Üniversiteli kadınlar 8 Mart’ı değerlendiriyor 2020-03-04 09:08:13 ADANA - “Taciz, tecavüz ve şiddete maruz bırakılma ihtimaliyle karşı karşıya kalmadan eğitim almak istiyoruz” diyen kadın öğrenciler, çözüm için birlikte mücadeleyi dikkati çekti.  Çukurova Üniversitesi’nde okuyan kadın öğrenciler, 8 Mart'a giderken kadın olarak üniversitede karşılaştıkları zorlukları ve taleplerini dile getirdi. Karşılaştıkları sorunların başında güvenliğin geldiği belirtildi.    Flört şiddetine dikkat çeken üniversite öğrencilerinden Olcay Aytürk, bu tür durumlarda ne polisten ne de üniversite güvenliğinden destek alamadıklarını kaydetti. Aytürk, "Taciz ve şiddet gibi durumlarla karşı karşıya kaldığımızda problemi çözen ya da gereken işlemleri gerçekleştiren bir yönetime sahip değiliz. Görmezden geliyorlar" dedi.    'KORKMADAN OKUMAK İSTİYORUZ’   Hakları için 8 Mart alanında olacaklarını dile getiren Aytürk, "İnsanca yaşayabilmek, eril zihniyetin hüküm sürdüğü politik tahakkümlerin ortadan kaldırılması ve eşitlik için alanlarda olacağız.  Kadınlar olarak öldürülmeme talebimiz var. İyi hal indirimlerinin uygulanmadığı yasalar ve adalet talep ediyoruz. Taciz ve tecavüz korkusu olmadan, şiddete maruz kalma ihtimaliyle karşı karşıya kalmadan eğitim almak istiyoruz. Üniversiteli kadınlar birlik olmalı, bir araya gelip, bu çürümüş düzene direnmeli. Kadınların birlikte mücadele etmekten başka bir yolu yoktur. Kazanana kadar mücadeleye devam etmeliyiz" diye konuştu.    ‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ ERKEKLER TARTIŞMAYA AÇABİLİYOR’   8 Mart’ın başkaldırı olduğunu vurgulayan Gül Baysal, kadınları koruyan yasaların uygulanmasını talep etti. Öğrencilerden Canel Olgaç da, üniversitelerin ortak kullanım alanlarındaki erkek tahakkümüne dikkat çekerek, “Kadınları aşağılayıcı şekilde konuşup, kendilerini oranın sahibi olarak görüyorlar” dedi. 8 Mart'ın kadınlar için direnişi ifade ettiğinin altını çizen Olgaç, şunları dile getirdi: "Bu ülkede toplumsal eşitlik istiyoruz. Bunu iyileştirmeye yönelik politikalar izlenmelidir. Temizlikçilerin genelde kadınlardan oluşması, güvenlik görevlerinin ise erkeklerden oluşması; kadının güçsüz, erkeğin belinde silahıyla bir gücü teslim ettiğini görüyoruz. Bunun aşılması için gerekli pratikler sergilenmeli. Üniversitelerin bağımsız kurumlar olması gerekirken; bağımlı kurumlar maalesef.  YÖK ve devletin politikalarından etkilenmekte. Özellikle yönetim politikalarından kadınların etkilendiğini görebiliyoruz. Örneğin, rektörler ve bölüm başkanlarının çoğu erkek. Kadına yönelik şiddet konusunda gerekli bilgilendirmeler yapılmıyor. İstanbul Sözleşmesi gündeme alınmıyor ki son zamanlarda İstanbul Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması gibi bir hata yapılıyor. Bu sözleşmeyi kadınlar lehine daha da güçlendirmek gerekirken, bunu tartışabiliyoruz. Bu tartışmayı açan da erkeklerdir.”   'KATİL VE TECAVÜZCÜLERİ KORUYAN BİR ZİHNİYET’   Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamalarında en fazla kadınların etkilendiğini dile getiren Olgaç, "Katilleri, tacizcileri ve tecavüzcüleri koruyan bir zihniyet var. Bu zihniyete karşı hayatın her alanında mücadele etmek gerekir. Özgürlüklerimizden ve haklarımızdan vazgeçmemeliyiz" dedi.    Zelal Göçer ise, kadına yönelik şiddetin toplumun kanayan yarası olduğunu ve her geçen gün sıradanlaştırıldığını kaydetti. Göçer, "Biz kadınlar hayatın içindeyiz ve ikinci sınıf muamelesi görmeyi hak etmiyoruz. Daha özgür yarınlar için çabalıyoruz" ifadelerini kullandı.    MA / Hamdullah Kesen