Erk ortaklığı ve İstanbul Sözleşmesi 2021-07-01 09:18:32 İSTANBUL - Kadınların en önemli kazanımı olan ve Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi, imzaya açıldığı 2011 yılından bu yana erk ortaklığının hedefi oldu. Çekilme süreci başlatan 2 ülkeden biri olan Türkiye, ilk ayrılan ülke oldu.   Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, yürürlükten kaldırıldı. Kadınlar başta olmak üzere kamuoyunun tepkisine rağmen 20 Mart gecesi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedilen sözleşmeden Türkiye, 1 Temmuz itibariyle resmi olarak ayrılan ilk ülke oldu.   İMZALANMASI VE YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ   45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme, bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Sözleşmenin taslağı, 7 Nisan 2011 tarihinde Strazburg'da Avrupa Konseyi Bakan Yardımcıları'nın 1111’inci toplantısında kabul edildi. Avrupa Konseyi tarafından desteklenen ve taraf devletleri hukuki olarak bağlayan sözleşme, Türkiye’nin İstanbul kentinde gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 11 Mayıs 2011’deki 121’inci toplantısında imzaya açıldı. İstanbul'da imzaya açılmasından dolayı da kısaca "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinmekte ve 1 Ağustos 2014’de yürürlüğe girdi.   34 ÜLKE ONAYLADI   Türkiye, 11 Mayıs 2011'de sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım’da parlamentosunda onaylayan ilk ülke. Onay belgesi, 14 Mart 2012 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne iletildi. Temmuz 2020 itibariyle 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan sözleşme, imzacı ülkelerin 34'ünde onaylandı.   İmzacı ülkeler şöyle: Almanya, Andorra, Arnavutluk, Avrupa Birliği, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Ermenistan, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Karadağ, Kıbrıs, Kuzey Makedonya, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Moldova, Monako, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan.    YÜRÜRLÜĞE KOYMAYAN ÜLKELER   Ermenistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve Birleşik Krallık, sözleşmeye imzacı olduğu halde yürürlüğe koymayan devletler oldu. Slovakya 26 Şubat 2020'de, Macaristan ise 5 Mayıs 2020'de sözleşmeyi onaylamayı reddetti. Temmuz 2020'de Polonya, Sözleşmeden çekilmek için yasal süreci başlattı. Karar on binler tarafından protesto edilirken, Avrupa Konseyi ve parlamenterlerinden de tepki geldi.   TARAF OLMAYAN ÜLKELER   Kanada, Japonya, Meksika, ABD, Vatikan, Kazakistan, sözleşmenin hazırlanma süreci tartışmalarına katıldığı halde henüz sözleşmeye taraf olmadı. Sözleşme, sadece Hollanda Krallığı'nda geçerli ancak Hollanda Karayipleri'ni kapsamamakta. İlk imzacı ülke olan Türkiye ise, 20 Mart gecesi yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile sözleşmeden çekilen, 1 Temmuz itibariyle de yürürlükten kaldıran ilk ülke oldu.   5 TEMEL İLKE   Sözleşmenin 5 temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddetle mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmekte. Uluslararası hukukta kadına karşı şiddeti ya da ayrımcılığı yasaklayan pek çok uluslararası düzenleme bulunmakla birlikte, İstanbul Sözleşmesi, kapsamı ve oluşturduğu denetim mekanizmasıyla ayırt edici bir özelliğe sahip. Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konularında o güne kadar yapılmış en kapsamlı tanımlara yer vermekte.  Müzakerelerinde Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki uluslararası birçok antlaşma ve tavsiye metinleri değerlendirilerek, taslağı hazırlandı.   TÜRKİYE’DE NELER YAŞANDI?   