Beştaş’tan İmralı’da görüş yasağına tepki: Yapılmayan görüşe ne cezası?

img
ANKARA - Öcalan’a verilen 3 aylık yeni görüş yasağının savaş politikalarının devamı olduğunu belirten HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Yapılamayan görüşmeye ne cezası veriyorsun?” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. AKP’nin dış politikasına yönelik eleştirilerde bulunan Beştaş, “Biliyorsunuz daha önce AKP hükümeti ihvancılarla iş tuttu. Trablus hükümeti vardı, şimdi onun yerine geçici birlik hükümeti yerini almış durumda. Bu tezkerenin görüşüldüğü dönemde AKP iktidarının bölgesel barışa ve istikrara dair hiçbir şey yapmadığını gördük. Diğer taraftan İsviçre-Finlandiya meselesi gündemdeki yerini koruyor. Türkiye uluslararası standartlara uymak yerine, kendi ülkesinde ‘terör algısını’, ‘terör yaklaşımını’ dış dünyaya kabul ettirmeye çalışıyor. Şu anki hedefi NATO meselesinde şunu söylüyor: İsveç ve Finlandiya’ya demokrasinizi hak ve hukuka yaklaşımınızı adalet anlayışınızı kırpın kesin bunların yerine bizim algımızı kabul edin diyorlar. Tabii ki İsveç ve Finlandiya'nın ya da AB ülkesinin bunu kabul etmesi mümkün değil. Bu yaklaşım Türkiye’yi NATO içinde de yalnızlaştırmaya devam ediyor” dedi.
 
‘FAİLLERE DOSYA TESLİM EDİLDİ’
 
AKP ile Suudi Arabistan yönetiminin demokrasi karşıtı tüm konularda birbirlerine ne kadar benzediklerini yakından izlediklerini söyleyen Beştaş, “İstanbul göbeğinde işlenen Kaşıkçı cinayetinin Suudilerle ortaklaşa nasıl sümenaltı edildiğini ibretle ve dehşetle gözlemledik. Ne oldu, yargının iktidarın hizmetinde olduğunu her zaman söylüyoruz. Burada bir kez daha somut bir şekilde ispatlandı. Ne yapıldı Kaşıkçı davası, paket edildi ve cinayet faillerine cinayet dosyası teslim edildi. Alın aklayın denildi. Bu da siyasi ve hukuki olarak ne kadar ilkesiz ve omurgasız olduklarını ilan etmelerinin başka bir yol” diye konuştu.
 
‘SERMAYE ENDEKSLİ DIŞ POLİTİKA’
 
“Erdoğan’ın dış politikası dolara ve sıcak paraya endeksli. Türkiye’ye para verilsin de hiçbir ilkenin, değerin bir kıymeti harbiyesi yok” diyen Beştaş, şunları söyledi: “Kaşıkçı cinayetinin faile teslime karşısında ne kadar para aldıklarını açıklasınlar, biz de öğrenelim. AKP iktidarı satışıyla ünlü çokça satış yapıyor. Şeker fabrikalarını satıyor, SEKA’yı sattı, kamu arazilerini sattı, limanları satıyor. Artık mahkeme dosyalarını satıyor. Bir iktidar mahkeme dosyalarını para karşılığı satıyor. Bunun karşısındaki eleştirilere de hiçbir yanıt vermiyor. Her fırsatta ihracatımız artıyor diyorlar, aslında bir yönüyle doğru söylüyorlar. Nedir artan ihracat. Branson dosyasını satarak ihraç ettiler. Kaşıkçı dosyasını ihraç ettiler. HAMAS’ı, en büyük dostlarından biriydi, sattılar. Müslüman kardeşlerini sattılar. Seçim kampanyalarında Sisi’ye laf söyler şimdi dostluk gösteriyorlar. İhvanı da sattılar elde var sıfır. Ortada bir dış politika yok. Dış politika tamamen sermayeye endeksli devam ediyor. 
 
