Ferhat Tepe hep 19 yaşında: Acı anlık değil sonsuzdur 2020-08-07 09:03:17   İSTANBUL - Özgür Gündem Gazetesi Bitlis muhabiri Ferhat Tepe'nin kaçırılarak katledilişinin üzerinden 27 yıl geçti. Tepe'nin kardeşi Ayşe Tepe Doğan, “Mutluluklar, sevinçler anlıktır ama acı sonsuzdur. Benim için o hala 19 yaşında" dedi.    Ferhat Tepe 1974 yılının Mayıs ayında Bitlis’te dünyaya gözlerini açtı. İlk, orta öğrenimini Bitlis’te tamamlayan Tepe, lise sonda Özgür Gündem Gazetesi'nin Bitlis muhabiri olarak çalışmaya başladı. Özgür Gündem’de çalıştığı esnada 28 Temmuz 1993'de şehir merkezinde bulunan evinden çıkarken 3 kişi tarafından kaçırıldı. Kaçırılırken bindirildiği araba daha sonra Bitlis İlçe Karakolu önünde görülürken, Tepe ailesinin yapmış olduğu tüm başvurulara rağmen gözaltında olduğu kabul edilmedi.     İSTİFA ETMESİ İSTENDİ    O dönem Demokrasi Partisi (DEP) Bitlis İl Başkanı olan baba İshak Tepe’yi kendilerini “Türk İntikam Tugayı” olarak tanıtan bir grup arayarak, Tepe’yi kaçırdıklarını, karşılığında da PKK tarafından alıkonulan turistlerin serbest bırakılmasını ve bir milyarlık fidye istedi. Yine baba İshak Tepe’nin DEP il binasının tabelasını indirmesi ve partiden istifa etmesi istendi. Çalmadık kapı bırakmayan Tepe ailesi, 8 Ağustos'ta acı haberi aldı. Elazığ'ın Hazar Gölü yakınında Ferhat Tepe’nin cansız bedeni bulundu. Yapılan ilk otopsi raporunda, Tepe’nin ölüm nedeni “yüzme bilmemesi” olarak kayıtlara geçti. Ancak bunu kabul etmeyen Tepe ailesi, 27 yıldır faillerin bulunup yargılanması için mücadele ediyor.    TANIKLAR DİNLENMEDİ    Tepe ailesi çocuklarının kaçırılmasına ve katledilmesine ilişkin birçok yere başvuruda bulundu. Ancak etkin bir soruşturma yürütülmedi. Türkiye'deki mahkemelerden sonuç alamayan Tepe ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. AİHM, davaya ilişkin etkin soruşturma yürütmediğinden Türkiye'yi 28 bin Euro maddi tazminata mahkum etti. Adalet arayışını sürdüren Tepe ailesinin, AİHM'in Türkiye'yi mahkum eden kararı sonrası yaptığı tüm suç duyuruları da gerekçesiz reddedildi. Tepe'yi Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı'nda işkence esnasında gördüğünü söyleyen 14 kişi ise hiçbir zaman dinlenmedi.    TANIK VİCDAN AZABI ÇEKTİ    Avukatı Şevket Epözdemir, davayı bırakması için tehdit edildi. AİHM'de açılan dava kapsamında dinlenen ve gazeteci Tepe'yi gördüğünü inkar eden Taner Şarlak, daha sonra yalan ifade verdiği için “vicdan azabı” çektiğini söyledi. Şarlak, aynı zamanda Tepe'nin cezaevinde su borusuna bağlı bir şekilde bekletildiğini, yanından her geçenin "Gazeteci bu" diye bağırarak, dövdüğünü söyledi.   ‘AĞABEYİM ÇOK SEVİLEN BİRİYDİ’    Tepe’nin kardeşi Sosyolog Ayşe Tepe Doğan, aralarında bir yaş olan ağabeyini anlattı. Ağabeyiyle ikiz gibi büyüdüklerini ve Ferhat'ın küçüklüğünden beri naif bir çocuk olduğunu belirten Doğan, Tepe’nin çok sevilen biri olduğunu söyledi. Doğan, “Çocukluğu çok güzel geçti. Mahalle ortamında büyüdük. Mahalle arkadaşlığı, kültürü çok gelişkindi. Bitlis’te çok gezilecek yer yoktu ama arkadaşlarıyla kırsal yerlere giderek piknik yaparlardı. Ferhat karakter olarak da çok sağlamdı. Liseyi bitirdikten sonra 1992’de gözaltına alındı. Bitlis Cezaevinde kaldı oradan Diyarbakır Cezaevi'ne sevk ettiler. Çok direngen bir çocuktu. O dönemde işkence görmüştü. O zaman köylere gidip haber yapıyordu. O dönem çevre köylere çok baskınlar oluyordu. Köy yakmaları, çatışmalar oluyordu onları haberleştiriyordu. O zaman köylülerden çatışmalara ilişkin bilgi almıştı. Gözaltına alındığı zaman hiç unutmam, yakın köylülerden bir misafir gelmişti. Babama, Ferhat’ın onlardan bilgi aldığını polise söylemediği için teşekkür etmişti. Çünkü işkence etmişlerdi ve konuşmamıştı” dedi. Tepe’nin çok sağlam dostluklar kurduğunu sözlerine ekleyen Doğan, o dönemin arkadaşlarının hala arayıp ağabeyini anlattıklarını ifade etti.    KAZANDI BELGESİ AİLEYE ULAŞTI    Tepe’nin liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına girdiğini ve ilk sene yerleşemediğini sözlerine ekleyen Doğan, Tepe’nin ikinci defa sınava girdiğini ve katledildikten sonra kazandı belgesinin ellerine ulaştığını belirtti. Doğan, “Bu durum bizim için çok üzücü olmuştu. Çünkü okumak istiyordu” diye ifade etti.    Tepe’nin Özgür Gündem gazetesinde çalışma sürecinden bahseden Doğan, “Bizim eve dergi, gazete her zaman giriyordu. Muhalif basının da gazete ve dergilerini alıyorduk. Özgür Ülke çıktığından beri bizim evimize girip okunan bir gazeteydi. Liseyi bitirdikten sonra Ferhat üniversite sınavına hazırlanıyordu, o dönem Özgür Gündem Gazetesi muhabiri olmaya karar verdi. Muhabir olduğunda daha 17 yaşındaydı” diye konuştu.    KAYBEDİLME HABERİNİ GAZETEDE GÖRDÜ    Ağabeyinin kaçırılma haberini Özgür Gündem gazetesinde görerek öğrendiğini dile getiren Doğan, “Ben İstanbul’daydım.Tabi o zamanlar cep telefonu, sabit telefon yok. Annemler gece kimseyi arayamamışlar. Sabaha doğru kendilerine Ferhat’ın kaçırıldığına dair haber gelmiş. Ben Ferhat’ın kaçırıldığını ilk Özgür Gündem gazetesinde gördüm ve çok büyük bir şok, inanılmaz bir boşluk yaşadım. Çünkü o haberlere aşinasınız. Ferhat, Vedat Aydın’ın cenaze törenine de katılmıştı. Biz kaçırılan insanların akıbetinin ne olduğunu çok iyi biliyorduk. Benim içim boşaldı. O anda yaptığım ilk iş Kadırga’daki Özgür Gündem Gazetesine gitmek oldu. O dönem gazetede Yaşar Kaya ve Gurbeteli Ersöz vardı. Onlarla konuştuk. Özgür Gündem’e gittiğim zaman da Ferhat kaybedilmiş, harıl harıl haberler geçiyorlardı. Gurbeteli’den biraz bilgi almıştım. Daha sonra Bitlis’e geldim” diye konuştu.    