Öztürk: Sadece Kürtler değil tüm muhalafet tecrit altında 2020-11-04 09:07:01 DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sadece Kürtlere değil Türkiye'deki tüm muhalif kesimlere uygulandığını belirten DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, demokrasiden, hukuktan, insan haklarından bahseden herkesin tecride karşı çıkması gerektiğini söyledi.  Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) de içinde bulunduğu birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütü, 2 Ekim’de açıkladıkları deklarasyonla, “Birliği kuralım, tecridi kıralım, özgürlüğü sağlayalım” sloganıyla yeni bir mücadele hattı başlattı.    DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, yeni mücadele hattı ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   MUHALEFET SİNDİRİLİYOR   AKP-MHP hükümetinin Türkiye'de özellikle Kürt kazanımlarına karşı 5 yıldır kirli ve gittikçe derinleşen bir savaş politikası sürdürdüğünü ifade eden Öztürk, iktidarın ekonomi ve siyaset alanında politika üretemediğinden kaynaklı Kürt sorunu üzerinden kendine alan açmaya ve egemenliğini sürdürmeye çalıştığına dikkat çekti.  Zaman ilerledikçe muhalefetin üstündeki susturma politikasının ağırlaştırılarak devam ettiğine işaret eden Öztürk, iktidarın kendisine karşı çıkan bütün sesleri, tepkileri susturup ortadan kaldırmayı hedeflediğini dile getirdi.   ÖCALAN'IN ROLÜ   Yüz yıldır Türkiye'de Kürt sorunun çözümsüz bırakıldığını kaydeden Öztürk, iktidarın savaşla, öldürmeyle, tutuklamalarla, sürgünlerle Kürt sorununu çözümsüz bırakmaya çalıştığını belirtti. Öztürk, İmralı’daki tecridin, Öcalan şahsında bütün Kürtlere uygulandığını, 1999’dan itibaren başa gelen bütün hükümetlerin Öcalan'a yönelik yaklaşımlarının bu minvalde gerçekleştiğini söyledi. Bu yüzden 90'lı yıllardan beri Kürt sorununun çözümünde Öcalan'ın rolüne hep dikkat çektiklerini dile getiren Öztürk, “Öcalan hiçbir zaman savaş dememiştir, Kürt sorununun savaşla çözüleceğini söylememiştir. Bu yüzden Türkiye halkının bu sorunun çözümüne dahil olması gerekiyor. Kürt sorunun çözümü diyalogdan geçiyor, sorun bu şekilde çözülebilir" ifadelerini kullandı.   'TÜRKİYE'YE TECRİT UYGULANIYOR'   Öcalan üzerinde uygulanan tecridin sadece Kürtlere değil aynı zamanda Türkiye'deki diğer muhalif kesimlere de uygulandığını, bu yüzden tecridin ağırlaşarak devam ettiğini vurgulayan Öztürk, "Bugün Türkiye'de bulunan muhalif kesimler Öcalan'ı ve fikirlerini sevmeyebilirler bu anlaşılır bir durum ama tecridin insanlık dışı bir uygulama olduğu ve buna karşı durmanın gerekliliğini söylüyoruz. Bugün dünyanın hiçbir yerinde böyle ağır bir tecrit örneği yok; ailesiyle, avukatlarıyla görüştürülmüyor, bu kabul edilebilir bir durum değil.  Bugün demokrasiyi, hukuku savunanların bizim yanımızda olması için illaki bizim fikirlerimizi savunmaları gerekmiyor. Eğer demokrasiden, hukuktan, insan haklarından bahsediyorsanız duruşunuzun belli olması gerekir. Bu hukuk ve demokrasinin gereğidir"  diye belirtti.   DEKLARASYONUN SEBEBİ   En ufak bir basın açıklamasının dahi izin verilmediğini, dolayısıyla tecridin kaldırılmaması halinde faşizmin ilerlemeye devam edeceğini dile getiren Öztürk, 2 Ekim'de "Barış Deklarasyonu"nu deklere etmelerinin sebeplerinden birinin de bu olduğunu vurguladı.   ‘PROGRAM ÇERÇEVESİNDE YAPACAĞIZ’   Açıkladıkları deklarasyonun ana amaçlarından birinin de halkın ne tür sorunları olduğu amacını taşıdığını ifade eden Öztürk, açıkladıkları deklarasyonun altındaki maddelerle ilgili programların gerçekleşeceğini ve bu şekilde deklarasyonla yapmak istediklerini belli programlar çerçevesinde yapacaklarını söyledi. Öztürk, programların hazırlanması konusunda çalışmaların halen sürdüğünü, çalışmaların bitmesi halinde kamuoyuna açıklayacaklarını belirtti   '11 YILDIR AKLINIZ NEREDEYDİ?'   