SİYANÜR BORUSU PATLADI
 
24 Haziran’dan beri çok önemli bir gündem var, hak ettiği şekilde tartışılmıyor. Yerli ve milli bir ikinci Çernobil vakasıyla karşı karşıyayız. Erzincan İliç’te Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold Altın Madeni’nde kullanılan siyanürü taşıyan boru patladı. 21 Haziran gecesinde bu patlama yaşandı, gece boyunca yaklaşık 20 ton siyanürlü suyun sülfürik asit ve çok sayıda zehirli kimyasal madde Fırat Nehri üzerinde bulunan İliç Barajına karışmış vaziyette. Fırat Nehri, Keban, Atatürk ve Karakaya Barajı’nı besleyen bir nehir. Uzun süredir maden şirketlerinin çalışmaları tartışılıyordu. Çevre aktivistleri bu konuda suç duyurularında bulundular. Çevre komisyonundan ilgililerden bir açıklama duymadık. Başsavcılığın soruşturma açtığı söyleniyor ama ilerleme var mı bilmiyoruz. Altın madenin siyanür borularından birinin kırılması ve bu siyanür çevreye yayılması jandarma tutanağına kadar yansımış durumda.
 
AKP ÜLKEYE NEFES ALDIRMIYOR
 
Tutanaktaki bilgiye göre 02.45’te patlama oldu, sabah 5’e kadar boş araziye yaklaşık 20 metreküp siyanürlü solüsyonun aktığı da kayıt altına alındı. Birçok haber sitesinde bu var. Bu her ne kadar 20 metreküp olarak verilse de 20 tondan fazla olduğu da belirtiliyor. Erzincan Valiliği bir açıklama yaptı. Valiliklerin görevlerinden biri aldıkları talimatlar doğrultusunda yalanlama görevi. Tutanağı yalanladılar. Jandarma tutanağını anlatmaya çalıştılar. 20 ton olmadığını anlatmaya çalıştılar. Gerçeği yansıtmıyor diyorlar. Bu çok önemli bir facia. Bu konuda derhal gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Akkuyu Nükleer Santrali’nde de ileride de aynı tehlikeyi konuşuyor olacağız. Bunları konuşmamak için bu ikinci Çernobil vakası olarak yüz yüze kaldığımız meselede nelerin bizi beklediğini bilmemiz gerekiyor. Kanser vakalarının artışı, çocukların solunum yollarındaki hastalıklar şimdiden yaygınlaşmış durumda. AKP artık ülkeye nefes aldırmıyor. Siyasi iklimi nasıl zehirlediler ise atmosferi de zehirliyorlar. Hala ciddiye aldıklarına dair bir emare görmüyoruz. Biz ekoloji komisyonumuz ile görüştük, gerekli girişimlerde bulunulacak. Diğer yandan tarım arazilerinin etkilenmesi söz konusu. Valiliğin yalanlamasına Türkiye yurttaşları inanmasın. Valilik, iktidar neyi yalanlıyorsa, bilin ki orada bir gerçek var. İkinci Çernobil vakasını yakından takip edeceğiz. Yarın bu konuda bir araştırma önergesini de HDP adına indireceğiz. Bunun derhal araştırılmasını ve gerekli önlemlerin alınmasını istiyoruz. 
 
AÇLIK SINIR 6 BİN TL
 
Ekonomik gündem tabi ki bitmez. Çünkü Türkiye sarsıntı halinde, sağanak yağmur halinde zamlar gelmeye devam ediyor. Enflasyon yüzde 200 seviyelerinde devam ediyor. Asgari ücretin hala Temmuz 2022’de belirleneceğine dair kesin bir söz verilmiş değil. Mutlaka gelecek ay içinde asgari ücret yeniden belirlenmek durumdadır. Açlık sınırı 6 bin TL’ye, yoksulluk sınırının 20 bin TL’ye dayanmışken, 4253 TL ile milyonlarca emekçinin geçinmesini beklemek, müdahale etmemek büyük bir ekonomik suçtur. İnsanları açlıkla baş başa bırakmak suçların en büyüğüdür. Kendiniz yiyip içerken, sefalet içinde olanları görmeden, büyük bir şatafatla yaşarsanız, bu suçun boyutları da artıyor. Yani şu anda şöyle bir hesaplamayı biz de yapalım. 3 artı 1 evin kirası, Adana’da Bursa’da yaşadığını farz edelim, 4 kişinin yaşayacağı kira bedeli 3 bin TL asgari, elektrik, su, doğalgaz, internet ve telefonu da eklersek, bin TL’den geriye vatandaşın cebinde 253 TL kalıyor. Bununla ne yapacak? Ekmek mi alacak, su mu alacak, peynir mi alacak, et mi alacak? Hiçbir şey yapamayacak durumda. Bu koşullarda insanları yaşamaya zorlamak büyük bir suçtur bu suça göz yummayacağız. 
 
