Tümüklü: Erdoğan’ın Esad’la görüşmek istemesi yenilginin kabulüdür 2022-08-27 09:06:22   İSTANBUL - Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesindeki “işgal” girişimlerinde ilerleyemediğini belirten ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Erdoğan’ın Esad’la görüşmek istemesinin bir yenilginin kabulü olduğunu söyledi.     Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırı ve tehditleri devam ederken, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 25 Ağustos’ta Ahlat’ta yaptığı konuşmada, Kuzey ve Doğu Suriye’yi işaret ederek, “Bir gece ansızın gelebiliriz” söylemi ile saldırı tehdidini yineledi. Tehditlerin yanı sıra Tahran ve Soçi’deki toplantıların ardından Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile gerçekleştirilen saldırılar sonucu 8'i çocuk 10 kişi katledildi, 24’ü çocuk 27 kişi de yaralandı.   Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılara ilişkin Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, değerlendirmelerde bulundu. DEVRİMİN STATÜSÜ HEDEFTE   İktidar ve devletin Kürtlerin statü talebi ile kendi geleceğini belirleme düzeyine müdahale etmek istediğini belirten Tümüklü, devletin bu durumu bir “beka” sorunu olarak gördüğünü vurguladı. Devletin bu temelde bir “varlık yokluk savaşı” yürüttüğünü dile getiren Tümüklü, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları ve tehditleri de bu minvalde değerlendirdi. Rojava devriminin statüsü ve oradaki güven ortamının hedeflendiğini dile getiren Tümüklü, devrimin bir geleceksizliğe mahkum edilmek istendiğini belirtti. Tümüklü, “Devlet bir Kürdistan gerçeğini bütün etiyle, kemiğiyle, kanıyla biliyor. Doğal olarak da kendi varlığını da bunun yokluğuna hasretmiş durumda. SİHA’larla saldırının gayesi bu” diye konuştu.   ROJAVA DEVRİM GERÇEĞİ     AKP-MHP iktidarının bir “savaş iktidarı” olduğunu ifade eden Tümüklü, bu iktidarın Kürt düşmanlığında birleştiğini vurguladı. Tümüklü, “Bu bir ideolojik zehirlenmenin yansıması. Bir sosyo-şovenizm. Hem şovenizm hem sosyal şovenizm hem de faşist sömürgeci rejim gerçeğinin karşısında, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin eşitlik mücadelesiyle yürüyen, bunun bedelini ödemekten, bu ateşin altında yürümekten, destek olmaktan, yanında ve içinde olmaktan vazgeçmeyen bir gerçek var. Dolayısıyla da bu bakımdan aslında Kürt sorunu ve onun statü meselesi, Rojava Devrimi ve onun 21’inci yüzyıl devrim gerçeği, her bakımdan aslında Türkiye ve Ortadoğu siyasetinde taraflaşmayı, bir pozisyon almayı ifade ediyor” diye konuştu.   KÜRT SORUNU VE ROJAVA DEVRİMİ   Tümüklü, Kürt sorununun eşitlik ve özgürlük içinde çözülmesinin, Rojava Devrimi’nin hayat bulması ve sürdürülmesi anlamına geldiğini ifade etti. Tümüklü, “Aynı şekilde Kürt sorununun eşitlik ve özgürlük içinde çözülmesi demek, işçi sınıfının ekmek ve örgütlenme mücadelesinin aslında başarıya ulaştırılmasındaki anahtarlarından biri haline geliyor. Toplumsal, ekonomik ve siyasal anlamda Rojava Devrimi ve onun özünü oluşturan Kürt ulusunun eşitlik ve özgürlük hakkının yaşam bulması aslında çok şeyi ifade ediyor” dedi.   KADIN DEVRİMİNİN KALESİ   Tümüklü, Rojava’nın hem Ortadoğu hem de sömürgeci ülkeler bakımından erkek egemenliği, mezhepçilik ve politik İslamcılık karşısında “vaha” rolü oynadığını ifade etti. Tümüklü, “Bölgenin en büyük sömürgecisi olan Türkiye Cumhuriyeti’ni düşündüğümüzde, o politik İslamcılığı dayatarak, kadınların kazanılmış haklarını ve kadın örgütlenmesi gibi bir dizi inşayı yok ederek bir geleceği ve umudu yok etmeye çalışıyor” dedi. Rojava Devrimi’ni savunmanın halkların eşitliğini, din, vicdan özgürlüğünü ve kadın özgürlük mücadelesini savunmak anlamına geldiğini dile getiren Tümüklü, aynı zamanda Rojava Devrimi’nin varlığının dünyada ve bölgede kadın devriminin bir kalesinin varlığı anlamına geldiğinin altını çizdi.   ZAP’TA İLERLEYEMEDİ   Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Avaşîn ve Metina alanlarına dönük işgal saldırılarında ilerleyemediğini anımsatan Tümüklü, Kürdistan halkları bakımından burada da geleceksizliğin inşa edilmeye çalışıldığının altını çizdi. Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıların hedefinde de Kürtlerin özgürlük mücadelesi olduğunu ifade eden Tümüklü, Suriye’deki savaşın körükçüsünün Türkiye olduğuna dikkat çekti. Tümüklü, “Özerk yönetimin etkili olduğu her alanda SİHA’larla, tank-top atışlarıyla ya da çeşitli ajanlaştırma hamleleriyle Kürt ulusunu kuşatmaya, mücadele dinamiğini kırmaya ve bölgeyi güvensizleştirmeye çalışıyor. Doğal olarak bu konsept bütünlüklü bir konsept. Bir gerekçesi yok yani. Bugün burada durduruluyorsa yarın öbür tarafa yapıyor. Çünkü bu rejim kendini böyle kodluyor. Bu rejim bu haliyle, bu kodlarıyla, bu politik stratejisiyle var olduğu müddetçe, bu saldırganlığın yeri ismi değişecek ama kendisi değişmeyecek” diye belirtti.    ‘TÜRKİYE ÇETELERİN FİNANSÖRÜ’   Tümüklü, iktidar tarafından gündeme getirilen Erdoğan-Esad’ın temas kuracağı yönündeki açıklamaları da değerlendirdi. Esad ile olası bir görüşenin mümkün olduğunu dile getiren Tümüklü, bu açıklamanın ardından Suriye’de Türkiye’nin desteklediği ve “beslediği” paramiliter güçlerin kimi yerlerde bu durumu protesto ettiğini hatırlattı. Tümüklü, “İdlib’teki muhalifler denilen o radikal çetelerin DAİŞ’in ya da El-Kaide’nin HTŞ’nin, El Şarkiye’nin neredeyse çok büyük bir kısmının finansör ya da destekçisi, koruyup, kollayıcısı çok net biçimde Türkiye Cumhuriyeti. Zaten Esad’la dolaylı olarak hatta bazen doğrudan savaşan Türkiye Cumhuriyeti’ydi.  Erdoğan rejimi şu anda uluslararası sıkışmışlık yaşıyor. İç siyasetteki krizi artık yönetemez durumda. Erdoğan, Rusya’yı memnun etmek için Esad’la görüşmek zorunda kaldı. Bunların hepsini düşündüğümüzde aslında ne kadar ikiyüzlü, riyakar bir faşist burjuva rejimi gerçeğiyle ve onun egemenleriyle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz” şeklinde konuştu.    GÖRÜŞMENİN SONUÇLARI   Tümüklü, Esad’ın Türkiye ile görüşmek için M4 karayolunun, “işgal” alanlarının boşaltılması ve İdlib’in tamamen teslim edilmesi gibi bazı şartlarının olduğunu aktardı. Türkiye’nin bu şartları kabul etmesi halinde karşı karşıya kalacağı sonuçları iki açıdan ele alan Tümüklü, birincisinin Türkiye’nin “radikal politik İslamcı” çeteleri kendi içine katması anlamına geldiğini ifade etti. Tümüklü, “Bu çeteler Türkiye’de zaten belli bir soruna yol açmış durumda. Bunlar sadece Türkiye ya da Kürdistan bakımından değil, dünyanın da başına bela olmuş çeteler. Doğal olarak da bunların bu toplumda bir araya getirilmesi başlı başına bir problem” dedi.    ‘BAŞARISIZLIĞIN KABULÜ’   İkinci sonucunun ise Türkiye’nin bazı şeylerden vazgeçmesi anlamına geldiğini belirten Tümüklü, “Savaşa dayalı bir dış siyaset başarısı, onun içeride seçim başarısı oluyordu. Ne yapıyordu? Dışarıda bir müdahalede bulunuyordu. Orayı alıyor, burayı alıyor, bir kahramanlık, cesaret, liderlik pozları veriyordu. Şimdi ondan da vazgeçmiş olması gerekiyor. Doğal olarak da bu bakımlardan denklem içeren bir görüşme olacak. Ama sonuçta onun derdi belli. Rojava’nın statüsünün ortadan kaldırılması. Bütün muradı bu ve o yayıldığı bölgelerdeki, o yayılmacı, sömürge altına aldığı alanları tutmak istiyor. Onların hayalleri bu anlamıyla yayılmacı bir hayal. Bu noktaya gelmesi bile Türkiye bakımından bir yenilginin, Esad bakımından ise bir başarının ürünüdür. Bu zamanki politikalarında başarısızlığının net kabulüdür. O bile bu anlamıyla aslında ne kadar başarısız bir uluslararası siyaset güttüğünün de ifadesi oluyor” diye belirtti.   HERKES ‘İŞGALİN’ KARŞISINDA OLMALI   Rojava’ya dönük “işgal” girişimlerini herkesin bir gelecek sorunu olarak okuması gerektiğini söyleyen Tümüklü, “Bu savaşın başarıya ulaşması demek faşist şefliğin savaşçı politikalarının güçlenmesi anlamına geldiği için özgürlüğünde tehlikeye girmesi anlamına gelir. Doğal olarak da ekmek, özgürlük, barış isteyen herkesin Rojava işgalinin karşısında amasız, fakatsız yan yana gelmesi gerekir” dedi. Tümüklü, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin birleşerek büyütülmesi gerektiğinin altını çizdi.   MÜCADELE BİRLEŞMELİ   Sosyalistler, kadınlar, gençler, işçi sınıfı ve ekonomi mücadelesi veren köylülerle, Kürt özgürlük mücadelesinin birleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Tümüklü, “İşçi sınıfı şunu bilmeli: Bir ekmek için greve çıktığında cam işçisinin grevi milli beka nedeniyle yasaklanıyorsa, o milli bekanın kökünde Kürt sorunu vardır. Bir mahallelinin evlerini yıkmak için barikat kurduğunda ‘vatan haini misiniz?’ dediklerinde, yerde sürüklenip dayak yerken, o copun izinde, o copu tutanın öfkesinde Kürt halkının mücadelesi vardır” ifadelerini kullandı.   MA / Rukiye Adıgüzel