu’na göre, dünya genelinde her gün 137 kadın aile fertlerinden biri tarafından katlediliyor. Dünya Bankası’nın 2018 verileri kullanılarak yapılan hesaplamalara göre, her üç kadından biri, en yakınındaki erkek tarafından fiziksel yâda cinsel saldırıya maruz kalıyor, her 10 ülkeden sadece dördünde evlilik içi tecavüz suç olarak kabul ediliyor.    EŞİT HAKLAR İÇİN 100 YIL   Kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkânları, sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi gibi kriterlere bakılarak hazırlanan Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF), 2020 Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda Batı Avrupa, ortalama yüzde 76,7 ile cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu bölge olurken, Türkiye'nin de yer aldığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi, yüzde 60,5 ile cinsiyet eşitliği konusunda geride kaldı. Rapora göre, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 100 yıl, eşit ücrete sahip olması için ise 257 yıl geçmesi gerekiyor.   Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından 2005’ten beri hazırlanan ve devlet yönetiminde kadınların küresel dağılımını ortaya koyan “Siyasette Kadın Haritası”nın 2020 yılı verilerine göre ise, parlamentolarda erkek oranı yüzde 75’i aşarken, kadın temsili yüzde 24,9 düzeyinde kaldı.  Tüm dünyada hala 4’te 3’ünün erkekler tarafından tutulduğu parlamentolarda kadınların oranı az artış gösterse de hala yetersiz.   25 Kasım’a yaklaşırken, coğrafyalar farklı olsa da aynı sorunlara karşı mücadele veren kadınların belli başlı konularla bir yılını derledik.   ABD   Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ve teknolojik ilerlemelerde ön sıralarda yer alan ABD’de, kadının işgücüne katılımı hala geride. Ülkede kadın istihdamının öne geçmesine rağmen, erkeklerin işgücüne katılımı yüzde 69.2 ile yüzde 57.7’de kalan kadınların işgücüne katılım oranının halen önünde. Günlük ortalama 3 kadın cinayetinin yaşandığı, "cinsel saldırı konusunda kadınlar için en tehlikeli 10 ülke" arasında yer alan ABD'de, aile içi şiddet ve kadın cinayetleri her geçen gün artış gösteriyor. ABD'deki çok sayıda kadın hakları örgütleri ve aktivistlerin öncülüğündeki çabalara rağmen aile içi şiddet devam ediyor. En fazla 18-24 yaş grubundaki her dört kadından biri, eşi ve partneri tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılıyor. Colorado merkezli Aile İçi Şiddete Karşı Ulusal Koalisyon (NCADV) adlı kuruluşun hazırladığı rapora göre, ülkede her beş kadından biri tecavüze maruz kalıyor. Fiziksel şiddet ve cinsel saldırılara maruz bırakılan kadınlara ekonomik, psikolojik, sosyal destek için ayrılan kaynaklar ise yetersiz.    KÜRTAJ HAKKI   Son günlerde ise ülkede, kürtaj hakkına karşı girişimler söz konusu. “Ailenin, başarılı ve gelişen bir toplumun gücü” olarak vurgulayan ve kürtaj hakkına meydan okuyan Cenevre Mutabakat Bildirisi’ni imzalayan 30 ülkeden biri olan ABD’de, kürtaj en çok tartışılan konulardan biri.    