Meclis’in İstanbul Sözleşmesi raporuna ‘pandemi’ rötarı! 2021-01-08 10:09:46   ANKARA- İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Konulu Alt Komisyonu, yaklaşık bir yıldır tamamladığı çalışmanın raporunu pandemi gerekçesiyle erteliyor. Komisyon üyesi HDP’li Filiz Kerestecioğlu, raporun açıklanması için zorladıklarını söyledi.    Ülkede günde en az 4 kadın yaşamını yitirirken, şiddeti önleme konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanması yönündeki çağrılar gündemdeki yerini koruyor. Bu anlamda gözler, Sözleşme’nin uygulanması ve izlenmesi amacıyla Meclis çatısı altında kurulan ve görüşmeleri 12 Şubat 2020 tarihinde sona eren İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Konulu Alt Komisyonu’na çevrildi. Ancak Meclis Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) bünyesinde 2018 yılı sonunda kurulan söz konusu alt komisyon, görüşmeleri bitmesine rağmen henüz raporunu açıklamış değil.   Komisyon, gecikme sebebi olarak pandemi gerekçesini gösterirken, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarını “9 yıl sonra niye günah keçisi haline getirildi” şeklinde eleştiren AKP’li Komisyon Başkanı Canan Kalsın 16 Temmuz 2020 tarihinde görevinden alınarak, yerine AKP Edirne Milletvekili Fatma Aksal getirildi. Komisyonda yer alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, komisyonun çalışmalarına dair değerlendirmelerde bulundu.   ÇALIŞMA SÜRESİ BİTTİ   Komisyonun iki yıl boyunca baro, yargı mensupları ve kadın örgütlerini dinlediğini hatırlatan Kerestecioğlu, tüm katılımcıların sözleşmenin etkin uygulanması yönünde hemfikir olduğunu söyledi. Komisyonun raporlama aşamasında olduğuna dikkati çeken Kerestecioğlu, “Ama bu raporlamayı baya geciktirdiler. Raporun, artık hazırlanması ve kamuoyuna açıklanması gerekiyor. Raporun bir an önce çıkması için zorluyoruz. Çünkü komisyonun iki senelik çalışma süresi bitti” dedi. Komisyon çalışmaları boyunca verimli tartışmalar yürüttüklerini kaydeden Kerestecioğlu, “Daha kapsayıcı olabilirdi. Daha çok alan ziyareti yapabilirdik. Bu anlamda eksik kaldı. Örneğin; Mor Çatı ve kadın örgütlerini dinledik ama mülteci ve göçmen kadınların neler yaşadığını gidip yerinde görebilirdik. Buralarda hep bir set var, bir şeyler gizleniyor. Şiddeti, ancak bu gizliliği ortadan kaldırmak ve şeffaf olmakla önleyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.    ‘ALAN ÇALIŞMALARI YAPILMALI’   Kadına yönelik şiddetin türlü biçimleri olduğuna vurgu yapan Kerestecioğlu, “Kadınların, çalışma hayatında neler yaşadıklarını yerinde gözlemlemeliydik. Ya da hastaneler gibi birkaç alan ziyareti yapsaydık, hastaneye şiddet gören bir kadın geldiğinde nasıl bir muameleye tabi olduğunu görseydik bu daha aktif bir çalışma olurdu. Aynı şekilde bunu eğitimde de yapmak mümkün. Bugün önemli olan raporlanan ve biten bir komisyon çalışması değil, KEFEK’in başka mekanizmaları daha sıkı çalıştırıp denetimi de sağlayarak alan çalışmaları yapması lazım. Sadece Avrupa ilişkileri ve fonlarıyla yapılan toplantılar değil, sözleşmenin etkin uygulanıp uygulanmadığını alan çalışmalarıyla denetlemeliyiz. Her kurumun iç denetimini sağlaması lazım. Aynı zamanda Meclis içerisinde de toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine eğitimlere ihtiyaç var” diye belirtti.   ŞİDDET HATTI    İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanması gerektiğini yineleyen Kerestecioğlu, çünkü şiddetin önlenmesi konusunda ciddi olanaklar sağladığını belirtti. Bu olanaklardan yararlanılması gerektiğinin altını çizen Kerestecioğlu, şöyle dedi: “Yıllardır, ‘kadınların uğradıkları şiddeti duyurabilecekleri bir telefon hattı olsun’ diyoruz. Alo 183’e her şeyi doldurmuşlar. Kadını da çocuğu da yaşlısı da bu hattı arıyor. Böyle bir şiddet hattı olmaz. Şiddet hattı ayrı olmalı, kadının karşısına çıkan kişinin de kadın olması ve o işi o anda koordine edebilecek eğitimde olması gerekiyor. Özellikle pandemi döneminde bunların hiçbirini göremedik. Kurumları aradığımız zaman bile ne yapacaklarını bilmeyen erkekler çıktı.”    Kadın Acil Destek Uygulaması’na (KADES) ilişkin ise Kerestecioğlu, “MEB’in ‘online eğitim yapıyoruz’ deyip çocuklarda tablet olmaması gibi bir durum. Yani kadınların hepsinin akıllı telefonu var mı? Olanı var, onlar için iyi bir uygulama ama olmayanları da buna eriştirmek lazım” ifadelerini kullandı.    ‘KENDİ HATTIMIZDA YÜRÜMELİYİZ’   Bir yandan Sözleşme’ye dair Meclis’te kurulan komisyon varken diğer taraftan Sözleşme’ye dair karşı söylemler üretilerek kadın mücadelesine set vurulmaya çalışıldığına vurgu yapan Kerestecioğlu, “Bu iki durum bu iktidar döneminde çok sık karşılaştığımız bir şey. Bir gün önce söylediğiyle ertesi gün söylediği birbirini tutmayan siyasetçilerle çok karşılaşıyoruz. Ama biz, kendi yolumuzda yürümeliyiz. Bazen biz de reaksiyonel siyaset yapıyoruz. Buna gerek yok. Kendi hatlarımız, yollarımız, inisiyatiflerimiz var. Örneğin; Meclis’te Sözleşme karşıtı broşür dağıtılıyorsa ‘biz de dağıtıyoruz’ dememiz lazım. Engelleniyorsak da bunu da duyurmak lazım. Ama baskıcı ve otoriter bir rejimde yaşıyoruz. O yüzden bunu asla unutmamamız ve yöntemlerimizi buna göre geliştirmemiz gerekiyor" diye belirtti.    İktidarın kadın politikalarını “düşman ve ayrımcı” olarak nitelendiren Kerestecioğlu, buna karşı kadın mücadelesinin güçlendiğine değindi. Kerestecioğlu, şöyle devam etti: “Kadınların güçlenmesi erkeklerin hoşuna gitmiyor. Bu sadece bireysel erkekliklerle temsil edilen bir durum değil. Erkeklik; bazen orduyla, militarizmle, devletle bazen de yargı mekanizmasıyla temsil ediliyor. Ama kadınlar, mücadele etmeye devam etti ve ediyor. Bu mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız. Çünkü bize bu sistem içinde dayatılan bir dünyada yaşamak çok mümkün değil. Bunu değiştirmemiz, dönüştürmemiz gerektiğine inanıyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi bu sistemle mümkün değil, bu sistemi değiştirecek olan da yine bizleriz.”    Kerestecioğlu, Meclis’te de sokakta da kadın dayanışmasına ihtiyaç olduğunun altını çizdi.   MA/ Zemo Ağgöz