Birdal: Tecrit bir insan hakları sorunudur 2020-12-07 09:04:03 HABER MERKEZİ - İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin “insan hakları sorunu” olduğunu belirterek, tecridin sonlandırılması ve İmralı’nın kapatılması gerektiğinin altını çizdi.  Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 10 Aralık 1948'de İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin kabul edilişinin 72’nci yıldönümü, Türkiye’de ağır insan hakları ihlalleriyle karşılanıyor. Hak ihlallerinin başında ise İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması geliyor. Tecridin kaldırılmasını talep eden tutuklular, tüm cezaevlerinde 27 Kasım’da süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemlerine başladı.     İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal, Türkiye ve dünyada insan hakları tablosunu, yaşanan ihlaller karşısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tutumunu, “reform” açıklamalarını, Kürt sorunu ve İmralı tecridinin bu noktadaki etkilerini değerlendirdi.    Birdal, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin BM tarafından kabul edilmesinin 72 yılı olduğunu hatırlatarak, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü haftasında başta yaşam olmak üzere bütün hak ve özgürlüklerin fotoğrafını çekmeye çalıştıklarını söyledi. Dünyada barış, adalet ve güvenliği sağlamak üzere kurulan uluslararası ve bölgesel topluluklar olan BM, Avrupa Konseyi (AK), Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) ve diğer örgütlerin kuruluş amaçlarından uzaklaştıklarını ifade ederek, “İnsan hakları evrenseldir. Bugün başka ülkelerdeki en ağır insan hakları ihlalleri görmemezlikten geliniyor ve sadece endişe duyduklarını söylüyorlar” dedi.   YAPTIRIM UYGULANMIYOR   Türkiye’deki hak ihlalleriyle ilgili BM, AK, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Parlamentosu (AP) ile zaman zaman ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 'iki ülkede olup bitenlerden kaygı duyuyoruz' şeklinde açıklamalarla yetindiğine değinen Birdal, “Kuruluş gerekçelerinden uzaklaşmış olmaları en büyük sorun. İkincisi, Evrensel İnsan Haklarını Bildirgesinin bir yaptırımı yok ama BM ve AK'den çıkan, daha sonraki sözleşmeler, belgelere taraf olan ülkelerin uymamaları halinde yaptırımlar var; askeri, mali, ticari vb. Bakın son 15 yıldır en ağır insan hakları ihlalleri yaşanıyor ve Türkiye üzerine hiçbir ülke, hiçbir topluluk yaptırım uygulamadı. Sadece endişe duyduklarını söylediler. İkincisi Evrensel İnsan Haklarının Korunması’nın gözetilmesi ve savunulması, uluslararası mekanizmaların işlerliğine bağlı” diye belirtti.   AİHM SEYİRCİ KALIYOR    AİHM’in insan haklarına yönelik tutumunu eleştiren Birdal, şunları söyledi: “Örneğin; AİHM, Türkiye'de olup bitenlere karşı seyirci pozisyonunda. Mesela İmralı'daki bir tecrit, bakın CPT uzun süredir gelmiyor, geldiği zamanda hazırladığı raporu Türkiye kamuoyu ile paylaşmıyor ya da Avrupa demokratik kamuoyu ile paylaşmıyor. Yani uluslararası denetim mekanizmalarının caydırıcılığının kalmaması, o devletleri hak ihlalleri açısından cesaretlendiriyor. Üçüncüsü, daha önce devletler askeri, mali, siyasi, ticari ilişkilerinde esas aldıkları kriter, insan haklarıydı, hukuk normlarıydı ve demokrasi standartlarıydı. Bakın şimdi bunlar olmazsa, bir ülke ile ilişki kurmuyorlardı ama şimdi tersi, bu kriterler tamamen göz ardı ediliyor ve silah alımları satımları dikkate alınıyor. Asıl şu an ellerindeki veri toplu silahların alım ve satımı. Türkiye'nin bugüne kadar cesaretlendirilmesi ve korunması nereden kaynaklanıyor; Türkiye'nin jeostratejik bir pozisyonu var ve devletler, şu anda kapitalist dünyanın krizini, Ortadoğu'nun dizayn edilmesinden gidermeye çalışıyorlar. Türkiye'nin bu pozisyonundan da ötürü onu cesaretlendiriyorlar ve Türkiye'de bütün insan haklarına yönelik ihlallerin kaynağı burada. Yoksa az önce söylediğim korunma, gözetim olsa, Türkiye bunları yapabilir mi? Hayır. Türkiye bu silahlanma sırasında da 24. sırada. Özgürlük konseptinin yerine, devletler artık güvenlik konseptlerini esas alıyorlar.”   