Gazeteci Çelik: Muhalif basını baskılamak için cezalandırıldık 2020-09-11 09:03:34   İSTANBUL - MİT personelinin cenaze törenini haberleştirdikleri gerekçesiyle 4 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan gazeteci Ferhat Çelik, mahkeme sürecinde bir mizansen yaşandığını, cezalandırılmalarının esas nedeninin muhalif basını baskılamak olduğunu söyledi.    Libya'da yaşamını yitiren Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) personelinin cenaze törenini haberleştirdikleri gerekçesiyle 7’si gazeteci 8 kişi hakkında açılan davanın İstanbul 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen 2’nci duruşmasında 5 gazeteciye hapis cezası verildi.     Mahkeme Yeni Yaşam Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Oda TV Genel Yayın yönetmeni Barış Pehlivan, Oda TV muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel hakkında “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” iddiasıyla 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası verdi. Mahkeme Kılınç ve Pehlivan’ın "mahkemedeki davranışlarını" göz önünde bulundurarak, cezayı 3 yıl 9 aya indirdi. Gazeteciler, “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklama” iddiasından ise beraat etti.   Hapis cezası verilen Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, dava sürecine ve cezalandırılmalarının nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   BASKI İLE GERÇEKLER GİZLENİYOR   Muhalefete yönelik baskılara dikkati çeken Çelik, “Bu bir gazeteci, siyasetçi, sanatçı, sivil toplum aktivisti ya da insan hakları savunucusu olabilir. Öncelikle kişi ya da kişiler hedefe oturtulur, daha sonra da yargı eliyle bir şekilde gerekçe uydurularak o kişiler cezalandırılmak istenir. Bizimki de benzer bir şeydi” dedi.   Gerçekleri yazan gazetecilerin sürekli hedef tahtasına oturtulduğunu vurgulayan Çelik, “AKP-  MHP bloğuna muhalefet eden, onların dış politikadaki akıl almaz hamlelerini, dış politikadaki baskıcı totaliter rejimlerini, ekonomi konusunda bu kadar har vurup harman savurmalarını, kendi aralarında yandaşlara peşkeş çekilmesini, işkenceyi, adaletsizlikleri yazan bir avuç gazeteci var. Bunlar da her fırsatta bastırılmak isteniyor. Gazetecileri hapse atma, gazetelere kapatma cezaları, televizyonlara ekran karartma cezaları ve matbaalara el konularak baskı oluşturuluyor” diye belirtti.    ERDOĞAN İLAN ETMİŞTİ   Çelik, hem savcılıkta hem mahkemede haberin kendilerine ait olmadığını, açık kaynak kullanarak haberi kullandıklarını anlattıklarını dile getirerek, “Haberin kaynağı Yeniçağ gazetesi. Bizim haberi aldığımız T24 Gazetesi de Yeniçağ’dan almış. Yani 3’üncü elden bir haber. Ve haberde bu kişinin hiçbir şekilde MİT mensubu olduğuna dair bir ifade yok. Asker olduğu yazıyor. Yeniçağ ve T24 haberlerinde de böyle yazıyor. Biz de herhangi bir şekilde istihbarat faaliyetlerinin ifşası gibi bir durumun olmadığını, bu kişinin asker sayıldığını ifade ettik. Hakeza Cumhurbaşkanı Erdoğan bu haberlerden önce ‘Libya’da birkaç tane şehidimiz var’ diyerek durumu birinci ağızdan söylemişti” diye konuştu.   2 GÜN ÖNCEKİ KARAR HİÇE SAYILDI   Oda TV’de çıkan cenaze töreni görüntülerinin yayınlanmasından sonra muhalif basına toptan bir yönelim olduğunu hatırlatan Çelik, kendilerinin de bu yönelimin bir hedefi olduklarını söyledi.    Çelik, yargılanmalarına gerekçe gösterilen haberin 23 Şubat’ta gazetelerinde yayınlandığını, 6 Mart’ta ise ifadeye çağrıldıklarını ve MİT mensubunun kimliğini ifşa etme suçlamasıyla karşı karşıya kaldıklarını anımsattı. İfadenin ardından serbest bırakıldıklarını ancak 2 gün sonra zorla getirme kararıyla yeniden mahkemeye çıkarıldıklarını ve dosyada hiçbir yeni delil sunulmadan, 2 gün önceki karar hiçe sayılarak tutuklandıklarını belirten Çelik, tutuklandıktan sonra cezaevinde 3 buçuk ay hücrede tutulduğunu kaydetti.    