Tecride karşı 'topyekun mücadele' çağrısı 2020-12-10 09:01:50 MERSİN - İmralı tecridinin tüm cezaevlerine yayıldığına dikkati çeken İHD Mersin Şube Başkanı Hakkı Demir, açlık grevindeki tutukluların talebinin insani talepler olduğunu belirterek, "topyekun mücadele" çağrısı yaptı. Türkiye, bu yılda kadın, çocuk ve cezaevlerine yönelik başta olmak üzere yaşamın her alanına cereyan eden ağır hak ihlalleriyle 10-17 Aralık  İnsan Hakları Haftası'nı karşıladı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit ve buna karşı cezaevlerinde başlatılan süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemleriyle ülkedeki hak ihlallerine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şube Başkanı Hakkı Demir, değerlendirmelerde bulundu.    10 Aralık’ın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edildiği ve Türkiye’nin de 71 yıl önce bu beyannamedeki maddeleri yerine getirmeyi taahhüt ettiğini hatırlatan Demir, 72’nci yılına giren beyannamenin birçok maddesinin Türkiye tarafından uygulanmayıp ihlal edildiğini söyledi.    TECRİT İNSANLIK SUÇU   İnsan hakları ihlalinde Türkiye’nin dünya sıralamasında ilk sıralarda yer aldığını belirten Demir, ülkenin açık cezaevine dönüştürüldüğüne işaret ederek, İmralı tecridine değindi. Demir, şunları söyledi: "Tecrit ceza içinde cezadır ve insanlık suçudur. Bir kişi hangi suçu işlerse işlesin o kişi ancak cezaevinde ve cezaevinin var olan yönetmeliklerine göre tutulabilir. Onun ötesinde uygulamalar tabi tutulamaz. Bu konuda en somut ve kamuoyunun bildiği örnek Abdullah Öcalan’dır. Onun üzerine uygulanan bir tecrit var. Uzun zamandır ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. Bu durum diğer siyasi mahpuslar üzerinde bir baskı yaratıyor ve bir tepkiye de neden oluyor. Tecrit Abdullah Öcalan’ın adı üzerine yürütülüyor ama diğer bütün cezaevlerinde de koşulları uygulanıyor. Şuanda bu tecridin ortadan kaldırılması ve cezaevlerindeki yaşam koşullarının düzeltilmesi için insanlar kendi bedenlerini açlığa yatırdı. İnsanların açlık greviyle bu durumu ortadan kaldırmaya çalışması Türkiye’nin bir ayıbıdır. Türkiye artık bu sorunları çoktan aşmış olması gerekir. Çünkü 21'inci yüzyılda hala ceza içinde ceza uygulamak hukuk devletiyle bağdaşmaz. Kendi anayasası içinde ‘sosyal devlet’ yazan bir ülkeyle bağdaşmaz.”   KAMUOYUNUN ÖNEMİ    Tecridin kaldırılması talebiyle ülkedeki tüm cezaevlerinde başlatıla açlık grevi eylemlerine dikkat çeken Demir, “Şu an da başlayan açlık grevlerinin dönüşümlü olduğunu biliyoruz. Doğaldır ki eğer talepleri karşılanmaz ise bu eylemler belki dönüşümsüz açlık grevi ya da daha ileriki aşamalarda ölüm oruçlarına da dönüşebilir. Kamuoyu bu noktada cezaevlerinden yükselen taleplere duyarsız ve sessiz kalırsa bu dediğimiz süreçler yaşanabilir. Daha önceki açlık grevlerinde yaşanan olumsuz ve insanın içini acıtan sonuçlarla karşılaşabiliriz. Açlık grevlerinin olumsuz sonuçlara evrilmemesi için kamuoyunun bu taleplere sahip çıkması ve buna ses vermesi gerekiyor. Açlık grevinin sonlandırılmasının yolu da cezaevlerindeki tecrit koşullarının ortadan kaldırılmasıdır” diye belirtti.    MÜCADELE ÇAĞRISI   Tutukluların taleplerinin çok insani talepler olduğunu dile getiren Demir, şöyle dedi: “Bu kişiler, mahkemelerde verilen cezanın dışında bir cezaya tabi tutulamaz. Orda cezaevi yönetimleri keyfi bir tutum içine giremez. Cezaevi yönetimlerinin de bu keyfi tutumları merkezi emirlerle yerine getirdiğini düşünüyorum. Merkezi kararla uygulamaya konulan hukuk dışı uygulamalara karşı çıkmak topyekûn bir mücadeleyi gerektirir. Kamuoyunun bu cezaevlerinde yükselen sese tepkisiz kalmaması gerekiyor. Çünkü tepkisiz kalındığı zaman biliyoruz ki cezaevlerinde uygulanan bu tecrit süreç içerisinde dışarıya da yansıtılır. Cezaevindeki baskılara ve insanlık dışı uygulamalara tepki verilmezse bu daha sonra cezaevi dışındaki bütün ülke sathına da yayılabilir. İnsan hakları haftası nedeniyle de bütün kamuoyuna çağrımız, insan hakları ihlaline daha duyarlı olunmalı ve bu alanda mücadele eden insanlara omuz verilmesini talep ediyoruz.”    MA / Ömer Akın