REFORM AÇIKLAMALARI    Birdal, dünyada hal böyleyken, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun daha kötü olduğunu ve insanlık haklarına yönelik düşmanlığın kol gezdiğini dile getirdi. Söz konusu düşmanlığın yaşamın her alanında olduğuna işaret eden Birdal, “Bakın Kürtlere yapılan düşmanlık… İnsan hakları vakfımızın günlük bülteni var, her gün o bülteni okumak emin olun can acıtıcı. Her gün Amed, Hakkari, Şırnak, Siirt, Muş'ta, Van'da gözaltı ve tutuklamalar var. Şu on iki on üç gün önce adalet reformundan söz edildikten sonra, bin HDP'li yönetici, il-ilçe başkanları gözaltına alındı. Tutuklanıyorlar, bütün Kürt siyasetçileri içerde ama yine bu kadar içerde olmalarına karşı Kürt siyaseti ve Kürt halkının ‘biz de varız’ taleplerini durduramıyorlar, susturamıyorlar” şeklinde konuştu.    ‘HERKES BİRAZ KÜRT OLMALI’   Birdal, Kürt düşmanlığının son bulması için her kesin biraz empati kurması ve biraz Kürt olması gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti: “Bence bu Kürt düşmanlığın son bulması için herkes empati yapmalı, herkes biraz Kürt olmalı, herkes biraz HDP'li olmalı ve herkes biraz demokrat olmalı. O nedenle insan hakları sorunlarının çözümü, farklı olanların yerine kendini koyup, ‘ne yapmak gerekir?’ sorusunun karşılığını aramak gerekir. Bakın 13-15 yıl önce AKP iktidara geldiğinde, 57 bin tutuklu vardı. Şu an 287 bin tutuklu var ve bini aşkın hasta tutuklu var. Her ay bir iki kişinin cenazesi çıkıyor ve şu anda pandemi döneminde Bakanlık 11 dedi ama İHD'nin belirlemelerine göre 41 kişi pandemiden ötürü öldü. Ve daha birkaç gün önce 3 kişi karantina da öldü. Bu insanlar cezaevlerinde olsalar bile, herkesin yaşam hakkı devletin güvenliği altında olması gerekirken, bizzat devletin tehdidi altında. O nedenle eğer toplumsal barış olacaksa ve adalet adına bir reform olacaksa, önce başta siyasi tutuklular olmak üzere, hak savunucularını, gazetecileri, avukatları derhal serbest bırakmaları gerekiyor. İkinci olarak herkesin kendisini ifade edebileceği eşitlikçi, özgürlükçü anayasal yurttaşlık hakkının kabulü konusunda bir irade ortaya koymak gerekiyor ve bunlar çok fazla cesaret kararlılık ve mücadele gerektirmiyor.”   İMRALI TECRİDİ   PKK Lideri Öcalan üzerindeki tecridi “İnsan hakları sorunu” olarak tanımlayan Birdal, “Biz en başından beri tecridin insan hakları sorunu olduğunu, adalet sorunu olduğunu, bir hukuk sorunu olduğunu ve en önemlisi bir Kürt halkı sorunu olduğunu dile getiriyoruz. En son 2019 yılında Sayın Öcalan'ın avukatları ile görüşmesiyle açlık grevleri ve ölüm oruçlarına son verilmişti. Ama ondan sonra yine aileleri, avukatları görüşemiyorlar. Peki, bu uluslararası hukuk kurumlarının uluslararası topluluğun da sorunu değil mi? CPT'nin sorunu değil mi? TBMM'nin sorunu değil mi? Ya da hukuk kurumlarının sorunu değil mi? Sadece Kürtlerin ya da İmralı'da bulunanların ailelerinin sorunu mu bunlar? Hayır, herkesin sorunu, çünkü bu bir demokrasi sorunu ve barış sorunudur. O nedenle tecridin son bulmasını ve İmralı'nın da kapatılmasını istiyoruz” çağrısında bulundu.    MA / Mehmet Ali Ertaş