'CEZA KARARI ZATEN VERİLMİŞTİ’   Hem casusluk hem de MİT kanununa muhalefetten 19 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmak istendiklerini ifade eden Çelik, şöyle devam etti: “Hem de altı üstü kısa bir haber gerekçe gösterilerek. Bunu her fırsatta söyledik. Bu davada birçok davada olduğu gibi hiçbir şekilde kanun, hukuk işletilmedi. Biz cezalandırılmak isteniyorduk. Bu haber de gerekçe yapıldı. Mahkeme heyetine, savcılara altını çizerek anlattık. Karar aslında zaten verilmişti. Öyle bir mizansen oluşturuldu mahkeme salonlarında. Çok da hukuki bir savunmaya girmedik. Bunun siyasi bir dava olduğunu, niçin hedef olduğumuzu anlatmaya çalıştık.”    AMAÇ GÖZDAĞI VERMEK   Çelik, iktidar yandaşı basının gece gündüz, hakaretler ederken, en mahrem bilgileri ortalığa saçarken, hem kişilere, hem kurumlara, hem partilere iftiralar atarken, katliam ve savaş çığırtkanlığı yaparken iktidar tarafından hoşgörüyle karşılandığını vurguladı. Çelik devamla, “Fakat muhalif basın en ufak bir şeyde böyle cezalandırılmak isteniyor. Amaçları gözdağı vermek. Sadece bu davada yargılanan gazetecilere değil, bir bütün muhalif basına gözdağıdır. Bundan sonra atacağınız adımlara dikkat edin. En küçük açığınızda büyük cezalarla karşı karşıya kalacaksınız demek isteniyor” diye konuştu.    YANDAŞ BASINA YASA YOK   İktidar yandaşı basında MİT mensuplarına dair birçok haber çıktığını ancak bu konuda çifte standart uygulandığını aktaran Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet istediği kişiye bu kanunu uygulatıyor istemediği kişilere de uygulatmıyor. Çünkü biz biliyoruz ki birçok MİT mensubuna ilişkin bilgiler yandaş basında yer alıyor. Anadolu Ajansı ve AHaber’de bir sürü haber var. İstanbul’da MİT binasının açılış töreni yapıldı geçenlerde. Oradan canlı yayınlar yapıldı. O binanın görüntüsü, açılışa katılanlar, binanın yerleşkesinin içinden görüntüler veriliyor. Onlardan birinin MİT mensubu olduğu ortaya çıktığında AA’ya ceza mı verilecek. Ama gelin görün ki her alanda olduğu gibi burada da çifte standart uygulanıyor. Maalesef yargı da buna alet ediliyor.”   TUTUKLU GAZETECİLER SORUNU    Çelik, özgür basının yıllardır devletin hedefinde olduğunu, yıllardır tutuklamalara, davalara ve baskılara maruz kaldığını sözlerine ekleyerek şunları söyledi: “Mahkememizin olduğu esnada özgür basın davası vardı mesela. Bizimle aynı anda birçok gazeteci arkadaşımız yargılanıyordu. Cezaevlerinde birçok gazeteci arkadaşımız var. Nedim Türfent, Aziz Oruç, Mehmet Güleş, Ziya Ataman. Bu gazetecilere sadece gazetecilik yaptıkları için onlarca yıl ceza verildi. Bizim davamız biraz kamuoyuna mal oldu. Büyük destek oldu ama şunu unutmamak gerekiyor. Dünkü davada tutuklu gazeteciler sorunu çözülmedi. Cezaevinde halen birçok arkadaşımız var. Dünyada en çok gazetecinin tutuklu olduğu yer Türkiye. Ve maalesef birçok gazeteci arkadaşımız sahipsiz bırakılıyor. Önceki gün gerçekleşen duruşmamızda sahipleniş iyiydi. Ama biliyorum ki birçok gazeteci arkadaş avukat bile bulamıyor. Mahkeme salonlarında tek başına, yalnız kalıyor. Bu konuda duyarlı olmak gerekiyor. Burada senin gazetecin benim gazetecim gibi bir ayrıma girmemek gerekiyor. Tüm gazetecilerin kamu görevi yürüttüğü, tüm gazetecilerini misyonunun eleştirel gazetecilik, araştırmacı yayıncılık olduğu bilinciyle bu konuda bir sahiplenmeye gidilmesi gerekiyor.”    MA / İdris Sayılğan