Türkiye, sözleşmenin ilk imzacı devletlerinden olup 24 Kasım 2011'de 247 vekilden 246’sının kabul ve 1 vekilin çekimser oyu ile sözleşmeyi uygun bulan, 6251 sayılı kanunu "onaylayarak", parlamentosundan geçiren ilk ülke oldu. Sözleşmenin izleme ve denetleme komitesi GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu), Türkiye ile ilgili değerlendirme raporunu 15 Ekim 2018 tarihinde yayınladı. GREVIO raporu, resmi çevirisi hükümet tarafından yapılarak, önce muhalefet partilerine daha sonra kadın ve sivil toplum örgütlerine sunulması ve buna yönelik ortak iş birliğiyle şiddetin önüne geçilmesini hedefliyordu. Ancak AKP Hükümeti, aradan geçen 3 yılda raporun resmi çevirisini yapmayarak, buna dair herhangi bir bilgilendirmede de bulunmadı. Sivil toplum örgütlerinin kendi imkanlarıyla gayri resmi çevirisini yaptığı GREVIO raporunda öne çıkan bazı başlıklarda, mahkeme dosyalarında cinsiyetçi önyargıların ve kadını suçlamanın takdire bağlı indirime yol açtığı endişelerine dikkat çekilerek, Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için, önleme, koruma, kovuşturma ve bütüncül politikalar bakımından çok daha yoğun bir çaba ortaya koyması gerektiği belirtildi.   3 yıldır kadın örgütleri, resmi çevirinin yapılması için iktidara baskı kurup, çağrılar yaparken, sözleşme “muhafazakâr” siyasiler ile hükümet yanlısı medya tarafından “gizli amacı aileyi yok etmek” iddialarıyla hedefe konuldu. Muhafazakarların karşı çıkışları önce bazı yürüyüşlerle başladı. Sözleşmenin "aile yapısını dinamitlediğini” iddia eden bazı gruplar, ayrıca sözleşmeyi referans alan ve şiddet faillerine uzaklaştırma, kadınlara koruma gibi haklar tanıyan 6284 sayılı kanunun yani Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un da kaldırılmasını talep etti.   ÇEKİLME HEP GÜNDEMDEYDİ   Şubat 2020 tarihinde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözleşmenin gözden geçirileceği gündeme getirilirken, aynı dönemde ve sonraki süreçte bazı muhafazakar yayın organlarında ve dini cemaatlerde, sözleşmenin "Türk aile yapısını bozduğu" ve "eşcinselliğe yasal zemin hazırladığı" yönünde yayın ve propagandalar başlatıldı. Muhafazakar iktidara yakın çevreler, sözleşmeden çıkılması talebini hep gündemde tutarken, asıl tartışma 2020 yılının Mayıs ayında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın eşcinselleri hedef alan sözleriyle başladı.   Cumhurbaşkanı Erdoğan, Temmuz 2020'de "Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur" derken, sözleşmenin imzalanmasının çok yanlış olduğunu ifade eden AKP’li Numan Kurtulmuş’un hemen akabinde "Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır" sözleri üzerine sözleşme, kamuoyunda ve siyasi gündemde genişçe yer almaya başladı.   KADINLAR SAHİP ÇIKTI   Bu süreçte İstanbul Sözleşmesi, kadın eylemlerinin en önemli talebi oldu. Sözleşmeyi savunmak için sokağa çıkan kadınların birçok eylemine polis saldırdı, onlarca kadın gözaltına alındı. Ancak kadınlar, sözleşmeye sahip çıkmaktan vazgeçmedi. Sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olmakla övünen Türkiye’de her gün en az 4 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirirken, 2020 yılında en az 300 kadın katledildi. Sözleşmeye karşı bir direnç gösteren AKP iktidarı, 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile sözleşmeden çekildi. Gece saatlerinde yayımlanan karara karşı kadınlar, “tek adam” rejimine sokakları örgütleyerek, güne başladı. Kadınların dayanışması günden güne büyürken, kadın örgütleri, siyasi parti ve birçok ilin barosu sözleşmeden çekilmenin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmenin iptali için Danıştay’a başvurdu.   