Elçi duruşmasına katılan baro başkanları: Sanıklar avukatlardan kaçırıldı 2020-10-22 11:26:37 DİYARBAKIR – Diyarbakır Adliyesi’nde dün görülen Tahir Elçi cinayeti davasının ilk duruşmasına katılan İstanbul, İzmir ve Ankara baro başkanları, mahkemenin sanıkların duruşmaya getirilmemesinin gerekçesini açıklayamadığını belirterek, “5 yıldır adalet bekleyen insanlardan ve o insanların avukatlarından sanıklar kaçırıldı” dedi.    Diyarbakır’da sokağa çıkma yasaklarının olduğu 28 Kasım 2015 tarihinde Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare önünde öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayetine ilişkin 3’ü polis 4 sanık hakkında açılan davanın ilk duruşması dün görüldü. Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde polis ablukasında başlayan duruşmada, gerginlikler yaşandı, hükümet yanlısı basın yayın organları çalışanları dışındaki gazeteciler salona alınmadı, Elçi’nin eşi Türkan Elçi’ye söz verilmedi, müşteki avukatları duruşma salonundan çıkarılmakla tehdit edildi, avukatların talepleri reddedildi. Duruşma, reddi hakkim talebine ilişkin üst mahkemenin karar vermesi gerekçesiyle 4 ay sonrasına ertelendi.    Duruşmaya katılan İstanbul, Ankara, İzmir baro başkanları ile Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan, dünkü duruşma ve davaya ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.      ‘ADİL BİR YARGILAMA GÖREMEDİK’   İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılmasının hukuk devleti ve barolar açısından önemli olduğunu belirterek, “Sadece yargı açısından değil, devlet açısında da önemlidir. Çünkü bir baro başkanı görevini devam ettirirken, üstelik sadece kültürel değerleri korumaya ilişkin bir beyan sırasında katledildi. Kimin katlettiğine ilişkin aydınlanmayı sağlayacak olan devletin, bunu büyük bir şeffaflık içerisinde, aydın yargılanma içerisinde gerçekleştirmesi gerekiyordu. Burada adil bir yargılama görmek istedik ama bunu göremedik” diye konuştu.    ‘SANIKLARIN GETİRİLMEMESİNİN NEDENİ YOKTU’   Cinayetin işlendiği günden bu yana delilerin toplanması, soruşturma ve kovuşturma aşamasında yaşananları eleştiren Durakoğlu, “Başından itibaren savcılığın iddianamesiyle başlayan, doğru düzgün yapılmamış bir soruşturmanın, daha doğru bir şekilde işleyebileceği, daha etkin bir şekilde hiç değilse kovuşturma aşamasında yapılabilmesini temin edebilecek bir anlayışla çok iyi hazırlanan barolar ve avukatlar, bir tavır koymak istediler, yargıç buna engel oldu, heyet buna engel oldu. Pek çok kararı, yapılan itirazı arka arkaya reddetti. Önce SEGBİS sistemi ile başladılar, neden sanıklar buraya getirilmedi. Bunun hiç bir nedeni yoktu. Oysa SEGBİS istisnai bir uygulama ve gerekçesi açıklanarak uygulanması gerekiyor. Ama mahkeme, bu gerekçeyi ortaya koymadı. Sanıkları buraya getirmeyip SEGBİS'le bağladıklarında olmazsa biz oraya gidelim talebi oldu ama bu karara da ret çıktı. Bu sefer yapılacak bir şey olmadığı için arkadaşlarımız heyeti reddettiler” ifadelerini kullandı.    Elçi cinayetinin aydınlatılmasının, bu topraklar üzerinde kardeşliğin sağlanması bakımından da çok önemli bir aşama olacağını kaydeden Durakoğlu, davayı sonuna kadar ve büyük bir dikkatle takip edeceklerini söyledi.    