Özuğurlu: Arap devletleri Türkiye'ye karşı ortak tavır alırsa etkili olur 2020-09-13 09:02:55   İSTANBUL - Libya’da iç savaşın sonlandırılması için gerçekleşen ateşkesin ardından Fas’ta Hafter ve Serrac güçleri arasında varılan anlaşmayı kırılgan olarak değerlendiren Ortadoğu Uzmanı Musa Özuğurlu, Türkiye’nin otorite boşluğundan Libya’ya girdiğini söyledi.    Libya'da yıllardır süren iç savaşın sonlandırılması ve siyasi sürece yeniden dönülmesi için 21 Ağustos'ta Trablus ve Tobruk yönetimlerinin ilan ettiği ateşkesi siyasi sürece dönüştürme çalışmaları sürüyor. Ateşkes koşulları arasında; Sirte ve Jufra kentlerinin silahsızlandırılmış bölge ilan edilmesi, 7 ayı aşkındır askıda olan petrol üretiminin yeniden başlatılması, 2021'de seçimlerin yapılması ve yabancı güçler ile paralı savaşçıların ülke topraklarından ayrılması yer alıyor.     Ortadoğu Uzmanı Musa Özuğurlu, taraflar arasında sağlanan ateşkesin ardından Fas’ta varılan anlaşma, Suriye’den taşınan paramiliter güçlerin akıbeti ve Arap Birliği’nin önceki gün Türkiye’nin Libya, Suriye ve Irak’tan koşulsuz bir şekilde çıkması çağrılarını değerlendirdi.   DEVLETLERİN ANLAŞMASI   Özuğurlu, Libya’da yapılan her anlaşmanın sadece Hafter ve Serrac taraflarının değil, savaşa dahil olan devletlerin de anlaşması olduğunu belirterek, tarafları arasında üstünlük sağlanmamasının anlaşmaya yol açtığını ifade etti. Berlin Konferansı’nın da siyasi çözüme odaklandığına dikkat çeken Özuğurlu, “Oraya cihatçıların götürülmemesi, kaçak silah götürülmemesi, iki taraf arasında ateşkes görüşmelerinin ve siyasal sürecin başlaması maddeleri yer alıyordu. Tüm bunlar aslında şu anda var olan konjonktürün korunması üzerine olan maddeler” dedi.   SİRTE OPERASYONU NEDEN DURDU?   Önceki süreçte Türkiye ve desteklediği Serrac’ın, Sirte’yi almak için hazırlıklarını tamamladığını, Hafter’in de karşı hazırlıklarını tamamladığını belirten Özuğurlu, “Herkes orada bir çatışmanın başlayacağına kesin gözüyle bakıyordu. Fakat orada şöyle bir durum var. Eğer Sirte Hafter’den alınırsa, petrol bölgeleri orada olduğu için Hafter’i destekleyen ülkeler oradaki kartlarını tamamen kaybedeceklerdi. Buna karşı Türkiye eğer Sirte tarafını almazsa, tam olarak hedeflerine ulaşamamış olacaktı. Fakat bir şekilde bir anlaşma oldu ve orada durulması konusunda bir anlaşma sağlandı” diye konuştu.   FAS’TA 3 BAŞLIKTA ANLAŞMA   Fas’ta yapılan anlaşmanın iki tarafın birbirini kontrol ederek, pastayı paylaşımını öngördüğüne dikkat çeken Özuğurlu, coğrafi dağılım sistemi üzerinden yapılacağı belirtilen anlaşmanın Merkez Bankası, Ulusal Petrol Kurumu ve silahlı kuvvetler olarak 3 ana başlıkta gerçekleştirilmesinin kararlaştırıldığını söyledi.   PETROL MADDELERİ   Silahlı kuvvetler konusunda Libya’da iki başlı bir yapı olduğunu söyleyen Özuğurlu, bu ikili yapının bir askeri yetki problemini doğurduğunu, anlaşma çerçevesinde bir takım yetkilendirmelerle sorunun çözülmeye çalışıldığına değindi. Anlaşmanın bir diğer maddesi olan Ulusal Petrol Kurumu’na ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Özuğurlu, “Bu Libya’nın petrol çıkartan tek petrol şirketi. Libya’da üretilen petrol Hafter’in tarafında üretiliyor. Ama para ödendiği zaman bu Libya Merkez Bankası’na ödeniyor. Merkez Bankası da Serrac’ın kontrolünde. Bundan bir süre önce Hafter tarafı petrol üretimini durdurmuştu. Çünkü Merkez Bankası’na gelen paraların eşit bir şekilde dağıtılmadığını söylüyordu. Hafter paranın Merkez Bankası yerine, uluslararası bir bankaya yatırılmasını istiyordu. Herkes bu paranın ne kadar olduğunu görsün ve bu para eşit bir şekilde dağıtılsın diye bunu söylüyordu” diye belirtti.   PETROL VE PARA KONTROL EDECEK   Anlaşmanın bir diğer konusu olan Merkez Bankası’na dair maddeyi yorumlayan Özuğurlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Merkez Bankası ile Ulusal Petrol Kurumu üzerindeki anlaşma birbirini kontrol eden bir anlaşma. Merkez Bankası üzerine anlaşma da şu: Hem Hafter hem Serrac Merkez Bankası’na gelen parayı kontrol edecekler. Aynı zamanda taraftan da petrol üretimini de kontrol edecekler. Eğer Merkez Bankası’nda Hafter tarafı kendilerine yönelik bir yanlış yapıldığını görürlerse, petrol üretimini kesecekler. Musluk ellerinde. Ama diğer yandan aynı şekilde Serrac Merkez Bankasını kontrolünde tuttuğu için, eğer Hafter tarafının kendilerine yönelik bir yanlışı olduğunu düşünürlerse, bu sefer de onlar parayı kesecekler. Böylece iki taraf birbirini kontrol etmiş olacak. Coğrafi dağılım sistemi üzerine anlaşma denilen ile bir nevi bunu açıklıyor. Bir taraf üretimi diğer tarafta işin para tarafının elinde tutarak, coğrafi bir dağılım yapmış oluyorlar.”    