Seydaoğlu: Kürt kadınlar sisteme müdahale ettiği için hedefte

İZMİR - Mevcut yapısallığa müdahalede bulunan Kürt kadın hareketinin erkek egemen sistemin hedefinde olduğunu belirten Jineoloji Dergisi Sayı Editörü avukat Ruşen Seydaoğlu, "Nagihan Akarsel suikastını özgürlük iddiasına saldırı olarak gören kadınlar, mücadelelerini büyüterek yaşatma sözü verdi” dedi. 
 
Kapitalist krizin beraberinde getirdiği sömürü ve savaş dünyanın her yerinde kadın bedenine şiddet olarak yansırken, buna karşı kadınların özgürlük mücadelesi de çok yönlü biçimde devam ediyor. Polonya, Arjantin, Şili ve Brezilya’da neoliberal krize karşı ayaklanan kadınlar, Ortadoğu’da da egemenlerin yarattığı kaos ve savaşa karşı ayakta. İran’da Jîna Mahsa Amini’nin “ahlak polisi” tarafından katledilmesinin ardından Molla Rejimi’ne karşı başlayan ayaklanma da destekler de devam ederken, kadınların isyanını ve özgürlük mücadelesini “jin jiyan azadi” sloganı tüm dünyaya yayıyor. Kimi başörtüsüyle, kimi dansı ve kimi de silahıyla insanlığın umudu oluyor. 
 
TAHRAN’DAN SÜLEYMANİYE’YE 
 
Kadın devriminin yarattığı sinerjiden korkan faşist erkek egemenliği ise, özgür, direnen kadın iradesine karşı bilindik kirli yöntemleriyle saldırılarını sürdürüyor. Kadınlar, İran’da Kürt kadın Jîna Mahsa Aminî’yi katleden erkek egemen sisteme karşı “jin jiyan azadî’ felsefesiyle sokağa çıktığı günlerde bu felsefeyle vücut bulmuş Nagihan Akarsel, faşist erkek egemenliği tarafından sokak ortasında hedef alındı. Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde 4 Ekim’de suikastla katledilen Nagihan Akarsel, kadın devriminin bilimi olan jineolojînin gelişmesi ve dünya kadınlarıyla buluşması için büyük emeklerle öncü bir rol oynuyor, Kürdistan Kadın Kütüphanesi’nin kurulması için çalışıyordu. 
 
Jineoloji Dergisi Sayı Editörü avukat Ruşen Seydaoğlu, kadınlara yönelik artan saldırılar ve bu saldırılara karşı dünyayı saran direnişe dair değerlendirmelerde bulundu.  
 
YERELDEN DÜNYAYA YAYILAN MÜCADELE
 
Kürt kadın mücadelesinin tarihsel olduğunu belirten Seydaoğlu, özelikle 1990'lardaki köy boşaltmalardan bu yana Kürt kadınların kimliklerinin aşındırılmaya çalışıldığını ancak kadınların bunun karşısında politikleştiğine dikkat çekti. Seydaoğlu, “Bu mücadelenin ne kadar önünü almaya çalışsalar da Kürt kadınlar, mahallelerden kentlere kendisini örgütlüyor. Bununla da sınırlı kalmayıp yerelden dünyaya yayılan bir mücadele pratiği geliştirdi. Bütün bunlar kolay olmadı. Bunlar olurken kadınlara bir taraftan toplumsal cinsiyet rolleri diğer taraftan iktidarların Kürt kimliğine dönük saldırıları söz konusuydu. Ama Kürt kadınlar için özgürlük ve eşitlik mücadelesi, alternatif yaşam, demokratik modernite inşası asli meseleler oldu. 90’larda politikleşen kadınlar kendileriyle sınırlı kalmadılar. Beraber çalıştıkları erkek siyasetçilerin evlerine, yaşadıkları mahallelerdeki evlere girdiler. Oradaki kadınlarla buluştular. İktidarların sivil ölüme, asimilasyona sürüklediği kadınlarla buluşmanın yollarını yarattılar” dedi. 
 
'KADINLAR NAGİHAN’A SÖZ VERDİ'
 
Kürt kadın hareketinin bugün gelinen noktada özgür eş yaşam perspektifiyle yaşamın imkanlarını bulmaya çalıştığını ifade eden Seydaoğlu, bu anlamıyla Jineolojînin içinde bulunduğumuz çağın, savaş ve çatışma halinin neye dayandığı, bundan nasıl çıkılacağı sorularının yanıtlarını aradığını söyledi. Seydaoğlu, şöyle dedi: “Neoliberalizmin kendisini kadın üzerinden geliştirdiğini ve adalet krizinin patriyarkal sistem içerisinde kendisini kadın üzerinden inşa ettiğini görüyoruz. Siyaset dediğimiz alan sadece siyasi partilerle sınırlandırılmış bir alan değil. Sokağın kendisi, ekoloji mücadelesi, ekonomi, emek, eğitim, sağlık alanlarının tamamı siyaset alanlarıdır. Bu alanların hepsi erkeklik aklıyla yönetiliyor. Bu krizi aşamadıkları için de şiddet zorunu her gün daha fazla kullanmaya, krizi bu şekilde aşabilecekleri gibi bir yanılgıya kapılıyorlar. Kürt kadın hareketi bütün bu alanların siyasete dahil olduğunu gören ve üretilen politikaların kadın karşıtı, kadın düşmanı olduğunu bilen bir yerden tüm bu politikalara müdahale ediyor. Aynı zamanda Jineolojî dergisi yayın kurulu üyesi ve Jineolojî Araştırma Merkezi Üyesi olan Nagihan Akarsel için kadınlar sokaklara çıktı. Nagihan Akarsel suikastını başta Kürt kadın hareketi olmak üzere, tüm dünya kadın hareketlerine, kadının bilgisine, kültürüne, direnişine ve özgürlük iddiasına saldırı olarak gören kadınlar, Nagihan’ı mücadelelerini büyüterek yaşatma sözü verdi.” 
 
KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ DİPLOMASİ
 
Kadınların özerk, özgün örgütlenme ihtiyaçlarının erkek egemen politikaların kırılması ve toplumun mevcut durumunun dönüştürülmesi gerektiğinden kaynaklandığı söyleyen Seydaoğlu, toplumsal hareketlerin motor gücü olan kadın hareketlerinin dünyanın her yerinde büyük bir yükseliş, isyan ve değiştirme potansiyeli olduğunun altını çizdi. Fakat bu dağınık enerji ve direnişlerin bir araya getirilmesi, Ortadoğu’daki şiddeti aşmanın yollarının aranması gerektiğini dile getiren Seydaoğlu, “Mevcut patriyarkal kapitalist sisteme yani kapitalist moderniteye karşı kadınların, demokratik konfederalizmi oluşturacak ağların geliştirilmesi, daha çok bir araya gelmesi ve direnişlerin yerellerden enternasyonale taşıması gerekiyor. Bu da bir yanıyla bize artık demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü diplomasinin geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Devletli aklın bürokrasisi değil tamamen eşitlikçi, sistemi çözümleyen ve bu akılla hareket eden bir diplomasiyi ifade ediyor” ifadelerini kullandı. 
 
'ÖZGÜRLÜKÇÜ ÇİZGİ SÜRÜYOR'
 
Kadınların sadece hayatta kalmayı değil hayatı yeniden nasıl kuracağını, demokratik moderniteyi nasıl inşa edeceğini tartıştığını belirten Seydaoğlu, bu çabanın hayata geçirildiği Kuzey ve Doğu Suriye’de yaratılan mücadelenin uluslararası kadın konferanslarında nasıl önemsendiğini ve umut olduğunu gördüklerini söyledi. Kürt kadın hareketinin hem savunma hem de örgütlenme anlamında ilham verdiğinin altını çizen Seydaoğlu, “Çünkü iddia ettiğimiz şey Rojava'da gerçekleştirildi. Bu da evlerden sokaklara tüm dünyaya her yere bu aklın bizler eliyle inşa edilebileceğini gösteriyor. Bu çok ciddi bir sorumluluk. Kürt kadın hareketi, sistemsel bir müdahalede bulunduğu için erkek egemen sistem vurmaya ve yok etmeye çalışıyor. Tüm ulus devletler bunun önünde tutuklama, gözaltı, infaz ve Jîna Amini’de olduğu gibi ahlakçılık gibi engellemeler çıkarmaya çalışsa da Kürt kadın hareketi, özgürlükçü, ekolojik ve demokrasiyi üretecek olan çizgisini sürdürüyor” diye belirtti. 
 
KADIN PERSPEKTİFİ
 
Kadınların sadece patriyarkal sisteme karşı değil aynı zamanda bu sistemin bir sonucu olan ekolojik talana karşı da mücadele ettiğini belirten Seydaoğlu, “Kadınlar doğayla aramızdaki anlam dünyasını yıkan kapitalist modernite karşısında o anlam dünyasını tekrar kurmaya çalışıyor. Kendisini toplumsallık üzerinden ifade eden Kürt kadın hareketinin doğadaki bütün varlıklara eşitlikçi, özgürlükçü bir akılla yaklaşması beklenen bir sonuç. Kürt kadın hareketinin hem literatüründe hem pratiğinde bunun yer alması önemli. Bununla beraber Kürdistan coğrafyasının ‘güvenlik’ politikalarıyla yok edilmesinin de özel bir boyutu olduğunu görmek gerekiyor. Yani sadece şirketler değil aynı zamanda onunla iş birliği içinde olan ulus devlet var. Kürt kadınların hassasiyeti, doğaya yaklaşımı bütün bunlardan besleniyor. Ancak bunu büyütmek gerekiyor. Kürdistan coğrafyası ‘güvenlik’ politikaları adı altında sömürüldüğü, ekolojik yıkımdan geçirildiği gibi erkek egemen sistem dünyanın bambaşka yerlerinde de bambaşka perdelemelerle ekolojik yıkıma devam ediyor” dedi. 
 
Ortadoğu’da bulunan farklı kültür, inanış ve halktan kadınların birbirlerini anlaması gerektiğini söyleyen Seydaoğlu, yatay bir siyaset üretmek için tanımak, ortaklıkları ortaya çıkarmak ve beraber tartışma zeminleri üretmek gerektiğini belirtti. “Lokal kalırsanız her zaman risk altında olursunuz” diyen Seydaoğlu, şöyle devam etti: “Bugün Türkiye’de kadınların kazanılmış haklarının hepsi iktidar eliyle tek tek geri çekiliyor. Ama nicelik ve nitelik anlamında ne kadar büyürseniz o kadar kalıcı bir sistem oluşturabilirsiniz. Bundan inançla Ortadoğu’da kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik bir çizgide kendi kendini yöneten kadınların sistemini oluşturmak gerekiyor. Bu Kürt kadın hareketinin mevcut dönem krizi içerisinde ifade ettiği bir şey değil. Kendini örgütlediği ilk andan beri sistemsel bir sorun olduğunu ve bu yüzden sisteme kadın bakış açısıyla bakılması gerektiğini söylüyoruz. İran, Afganistan, Tunus açısından bu yangından kadın özgürlük perspektifiyle kurtulabileceğimizi en başından beri ifade ediyoruz.”