CEZASIZLIK POLİTİKASI   İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, 5 yıl sonra görülen davada mahkeme heyetinin aldığı tutumu eleştirerek, ilk duruşmada Elçi’in avukatlarının tüm taleplerinin reddedildiğini anımsattı. Sanıkların duruşmaya getirilmemesinin gerekçesinin mahkeme tarafından açıklanmadığını vurgulayan Yücel, bunun yerine avukatların duruşmadan atılmakla tehdit edildiğini belirtti. Yargılanan kişilerin kolluk kuvveti olmasından kaynaklı endişelerinin olduğunu ifade eden Yücel, şöyle dedi: “Bugüne kadar bu davanın sürüncemede bırakılması, soruşturma evresinin geciktiriliyor olması, delillerin yeterince toplanmamış olması, hala olay anına ilişkin bir kısım görüntü kayıtlarının kayıp olması, bu dosyada bir delil karatma işleminin gerçekleştiği konusunda bize bir fikir veriyor. Kamu görevlerinin yargılandığı dosyalardaki cezasızlık politikası, ülkenin pratiklerinden biri. Bir kamu görevlisi yargılanıyorsa, onun ceza almaması ya da en az biçimde ceza alması için ne gerekiyorsa yapılıyor. Yani şöyle bir anlayış yerleşiyor; kamu görevlisiyse aslında yargılanan devlettir. Oysa böyle bir durum söz konusu değil.”    ENDİŞELİ BEKLEYİŞ   Yücel, devletin kendi çalışanına karşı adalet terazisini doğru işletmemesi durumunda yurttaşlar nezdinde yargılama hizmetlerinin bir anlamı ve karşılığının olmayacağını dile getirerek, adil yargılama talebinde bulundu.  Yücel, “Maalesef duruşmadaki mahkeme tavrı, cezasızlık haliyle karşı karşıya olup olmadığımız konusunda bizi yine endişeli bir bekleyişin içine soktu. Anlaşılan o ki yine tırnaklarımızla kazıyarak failleri, sorumluluklarını ortaya çıkarmak zorunda kalacağız” dedi.    ‘SANIKLAR AVUKATLARDAN KAÇIRILDI’   Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan da, Elçi Davası’nın Türk yargı sistemindeki adil yargılama hakkının ihlali açısından önemli bir dava olduğunu ifade ederek, “Adil yargılanma hakkının ihlali noktasının, sanıkların avukatlardan kaçırılacağı kadar derinleştiğini gördük. Bir Ağır Ceza Mahkemesi’nde 5 yıldır adalet bekleyen insanlardan ve o insanların avukatlarından sanıklar kaçırıldı. 5 yıldır ‘adalet, hak, hukuk’ diyen Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi'den sanıklar kaçırıldı. Avukatların tek istedikleri, bu sanıkların çapraz sorguya tutulabilmeleri ve ceza hukukunun en temel prensiplerinden olan yüz yüze ilkellik ilkesi olarak sanığın salonda sorgusunun yapılabilmesiydi. Ancak bu kabul edilmedi” diye belirtti.    ‘TOPLUMUN AYDINLATILMADIĞI BİR YARGILAMA’   Mahkemenin ana amacının olayın gerçek yüzünü ortaya çıkarmak olmadığını kaydeden Sağkan, bunu gördükleri için “reddi hakim” talebinde bulunduklarını söyledi. “Kısıtlı sayıda avukat ve gazetecinin içeriye alındığı ve toplumun aydınlatılmadığı bir yargılanma süreci yaşadık” diyen Sağkan, “Devletin kendi memurunu korumaya ilişkin kaygıları olabilir, toplumun bu tür kaygıları taşıması da gayet doğaldır. Bu kaygıları ortadan kaldıracak olan da karar verici mahkemelerin, o soruşturma ve kovuşturma sürecindeki açıklayıcı ve şeffaflığıdır. Biz maalesef o şeffaflığı göremedik” dedi.   ‘ALENİYET İLKESİ UYGULANMADI’   Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan ise, 5 yıl bekledikten sonra görülen duruşmada, böyle bir yargılama beklemediklerini ifade ederek, çok hassas bir yargılamanın yapılması gerektiğini söyledi. Sanıkların SEGBİS sistemi ile duruşmaya katılımını eleştiren Beyhan, şöyle devam etti: “49 inç bir ekran ile 10 metre uzaktan izledik. Dolayısıyla ekranda bulunan sanıklardan 1/20'sini görebildik ve sanıkları tanımakta güçlük çektik. Hâkim ve savcıların da gördüklerini zannetmiyorum, çünkü özellikle onların izlediği ekranı da görmeye çalıştım. Karşılarındakinin kimliğini görerek bile doğrulayacak durumda değiller. Bunun üzerine müşteki avukatları, sanıkların başında bir hâkimin bulunup bulunmadığını sordu ve orada hâkimin olmadığı tespit edildi."    Ceza muhakemesine göre duruşmaların aleniyet ilkesine göre yapılması gerektiğini, bunun da adil yargılanmanın bir ilkesi olduğunu belirten Beyhan, aleniyet ilkesinin Elçi duruşmasında uygulanmadığını söyledi.