BÜYÜME DEĞİL ÇÖKERTME MODELİ 
 
Zaman kazanmaya çalışıyorlar, her zamanki gibi büyük yalan atıyorlar. Gerekli düzenlemeleri yapacağız diyorlar ama tek bir realite var ortada. O da Erdoğan’ın 2023’ü işaret etmesi ve Türk-İş Başkanı ile görüşmesinde ‘her şeyin farkındayım’ demesi. Bu da kandırmacanın başka bir boyutu. Hiçbir şeyin farkında değiller ama farkında olduklarına dair hiçbir belirti göstermiyorlar. Çünkü önlem almıyorlar. Sokağa çıkamıyorlar, planlı buluşmalarla görüntüleri veriyorlar bir aradayız diye bu da onların ne kadar büyük yalancı olduğunu gösteriyor. Şimdi de enflasyon farkı zamanı lütuf gibi gösteriyorlar. Bir kere iktidarın Türkiye halklarına layık gördüğü zam oranı 2022 yılının ilk 6 ayı için yüzde 7,5 idi. İkinci 6 ay için yapılacak zam oranı için yüzde 7 oranında belirlenmişti. Resmi rakamlarla yüzde 75 enflasyonun olduğu bir yerde, yüzde 7’lik bir zam yapmak ne kadar basiretsiz olduklarını kanıtlıyor. Enflasyon farkı iktidarın vizyonsuz ve öngörüsüz yönetimlerinin sonuçlarıdır. Talanla yolsuzluk politikalarıyla bu ekonomik buhran aşılamaz. Ulaşım, barınma, gıda meselesinde tam bir çökertme hali olduğunu görüyoruz. Zaman kazanmaya çalışıyorlar hayal ve beklenti yaratmaya çalışıyorlar büyüme değil çökertme modeli varlığını koruyor. 
 
AKARYAKITTA ÖTV KALKSIN
 
Ulaşım sektöründe tam bir vehamet var. Hiç kimse bu yaz tatile gidemeyecek, bayramda ailesini ziyaret edemeyecek, bir yıl içinde akaryakıt fiyatları yüzde 300 artmış durumda motorin 30 TL oldu. İstanbul-Diyarbakır arası otobüs fiyatı 600 TL, 4 kişilik bir ailenin gidiş dönüş masrafı için 4800 TL para ödemesi gerekiyor. İstanbul-Diyarbakır arası uçak bileti fiyatları 1500 TL, dün uçakla geldim, sözde vekillere bir standart belirleniyor, her havaalanına gittiğimde uçak bilet fiyatları 100 TL artmış oluyor. En son 680’e uçmuştum, dün 800 TL’ye uçtum. Bu bize yapılan ayrıcalığı da yapmasınlar. Vatandaş 1500’e uçuşuyorsa, bizde uçalım. 200’den 800’e gelmişse vatandaş 300’den 1500 TL’ye gelmiş bir uçuş fiyatı var. Bu rakamları karşılayabilecek bir tek kesim var, o da AKP eliyle yaratılan yüzde 1’dir. Artık otobüs firmaları, nakliyeciler, taksi esnası okul servisleri kontak açmak bile istemiyor. Akaryakıtta ÖTV’nin kaldırılmasını istiyoruz, asgari ücretin mutlak suretle belirlenmesini istiyoruz. 
 
İRADE HIRSIZLIĞIDIR
 
Bir ek bütçe var, yarın Genel Kurula gelecek, hakikat ne desek az kalır! Aralık’ta görüştüğümüz temel bütçede 1 trilyon 750 milyar TL idi bütçe tutarı, ek bütçe 1 trilyon 83 milyar TL. Ne kadar fark, sapma var? Yüzde 73. Bütçeler hükümet düşüren kanundur. Halka hesap vermenin temel göstergesidir. Şimdi iktidar ilk 6 ayda yüzde 73 açık vermiş vaziyette halkın vergileriyle. 1 trilyon 83 milyar TL’ye dair ek bütçe yapıyor. Bunu yaparken içtüzük, Anayasa, yasa, siyasi etik dinlemiyor. 3 ayda gece gündüz kabul edilen bütçeyi 1 günde bir torba kanun olarak Plan ve Bütçe Komisyonu’n önüne getirdiler. Nasıl olabilir? Siz vatandaşın parasını vergisini nasıl bu kadar rahatlıkla hırsızlayabilirsiniz. Bu irade hırsızlığıdır. Milletvekilleri yok, bakanlar yok, sadece Nebati var Hazine ve Maliye Bakanı.
 