SİYASETİN DEĞİŞEN YÜZÜ     Özellikle 2017 yılında başlayan ve kısa sürede dünya genelinde kadın hareketine dönüşen “MeeToo” (Ben de) kampanyasıyla müzik, sinema, ekonomi ve siyaset dünyasında yaşanan flört, taciz ve cinsel saldırıları bir bir deşifre eden kadınlar, mücadeleleriyle ABD siyasetinin yüzünü de değiştirdi. Göreve geldiği 2016 yılından bu yana ırkçı ve cinsiyetçi söylemleriyle tepkilerin odağındaki Donald J. Trump’a karşı en güçlü duruşu gösteren kadınlar, Trump tarzı "erkeklik" anlayışına en güçlü cevabı ise 3 Kasım’da gerçekleştirilen seçimlerde verdi. Donald Trump'ın gitmesinde büyük etkisi olan Amerikalı kadınlar, ülkelerinde bir ilke imza attı.  ABD'de Joe Biden'ın Başkanlık seçimini kazanmasıyla Kaliforniya Senatörü Kamala Harris de, Başkan Yardımcısı seçildi. Harris, ABD'nin ilk kadın başkan yardımcısı olacak. Kamala Harris, görevini 20 Ocak 2021 tarihinde devralacak.   Eyalet düzeyinde Temsilciler Meclisi ve Senato seçimlerinde de bazı ilkler yaşandı. 30 yaşındaki Sarah McBride, Delaware Eyalet Senatosu’na seçilen ilk trans kadın oldu. ABD’de bir başka ilk de Missouri eyaletinde yaşandı ve “Siyahların Hayatı Önemlidir” aktivisti Demokrat Partili aday Cori Bush, birinci bölgeden katıldığı seçimleri kazanarak eyaletin Temsilciler Meclisi’ne şimdiye kadar seçilen ilk siyah üye oldu.   SUDAN   Kadınların öncülük ettiği eylemler sonucu iktidarın devrildiği bir başka ülke Sudan. Ülkede 30 yıl boyunca iktidarda kalan baskıcı Ömer El Beşir rejimine karşı halk büyük öfke duyarken, bu öfke 2018 yılında kadınların öncülük ettiği eylemlerle isyana dönüştü. 2 yıl boyunca aralıksız süren kitlesel eylemler sonucunda ise 6 Nisan 2020’de Devlet Başkanı  Ömer El Beşir,  Savunma Bakanlığı, Ulusal İstihbarat ve Ulusal Güvenlik servislerinin de bulunduğu yerleşke civarında oturma eylemleri başlatıldı. Sudan'daki eylemlere öncülük eden kadınlardan aktivist Alaa Salah’ın "Mermi öldürmez, sessizlik öldürür" sözleri dünya ülkelerinde büyük ilgi topladı. Salah’ın bu sözleri kadınların hem eylemlere daha yoğun katılmasında hem de seslerini yükseltmelerinde büyük etkisi oldu.     Kadınların büyük direnişleri sonucu baskıcı şeriat rejimi 6 Eylül 2020’de devrilerek, ülkede kadın rüzgârı estirildi. Özelikle kadınları hedef alan rejimin ardından kadın sünneti kaldırıldı, seyahat özgürlüğü elde edildi.  LGBTİ+’lara yönelik uygulanan idam ve kırbaç cezası yürürlükten kaldırıldı.   Dünya basını Sudan’daki gelişmeleri manşetlerinde “Arap Baharı” ve “Devrim” olarak okuyucularına servis etti.     ŞİLİ   Güney Amerika ülkesi Şili sokakları, uzun süredir yönetim karşıtı protestolara sahne oluyor ve kadınlar bu protestolarda ön saflarda yerlerini alıyor.   Şili, kadın cinayetleri ve cinsiyete dayalı şiddete karşı “feministlerin marşı” haline gelen Las Tesis eyleminin doğdu ülke.  Geçtiğimiz yıl feministlerin “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla gerçekleştirdiği dans performansı tüm dünyaya yayılırken, etkileri hala sürüyor. “Yolunda bir tecavüzcü” adlı performans La Tesis, 25 Kasım’da Santiago’nun göbeğindeki meydan olan la Plaza de Armas ve Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı’nın önünde gerçekleşti. Kadın cinayetlerini, cinsel saldırı ve istismar olaylarını protesto etmek amacıyla 4 ay boyunca hazırlanan dans performansı, birçok ülkede büyük ilgi gördü. Yıl boyunca yarattığı etki ile kendilerinden söz ettiren Şilili kadınların renkli eylemleri sürüyor. Las Tesis dansıyla tüm dikkatleri üzerine çeken Şilili kadınlar, şuanda dünyada bir ilke daha imza atmaya hazırlanıyor. Kadınlar, Anayasa’nın eşit katılımla yeniden düzenlenmesi için ülke çapında kitlesel eylemler düzenliyor.     