İstanbullular: Krizin asıl nedeni savaş 2020-11-20 09:08:23 İSTANBUL – Ekonomik kriz altında geçim sıkıntısı çeken İstanbullular, AKP iktidarının politikalarını eleştirerek, Kürt sorunu çözülmeden ülkenin refaha kavuşmayacağını dile getirdi.  Ekonomik kriz her geçen gün derinleşirken, İstanbul’da esnafından işçisine, emeklisinden ev emekçisine kadar tüm kesimler krizin etkisini iliklerine kadar hissediyor. AKP’nin kontrol altına aldığı medya aracılığıyla üzerini örtmeye çalıştığı krizin derinliği, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın görevden alınması ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası ile tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Sonrasında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ekonomide acı reçeteyi uygulamaktan kaçınmayacağız” sözleri krizin ciddi boyutlara ulaştığının itirafı oldu. Birçok ekonomist ise acı reçetenin yüksek faiz, ilave vergi ve kemer sıkma olacağı, bunun da bedelinin halka ödetileceği değerlendirmelerinde bulundu.    Krizin yaşamlarına etkilerini anlatan İstanbullular,  krizin asıl nedeninin savaş politikaları olduğunu belirterek, bunun için çözümün ancak Kürt sorununun demokratik yollar ile çözülmesiyle mümkün olduğunu söyledi.    EKMEK VE ZEYTİN İLE YAŞIYORUZ   7 çocuğu olan inşaat işçisi Selehattin Bağ (50), tüm çabalarına rağmen emeğinin karşılığını alamadığını ve çok zor şartlarda yaşamak zorunda kaldıklarını ifade etti. Aylık 2 bin 500 TL ile 3 bin TL arası geliri olduğunu söyleyen Bağ, “Bin 500 TL ev kirası ödüyorum. Su faturası 80 ile 100 TL arası elektrik ise 150 ile 200 TL arası geliyor. Kışın daha fazla geliyor tabi. Doğal gaz yok. Olsaydı da karşılayamazdım zaten. Soba yakıyoruz. Odunu ve kömürü de hesapladığımızda aylık giderimiz 2 bin TL’yi geçiyor. 500 ile bin TL arası bir şey elimde kalıyor. 3 tane çocuğum okuyor. Bu paraya nasıl geçinelim? Ne yiyelim ne içelim. Hangi ihtiyacımızı karşılayalım. Kıt kanaat geçinebiliyoruz. Yani ekmek ve zeytin ile geçinebiliyoruz. Ayda bir sefer bile çocuklarıma et yediremiyorum. Çocuğum 50 lira harçlık istese veremem.  Ay sonuna hep borç ile giriyorum. Tanıdık bakkallardan borç alıyorum. Aybaşı gelince birazını veriyorum birazı kalıyor” diye anlattı.   KRİZİN NEDENİ YÖNETEMEME   Krizin nedeninin AKP iktidarının devleti yönetememesi olduğuna dikkat çeken Bağ, “Yönetim yoktur. Her şey tek kişinin elinde. Bu bir diktatörlüktür. Tek kişi nasıl yönetecek. Bakanların kim olduğunu bile bilmiyorsun. Seçilmemiş, atanmış kişiler bakan yapılıyor. Kendi isteğine göre akrabalarını, damadını getirip bakan yapar, ekonominin başına koyarsa halimiz bu olur. Oysaki Türkiye çok zengin olabilirdi. Ama hepsini yemişler bitirmişler” diye tepki gösterdi.   3 AYDIR KİRA ÖDEYEMİYOR   Tekstil işçisi Abdurrahman Yıldız (36) da salgını sonrası işten çıkarıldığını ve 7 aydır işsiz olduğunu söyleyerek, tekstil sektöründe her şeyin dolar endeksli olduğunu söyledi. Doların artışıyla maliyetlerin de arttığını belirten Yıldız, bu nedenle üretimin azaldığını, bunun da işçilerin işlerini kaybetmelerine neden olduğunu dile getirdi. Tek başına yaşamasına rağmen geçimini sağlayamadığını belirten Yıldız, “Çay ve peynir, o şekil gidiyor. Kimsenin evinde iki çeşit yemek bulamıyorsun. 3 tane kiram birikti, veremiyorum. Aynı şekilde elektrik, doğalgaz, su faturalarım birikmiş. Ne yapacağımı bilemiyorum. Üstelik faiz biniyor. Bu ay gelip kapatacaklar galiba. İşsiz kaldığımdan beri eş dosttan borç ederek, yaşıyorum” diye konuştu.   