KANUNLA KALDIRILIR   Sözleşmenin Anayasa ile eş değer olduğunu belirten hukukçular, itirazlarını şöyle dile getirdi: “Uluslararası sözleşmeler kanunların üzerinde olan bir hükümdür. Yerel kanunlar ile uluslararası sözleşme çatışırsa Anayasa, uluslararası sözleşmeyi öncelik kılar. Uluslararası Sözleşme, kanunla kabul edildiği gibi, kanunla kaldırılır. Ancak KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile Cumhurbaşkanı’na yetki verilerek, kaldırılabileceği gösterilmeye çalışılıyor. Hayır, Cumhurbaşkanı bu yetkiyi kullanamaz. Çünkü temel hak ve özgürlüklere getirilecek kısıtlamalar ancak ve ancak kanunlarla düzenlenir. Bu yürütmenin durdurulmasına bırakılacak, bir iş değildir. Kadınların yaşamı bir kişinin vereceği bir karar değil.”   SON 3 AY   Kararın ardından Türkiye tarafından Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'ne 22 Mart 2021 tarihinde fesih bildirimi yapılırken, Genel Sekreterlik bu feshin 1 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe gireceğini duyurdu. Bu arada Avrupa Konseyi’ne çağrı mektubu yazan kadınlar, sözleşme ile ilgili yapılan bildirimin yasallığını ve uluslararası hukuk açısından etkilerinin incelenmesini talep etti. Yapılan bildirimden sonraki 3 aylık süreçte ise kadınların gündemi “itaat yok, direniş var” oldu. Fesih kararının ardından ülkenin dört bir yanında ayaklanan kadınlar, hala yürürlükteki sözleşmenin uygulanması için eylemlerini sürdürdü. İstanbul Sözleşmesini Uygula Kampanya Grubu, öncülüğünde kadınlar, kent kent örgütlenerek, alanlara çıktı.   AVRUPA KONSEYİ’NDEN TEPKİ   Karar, Avrupa Konseyi, STÖ’ler ve sosyal medyada da dahil olmak üzere hem yurt içinde hem de yurt dışında pek çok kesim tarafından eleştirildi. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, kararı “yıkıcı haber”, Türkiye'de ve yurtdışında kadınların korunmasını tehlikeye atan büyük bir gerileme olarak nitelendirdi.   Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Eşitlik ve Ayrımcılığın Önlenmesi Komisyonu Başkanı Petra Bayer, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini “felaket” olarak değerlendirdi.   BM’DEN ÇAĞRI   Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisi, Türkiye'yi kadına yönelik şiddetle mücadele amaçlı uluslararası bir anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını geri almaya çağırdı.   LAS TESİS’TEN DAYANIŞMA   Şili’de örgütlenen Las Tesis eylemcileri, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı Türkiye’de sokağa çıkan kadınlara sosyal medyadan paylaştıkları video ile destek verdi. Kadınlar, mesajlarında çekilmeyi “darbe” olarak değerlendirerek, “Türkiye’den tüm dostlarımıza, kocaman bir kız kardeşlikle sarılıyor ve büyük bir güç gönderiyoruz” dedi.   VENEDİK KOMİSYONU’NA BAŞVURU   Kadın örgütleri, birçok uluslararası örgütle iletişime geçti. Kararın usulsüzlüğüyle ilgili Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamenter Meclisi'ne yapılan başvurular, Venedik Komisyonu'na devredildi. Ayrıca Ankara Barosu da sözleşmeden çekilmeyle ilgili Venedik Komisyonu'na başvuruda bulundu. Venedik Komisyonu’ndan beklenen karar gelmezken, fesih kararının iptali için başvurulan Danıştay’dan da herhangi bir sonuç alınmadı.   CUMHURBAŞKANI’NDAN SAVUNMA   Cumhurbaşkanlığı, sözleşmenin yürürlükten kaldırılacağı tarihten 3 gün önce Danıştay’a gönderdiği savunmada, “Cumhurbaşkanı’nın, devletin başı sıfatıyla yaptığı ve devletin yüksek menfaatını ilgilendiren işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğunu” savunarak, “Dava konusu işlem de yürütme organının uluslararası ilişkiler çerçevesinde yaptığı bir işlem olup yargı denetimine tabi değildir” dedi. Savunmada, uluslararası anlaşmaların feshedilmesi için Meclis’in bir işlemine ihtiyaç duyulmadığı iddia edildi.   MA / Pınar Ural