Babel Film Festivali’ne Kürtler damgasını vurdu 2017-12-13 09:03:31 İSTANBUL – Bu yıl 5’incisi düzenlenen Uluslararası Babel Film Festivali’ne 11 ödülden 5'ini alan Kürt filmleri damgasını vurdu.   İtalya’nın Sardinya Adası’nda düzenlenen 5’inci Uluslararası Babel Film Festivali’nde 5 Kürt filmi ödülle döndü. Festivale aralarında Ortadoğu ülkelerinin de bulunduğu birçok ülkeden 70 civarında film katıldı. Ağırlıklı olarak kültürleri, dilleri yok olmakla karşı karşıya kalan, direnen ve devletleri olmayan halkların katıldığı festivalde önceki gün ödüller sahiplerini buldu. Toplamda 11 filmin ödül aldığı festivalde, yönetmenliğini Veysi Altay’ın yaptığı “Nûjîn”  En İyi Belgesel, yönetmenliğini İtalyan Yönetmen Luigi D’alife’nin yaptığı “Binxet” Jüri Özel ödülü, yönetmenliğini Selim Yıldız’ın yaptığı “Bîra Mi Têtin” Doğruluk Ödülü, yönetmenliğini Ekrem Heydo’nun yaptığı “Halepçe’nin kayıp çocukları” Dünya Ödülü ve yönetmenliğini Farnoosh Samadi ile Ali Asgari’nin yaptığı “Silence - Bêdengi” ise En İyi Kısa Film ödülünü aldı.    Festivalde 5 Kürt filminin ödül almasının önemine vurgu yapan Yönetmen Veysi Altay, festival komitesinin ve oraya gelenlerin Kürt filmlerine yoğun ilgi gösterdiğini söyledi. Altay, festivalin 6 gün sürdüğünü ve festivale İran, Türkiye ve Irak’tan 6 Kürt filminin katıldığı bilgisini verdi.    'FİLMLERİN FESTİVALDE OLMASI ÖNEMLİYDİ'   Altay, festivalde ödül alan filmlere ilişkin şu bilgileri verdi: “Binxet filmi, Rojava ile Bakur’un ilişkisini anlatan bir filmdir. İtalyan yönetmen gelip uzun süre buralarda kalarak bu filmi çekiyor. Ekrem Heydo’nun yönetmenliğini yaptığı Halepçe’nin Kayıp Çocukları filminde de katliamda öldü zannedilen ve İran’da büyüyen bir çocuğun kendisi için hazırlanan mezarı görme hikayesini konu alıyor. Yönetmenliğini yaptığım Nûjîn de, Kobanê direnişi sürecinde direnişin ön saflarında yer alan kadınları ve mücadelenin ruhunu anlatıyor. Bîra min Têtin filmi de Güney Kürdistan üzerinden yapılan sınır ticareti ve bu sırada yaşamını yitiren Roboskilileri konu alıyor. Aslında baktığımızda genel olarak Kürdistan’daki direnişi, soykırımı, katliamı anlatan bir film kategorisi oluştu diyebiliriz. Bu nedenle filmlerin festivalde olması bizim için önemliydi.”    Festivalde ödül alan 11 filmden 5’inin Kürt filmi olmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Altay'a göre bu Kürt sinemasının geldiği noktayı gösteriyor.    ‘KÜRT FİLMLERİNE İLGİ YOĞUNDU’   Festivale Bask, Katalonya, İrlanda, Filistin, Ortadoğu, Kürdistan gibi dünyanın birçok yerinden insanların katıldığını ve festivale Kürt sinemasının damga vurduğunu dile getiren Altay, festivale gelen diğer yönetmen ve yapımcıların Kürt filmlerini başka festivallerde de görme istemlerini dillendirdiklerini aktardı.    KOLEKTİF BİR SİNEMA MÜMKÜN   Eksiklikleriyle birlikte Kürt sinemasının gelişmekte olduğuna vurgu yapan Altay, Kürt sinemasının beslenebileceği çok fazla hikayenin olduğunu söyleyerek, “Çünkü acının, yıkımın, soykırımın, direnişin olduğu mekanlar, topraklar her zaman sanatsal üretime çok fazla açık alanlardır. O açıdan da bu hikayeleri sinemayla ele aldığımızda çok başarılı işler yapabiliriz. Kürt sinemasıyla uğraşan, yönetmenim diyen her bireyin sorumluluğu ve yapması gereken bir iş var” diye ifade etti. Sinemada ekonomik boyutun çok fazla tartışılmaya başladığına dikkat çeken Altay, sinemacıların yardım beklemeden kolektif bir şekilde kendi hikayelerini anlatacak alanlar yaratabileceğini söyledi.    Kürt sinemacıların özünden beslenmesi gerektiğini dile getiren Altay, “Kendimizi sömürgeci zihniyetten sıyırırsak çok ciddi işler başarırız. Eminim çok iyi senaryo yazabilecek, film çekecek genç arkadaşlarımız var ve bunu çok rahat yapabilirler” dedi.   MA / Sadiye Eser