Şiddeti önlemenin olmazsa olmazı İstanbul Sözleşmesi 2021-04-16 09:07:11 İSTANBUL - İstanbul Sözleşmesi’nin mimarlarından Feride Acar, iktidarın “toplumsal cinsiyet eşitliğini" tehlikeli olarak göstermeye çalıştığını belirtirken, avukat Ekin Baltaş, “ailevi değerleri yok sayıyor” diyen iktidarın suyu bulandırdığını söyledi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” feshedilmişti. Sözleşmenin feshinden bu yana alanları dolduran kadınlar, kararın kadınların yaşam haklarının önüne bir engel olduğunu söylüyor.    İstanbul Sözleşmesi Uzman Grubu'nun (GREVIO) başkanı ve Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi'nin (CEDAW) üyesi olan Prof. Dr. Feride Acar ve Kadın Zamanı Derneği’nden Avukat Ekin Baltaş fesih kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   SÖZLEŞME ÖNKOŞUL   İstanbul Sözleşmesi’nin net olarak kadınların, aile yaşamından eğitime, istihdama ve siyasete kadar her alanda ayrımcılığa uğramasına, ezilmesine ve şiddet görmesine engel olduğunu ifade eden Acar, sözleşmeyi kadınlara yönelik şiddeti önlemenin “olmazsa olmaz önkoşulu” olarak tanımladı. Bu nedenle sözleşmeden geri çekilmenin şiddetin önünü açacağını vurgulayan Acar, “Sözleşme bir Avrupa Konseyi sözleşmesi olması itibariyle öncelikle Avrupa Konseyi üyesi 47 devletin imzasına ve onayına açılmıştır. Ama bu sözleşmenin de Avrupa Konseyi üyesi olmayan devletler tarafından imzalanması, onaylanması imkânı vardır. Yani İstanbul Sözleşmesi küresel bir metin haline gelme potansiyeli taşımaktadır” dedi.   SORUNLARA ODAKLI   Sözleşmenin Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği, usulüne göre kabul edilmiş ve onaylanmış olan insan hakları sözleşmesi olmasından dolayı ulusal yasalarla çelişmeleri durumunda sözleşmenin esas alınması gerektiğini hatırlatan Acar, “Yasanın çelişen hükümleri varsa sözleşmeye göre değiştirilmesi gerekir. Bu nedenle de Türkiye açısından bakıldığında sözleşme çok güçlü bir enstrümandır. Sözleşme kadınlara yönelik şiddetin insan haklarının ihlali olduğunu söyler ve bu tür şiddetin ayrımcılığa dayandığı ön kabulünden hareket eder. Somut sorunlara odaklıdır, ayrıntılı ve yol haritası veren bir sözleşmedir” diye ifade etti.    6284 SAYILI YASA   6284 sayılı yasaya da değinen Acar, yasanın İstanbul Sözleşmesi’nin temel prensiplerine uyumlu olduğuna dikkati çekti. 6284 sayılı yasanın sözleşme ile uyumuna da değinen Acar, ilk göze çarpan hususun, yasanın “aile içi şiddet” sözleşmenin ise ”ev içi şiddetten” yer vermesi olduğunu belirtti. Acar, “Sözleşmede ‘aile içi şiddet’ terimi kullanılmamaktadır ama sözleşmenin Türkçe tercümesinde, nedense, ‘ev içi şiddet’, ‘aile içi şiddet’ olarak çevrilmiştir. Bunun pek çok nedeni olduğu düşünülebilir. Ancak, görece iyi olan husus şudur, 6284 sayılı Yasa her ne kadar ‘aile içi şiddet’ ifadesini kullansa da yasada bu olgu için kullanılan tanım sözleşmede ‘ev içi şiddet’ için kullanılan tanımla aynıdır. Bu bakımdan 6284 sayılı yasa sözleşmenin öngördüğü şekilde aynı evi paylaşan, geçmişte paylaşmış veya farklı bağlarla birbirine bağlı olabilecek olan kişilerin toplumsal cinsiyete dayalı şiddete uğramaları durumunda onları koruyan bir yasadır” diye konuştu.   