Tümüklü: İmralı tecridini kıracak olan mücadeledir 2020-12-04 09:12:26 İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin rejimin ontolojisine aykırı olduğunu, bu nedenle ağır bir tecrit uygulandığını belirten ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, “İmralı tecridini kırılması mücadeleden geçiyor” dedi.  Uzun süredir devam eden ekonomik krizin temel nedeni siyasi alanda yaşanan gelişmeler olarak yorumlanırken, bunun bedelini ise halk ödüyor. AKP ile MHP arasında yaşanan çatışma ve parti içi çalkantılar, rejimin krizi olarak yorumlanıyor. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, rejim krizinin temelinde Kürt sorununun yattığını dile getirdi. Tümüklü, Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kürtlerin inkarı ve asimile edilme çabalarının rejimi bir var oluş krizine soktuğunu da vurguladı.   REJİM KRİZİ DERİNLEŞİYOR   Dönem dönem derinleşen ekonomik ve siyasal krizlerin rejim krizine dönüştüğünün altını çizen Tümüklü, “Bugün de yaşanan tam olarak budur. Kurucu kodlardan kaynaklanan krizler her geçen gün derinleşiyor. Çünkü bütün asimilasyon ve tasfiye saldırılarına rağmen varlığını ve mücadelesini sürdüren Kürt hareketi ve varlığını sürdüren devrimciler var. Yine bugün erkek egemen devletin kendi krizi içinde kurmak istediği bir rejimin karşısında eşitlik, yaşam ve özgürlük isteyen bir kadın hareketi var. Doğal olarak bunlar birleştiğinde rejim krizini derinleştiren aynı zamanda rejimin de kendi içindeki yönetememe halini derinleştiren bir durum yaratıyor” dedi.    EKONOMİK KRİZ   Tümüklü, şöyle devam etti: “Bir kere karşımızda faşist bir iktidar yapısı ve ona bağlı klikler var. Bunlar doğal olarak sermaye örgütlenmesi ve onun geleceğini güvence altına almaya, onun beslenmesi için kaynaklar yaratmaya ve önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyorlar. Reform tartışmalarının temelinde bu var. Doğal olarak karşımızdaki egemenler açısından durum net. Kendi rollerini oynuyorlar. Bu faşist burjuva düzeninin emekçiye verecek tek şey daha fazla sömürü, daha fazla iş cinayeti, daha fazla güvencesizlik ve yoksulluktur. Başka bir şey veremez. Çünkü kendi örgütlenmesine aykırı bir şey. Doğal olarak bunlardan yana bir beklenti içinde olmamak lazım.”    ‘ONLARIN ADINA MAFYA KONUŞUYOR’   Yönetememe krizinin de giderek daha görünür hale geldiğini ifade eden Tümüklü, iktidarın her yönüyle çuvalladığını söyledi. İktidar partisi içerisinde yaşananları krizin yansımaları olarak okumak gerektiğini belirten Tümüklü, “Bugün kendileri adına bir mafya lideri konuşuyor. Çünkü dayandığı ve yaslandığı savaş konseptinin iktidar ortağı kim? İşte o mafyanın sözcülüğünü yapan MHP. AKP, MHP’nin politikalarını sürdürmek zorundadır. Doğal olarak mafya lideri onun adına konuşuyor. Bundan dolayı AKP, çözümsüzlüğü çözüm olarak ortaya sunuyor. Artık meşruluklarını tamamen yitirmiş durumdalar. Bundan dolayı faşist şef en yakınındaki insanı bile harcamaktan imtina etmiyor. Çünkü çıkar dalı kalmamış durumda. Ortağını yitirse tamamen yalnız kalacak. Bu kriz giderek büyüyor. Burjuvazi de bunu görüyor” diye konuştu.    