TJA: Bir kişi daha eksilmemek için 25 Kasım’da alanlara 2019-11-24 12:20:36   DİYARBAKIR - Tevgera Jînen Azad (TJA), dünyadaki milyonlarca kadınla birlikte her türlü şiddete karşı örgütlü mücadele ederek kazanımları korumak, dayanışmayı ve ortak mücadele ağını büyüterek bir kişi daha eksilmemek için tüm kadınları 25 Kasım’da alanlara davet etti.   Tevgera Jînen Azad (TJA), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin yazılı mesaj yayımladı.   3’üncü Dünya Savaşı sürecinde kapitalizmin, ataerkil zihniyetin kadınların eşit ve özgür yaşama koşullarına hızla saldırdığı üzerinde durulan açıklamada, günlük yaşamda kadına dönük baskı şiddet, taciz, tecavüz ve sömürünün daha görünür hale geldiği vurgulandı.    “Kurumsal işleyişlerde kadın bedeni ve emeği yoğun bir sömürüye tabi tutularak daha derin bir kırılma ve derinleştirilen köleliği ortaya çıkarmayı hedeflemektedir” diyen TJA, Türkiye’de ve dünyada cinsiyetçi otoriter rejimler ile DAİŞ, Boko Haram, El Şabab gibi çetelerin kadın düşmanı politikaları sonucu binlerce kadının katledildiğini, şiddete maruz kaldığını ve haklarından mahrum bırakıldığına işaret etti.   Bu şiddet ve kırım politikalarına karşı kadınların bin yıllardır direnişlere öncülük ettiğinin altı çizilen TJA’nın açıklaması şöyle:   “Bu toplumsal direnişlerden biri 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabal Kızkardeşler’in Trujillo diktatörlüğüne karşı yükselttikleri özgürlük direnişidir. Mirabal Kızkardeşler’den günümüze dünya genelinde yükselen faşist ve emperyalist güçlerin ortaya çıkardığı krizlerin sonucu olarak özgür bir toplumun inşasını öngören kadın mücadelesine yönelik baskı ve saldırılar çok daha derin çok daha örgütlü ve tüm yaşamsal noktalardadır.   ‘AKP-MHP SÜRECİNDE ŞİDDET ARTTI’   Türkiye’de de merkeziyetçi, faşist ve anti demokratik erkek devlet politikalarının sürdürücüsü olup 18 yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin topluma dayattığı tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi yaşamın yer ve kabul görmemesi karşısında yaşadığı kriz ve iktidarını koruma politikaları başta kadın mücadelesi, kadın kazanımları olmak üzere tüm demokratik kazanım ve haklara yönelik baskıları yoğunlaştırılmış olarak devam ettirmektedir. Kadın ve demokrasi düşmanlığı üzerinden kendini var eden AKP ve MHP koalisyonun iktidarları süresince çocuklara yönelik cinsel istismar, kadın katliamları, şiddet, baskı, gasp, milliyetçilik, cinsiyetçilik artmıştır. Türkiye’de, resmi kaynaklara göre kadınlara şiddet yüzde bin 500 artmış, son 3 yılda ise binin üzerinde kadın katliamı, 13 bin çocuğa yönelik cinsel istismar yaşanmıştır.   ‘10 AYDA EN AZ 302 KADIN KATLEDİLDİ’   Her alanda şiddetin meşru kılınması, toplumsal cinsiyet ayrımının derinleşmesi, kadınların yakın çevrelerinden gördükleri sosyal, ekonomik, siyasal, hukuki, cinsel, duygusal, kültürel şiddet saldırılarını artırmıştır. Birçok araştırma kadının en çok yakın sosyal çevresinden ve ailesinden şiddet gördüğünü ortaya koymaktadır. Geçtiğimiz 10 aylık süre zarfında en az 302 kadın katledildi. Kadınların yüzde 68'i eş/boşandığı eş, sevgili/eski sevgili tarafından katledildi. 31 kadın abi, baba gibi yakın aile bireyleri tarafından katledildi. Birçok kadının da kimler tarafından katledildiği ortaya çıkarılmadı.   ‘HAK İHLALLERİ ŞİDDETİN MEŞRULAŞTIRILMASINA NEDEN OLMUŞTUR’   İktidarın geliştirdiği kadın düşmanı politikalarının sonucu olan, uygulanmayan uluslararası sözleşmeler, çıkarılmak istenen yeni yargı paketleri ile çocuk yaşta evliliklerin onaylanması, kürtaj hakkının sınırlandırılması, boşanmalarda kadınları korumak yerine arabulucu ile engellenmeye çalışılması, kadın mücadelesi veren politikacıların, gazetecilerin, aktivistlerin, örgütlü mücadele geliştiren kadınların tutuklanması, cezaevlerinde kadınların şiddet ve işkenceye maruz bırakılması şiddetin artmasına, meşrulaştırılmasına ve zemin bulmasına neden olmuştur.   ‘KADIN HAREKETLERİ KRİMİNALİZE EDİLMEYE ÇALIŞILMIŞTIR’   Egemen erkek anlayışı derinleştiren iktidar, kendisine bağlı tüm kurum ve yapılarda, cinsiyetçi politikalarını artırmış, örgütlü kadın mücadelesini hedef yapmıştır. Kendisini bağlı havuz medyası eliyle yalan, asılsız haberlerle TJA ve birçok kadın meclisini, kadın kurumunu, platformu terörize ve kriminalize etmeye çalışmıştır. Bağımsız basın organlarına ve gazetecilere de saldırarak, kendi zihniyetiyle oluşturduğu medya aracılığıyla cinsiyetçiliği ve kadına yönelik şiddeti toplum üzerinde yaygınlaşan ve yeniden üreten bir anlayışa dönüştürmüştür. Kadına yönelik şiddeti medya diliyle de meşrulaştırmıştır.2016’dan beri hazırlanan ve yürürlüğe konulmak istenen ikinci yargı paketinde çocuğa dönük istismar cezalarının affedilmesi, çocukların şiddette bulunan şahısla evlendirilmesi, hekimlerin çocuk istismarı suçlarını bildirme zorunluluğunun kaldırılması gibi birçok yeni yasa maddesiyle şiddetin yasal zeminde meşruluğunu sağlamaya çalışmaktadır.   Kadın emeğini sömüren ve bir bütün metalaştıran, egemen erkek zihniyeti günlük yaşam ve çalışma alanlarında kadını eve hapsetme politikaları ve cezasız yargılamalardan kaynaklı çok daha cinsiyetçi bir noktaya ulaşmıştır. Şule Çet, Aysun Yıldırım patronlarının istismarı sonucu katledilirken birçok akademisyen, öğrenci, çalışan kadın, cinsel taciz, tecavüz, şiddete maruz kaldı.   ‘KADINLARIN ÖZGÜRLÜKÇÜ EŞİTLİKÇİ KİMLİĞİ HEDEFLENMEKTEDİR’   Yerel demokrasisine, kendi kendini yönetme beyanına, kadınların özgürlükçü sistemine yönelik saldırılar ile eşbaşkanlık hedef kılınıp kayyum politikası devreye sokulmuştur. Birçok eşbaşkan ve siyasetçi kadınlar başta olmak üzere halkın irade gösterdiği seçilmişler tutuklanmıştır. Kapatılan kadın kurumlarının yerine açılan kurslarla itaat eden, sorgusuz sualsiz boyun eğen, şiddete, baskıya, adaletsizliğe karşı kendini savunamayan, iliğine kemiğine kadar sömürülüp en küçük bir hak kırıntısına ulaşması dahi erkek icazetine ve karneye bağlanan bir kadın topluluğu yaratılmak istenmektedir. Böylece toplumun yarısını ve yaşamın tamamını savaş, şiddet, sömürü politikalarıyla yönetmeyi ve kadınların özgürlükçü, demokratik, eşitlikçi ideolojisi ve politik kimliğini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.   ‘KADINLARIN MÜCADELESİ ROJAVA’DA SOMUTLAŞTI’   Dünyada gelişen kadına ve halklara yönelik faşizm karşısında Mirabal ve binlerce kadının çizdiği mücadele çizgisinin ardılları bugün Hevrîn Xelef şahsında Rojava Devrimi’yle kadın özgürlük mücadelesini somutlaştırmıştır. Şiddete uğrayan, kazanımları gasp edilmek istenen, DAİŞ karanlığına ve köleci sistemini dayatmaya çalışan egemen erkek sistemine karşı kadının ortak direniş ağı Rojava Devrimi’nde olduğu gibi özgürlük için buluşan kadınlar, Mirabal Kardeşler’in faşizme karşı direnişini coğrafyalardan coğrafyalara, tarihlerden tarihlere taşımaya devam etmektedir. Kadınlar olarak milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin, faşizmin çektiği sınırlara meydan okuyarak, dünyanın dört bir yanından birbirimizin özgürlüğü için birleşmeye mücadelemizi yükseltmeye devam etmekteyiz.   Yaşamın her alanında bütün yönetim mekanizmalarında binlerce yıldır olduğu gibi var olmaya devam edeceğiz. Örgütlü kadınla özgür bir yaşamı inşa edene dek mücadelemizden vazgeçmiyor, mücadelemizi yükseltmenin kararlılığını taşıyoruz.   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gün'ünde dünyadaki milyonlarca kadınla birlikte, her türlü şiddete karşı örgütlü mücadele ederek kadın kazanımlarımızı koruyarak, dayanışmayı, ortak mücadele ağını büyüterek ve bir kişi daha eksilmemek için 25 Kasım’da alanlarda olacağız. Tüm kadınları şiddete, katliamlara, taciz, tecavüze, savaşa, ekonomik krize karşı mücadele ağının bir parçası olmaya, örgütlenmeye, mücadeleyi büyütmeye, 25 Kasım’da alanlara çağırıyoruz.”