ANA İLKE: TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ   Sözleşmenin imzalanmasından bu yana Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu (GREVIO) önerisinin tam tersi bir politika izlendiğini söyleyen Acar, Türkiye’de “toplumsal cinsiyet eşitliği”nin zararlı ve tehlikeli bir ifade olarak tanıtıldığına işaret etti. Acar, sözleşmenin feshedilmesinin korkutucu olduğunu vurgulayarak sözlerini şu şekilde sürdürdü: “GREVIO Komitesi’nin 2018’de Türkiye’ye ilişkin raporunu yazdığı zaman kadınlara yönelik şiddetle mücadele adına Türkiye’de devlet ve sivil toplum tarafından bazı iyi adımların atıldığını teslim ederken daha kat edilecek çok yol olduğunu vurgulamış ve birtakım olumsuz gelişmelerin varlığını da saptamıştır. GREVIO Türkiye Değerlendirme Raporu’nda ileriye dönük önerilerini ‘ivedilikle yapılması gerekenler’, ‘daha sonra yapılması gerekenler’ ve ‘en az vurgulanan önlemler’ şeklinde bir sınıflandırma ile sunmuştur. Bu kapsamda, Türkiye’ye ‘ivedilikle yapılması’ tavsiye edilen temel öneri toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin bütün politika ve önlemlere ana ilke olarak yerleştirilmesidir.”   İKTİDAR SUYU BULANDIRIYOR   Kadın Zamanı Derneği’nden Avukat Ekin Baltaş ise İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için özgür ve eşit bir yaşam umudu olduğunu dile getirdi. Baltaş, iktidarın yaratmak istediği aile modeline karşı sözleşmenin kadınların güçlenmesi için izlenecek yollara ilişkin kapsamlı olduğunu vurguladı. AKP’nin sözleşmeyi çok kez hedef aldığını hatırlatan Baltaş, “ailevi değerleri yok sayıyor” sözlerini, suyu bulandırmak için başvurduğu yöntemlerden biri olarak gösterdi.   FESİH GEÇERSİZ   Baltaş, fesih kararının usulüne göre uygulanmış olsa da kabul etmeyeceklerine değinerek, “Zira İstanbul Sözleşmesi Meclis tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Ancak Meclis tarafından yapılacak yeni bir yasa ile yürürlükten kaldırılabilir. Ayrıca Anayasanın 104'üncü maddesi, 17'nci fıkrasında da Cumhurbaşkanının ancak yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname çıkarabileceği öngörülmüş; uluslar arası sözleşmeleri onaylama ve feshetme yetkisi yürütme yetkisine ilişkin değildir. Bu yüzden  feshin dayandığı kararname de fesih de geçersizdir” vurgusunda bulundu.   SÖZLEŞME YAŞAM HAKKI   Sözleşmenin kadınlar ve çocuklar için çok yönlü bir koruma öngördüğünün altını çizen Baltaş, yargılamanın ise cezasızlığın önlenmesi için temel bir yol izlediğini ekledi. Baltaş, cezasızlık algısının daima suçu besleyen bir devlet politikası olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin yargılama geleneğinde cezasızlık politikası olduğunu belirtti. Bütüncül politikaların şiddeti önlemenin tek yolu olduğunu ve bunun sözleşmede açıkça yazdığını vurgulayan Baltaş, “Şiddet toplumsal bir süreçtir ve devlet tarafından alınacak toplumsal ölçekli önlemlerle engellenebilir. Burada bahsi geçen, sözleşmeye ve hükümlere dair feshedilen şeyin somut hayattaki yansıması aslında biz kadınların hayatı. Yalnızca 2021’de en az 70 kadın öldürüldü. Bugün muhafazakar kesimle pazarlık konusu yapılan, muhafazakar kesimden oy toplamak için feda edilen binlerce kadının güvenli ve korkmadan yaşama hakkıdır” şeklinde konuştu.   Baltaş son olarak, kararlarından ve hayatlarından vazgeçmeyeceğini belirterek, tüm kadınları tek adamın iki dudağının arasına bakmaya reddetmeye çağırdı.   MA / Berfin Karaman