SARAYIN KARA DELİĞİ 
 
Saray’ın yarattığı kara deliği kapatma yönelik bir iflas bütçesi olduğunu söylememe gerek yok. İflas bayrağını çektiler ekonominin çökmesine dair genel kurula her hafta farklı konularla önergeler getiriyoruz hepsini reddediyorlar. Peki, Meclis ekonomik buhranın nedenlerini araştırmayacak da ne iş yapacak hakikaten. Hiçbir iş yapmayacak. İktidarın getirdiği kanunları günlük ihtiyaçlarına göre, önümüze getirdikleri kanunları kabul ettiriyorlar oy çoğunlukları ile. Ek bütçe usulsüz, Anayasa aykırı ve tamamen irade hırsızlığının ve bakanların, Meclis’in gaspı anlamına geliyor. Bu yöntemin yenilir yutulur bir tarafı yoktur. Biz Genel Kurul’da en net ve sert muhalefeti yapacağımızı söylüyoruz. Bu şekilde kabulünü kesinlikle kabul edemeyiz, karşısında duracağız. 
 
HUKUKSUZLUĞA YÖNELİK ADIMLAR 
 
Ülkede hiç bitmeyen bir HDP saldırısı var. Kürtlere karşı hiç bitmeyen bir saldırdı var. Hukuksuzluk gözaltı ve işkence saldırısı var. Dün İstanbul’da yapılan Onur Yürüyüşü’ne yapılan saldırıda galiba 400’e yakın insan gözaltına alındı işkence ile. Bu sabah Adana’da İl Eş Başkanlarımız Helin Kaya ve Mehmet Karakış’ın da arasında bulunduğu 34 arkadaşımız ve kültür kurumu çalışanı gözaltına alındı. Diyarbakır'da Dicle Fırat Kültür Merkezi çalışanları gözaltına alındı. Geçen hafta Van Başkale’de biliyorsunuz, vahşet görüntüleri sergilendi yüzlerce asker 400 mermi sıktı köylüye. Ne demek ya. Bir kişiyi gözaltına alacaklar bu ancak Filistin gibi sömürge topraklarında görülen bir tablodur. Ama Van’da görülüyor. Şimdi de Hakkari Yüksekova’nın köylerinde yapılan operasyonda 20 köylünün darp edildiğini 13’ünün operasyon bölgesine götürüldüğünü öğrenmiş durumdayız. Yerel kaynaklar 7 köylüden haber almadıklarını söylüyorlar. Her gün iktidar hukuksuz, işkence, demokrasinin yokluğu konusunda ciddi adımlar atmaya devam ediyor. 
 
İMRALI’DA NEYE CEZA VERİYORSUNUZ?
 
İmralı’da, açıklandı 3 aylık disiplin cezası daha verildi. Bütün bunların tamamı Kürt meselesinde savaş politikası, sorunu çözmeme iradesi. Savaşa dayalı iç ve politikada düşmanlaştırma kutuplaştırma politikası. Yapılamayan görüşmeye ne cezası veriyorsun? Hiç kimse ile görüşmüyor ki İmralı'da tutulan mahpuslar. Sayın Öcalan da diğer mahpuslarda görüşmüyor. Sayın Hayri Konar ve Öcalan’ın ailesi arıyor. Avukatları görüşemiyor. Siz hukuksuzluğu uyguluyorsunuz, sonra yandaş gazetecinize bir yazı yazdırıyorsunuz, sanki büyük bir lütufmuş gibi, Abdulkadir Selvi diyor ki; Öcalan ailesi ile görüşecek. Şaka mısınız? Ailesiyle görüşmesi temel haktır. Kötüye kullanıldığını iddia ediyor, kötüye kullanan sizsiniz. Faşizmin iktidarda olduğunu her gün tekrar tekrar hatırlatıyorsunuz. Mahpusların İmralı’da tutulanların Edirne’de Hakkari’de Diyarbakır'da tutuklananlardan ne farkı olduğunu tabii ki biz biliyoruz ama bu siyasi farklılıktır. Hukuki farklılık yoktur, hukuk herkese eşit yaklaşır. Hukuk karşısında kimsenin muafiyeti yoktur. Bu konuda tecritle birlikte hayatın her alanında savaş politikası devam ettiriliyor. 
 