FATURA HALKA KESİLECEK   Erdoğan’ın “Acı reçeteyi uygulamaktan çekinmeyeceğiz” sözlerini hatırlatan Yıldız, şöyle devam etti:  “Kime uygulanacak. Kasası belki boşalmıştır. Belki damadı boşaltmıştır. Halktan alacak yani. Her gün zamlarla uyanıyoruz. Uygulamadığı bir şeye değil ki bu. Zam üstüne zam. Tayyip Erdoğan’ın halka zaten baktığı yok ki. Hiç düşündüğü de yok. Türkiye düzgün bir şekilde yönetilmiyor. AKP’nin yönetimi 5 para etmiyor. Başka ülkelere baktığınız zaman devlet en azından geçinemeyen kimselere kira vb. destek çıkıyor ama bizim ülkemizde öyle bir şey yok. Ancak senin cebindekini alsın.”   HALK AÇLIĞA MAHKUM    Kaynakçılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan Kemal İpekçi (59), tüm çabalarına rağmen çok zor şartlarda yaşamaya mecbur kaldığını söyledi. Tüm Türkiye halklarının çok zorlu yaşam şartlarına mahkum edildiğine dikkat çeken İpekçi, en büyük zorlukları ise Kürt halkının yaşadığının altını çizdi. İpekçi, sokaklarda acı bir tablonun olduğuna ve bunun sorumlusunun da AKP’nin kötü politikaları olduğuna vurgu yaparak, “AKP’nin sağlıklı bir düzeni olmadığı için yarattıkları sonuçlar ortadadır. İnsanlar aş, ekmek bulamıyor. Dış politikada sağlıklı bir yol izlenmiyor. Aynı durum içeride de geçerli. Üretim olmazsa hiçbir şey olmaz. Üretimi bitirdiler. Bir şeyler üreteceksiniz ki gelişebilesiniz. Halk refaha kavuşsun. Var mı öyle bir şey. Yok. Acı bir tablodur bu. Halk açlığa mahkum edilmiş. Halk yoksulluk içerisinde. Meselenin özü insan hak ve özgürlüklerindedir. İç karartıcı bir tablo var. Bu bir çıban başı. Bu çıban başı yok olmadıkça, kardeşçe bir yaşam ortaya konmadıkça, bu sorunlar da çözülmez. Benim annem Türk babam Kürt. Nasıl olacak bu iş. Bu sorun çözülmeden hiçbir şey düzelmez” diye konuştu.   İŞSİZ KALDI, BİRİKİMİM GİTTİ   Mehmet Emin Ay isimli tekstil işçisi de salgının başlangıcından bu yana işsiz kalığını söyleyerek, “Haftada bir ya da iki gün iş olunca çağırıyorlar, çalışıyoruz. Diğer günler boştayım. Bu süreçte aylık en fazla bin 500 TL gelir elde edebiliyorum. Elimde az da olsa bir birikimim vardı. O da gitti. Şu anda kiralarımızı bile zar zor ödüyoruz. Bir kiram içerde, ödeyemedim. Sağdan soldan borç ederek, faturalarımı ve bazı ihtiyaçlarımı karşılıyorum. Aylık bin 200 kiram var. Faturalar ile birlikte bin 600’ü buluyor. Mutfak ile birlikte an az 2 bini buluyor. Evde 5 kişiyiz. Tek çalışan benim. Şartlar zor. Zor geçiniyoruz. Her şeyden kısarak yaşıyoruz. Haftada bir gün et almamız gerekiyorsa artık ayda bir kere alabiliyoruz” ifadelerini kullandı. Ay, sorunların temel kaynağının ise AKP’nin kötü yönetimi olduğunu kaydetti.   ‘EŞİMİN BİLEZİKLERİNİ SATTIM’   Tekstil firması işleten Mehmet Ege (30) ise salgından sonra 6 ay işyerini açamadığını ve bu süre zarfında büyük zarara uğradığını belirterek, “İşyerinin kirası var, yanımızda çalışan insanlar var. Evlerine ekmek götüren insanlar var ve o insanların birçoğu kiradalar. Ben çocuğuma bir ekmek götürebileyim, aç kalmayalım diye eşimin iki tane bileziğini sattım. En azından benim evim bana ait. Bu ülkede milyonlarca insan kirada oturuyor. Kirasını ödeyemeyen, ekmek bulamayan insanlar var. Onlar ne yapacak” diye sordu.    KÜRT SORUNU ÇÖZÜLÜRSE…   Türkiye’nin tüm sorunlarının temelinde Kürt sorununun çözümsüz bırakılması olduğunu belirten Ege, “Bir yerde bir halka, bir siyasi harekete haksızlık varsa orada gelişme olmaz. Siyasi istikrar ve demokratik bir Anayasa olursa gelişim olur. Ben hiçbir hakimin, savcının bağımsız olduğuna inanmıyorum. Yüz yıldır Kürt sorunu var. Kürtler yüzyıldır eziliyor. Eğer ki bir ülkede demokrasi olmasa ekonomi zaten olmaz. Turist savaşın olduğu bir yere niye gelsin. Yatırımcı güvenli olmayan bir yerde parasını niye riske atsın. Bir iş yeri açacaksam, neden güvensiz bir yere açayım ki. Neden yatırım yapayım ki. Bu nedenle Kürt sorunu çözülürse inanıyorum ki bu ülke 10 yıl sonra dünyanın en zengin ülkelerinden biri olacak” ifadelerinde bulundu.    MA / İdris Sayılgan – Tolga Güney