Dokunulmazlık görüşmeleri: Tecride karşı çıkmak suç değil 2022-07-26 22:25:49   ANKARA – Karma Komisyon’da devam eden dokunulmazlık görüşmelerinde konuşan HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki, “Tecride hayır demek, ‘yasalar uygulansın’ demektir. Suç olarak nitelendirilemez. Tecride hayır demeyi ‘örgüt üyesi propagandası yapıyor’ demek yasaya aykırıdır” dedi. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılmasına dair çalışmalar kapsamında Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu’ndan oluşan Karma Komisyon görüşmeleri sürüyor. HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları da Aydeniz hakkında hazırlanan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit politikalarını protesto eylemine katılmasına dair hazırlanan fezlekeye dair savunma yaptı.  HDP ve DBP’li milletvekilerine bin 300’ün üzerinde fezleke hazırlandığını dile getiren Hatimoğulları, “Bunun nedeni AKP ve müttefiklerinin başlatmış olduğu sivil darbenin devamıdır. Bu ülkede özellkle 15 Temmuz Darbe Girişim ile birlikte açıktan devam eden sivil darbenin bir devamı bu siyasete bir darbedir. Bu sivil desek de sokaklarda, bizlere bazı görüntüler izlettiler, bunun çok daha fazlasını yaşadık. Zeynep Hanım kendi durumunu uzun uzun anlattı. Kendisiyle ilgili bir görüntü yayınlanmıştı. Kendisi son bölüme gelene kadar bende şöyle bir his uyandırdı, yaşadıkları bizim yaşadıklarımıza ne kadar benziyor, diye düşündüm.  Ama biz defalarca bunu yaşadık” dedi.  ‘OTORİTER REJİME ÜLKE TESLİM EDİLDİ’ AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne uluslararası sermaye güçlerine dayalı politika yürütüldüğünün altını çizen Hatimoğulları, AKP’nin sağlıktan eğitime bütün alanları sermayeye peşkeş çekerek, devlet partisi olduğunu dile getirdi. AKP’nin devlet mekanizmalarını hızla ele geçirdiğinin altını çizen Hatimoğulları, “Ergenekon ile bir paralı asker söz konusu bir ordu yok. ‘Siyaseti askeri rejimden kurtaracağız’ dedi, aslında bir otoriter rejime bu ülkeyi teslim etti. Bu süreçte artık yeni aksalar devrede, demokratik anlamda bu ülke kurulduğundan bu yana seçme seçilme hakkı başta olmak üzere, milletvekillerimizin dokunulmazlıkların kaldırılması, cezaevinde tutulan seçilmişlerimiz, belediyelere atanan kayyım darbe mantığının otoıriterleşmenin göstergesidir.  Yurttaşlara, Kürde, sosyaliste, HDP’ye oy veren herkese şunu diyor; Siz kendi kendinize yönetmezsiniz sizi atamışlar yönetecek” ifadelerini kullandı.  ‘DEMOKRASİ MEZARA GÖMÜLECEK’ “Kadınlar çok erken dönemde seçme seçilme hakkı kazanmış ama getirilen fezlekelerle, cezaevinde tutulan rehin siyasetçiler seçme seçilme hakkını ortadan kaldıran bir durumdur” diyen Hatimoğulları, “Halkın iradesine darbe vurmadır. Şu anki bambaşka bir darbe ve demokratik siyaset öldürülmek isteniyor. Saliha’nın dokunulmazlığı kaldırılırsa demokrasinin mezara gömmesine hazırlık yapacak bu komisyon. O yüzden sizde demokrasiyi tabutlara gömmeyin artık yeter. AKP iktidarında yaşananlar askeri darbe dönümünde yaşananlarda daha beter. Siz öyle hissetmiyor musunuz biz öyle hissediyoruz” diye konuştu.  Üzerine konuştuğu fezlekeye dair Hatimoğulları, “Fezleke gösteri hakkıyla ilgili, elimizdeki fezlekede, kolluk kuvveti tarafından tanzim edilen fezlekeye göre, Saliha vekil, ‘Biz müzakere ederken başı yere çarpan vekilimiz için ambulans çağırdık, ambulans alınmadı. Bunu Remziye Tosun için söylüyor. Bir vekilin başı yere çarpıyor, ambulans içeri alınmıyor ortada bir yaralanan vekil var. Ama vekilimizin polise karşı çıkması ve sesini yükseltmesi bir soruşturma gerekçesi olabiliyor” bilgilerini verdi.  