PARLAMENTO ÜSTÜNDE YARGI VESAYETİ 
 
Elimde bir istatistik var. 2021 istatistiklerine göre; direnme suçunun ağırlıklı olarak yer aldığı kamu idaresinin güvenilirliğine karşı suçlar bölümünde (direnmeyi mukavemet olarak algılayın) 52 bin 325 kişiye dava açılmış, buna karşı işkence ve eziyet suçundan 866 dava açılmış, makas çok geniş. İşkence yapıyorlar, gözaltına alıyorlar, darp ediyorlar, tutanak tutuyorlar, ‘sen bana direndin’ diyorlar. İşkence yapana soruşturma yok ama Saliha Aydeniz gibi refleks olarak elini kaldırdığında, polise yumruk atmak oluyor, tutanak bunları gösteriyor. Bu hak ihlalleri öyle bir aşamaya geldi ki artık mızrak çuvala sığmıyor. Parlamentonun üstünde vesayet kuran yargı ve kolluk var. İktidarın talimatıyla hem de.
 
AYDENİZ’İN DOKUNULMAZLIĞI
 
Meclis gündemlerinden bir ne fezlekeler dokunulmazlık görüşülecek. Savcılar fezleke yarışına girmiş. Kolluk vekiller hakkında tutanak tutma yarışına girmiş. Saliha Aydeniz’e ilişkin soruşturma dosyayı fezlekeye dönüştükten sonra kim tutar polisleri, kim tutabilir, kim görevini hatırlatabilir. Çünkü koca Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı, iktidar sözcüleri ‘polisimize yumruk atamazsınız’ diyor. Amenna peki, polis vatandaşa işkence yapabilir mi, vekile işkence yapabilir mi, polis vekili darp edebilir mi? Vatandaşa bunu yapabilir mi? ‘Yapabilirsin’ diyorlar. Bugün Meclis Başkanı Şentop açıklama yapmış, ‘Ben fezlekelerden rahatsızım’ demiş. E valla bir zahmet rahatsız olun yani. Yırtın o fezlekeleri, o fezlekelerin içinde hukuka aykırı işlenen bir fiil ve suç yok ki, iktidarın yaklaşımı sonucunda savcıların hazırladığı fezlekeler. Açıkça burada bir emniyet yetkilisi vekilimize ‘seni duvara çivilerim’ dedi, o polis hala görevde. Bu polis niye yargılanmıyor, bu soruyu sadece HDP mi sormalı? Allah aşkına polis bir vekile ‘seni çivilerim’ diyor, yargı idare kılını kıpırdatmıyor, Saliha Aydeniz’i yere atıyor, hakaret ve küfür ediyor, bir refleks ile elini kaldırıyor, diyorlar ki dokunulmazlığını kaldıracağız. 
 
GÜMBÜR GÜMBÜR KONGREYE 
 
Burada siyasete darbenin adım adım yürürlükte olduğunu ve devam ettiğini gösteriyor. Ama şunu söyleyelim vallahi bu halk da bu gelenekten gelen partiler sizin ağababalarınıza da diz çökmedi. Biz Ünal Erkanları, Çillerleri, Mehmet Ağarları gördük. Tek bir an halk haklarını aramaktan, direnmekten vazgeçmedik. Sizin 94’ten bu yana Kürt siyasetçilere ve HDP ile birlikte Türkiye muhalefetine yönelik bu darbeden sonuç alamayacaksınız. Açıkça sizin vekilleriniz arasında suç işleyenlerin tablosu ayyuka çıkmışken; ‘Ben vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırırım. HDP’yi zayıflatırım’ hayallerine kapılmayın. 3 Temmuz’da kongremiz var, gümbür gümbür geliyoruz, on binlerle Ankara’da ‘HDP Halktır’ sloganı ‘Çözüm biziz’ sloganları ile yeri göğü inletecek. Korkmaya devam edin. HDP iktidarınızı bitirecek.”