Öte yandan Las Tesis dansı Amerikan dergisi Time tarafından 2020'nin en etkili 100 kişiliğinden biri olarak aday gösterildi.    POLONYA   Son günlerde on binleri bulan kitlesel eylemleriyle tüm dikkatleri üzerine çeken Polonya’da kadınlar,  22 Ekim’de Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kürtaj yasağına karşı sokaklara döküldü. Kürtajı “Ciddi ve geri döndürülmesi mümkün olmayan cenin bozuklukları ya da ceninin hayatını tehdit eden tedavisiz hastalık" olarak tanımlayan mahkemenin kararına göre, kürtaja ancak gebeliğin annenin hayatını tehlikeye atması, tecavüz ya da ensest yaşanması durumunda izin verilebilecek. Karara karşı Polonyalı kadınlar, Başkent Varşova’da eylem başlatarak, tepkilerini dalga dalga ülke geneline yaydı. 10 binler olup alanlara akan kadınlar, günlerce gece gündüz demeden “Kürtaj özgürlüktür” eylemleri gerçekleştirdi. Kadınların eylemleri sonucu mahkeme kararını ertelemek zorunda kaldı. Kadınlar, kürtaj yasasının tamamen geri çekilmesi için eylemlerini sürdürüyor.     Polonya’daki Kürtaj yasağının geçmişi 1932’ye dayanıyor. Ülkede 1932 yılına kadar tamamen yasak olan kürtaj 1939’da çıkan bir yasayla fetüsün bozuk olması halinde kısmen izin veriliyor. Tamamen yasaklanması tartışmaları ise dini etkenlerin baskısı sonucu 2011 yılında yeniden gündeme geldi. Kürtajın tamamen yasaklanmasını isteyen sivil toplum örgütleri, o dönem 500 bin imza toplasa da kadınların eylemleri sonucu başarılı olamadı. Anayasa Mahkemesi, bu kez 22 Ekim 2020’de kürtajı neredeyse tamamen yasaklayan bir karar aldı. Bugün süren eylemlerin bir benzeri 2016 yılında gerçekleşti. Polonyalı kadınlar, 2016’dan bu yana kürtaja karşı yaptıkları kitlesel eylemleriyle dünya gündeminden düşmüyor.    Ülkedeki bir diğer konu aile içi şiddet.  Mağdurlara yardım eden sivil tolum örgütleri baskı altına alınarak, finansman kaynakları devlet tarafından kesiliyor.   EL SALVADOR   Kürtaj yasaklarıyla gündemden düşmeyen bir diğer ülke de El Salvador. Burada da kürtaj 1998 yılından bu yana dini gerekçelerle tamamen yasak. Dünyadaki en sert kürtaj yasasına sahip olan El Salvador'da kadınlar, hayati tehlike durumunda dahi kürtaj olamıyor. Her 15 saatte bir kadın cinayetinin işlendiği ülkede, kürtaj yasağından kaynaklı çok sayıda kadın hamileliğini sonlandırdığı suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılıyor, düşük yapanlar haksız yere mahkûm ediliyor.    Kadınlar, kürtajdan kaynaklı yaşadıkları zorluklar ve baskılara karşı her dönem kitlesel ve çeşitli eylemler düzenleyerek dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Son bir yılda birçok kadının istenmeyen gebelik nedeniyle intihar girişiminde bulunup yaşamını yitirmesi, kadınları yeniden ayaklandırdı. Kadınlar, yeni kürtaj yasası talebiyle eylemler düzenliyor.    ARJANTİN   Son yıllarda Arjantinli kadınların verdiği mücadele de muazzam bir büyümeye neden oldu. Ülkede kadınlar, yıllardır kürtaj yasası ve eşit iş, eşit ücret talebiyle alanlardaki kitlesel eylemleriyle dikkatleri üzerine çekiyor. Geçtiğimiz aylarda başlatılan “Bir kadın daha eksilmeyeceğiz” kampanyası kapsamında kürtajın suç olmaktan çıkarılıp yasal bir hak haline getirilmesi için düzenlenen kitlesel eylemler devam ediyor.   