ANLAŞMANIN AKIBETİ MEÇHUL   Özuğurlu, coğrafik dağılım sistemine dair şu değerlendirmelerde bulundu: “Her iki taraf da bazı bölgeleri elinde tutuyor. Silahlı kuvvetler üzerinde bir mutabakat sağlanır ve ortak bir güç veya birbirlerini kontrol eden çatışma olmaması için iletişim halinde olan bir mekanizma oluşturabilirlerse, herkes kendi tarafını kontrol edecek. Böylece her zaman ihlale açık, herhangi bir biçimde çatışmaların tekrar başlayabileceği kırılgan anlaşma yapılmış oluyor. Ama eğer anlaşmada bir sorun çıkmazsa bundan sonra zannediyorum Libya’da durum bu şekilde devam eder.”   İki tarafın çatışmalara son verme iradelerinin olduğunu ifade eden Özuğurlu, “Ama uluslararası bir takım güçler ve Türkiye’nin Libya üzerinde tam etkileri olduğu için kendi çıkarları doğrultusunda bunları yönlendirebiliyorlar. Dolayısıyla bunları kendi özgür iradelerini kullanma konusunda özgür bırakacaklar mı, bilemeyiz” şeklinde konuştu.   PARAMİLİTER GÜÇLERİN AKIBETİ BELİRSİZ   Libya’ya ilişkin en belirsiz konulardan birinin ise Türkiye’nin Suriye’den taşıdığı paramiliter güçlerin akıbeti konusu. Yapılan anlaşmalarda ülkedeki tüm yabancı askerlerin ve paralı güçlerin çıkarılması maddesine işaret eden Özuğurlu, Serrac’ın kendini tam olarak güvende hissedene kadar paramiliter güçlerin çıkarılmasına yanaşmayacağına dikkat çekti.  Özuğurlu, “Eğer gerçekten Serrac tarafı kendisini güvende hissederse, diğer taraftan Türkiye’nin karşısında bulunan bir takım ülkelerle anlaşma yapar ya da onlara doğru yanaşırsa, bu güçlerin oradan çıkarılması kaçınılmaz bir durum olur. Çünkü yazılı olarak imza atılmış bir anlaşma var. Sonuçta Serrac hükümeti bunu yerine getirmek zorunda. Ama eğer Temsilciler Meclisi’yle aralarında sorun çıkarsa ya da Hafter Temsilciler Meclisi’ne rağmen harekete geçmeye kalkarsa, bu Serrac için büyük tehlike demektir. O zaman Serrac bunu düşünerek, bu anlaşmayı yerine getirmeyebilir. Bu, önümüzdeki süreçte iki tarafın nasıl bir güven oluşturacağına bağlı” ifadelerini kullandı.    Özuğurlu, paramiliter güçlerin ve Türkiye’nin oradaki masraflarının Katar ve Serrac hükümeti tarafından ödendiğine dikkat çekerek, Türkiye’nin ekonomik bir kaybının olmadığı, aksine kazanç sağladığını da ifade etti. Özuğurlu, Hafter tarafının petrol üretimini durdurmasının sebeplerinden birin de bu olduğunu kaydetti.   TÜRKİYE OTORİTE BOŞLUĞUNDAN FAYDALANDI   Uluslararası anlaşmaların artık uygulanabilir olmadığının altını çizen Özuğurlu, devletlerin anlaşmaları ihlal ederek, fiili olarak emrivaki yapabildiklerini söyledi. Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesinin önce kimsenin dikkatini çekmediğini, çünkü şu anki uluslararası konjonktürün buna izin verdiğini ifade eden Özuğurlu, “Şu an bir otorite boşluğu var. Küresel güçler dediğimiz güçlerin başka dertleri var ve onların doğrudan Türkiye gibi oralara asker ya da mühimmat gönderecek durumları yok. Türkiye bu boşluktan faydalandı. Dolayısıyla Türkiye fiili olarak yapmak istediklerini yapmaya devam etti” diye ekledi.   ARAP BİRLİĞİ’NİN AÇIKLAMASI ETKİSİZ   Arap Birliği’nin önceki gün Dışişleri Bakanları düzeyinde gerçekleştirilen toplantının ardından yaptığı Türkiye’nin Libya, Irak ve Suriye’nden koşulsuz bir şekilde çekilmesi çağrısını değerlendiren Özuğurlu, Arap Birliği’nin Filistin meselesinde olduğu gibi, Türkiye konusunda da hiçbir zaman birlik olamadığını söyledi.   Kararların Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi ekonomik ve siyasi açıdan güçlü olan ülkelerin etkisiyle çıktığını söyleyen Özuğurlu, şunları söyledi: “Zaten açıklamayı yapan da Mısır Dışişleri Bakanı. Ama diğer taraftan Katar Türkiye ile hareket ediyor. Birçok Arap devleti de bu tür işlerle ilgili değil. Büyük devletler çağırdığı zaman bu toplantılara katılıyorlar. Bir tavır belirlemiş değiller. Bütün Arap devletleri bir araya gelerek Türkiye’ye karşı tavır alırsa, o zaman bir etkisi olur. Ama bu durumda yapılan bir açıklamanın hiçbir etkisi olmaz.”   Özuğurlu, sonraki süreci anlaşmanın uygulanıp uygulanmayacağının belirleyeceğini kaydetti.    MA / İdris Sayılğan