'İnsanların toplumuyla bağlantısı olmalı' 2020-12-11 09:01:00 DİYARBAKIR - Büyükşehirlerin dur durak bilmeden süren kovalamacasından yorulup Silvan’daki köyüne yerleşen Cabbar Alp, insanların sosyal, kültürel ve sanatsal ürünlerini toplumundan izler taşıyan bu coğrafyada hayata geçirebileceğini söyledi.  Koronavirüs pandemisiyle birlikte insanların büyük ve kalabalık şehirlerden uzaklaşmak isteği arttı. Bu süreçte büyük şehirlerden köylerine dönme kararı alan birçok yurttaş, tarımla uğraşmaya başladı. Bu yurttaşlardan olan Diyarbakırlı Cabbar Alp (33) da, Silvan kırsalında bulunan 150 hanelik Beypınar (Fêra) Mahallesi’ne yerleşti. İstanbul’da farklı işlerde çalışan, son olarak kendi işini de kuran Alp, 4 ay önce Silvan’a geri döndü. Mahallede bulunan tarlasına fıstık ekme projesi bulunan Alp, ilk iş olarak arazisini sürmeye başladı.    İKİ KISA FİLM ÇEKTİ   Sanatsal çalışmaları da bulunan Alp, hem tiyatrolarda rol aldı hem de iki kısa film çekti. İlk kısa filmi “Anons” ile Sur’da yaşanan sokağa çıkma yasaklarını işleyen Alp, bu filmi ile Yılmaz Güney Film Festivali Jüri Özel Ödülü'nün yanı sıra birçok festivalde ödül aldı. Cizre’deki sokağa çıkma yasakları ve şehir savaşından sonra İstanbul’a gelen bir çocuğun yaşamını anlattığı ikinci filmi “Ci Nema”nın ise festivallerdeki gösterimi sürüyor.    ‘BU KOVALAMACA NEREYE?’   Şehirlerin ticaretin gelişmesi sonucu ortaya çıktığını hatırlatan Alp, bugün gelişen şehirleşme kültürü ile beraber kültürel tahribatın büyüdüğünü söyledi. “Kent yaşamı insana düşünmeyi bile unutturan bir yapı sunuyor” diyen Alp, bu yaşamın insana tüketimi dayattığını belirtti. Tükenen tek şeyin maddi kaynaklar olmadığına dikkat çeken Alp, toplumsal ruh ve maneviyatın da tükendiğini ifade etti. Artık gelinen aşamada manevi olan ne varsa şehir kalabalığında görünmez olduğunu aktaran Alp, “Bu gerçek her gün yeninden katlanarak yaşanıyor. Durursan düşersin anlayışı hâkim. Peki, dur durak bilmeyen bu kovalamaca nereye doğru?” dedi.    ‘SAMİMİYETİ BURADA BULDUM’   İçinden çıkılamaz bu durumu yaratan sistemin kapitalizm olduğunu dile getiren Alp, “Konfor ve şatafatın arkasında gizlenen gerçek. Yaşadığımız bu tükenişin bu yok oluşun adını da modernleşme olarak koyuyor. Durum bu olunca neyi nerede ne için yaptığımızı bir kez daha sormak ve yanıtını bulmak zorunda kaldığımız anlar oluyor. Bu soruların cevabını ararken kendimi burada buldum. Kültürel, politik, tarımsal ne iş yaparsan yap içinde bir samimiyetin olması gerekiyor. Ben bu samimiyeti burada buldum” diye belirtti.    SANATSAL PROJELERİ VAR   Hem tarımsal hem de sanatsal projeleri olduğunu söyleyen Alp, şunları söyledi: “Hem sosyal, kültürel hem de sanatsal üretimlerimizi kendi toplumumuzun tarihsel izlerini taşıyan bu coğrafyada hayata geçirmenin en doğru yol olacağını düşünüyorum. Benim gibi düşünen ve daha önce gelip burada çalışmalarını hayata geçiren birçok arkadaş var ve bu sevindirici bir durum. Her şeyden önce bölge halkı çok doğal özellikle de köylerdeki insanlar. Her birisi birikmiş bir hikaye kuyusu. Her taşın bir ağıdı var, dinlemek gerek. Her karış toprağın bir şahitliği var tarihe ve tarihsel olana.”   ‘DAHA ANLAMLI ESERLER ÇIKARABİLİRLER’   Amaçlarının köye dönüp sefa sürmek olmadığını vurgulayan Alp, projelerini varlığına borçlu olduğunu hissettiği toplum ile birlikte inşa etmek istediğini ifade etti. Hayallerin ertelenmemesi gerektiğini söyleyen Alp, “Hayatın bütün dallarında uğraşan insanların doğal toplum ile bağlantılarının olması gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar kapitalist sistem etkisi altında yaşasa da toplumun, bazı özellikleri canlı kalabiliyor. Doğal yaşama dönüş yapabilecek fırsatı olan hiç kimsenin kendini bundan mağrum bırakmaması gerekiyor. Özellikle sanatla uğraşan insanların daha anlamlı eserler yaratacağını düşünüyorum” dedi.    Alp ayrıca hayata geçirmeyi düşündüğü bir belgesel projesinin de olduğunu sözlerine ekledi.   MA / Tolga Güney