İmralı'da farklı bir hukukun işleme sokulduğuna dikkati çeken Öztürk, "Bir avukat olarak söyleyebilirim; eskiden de iyi bir hukuk sistemi yoktu ama bir usul vardı ve o usulden yola çıkarak mahkemenin ne karar vereceğini tahmin edebilirdin. Görüşmeler, 'gemi bozuk' gibi bahanelerle engellenirdi, şimdi o bahaneler de kalmadı. En son Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Öcalan'ın aile ve avukatları ile görüşmesinin önünde hiçbir engelin olmadığını da açıklamıştı. Bunun üzerine tecride bahane aradılar ve Öcalan’ın 11 yıl önce AİHM'e gönderdiği 'yol haritasını' suç olarak gösterip 6 ay görüş yasağı getirdiler. Maden 'yol haritası' suçtu, acaba 11 yıldır aklınız neredeydi? Bu tarz yaklaşımlar aslında İmralı'da Öcalan'ın karşı karşıya kaldığı hukuksuzluğun göstergesidir" dedi.    CPT GÖREVİNİ YERİNE GETİRMELİ    Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Daimi Komitesi'nin Türkiye'de sivil ve siyasi muhalefete yönelik baskıları ele alan raporun onaylaması ve rapora İmralı'daki tecridin kaldırılmasını yönünde bir maddenin eklenmesinin önemli bir karar olduğunu ifade eden Öztürk, Avrupa Konseyi'nin, İşkence önleme Komitesi'nin (CPT) tavsiyelerinin yerine getirilmesini istemesinin de yerinde bir karar olduğunu söyledi.    CPT'nin yaptıkları tespitlerin bugüne ait tespitler olmadığını belirten Öztürk, "Tecrit 1999'dan beri uygulanmaya konulmuş bir durum. 99'dan beri uygulamaya konulan bu tecrit sürekli ağırlaşarak devam etmiştir. Eğer bugüne kadar CPT yaptıkları tespitler doğrultusunda gerekli olan şeyleri yerine getirmiş olsaydı, bugün bu tecrit yaşanmazdı. CPT ortaya çıkış amacıyla ilgili görevlerini yerine getirmeli. Tamam bu tespitleri yapmış ama bunlar yıllardır süre gelen sorunlar ve İmralı'da sistemli olarak geliştirilen koşullardır. Tecrit işkencesini tespit etmekle kalmayıp bunun karşısında bir duruş göstermesi gerekir. Umarım yaptıkları tespitlerin gerekliliğini yerine getirirler. Yaptıkları tespitler umarım sadece tespit olarak kalmaz" dedi.   'AMAÇLARI KÜRDİSTAN'I PARÇALAMAK'   Ulusal birlik çalışmaları konusuna da değinen Öztürk, bunun kendileri için tarihi önemde olduğuna vurgu yaparak, bölgede Türkiye öncülüğünde Kürtlere yapılan saldırıların önüne geçmek için uzun zamandır ulusal birlik çalışmalarını yürüttüklerini ifade etti. "Ulusal birlik çalışmalarının başarıya ulaşmaması halinde Türkiye öncülüğünde geliştirilen parçalama sistemi Kürdistan ve Kürt halkı üzerinden devam edecek" diyen Öztürk, "Bin yıllık Kürdistan gerçekliğine bakıldığında egemen güçlerin Kürdistan'ı parçalamaya dönük politikalar izlediğini, bunu da başarıyla yaptıklarını söyleyebiliriz" dedi.    OSMANLICILIK HAYALLERİ   Türkiye'nin Federe Kürdistan'da PKK'ye operasyon bahanesiyle kendine alan açmaya çalıştığını, bu politikanın altında yatan gerçekliğin neo-osmanlıcılık hayallerinin olduğuna dikkat çeken Öztürk, son olarak şunları söyledi: "Erdoğan ve Bahçeli Irak sınırları içerisinde yer alan Kerkük'e halen bizimdir diyor. Bu yüzden operasyonlar bahanedir. Bugün Güney Kürdistan Bölgesinde yer edinmişler, amaçları belli. Kürdistan'ın dört bir yanına yapılan saldırılar bir partinin amaçlarından ziyade, Kürt halkının varlığına saldırı olduğu bilinmelidir. Binlerce yıldır üzerinde yaşadığımız topraklarda yapılan saldırılar karşısında Kürt halkı olarak tek bir ses çıkarabilmeyiz.”    MA / Cahit Özbek - Fahrettin Kılıç