Salih Müslim: Komployu 22'nci yılında yenebiliriz 2020-10-08 09:17:58 QAMİŞLO – PKK Lideri Öcalan'ı hedef alan komplonun özünde Ortadoğu halklarına yönelik olduğunu belirten PYD Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Müslim, Kürt halkı olarak birliklerini sağlamaları halinde komployu 22’nci yılında yenme fırsatına sahip olduklarını ifade etti. PKK Lideri Abdullah Öcalan'a karşı 9 Ekim 1998 devreye konuşan uluslararası komplosu 22'nci yılına ulaştı. Geçen zaman içerisinde Ortadoğu'da askeri ve siyasi birçok değişim yaşanmakla birlikte Öcalan'ın çıkarıldığı Suriye yıllardır devam eden bir iç savaş içerisinde. Öcalan'a komplo gerçekleştiren birçok uluslararası güç Suriye savaşında da sahneye çıktı. Bu güçlere karşı Kuzey ve Doğu Suriyeli güçler ise Öcalan'ın fikirlerinden ilham alarak, mücadele ediyor.    PYD Dış İlişkiler Sorumlusu Salih Müslim, Öcalan'ın 1998 yılında Suriye'den çıkarılması ile başlayan uluslararası komployu değerlendirdi.    1978'lerin başına kadar Rojava'da irili ufaklı birçok oluşumun var olduğunu dile getiren Müslim, ancak bunların Kürt sorunu için mücadele edecek güçte olmadıklarını söyledi. 1975'te Mele Mustafa Barzani önderliğindeki isyanın bastırılması sonucu tüm Kürtlerde olduğu gibi Rojavalı Kürtlerde de büyük bir umutsuzluk geliştiğini anlatan Müslim, buna karşı Kürtler için harekete geçebilecek bir oluşumun olmadığını kaydetti.   Dönemin Türkiye'sinde de büyük bir karışıklığın olduğunu belirterek sol hareketlerin kendi aralarındaki çelişkileri ve devletin onlara yönelimleri üzerinde duran Müslim, askeri darbenin de kendisini hissettirdiğini vurguladı. Dönemin bu ağır atmosferi içerisinde “talebeler” olarak adlandırılan öğrencilerin ortaya çıktığını söyleyen Müslim, “Onlarla ilişkileri olan ve onları o dönemler tanıyanlar vardı. İşte onlara 'Apocular' deniliyordu. Bu isim ile tanınıyorlardı. Öyle anlaşılıyordu ki önemli bir hareket ve öncü kişiler vardı. Onlar ister Bakur'da ister Rojava'da yeniden bir umut yeşerttiler. Bunun yanında öğrenci hareketlerinde de sürekli bir arayış vardı. 1978'e kadar böyle bir durum süregeldi. Sonra PKK sahneye çıktı. İlk çıktığında Kürdistan'ın her yerinde güvensiz ve umutsuz bir hava vardı" dedi.   PKK'NİN ORTADOĞU'YA ÇIKIŞI   PKK Lideri Öcalan'ın darbe gerçekleşmeden 1979'de Rojava'ya geçtiğini hatırlatan Müslim, PKK'nin farklı bir çizgi geliştirmeye çalıştığını ifade etti. Öcalan'ın kendilerine dönük bir tehlikenin yaklaştığını fark ettiğini ve bunun için önlem aldığını söyleyen Müslim, darbe gerçekleşince sol hareketler, devrimci oluşumlar ve Kürt hareketlerinin neredeyse hepsinin tasfiye edildiğini, Öcalan'ın izlediği yol sayesinde PKK'lilerin ise Ortadoğu'ya yayıldığını ve kısa bir sürede kitlelerin tekrar hayata geçirildiğinin altını çizdi.    ÖZGÜR KİŞİLİĞİN NASIL OLUŞACAĞINI GÖSTERDİ   Salih Müslim, Öcalan'ın Suriye'ye geçtikten sonra Rojava halkı ile kurduğu özel ilişkiyi de "O, 'bu devrim sadece Kuzey'in değil, tüm Kürdistan'ındır' diyordu. Özgür Kürt kişiliğinin ve hareketinin neler yapabileceğine dönük büyük uğraşlar verdi. Sadece bize dönük değil, halk ile de bu temelde ilişkileniyordu. Halkın temel kaygısı daha önce yaşanan yenilgilerdi. İşte o dönemler sürekli şu soruluyordu; ‘Şêx Seit, Seyit Rıza, Qazi Muhammed ve Mustafa Barzani'nin başlattığı isyanlar niye başarısızlıkla sonuçlandı.' Öcalan da bunların neden başarısızlığa uğradıklarını, yanlışlarını söylüyordu. Böylesi bir yoğunlaşma vardı. Fikri ve ideolojik olarak büyük uğraşlar verildi. Özgür kişiliğin nasıl oluşacağını gösterdi. Öcalan o dönem 'devrimimiz zor ve zahmetlidir ama direnişimiz de amansız olacak' derdi" sözleriyle dile getirdi.   ‘ÖCALAN'A BAĞLI BÜYÜK BİR TABAN OLUŞTU’   Bu ilişkilenme ile Rojava'da giderek Öcalan'a bağlı bir kitlenin örgütlendiğini söyleyen belirten Müslim, şunları ekledi: "Biz Kuzey'de başladık. En büyük parça orasıdır. Sizin mücadeleniz de ayrı olmalı. Siz kendiniz oluşturmalısınız' diyordu. Belki Suriye rejimi o dönem Kuzey'de yürütülen mücadeleye bir şey demiyordu ama Rojava'da böyle yaklaşmıyordu. Büyük bir zulüm gerçekleştiriyordu. Onun için 'Belki siz Suriye ile ortak bazı şeyler gerçekleştirebilirsiniz. Örgütlenme tarzınız farklı olacak. Bu anlamda yükümüzü de hafifletebilirsiniz' diyordu. Sadece bu değil, o dönem burada bulunan tüm partiler ile görüştü. Neler yapmaları gerektiğini ve nasıl örgütlenebileceklerini söylüyordu. Gittikçe Rojava'da Öcalan'a bağlı büyük bir taban oluştu. Fikri, ideolojik ve siyasi olarak Öcalan'a bağlı bir taban. Onun için artık halk diğer parti ve örgütlenmeleri kolay kolay kabul etmiyordu."    Öcalan’ın hemen her zaman Suriyeli Kürtlerin farklı bir örgütlenme ve strateji geliştirmelerinin önemi üzerinde durduğunu dile getiren Müslim, ‘PKK olarak biz büyüdük ve güçlendik. Bu anlamda bir korkunuz olmasın' diyen Öcalan’ın hem halka hem de kendilerine o güveni verdiğini ifade etti. Müslim, bu güvenle de Rojava halkı arasında ‘Kuzey başta olmak üzere Kürdistan'ı özgürleştirecek olan bu harekettir’ anlayışının yerleştiğini kaydetti.   ‘FARKLI BİR SURİYE GÖREBİLİRDİK’   Müslim, “Diğer Kürt hareketleri arasında da bu durum gelişti. Ve bu temelde o Suriye'den ayrılmadan önce biz bir bütünen toplanarak kendi durumumuzu tartıştık. Zaten PYD'nin oluşturulması da bunun bir sonucudur. Öcalan, Suriye rejimi ile Rojava'daki Kürtler arasında stratejik bir ilişki geliştirmeye çalışıyordu. Ancak Suriye rejimi o algıda ve yeterlilikte değildi. Eğer onu anlasalardı Suriye'nin durumu bugün farklı olabilirdi. Eğer onun önerilerini ve fikirlerini dinleselerdi farklı bir Suriye görebilirdik" diye konuştu.    KOMPLO ORTADOĞU HALKLARINAYDI   Öcalan'ın kendisine ve kurduğu PKK’ye yönelik büyük bir komplonun geliştirildiğini fark ettiğine belirten Müslim, "Onun kaldığı kampa bombalı araç saldırısının yapılmasından diğer girişilen birçok şeye kadar bir şeylerin geliştirilmeye çalışıldığını biliyordu ve 'Bu komplo bana karşı değil, Kürt halkı başta olmak üzere Ortadoğu halklarına karşı yapılıyor' sözleriyle nitelendiriyordu. Çünkü uluslararası güçler 90'ların başlarından itibaren Ortadoğu'da yeni bir şeyler geliştirmeye çalışıyorlardı. Biz de Kürt Halk Önderi'nin Suriye'den çıkarılması ve çeşitli güçler eliyle Türkiye'ye teslim edilmesiyle komplonun Ortadoğu halklarına karşı girişilen saldırıların bir parçası olduğunu gördük. Dönemin Yunanistan Dış İlişkileri Bakanı Theodoros Pangalos, ABD Irak'a müdahale ettikten sonra ‘Şimdi anladım, eğer ABD bu komployu gerçekleştirmeseydi Irak'a müdahale edemezdi' diyordu. O da Öcalan'a karşı geliştirilen komployu, Ortadoğu'ya karşı geliştirilen komploya bağlıyordu. Hakikat de buydu. Öcalan'a komplo, Ortadoğu