Arjantinli kadınlar ayrıca ev işlerinin sadece kadınları ilgilendirmediği, erkekleri de ilgilendirdiğini belirterek, buna yönelik “Yardım etmek yetmez, senden istemesini bekleme, ben yaparım” kampanyası başlatarak, birçok ülkeden destek aldı.    Şiddeti körükleyen salgın sürecinde Arjantin’de acil çağrı merkezlerine ev içi şiddetten kaynaklı olarak 20 Mart’tan itibaren yapılan başvurularda yüzde 25 artış söz konusu.   MEKSİKA   Kadınların mücadelesiyle, 7 Kasım 2020'de Meksika Senatosu'nda "Olimpia Yasası" olarak bilinen yasa gündeme girdi ve dijital cinsel şiddet bir suç olarak kabul edildi. Feministler yasa görüşmeleri sırasında eylem yaptılar. “Kadınların Şiddetten Uzak Yaşama Erişimi Genel Yasasında ve Federal Ceza Yasası”nda yapılan değişiklikler ve eklemeler onaylandı. Senato, bundan sonra görüş, taciz, tecavüz ve cinsel içeriğin internet platformlarında veya sosyal ağlarda yayılmasını cezalandıracak.     Ülkedeki bir diğer konu kadına yönelik şiddet ve katliamlar. “Kadına yönelik şiddetin bir devlet suçu” olduğuna dikkat çeken milyonlarca kadın, ülkedeki kadın cinayetlerini protesto etmek amacıyla Mart 2020’de bir günlük greve gitti. Ülke çapındaki eyleme kamu ve özel sektör çalışanları ile işçiler katıldı. Kadın üniversite öğrencileri de grev kapsamında derslere girmedi. Eylemlerine “Bizsiz bir gün” adını veren kadınlar, hükümetten erkek şiddetiyle mücadele edilmesini ve soruna çözün bulunmasını istedi. Meksika’da her gün ortalama 10 kadın öldürülüyor. 700’den fazla kadının öldürülmesiyle ilgili soruşturmalar ise hala sürüyor.    ALMANYA   Almanya'da kadınların durumu çoğu insanın sandığı gibi iyi değil. Her iki günde bir kadın, partneri tarafından öldürülüyor. Ülkede korona krizinin yol açtığı pandemi döneminde şiddet artarken, kadın hakları için mücadele dünyada olduğu gibi Almanya’da da yükseliyor. Almanya’da da hâlâ kürtaj belli yaptırımlara bağlı. Yasayla hem kürtaj yaptıracak kadınların hem de kürtaj yapan doktorların önüne engeller konuluyor. Cinsel tacizle karşı karşıya kalan kadınların eşit işe eşit ücret talebi devam ediyor. Ülkede aylık gelir farkı en az yüzde 21-22. Yasak olmasına rağmen çocuk yaşta zorla evlendirme ve kadın sünneti de devam eden sorunlardan.    Almanya’da kadınların başlıca talepleri şöyle:    *İstanbul Sözleşmesi’nin çekincesiz uygulanması.   *Kadınların cinsiyetleri nedeniyle karşılaştıkları baskı ve şiddetin iltica nedeni olarak kabul edilmesi.   * Aile içi şiddetin normal ağır suç kabul edilmesi ve bu kapsamda, kültürel, geleneksel dikkate alınmadan cezalandırılması.   * Kadın sığınma evlerinin kapasitelerinin ve personelinin artırılması.   *Zorla evlendirme, çocuk yaşta evlendirme ve kadın sünnetiyle kararlı ve etkili mücadele.   * Almanya’nın kadınların savaş ganimeti yapıldığı bilinciyle her türlü silah satışını durdurması. * Eşit işe eşit ücret, geleneksel kadın mesleklerinin değerinin hak ettiği yere yükseltilmesi, iş yerlerindeki cinsel tacizle etkili mücadele, işten atmalara son.   *Kürtajı suç haline getiren yasaların iptali.   İSVİÇRE   Kadınların aile içi şiddet ve ücret eşitsizliğine karşı mücadele verdiği ülkelerden biri de İsviçre. Salgınla birlikte derinleşen eşitsizlik ve artan şiddete karşı kadınlar, başta Cenevre olmak üzere pek çok kentte sokaklara döküldü. Kadınlar, ülkede 1991 yılından beri aile içi şiddet ve ücret eşitsizliğine karşı eylemleriyle gündemde.   