ORTAK BİR HAT İNŞA EDİLMELİ   Krizlerin ömrünün emekçilerin ve ezilenlerin mücadelesine bağlı olduğunu da sözlerine ekleyen Tümüklü, şunları ifade etti: “Birincisi meseleyi kendi dışında gören bir çizgi var. Sürekli çağrı yapan ya da düzen için çözüm arayan bir anlayış var. Doğal olarak da bunun karşılığı yok. Burjuvazinin bile kriz karşısında çıkış aradığı bir yerde demokrasi ve özgürlük isteyenlerin burjuvazinin iç düzeneğine çağrı yapması anlaşılır şey değil. İkincisi çok belirgin bir biçimde ve çok akılcı şeyler öneren bir ahlaki rasyonalite var. Yani bir öneri ve protestoculuk var ama çözümü yine kendinde görmeyen ve durumu dışsallaştıran bir anlayış var. Doğal olarak da bu durum egemenlerin ömrünü uzatıyor. Bu krizin çözüme kavuşmasını sağlayacak olan şey ortak bir hattın inşa edilmesidir.”    BİRLEŞMEYİ NE ENGELLİYOR?    Demokrasi güçlerinin var olan krizler karşısında birleşememesinin temelinde iki unsur olduğunu söyleyen Tümüklü, şöyle konuştu: “Birincisi rejim krizinin ana odağında olan Kürt sorunu ve bununla ilişkileniş biçimi. İkincisi de bu yaşanan krize ya da burjuva düzene bunun emperyalist biçimlerine ve geliştirdiği faşizme karşı alacağınız konum. Bu iki unsur birlikte mücadele edip etmeyeceğinizi belirliyor. Bugün mesela her yerden antifaşist mücadeleyi büyütelim diye çağrı yapılıyor. Peki, bunu ne engelliyor? Kürtlerle birlikte yürüyüp yürümeyeceğiniz engelliyor. Burada belki bir parantez açmamız gerekiyor. Biz bu mücadeleyi ve birlikteliği hangi zeminde ve hangi hedefler doğrultusunda gerçekleştireceğiz? Faşist rejimi seçim yoluyla mı yoksa gerçekten kendi gücümüze ve dinamiklerimize dayanarak mı? Asıl mesele mücadelenin araç ve biçimleri ile onun hedeflerine dair sorundur.”   ÖCALAN ÖZGÜRLEŞMEDEN...   PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 21 yıldır süren tecride de dikkati çeken Tümüklü, şunları dile getirdi: “Rejim Sayın Öcalan’ın Kürt halkının iradesinin şekillenmesini, onun mücadelesinin seyrini bir şekilde etkileyeceğini, geliştireceğini ve onun düzeyini arttıracağının farkında. Doğal olarak da onun kanallarını, mücadele edenlerle buluşmasını engellemeye çalışıyor. Rejim bu hali ile sürdüğü müddetçe Sayın Öcalan üzerindeki tecrit de sürecektir. Bugün İmralı tecridini kıracaksak, cezaevlerinde uygulanan zulmü kıracaksak bunun yolu hesaplaşma mücadelesinden geçiyor. Bu rejimin faşizm ile beraber tarihin mezarlığında gönderilmesinden geçiyor. Doğal olarak da Sayın Öcalan’ın özgürlüğü bu ülkenin özgürlüğünden geçiyor. Çünkü Kürt sorunu bu ülkenin politik özgürlüğünün temel sorunudur. Politik özgürlüğün temel sorunu çözülmeksizin Kürt sorunu çözülemez. Kürt sorunu çözülmeden de Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kırılamaz.”    ‘ANTİFAŞİST MÜCADELE ŞART’   Rejimin saldırıları karşısında demokrasi güçlerinin artık kendi rolünü oynaması gerektiğini belirten Tümüklü, şunları söyledi: “Hiç durmaksızın kitleye gitmeyi gerektirir. HDP, HDK ve DTK belki bunun için bir zemin ama bunu da aşacak bir birleşik zemini inşa etmeliyiz. Başka hiçbir şansımız yok. Bu bir ezber ya da aforizma değil, gerçek ve zorunluluk. Tarih bugün bize bir çağrı yapıyor, bu tarihi çağrıyı almak hepimizin sorumluluğu. Sözün azaldığı, pratik mücadelenin zorunluluk olduğu bir zamandan geçiyoruz. En küçük hak mücadelesinden devrim mücadelesine kadar hepimiz sorumluluğumuza uygun davranmamız gereken bir zamandan geçiyoruz.”    MA / Ferhat Çelik