Adaletin terazisinin ne kadar adaletli olduğunu en açık gösteren örneklerden birisinin bu fezleke olduğunu kaydeden Hatimoğulları, ekledi: “Polis amiri verdiği ifadede Saliha vekilin kendisini tehdit ettiğini söylemiş. Bugün görüntülerde izledik, o polisler kendi başlarına davranmıyor. İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanın kararı ile kötü muamele uygulanıyor. Kolluk bu şiddeti kendi kendine uygulamıyor sizlerden yetki alıyor. Bunlar soruşturma sebebi değil ama nefsi müdafaasını gösteren vekilimize bu gerekçe göstererek dava açılabiliyor.” ‘GÜÇLENEREK YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ’ HDP’nin üzerinde baskılar arttıkça HDP’nin güçlendiğini söyleyen Hatimoğulları, “Bunları bizler değil, eriyen oylarınız da gösteriyor. Bütün baskı politikalarına rağmen güçlenerek, yolumuza devam ediyoruz. Baskılarınız halkın desteğiyle gücümüzü artıyor. Sizlerden kararınızdan vazgeçin diyeceğiz ama vazgeçmeyeceksiniz gemileri yakmışsınız. Ama biz yeniyi inşa ederek 84 milyon insanın yaralarını saracağız” dedi. ‘İNFİAL YARATAN AKP VE İÇİŞLERİ BAKANI’ HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki de Aydeniz hakkında başlatılan linç kampanyasına neden Gemlik Yürüyüşü’ne dair hazırlanan fezlekeye ilişkin söz aldı. Hazırlık Komisyonu başkanının “Saliha Aydeniz’in görüntüleri infial yarattığı için dokunulmazlığı kaldırılıyor” sözlerine atıfta bulunarak, Tiryaki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun attığı tweeti hatırlattı. Soylu’nun tweetine dair Tiryaki, “HDP milletvekili değil, Saliha Aydeniz DBP’nin Eş GEnel Başkanı, ismi Salihe değil, Saliha soyadı Aydemir değil Aydeniz. Bu kadar hata anca İçişleri Bakanlığı yapabilir. Polis hiçbir şey yapmıyor, tepkilerden sonra bir sağlık kuruluşuna gidip başvuruyor. Toplumda infial yaratan sadece İçişleri Bakanı değil, AKP grubunda Cumhurbaşkanı, ‘kendisinden bu ihanetin bedelini hukuk önünde hesabını soracağız suretle dokunulmazlığın kaldırılması için talepte bulunacağız’ diyor. Cumhurbaşkanı bu çatı altında kalmasına dahi izin vermiyor ne zaman 15 Haziran’da. Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında, Adalet Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı’na, Cumhurbaşkanlığından Meclis Başkanlığı’na, komisyona aynı gün içerisinde geldi” diye konuştu.  ‘AYDENİZ YERE SERİLDİ, DARP EDİLDİ’ Meclis Komisyonu’na fezlekenin aynı gün içinde yapıldığını anımsatan Tiryaki, “Devletin bütün kurum ve kuruluşları 15 Haziran’da yapılan konuşma üzerinden ayağa kaldırılıyor. Buda yasama organın nasıl yürütme emrine girdiğini gösteriyor. Alt komisyonu diyor ki; vekilin itibarı korunması için yapılıyor. Bir vekilin itibarı içinmiş. O gün Aydeniz bir vekil olarak polis kalkanları ile yere serildi, darp edildi. Adalet Komisyonu bunu adaletle bağdaştırıyor mu? Bir vekilin itibarı ile nasıl bağdaştırıyor” diye sordu.  DBP’li Saliha Aydeniz’in Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na polis şiddetine dair yaptığı başvurularda verilen ret ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararları tek tek sayan Tiryaki, şunları söyledi: “Bunların hiçbirinde milletvekilinin saygınlığına gölge düştüğüne, darp edilmesine karşı çıkmıyor. Bunun büyük bir adaletsizlik olduğuna kuşku yok. Komisyon üyelerinin tamamı hukukçu ama ‘Aydeniz’e gelen suçlamaların iki temeli var, izinsiz yürüyüşe katılma’ diyor. Bir başka suçlama da ‘örgüt lideri propagandası yapılmış’ deniyor. Anayasa ve Adalet Komisyonu üyesi bir hukukçu izin almadan Toplantı ve Gösteri Yürüyüş hakkını bilmiyorsa diyecek, bir şey yok. Biz bundan sonra Toplantı ve Gösteri Yürüyüş hakkını nasıl savunacağız.  