halklarına komploydu" değerlendirmelerde bulundu    BAŞ VE GÖVDE KOPARILMAK İSTENDİ   Küresel güçlerin kurdukları komplo ile baş ve gövdeyi birbirinden koparmak istediğini ifade eden Müslim, bu durumun 2004'e kadar sürdüğünü ve PKK içerisinde geliştirilmeye çalışılan tasfiyenin komplonun bir başka adımı olduğunu kaydetti. Öcalan'ın Suriye'den çıkarılmasının Rojava'da büyük bir etki yarattığını söyleyen Müslim, aynı süreçte Suriye rejiminin de Rojavalı Kürtlere karşı harekete geçtiğini ve halka dönük büyük baskılara girişildiğini anlattı.   Müslim, 2004'te Qamişlo'da başlayan isyanın ise bu baskılara karşı ortaya çıktığını ifade etti. O dönem Kürtlere dönük büyük bir katliamın hedeflendiğini söyleyen Müslim, bir bütünen Kürtlerin bir daha ayağa kalkmamalarının planlandığını vurguladı.   Müslim, sonraki yıllarda yine Öcalan'ın çabaları ile komplonun kimi yanlarının açığa çıktığını belirtti.   KÜRTLER YENİ DÜNYADA YER BULACAK MI?   Öcalan’a yönelik tecrit politikası ile komplonun aslında bugün bir yönüyle halen devam ettiğine değinen Müslim, şunları söyledi: "Komplo Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmek için yapıldı. Ortadoğu için çizdikleri plan daha hayata geçirilemedi. Çünkü farklı durumlar da gelişti, istedikleri gibi olmadı. Şöyle bir durum da gelişebilir. Yeni Ortadoğu'da Kürtlere de yer verebilirler. Ancak sahada Türkiye de var. Onlar Kürtlerin tamamen yok olmasını istiyorlar. Değişen durumlar içinde Kürtleri de bu planın bir parçası olarak görüyorlar. Ancak Öcalan'ın fikir ve düşünceleri ile değil. Bu durum halen netleşmiş değil. Komploya öncülük yapan Türkiye, Kürtlerin yok olmasında ısrar ediyor. Türkiye ile egemen güçler arasındaki temel tartışma ise nasıl bir Kürt istendiğidir. Bu plandaki temel durumlardan biri ise Kürtlersiz olup olmayacağı tartışmalarıdır. Aralarındaki temel çelişki budur. Ancak herkes yeni plan ve çizimlerde payını istiyor. Hegemon güçler arasında da büyük çelişkiler var. Komplo Türkiye ve İran gibi bölgesel güçlerin de Ortadoğu'da rol almasını sağladı. Türkiye'nin yeni değişimde rolü ne olacak? Yeniden Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasına izin verecekler mi ya da İran'ın bu kadar etkisini artırmasına göz yumacakları mı? Bunlar halen netleşmiş konular değil. Bu nedenle komplo planı kimi değişiklikler yaşansa da şimdiye kadar amacına ulaşamadı."   'KOMPLODAN DERS ÇIKARMALIYIZ'   22'nci yılına giren komplonun geçen zamanda kendilerine çok şey gösterdiğini de dile getiren Müslim, “Nereleri kapsıyor, Ortadoğu üzerindeki sonuçları nasıl olacak temelinde birçok noktayı aydınlattı. Bu çok netleşmiştir. Fakat esas olan şudur; Kürtler bu komploya rağmen yok olmadı. Şimdi ise komplo karşısında nasıl durmalı ve ne yapmalı soruları üzerinde durmalıyız. Türkiye, İran, Suriye ve diğer devletler kazanımlarını tekrar ellerinden almak istedikleri Kürtleri birbiriyle savaştırmak istiyorlar. Kürtleri İiçeriden bitirmek istiyorlar. Aşiret ve aileler üzerinden bazılarını kendi yanlarına çekerek düşürmeyi planlıyorlar. Bizim de yapmamız gereken birbirimizle savaşmamak ve birliğimizi sağlamaktır. Eski oyunlara gelmemeliyiz. Eğer siyasi oluşumlar ihanet etmezse başarı Kürt halkınındır. Bu da bir fırsattır. Komployu 22'inci yılında yenmektir. Bu da bizim komplodan çıkarmamız gereken bir derstir" diye konuştu.   MA / Nazım Daştan