Resmi verilere göre, kadınlar erkeklere göre beşte bir daha düşük maaş alıyor. 30 yıl öncesinin verilerine göre kayda değer bir ilerleme olsa da 2000’lerin başından itibaren eşitsizliğin giderek arttığı belirtiliyor.   YUNANİSTAN   Son dönemlerde kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin arttığı Yunanistan’da kadınların mücadelesi de 20 yıl aradan sonra yeniden yükselmeye başladı. Yaşanan durağanlığın ardından yeni bir hareketliliğin yaşandığı ülkede, kadına yönelik şiddet, tecavüz, boşanma sürecinin zorlaştırılması, esnek ve güvencesiz iş koşulları başlıca sorunlardan. Tecavüzü “rıza olmadan cinsel ilişki” olarak tanımlayan Yunanistan yasasına karşı geliştirilen protestolar sonunda, 336. madde güncellendi. Kadınların mücadelesiyle yenilenen yasada, rıza olmadan cinsel ilişkinin tecavüz olduğu kabul edilerek, ilgili suçun tecavüz olarak tanımlanması için fiziksel şiddete başvurulmasının şart olmadığı yer aldı.    Mülteci sorunu ülkede en yakıcı sorun olarak devam ederken, sınır politikasına en güçlü tepki yine kadınlardan geldi. Kadınlar, Mart 2020’de Yunan Parlamentosu önünde kitlesel eylemler başlatarak, "Sınırlara karşı feminizm" sloganıyla sınır politikalarına karşı çıktı. "Yunan kadınlarıyız, mülteci kadınlarız, farklı dilde konuşan ama aynı dilde dayanışan kadınlarız" denilerek, örülen sınırlar reddedildi. Kadınlar, "Göç, kapitalist ve ataerkil sistemin yarattığı sömürüyü en iyi bilenleriz" eylemleriyle gündemin belirleyicisi oldular.    MISIR   Kadın haklarının durumu; şiddet, üreme sağlığı hakları, aile içinde kadın, ekonomide kadın, toplumda kadın ve siyasette kadın olmak üzere 6 kategoride sıralanan Mısır’da, kadınların yüzde 99.3’ü cinsel tacize, yüzde 91’i de kadın sünnetine maruz kalıyor. Politikada da kendilerine neredeyse hiç yer bulamamaktadırlar. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, Mısır kız çocuklarına yönelik bir şiddet türü sayılmasına rağmen "kadın sünneti”nin yaygın olduğu 4. ülke.   “Arap Baharı” ayaklanmalarında aktif yer alan Mısırlı kadınlar, daha sonra iktidara gelen Müslüman Kardeşler ve ardından yaşanan askeri darbe döneminde haklarına yönelik saldırılarla karşılaştı. Kadın ve kız çocuklarına yönelik cinsel saldırı ve şiddetle gündemden düşmeyen ülkede, kadınlar son 3 yıldır hareketlenmeye başladı. Sessizliğini bozan Mısırlı kadınlar, yaşadıklarını sosyal medya hesaplarında paylaşarak bütün dünyaya teşhir etti. Kadınlar, birbirlerinden güç alarak adalet çağrıları yaptı. Kadınların bu paylaşımlarını tetikleyen önemli gelişme ise, Temmuz 2020 de yaşandı. Tecavüz faili Ahmed Bassam Zaki,  sosyal medya hesaplarında açık bir şekilde teşhir edildi ve bundan güç alan kadınlar, bu kez yaşadıklarını değil tecavüz edenleri bir bir teşhir etmeye başladı.    Kendi ülkesinde yaşadıklarını dünya kamuoyuna duyurduğu için Amerika’ya sürgün edilen Mısırlı feminist Mona Eltahawy, "Mısır'da feminist bir devrimin başlamakta olduğu konusunda ısrarlı bir iyimserlik içinde" olduğunu belirterek, yaşananlardan heyecan duyduğunu belirtti.    MA / Semra Turan-Berna Kişin   YARIN: Özgürlük Zamanı: Ortadoğu'da ülke ülke kadınların durumu