TECRİDE HAYIR DEMEK SUÇ DEĞİL Kanunlar uyun demek, nasıl suç olabiliyor. Sizin istediğiniz kişilere kanun uygulansın öyle mi? Tecride hayır demek, yasalar uygulansın demektir. Suç olarak nitelendirilemez. Tecride hayır demeyi ‘örgüt üyesi propagandası yapıyor’ demek yasaya aykırıdır. Türkiye’de barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair birkaç şey söylemek istiyorum. Güvenlik görevlileri müdahaleye zorlamamış olsaydı, bugün bu görüşmeler olmayacaktı. Polisin ‘yasak’ demediği eylemin yüzde 99,9 olaysız geçiyor. Polis, ‘yasak’ demesi ardından şiddet ve kötü muamele olayları yaşanıyor. OHAL rejiminden sonra bu ülkede kimse gösteri ve yürüyüş hakkından söz edemez. Van’da 6 yıl kesintisiz bir biçimde her türlü protesto, yürüyüş hakkını yasakladınız. 10 gün kadar önce kaldırdınız. Kent merkezindeki bütün toplanma alanlarını yasaklayıp, güya 6 yıl kesintisiz uygulanan yasağı kaldırdınız. Türkiye’deki durum bu kadar vahimdir.  TÜRKİYE’DE YASAL DÜZEN YOK Protesto ve basın açıklamalarına yapılan orantısız müdahaleye dair de değinmek gerekiyor. Bir siyasi parti kendi il binası önünde açıklama yapamıyor. İki gün önce Ankara il binamız önünde açıklama yapamadık. Genel Merkez binamızın önünde durmamıza izin vermiyorlar. Diyarbakır’da getirilenler açıklama yapabilsin, diye. Ankara emniyeti bu kadar hassas. İktidar bir toplantı ve gösteri serbest diyorsa yasak yok. Türkiye’de yasal bir düzen yok. Anayasa’nın 34’üncü maddesini bir tarafa bırakın, iktidar izin verirse vardır, izin vermezse yoktur. Türkiye’de ne demokratik ne Anayasal düzenden söz edilemez. Türkiye tarihine ayıp, olarak yansıyacak bir süreçle daha karşı karşıyayız.”  BAŞARAN: TÜRKİYE TARİHİNDE KARA LEKE   Komisyonda fezlekelere dair son olarak HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, konuştu. Karma komisyon toplantısının yapıldığı salonun Türkiye tarihine kara leke olarak geçen bütün olaylara şahitlik ettiğini dile getiren Başaran, “Hekes eşittir ama AKP’liler ve erkekler daha eşittir. Herkes eşittir Kürtler daha az eşittir. Bu ülkede yasalar, cinsiyetine, kimliğine, ırkına, siyasi görüşüne göre uygulanıyor. Mahkemelerde farklı uyguluyor, kollukta buna göre uygulamayı tercih ediyor. Bu ülkede HDP ve bileşenlerinin siyaset yapmaması için 2015’ten bu yana sistematik bir saldırı söz konusu. Bu ülkede kadınlar eşit olmasın diye iktidar elindeki aygıtları işletmiş durumda. Bu uygulamları en yakıcı şekilde Kürtler ve HDP’liler olarak yaşıyoruz ama kadınlar daha acı yaşıyor” diye konuştu.  ‘POLİS ÇEMBERİNDE HER TÜRLÜ ŞİDDET UYGULANIYOR’ DBP’li Aydeniz’in kadın ve Kürt milletvekili olarak eşit haklara sahip olmadığını komisyon görüşmelerinde bir kez daha gördüklerini aktaran Başaran, “ Leyla Güven milletvekilliği düşürülmeden de rehindi. Serbest bırakılma talebi yoktu sadece tek talebi bu ülkenin can yakan tecridin cezaevlerinden  kaldırılmasıydı. Leyla Güven açlık grevinin 100’ncü günüydü ve onun talepleri bizim taleplerimizdi. Buna ilişkin bir yürüyüş gerçekleştirmek istedik ve Saliha vekilimiz de içerisindeydi. O zaman her vekile bir minibüs polis görevlendirilmişti. Kaldığımız evden çıkarken, polislere direk ‘çembere al’ denilerek, çembere alınıyorduk. Sürekli bir çembere alma hali var o çemberde her türlü şiddeti yaşama hali de var. Van Milletvekilimiz Muazzez Orhan  ile birlikte çembere alınmışlar, partiye dönmeleri izin verilmiyor halkla bütünleşmelerine izin  verilmiyor. Arkadaşlarımız çemberde oturmuş, Murat Sarısaç o görüntüleri paylaşıyor, içlerinde bir kadın polis gelip Saliha vekili darp ediyor. Saliha vekilin sesi geliyor, ‘saçlarımı bırak’ diye” dedi.  ‘FUTBOL TURNUVASINDA DAHİ POLİS ŞİDDETİ UYGULANIYOR’ Doğada bütün canlı ve cansız varlıkların kendin savunma mekanizmaları olduğuna dikkat çeken Başaran, Aydeniz’in kendini savunduğu için “suçlu” ilan edildiğine işaret etti.İstanbul’da Aydeniz’in darp edildiğini ve kendini savunduğunu kaydeden Başaran şöyle devam etti: “Diyarbakır’da 8 Mart gününde İstasyon Meydanı’na gittik, polis üçlü bir arama noktası koymuş ve çıplak arama dayatıyor. Arama noktaları öncesinde polisler sıra halinde dizilmiş,  ‘sıra sıra geçeceksiniz’ diyorlar, bu izinli olan. Diyarbakır Newroz’u izinli başvuru yapılmış, polis üç barikat kurmuş. Polis kendine uygun bulmadığı her şarkıda sesini indiriyor, polis resmen platformu işgal etmiş, platforma çıkmak istiyorum ama izin vermiyor. İzinli bir Newroz, ama sahnenin önünde polis gençlere saldırıyor.Bugün Kemal Kurkut’u hepiniz bilirsiniz. HDP Gençlik Meclisi, Kemal Kurkut anısına futbol turnuvası yapmak istedi. Yine polis gözaltı yapıyor, önce sahanın sahibi tehdit edilmiş, turnuvanın olduğu alana çevik konumlandırılmış, oda yetmemiş herkese GBT yapılmış: Bu ülkede parti olarak bırakın eylem yapmayı futbol turnuvasına dahi polis şiddetine maruz kalıyoruz.  POLİS ‘DEVLETİM’ DEMENİN GÜCÜNÜ NEREDEN ALIYOR? Kolluk ‘ben devletim’ demenin gücünü nereden alıyor? bu iktidardan. Devlet, ‘şiddet uygulayabilirsiniz’ diyor. Katbe kat önceki uygulamaları aratır hale geldiniz. Eşbaşkanlık sistemi sizler açısından suç unsuru olarak kabul ediliyor, olabilir. Ama bizler için değil. Öyle hemen elde etmedik, kadınlar eşbaşkanlığı kurumsallaştırmak için büyük mücadeleler verdi. Bugün eğer yüzde 17 kadın temsiliyeti varsa HDP’nin verdiği mücadele ile yapıldı. Kadınlar mücadele etmekten, kazanımlarını korumaktan vazgeçmedi. Kürt kadınları cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte dünyadaki kadın hareketi ile birlikte varlıkları ile mücadele ettiler. 1991 yılında Yurtsever Kadınlar Derneği kuruldu, kadınlar ilk defa  HADEP’te varlıklarını arttırdılar, demeokratik özgür kadın ismiyle özgün özerk hareketlerini ortaya çıkardılar. KJA’yı kurdular darbe girişimiyle her ne kadar kapatılsa da TJA ile devam ettiler.  Erkek egemenlere karşı jineoloji geliştirdi, ilk basın kadın ajansını kurdular, bunların hepsi büyük bir mücadele ile kazandılar.Bu kazanımlarla şimdi siyaset yapıyoruz.  BAŞ EDEMEDİĞİNİZ İÇİN… Saliha arkadaşımız da hayatını kadın mücadelesine adayan bir arkadaşımız. Dokunulmazlığın kaldırılması ile kadın iradesine darbe vuruluyor, kadın arkadaşlarımızın bu parlamento çatısı altında vekillikleri kaldırıldı ama kadınlar eşit temsil haklarından, siyaset haklarından vazgeçmediler. Siz burayı tekçilik üzerine kurmak istiyorsunuz, kurguladınız. ‘Tek erkek, tek dil’ bütün tekleri yan yana koydunuz. Elinizde kalan tek aygıt zor aygıt oldu. Kürtler, HDP, kadınlarla baş edemediğiniz için dokunulmazlığı kaldırarak, cezaevlerine koyuyorsunuz.  