ÇALMADIK KAPI BIRAKMADILAR   Olayın ayrıntılarını ailesinden öğrendiğini sözlerine ekleyen Doğan, ailenin de Ferhat'ın gece eve gitmemesi ardından sabaha karşı TİT tarafından aranmalarıyla olayı öğrendiklerini söyledi. Ağabeyinin kaçırılmasından sonra başvurmadıkları yer bırakmadıklarını ifade eden Doğan, “Biz direk Tatvan Zırhlı Tugay Komutanlığı'na gittik. Orada bir albay ile konuştuk. Albay çok lakayt davrandı. ‘Siz nereden biliyorsunuz Korkmaz Talma’nın kaçırdığını? Adam burada bile değil. Tatile gitmiş’ dedi. Böyle çok gayri ciddi bir yaklaşımı vardı. Annem, babam valiliğe, Zırhlı Tugay Komutanlığı'na, emniyete de gittiler. Kendilerini Türk İntikam Tugayı diyen birileri kaçırmış, onların taleplerini biz direk karşılayacak durumda değiliz. Bu yüzden emniyeti de işin içine kattık, babam gitti dilekçe verdi ama bir sonuç çıkmadı” diye belirtti.    ‘BİTLİS HALKI ÇOK DESTEK OLDU’   O dönem Bitlis esnafının kendilerine çok yardımcı olduğunu dile getiren Doğan, “Kendi aralarında bir milyar topladılar. Babam bu parayı verecekti. Çünkü oğlunu kurtarmak istiyordu. ‘Turistler kaçırdı serbest bırakın’ dediler. Babam ‘benim herhangi bir ilişkim yok. Şunu bırakın diyecek bir pozisyonum da yok. DEP’ten istifa edebilirim’ dedi.  Babam ayrıca ‘DEP’in tabelasını halk astı halk indirir, ben indiremem’ dedi. DEP’in tabelası indirilmedi” diye ifade etti. Doğan, Tepe kaçırıldıktan sonra DEP İl binasında açlık grevi başlatıldığını ve çevre illerde çok destek verenlerin olduğuna da dikkat çekti.    ‘ACI SONSUZ BİR ŞEYDİR’   “Acıyı anlatmak çok zor. Derin bir boşluktur” diyen Doğan devamla, “Mutluluklar sevinçler anlıktır ama acı anlık değildir, sonsuzdur. Ben Ferhat’ı o haliyle hatırlıyorum ve insan her gece uyuduğunda bir kere hatırlıyor. Her zaman kalbinizin kafanızın bir yerinde o var. Ben böyleyken annemi düşünemiyorum. Annemi nasıl uyuduğunu bilmiyorum. Annem babam çok büyük acılar çektiler. Annem Elazığ’dan Bitlis’e kadar ağabeyimin cenazesini taşıdı. Türk İntikam Tugayı babamı da öldürmekle tehdit ettiği için biz babamı cenazeyi almaya bile göndermedik. O benim bir yanımdı, ruhumun bir parçasıydı, sürekli onun o acısıyla yaşamak zorundayım ama aynı zamanda onun o cesaretiyle o direngenliğiyle, bıraktığı mirasla da yaşıyorum. O beni bir yerde teselli ediyor. Benim için o hala 19 yaşında. Büyümüyor. 19 yaşında bir resmi var evinizde asılı ve o kadar. O her zaman öyle. Onun büyümüş hali yok artık. Resimde nasılsa öyledir. Her zaman hafızanızda öyle kalacaktır” diye konuştu.    ‘BAŞKA KAYIPLAR OLMASIN’    25 yıldır Galatasaray’da oturup faillerin yargılanmasını istediklerini aktaran Doğan, “Çünkü biz geleceğe miras bırakıyoruz. Bu olayların da bir daha yaşanmamasını istiyoruz. Bunun Kürtlerin ve Türklerin tarihinde yer edinmesini istiyoruz.  Kayıp çok acı bir olaydır.  Biz kendi cenazemizi alabildik, cenazesini alamayan sadece evladının kemiklerini isteyen ve bu cümleyi kuran anne, babalar ve kardeşler var. Biz sonuç alamayacağımızı biliyoruz ama bunu gelecek nesillere, insanlara böyle bir yaşanmışlığın olduğunu bundan ders çıkarılması gerektiğini ve bundan sonra hiçbir zaman hiçbir annenin evladını kaybetmemesi için en azından cezasızlık denen şeyin ortadan kaldırılması  gerektiğini anlatmak istiyoruz. Bizim toplanmamızın en temel hedefi bu” diye belirtti.    MA / Sadiye Eser