AYSEL TUĞLUK NASIL KENDİNİ EŞİT HİSSETSİN Bir kadın arkadaşımız Aysel Tuğluk. İlk eşbaşkanlığı yapan arkadaşımız cezaevinde. Yerel hastane kendisiyle ilgili ‘cezaevinde kalamaz’ demesine rağmen ATK ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriyor. Her gün biraz daha hafızasında eksilmeler oluyor, Kobanê davasında yargılananlardan bir tane olduğu için gardiyanlar tarafından mahkemeye katılmaya zorlanıyor. Bunu hukukla bağdaştırabilir misiniz? Aysel Tuğluk bu ülkede kendisini nasıl eşit tanımlasın. Aysel Tuğluk annesini defnettiğ yerden çıkardılar, hastalığın çıkmasına neden buydu. Irkçı bir saldırıydı, burada ermeni gömmeyiz diyenlerdi. Aysel Tuğluk’a yapılanlar da Kürtler kendini eşit olarak görüyor mu sizce? Et tırnak olsa bu kadar büyük bir saldırı ile karşı karşıya olur mu? Bu ülkedeki Kürtlerin iradesi sayılmıyor, beni korumakla yükümlü devlet ‘ben devletim’ diyor kimsin dediğimde ‘seni çivilerim’ diyor.  KÜRT HALKI, ‘SORUNU ÇÖZÜN’ DİYOR Gelen kayyımların yaptıkları ilk iş kadın kurumları kapatmak, Kürtlüğe dair ne varsa ya siliyor ya kendine göre düzenliyor. Böyle bir ülkede Kürtler kendini eşit yurttaş olarak görür mü? Belediye başkanı seçiyor üç ay geçmeden iradesine kayyım atanıyor. Kürtlüğe, kadınlara dair ne varsa silinmeye başlandı. Bu ülkede Kürtler gerçekten kendini eşit olarak görür mü? Halk, ‘benim sorunumu çöz’ diye bizi buraya gönderiyor söz kurduğumuz için yargılanıyoruz. Propaganda dediğiniz şeyler bunlar, ‘tecrit kaldırılsın’ demişiz yine söylüyoruz ‘tecrit kaldırılsın’. İnkar, imha, zor aygıtları ile bu sorun çözülmedi, dokunulmazlıklar kaldırılır ama bu halk bu sorunu ‘çözün’ diyor. Sorunu çözmüyorsunuz, derinleştiriyorsunuz. Aslında en büyük bölücülük budur, halklar arasındaki duyguları koparıyorsunuz, cenazeleri, temsilcileri birbirinden ayrıyorsunuz. Her gün biraz daha bölüyorsunuz. Biz bunu söylediğimiz de yargılanan biz oluyoruz. Söylemeye de devam edeceğiz. Kürtlerin, kadınların, yok sayılan  bütün kimliklerinin sorunları çözülecek ama sizinle değil siz çözülüyorsunuz. Bizi çözdüğünüzü zannederken hergün biraz daha halktan kopuyorsunuz. Saliha arkadaşımız bundan çekinmiyor çünkü haklı bir mücadele veriyor.   VİCDANLI, AHLAKLI YAKLAŞIN Bağımsız ve tarafsız yargılama olacaksa kendilerinin de dokunulmazlıklarının kaldırılması gerektiğini söyleyen Başaran, İktidarın yargı üzerindeki baskısına vurgu yaptı. Başaran, “ Şuan mahkemeler noter gibi. Kobanê dosyası devam ediyor, dün arkadaşımız kürsüdeyken savunması kesildi, etrafından etten barikatlar yapıldı. Bu yargıya güvenerek mi yargılanma yapılacağını düşünüyorsunuz? İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi Cumhurbaşkanı hükmünü vermiş ki yazılı kararını da vermişti. Kararı direk göndererek yayınlayın dedi.  Böyle bir yargı mekanizması içerisinde bize kolluğu dert ediyorsunuz gibi algı yaratıyorsunuz. Derdiniz HDP’yi bitirmek, derdiniz HDP’yi meclis çatısı altında barındırmamak. Daha da büyüyeceğiz, bu ülkenin umudu biziz. Bugün bu masanın etrafından çoğulcu bir resmi olarak karşınızdayız. Bu ülkeyi çoğulcu siyaset değiştirecek. Çözümsüz ve çözüldüğünüzün farkındayız ama başarılı olmayacak yöntemlerden vazgeçin. Tehlikeli bir yol açıyorsunuz, bir vekilin dokunulmazlığını 2911’den kaldırmak AKP -MHP ittifakının hanesine yazılacak. Hepinizin kişisel tarihine not düşürülecek. Bu fezlekeye oy vermeyin, vicdanlı ve hakikatlı yaklaşın. Yarattığınız tehlikenin farkına vararak oy verin. Üç gün sonra bu düzenin değişeceğine göre oy verin.” Komisyon oylama ile devam ediyor.