Prof. Kurt: Tek başına aşı salgını kontrol altına alamaz 2020-12-11 16:39:35 ANKARA - TTB'nin Kovid-19 pandemisine dair online düzenlediği toplantıda konuşan Prof. Dr. Özlem Azap Kurt “Salgını kontrol altına alacak olan şey tek başına aşı olamaz” dedi.   Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kovid-19 İzleme Kurulu, “Kovid-19 Pandemisi 9’uncu Ay Değerlendirmesi” raporunu düzenlenen online basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. Toplantıda konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sağlık Bakanı'nın 9 Aralık'ta toplam vaka sayılarını açıklamasıyla ilgili olarak, "Vaka sayılarını verme ihtiyacı pek çok etkenle bağlantılıdır. Bizim de gündemde tutmamız, her fırsatta şeffaflık talep etmesinin büyük etkisi var” dedi.   MESLEK HASTALIĞI   Bütçe görüşmelerinde Aile, Çevre ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un, sağlık emekçilerinin talep ettiği meslek hastalığına ilişkin söylediği, “İlliyet bağı kurulursa zaten bizim mevzuatımızda mevcut illiyet bağı kurulup gerekli şartlar sağlandığı sürece herhangi bir sorun olmayacak” sözlerin hatırlatan Fincancı, “Sorun tam da bu illiyet bağı aslında. Biz özellikle 11 Kasım itibariyle bir eylemlilik süreci başlatmıştık Kovid’in meslek hastalığı olması yönünde. Toplumda yönetemediği pandemide Sağlık Bakanı, sağlık çalışanlarını tek başına bırakıyor. Toplumdaki yaygınlığına göre 3 kat fazla yaygın olan hastalık için illiyet bağı sorgulaması tabi ki kabul edilebilir değil. Bunun ayrı bir yasayla düzenlenmesi ve illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.   ‘HASTA SEÇECEKLER'   Ardından söz alan Prof. Dr. Yasemin Yalım da triyaj uygulamasına dair şunları söyledi: “Tıp alanında bazı sözcükler insanları ahlak seçim yapmakta muaf tutar. Triyaj da böyle bir sözcük. Bir önceliklendirme yapmak gerekiyor, bu kaçınılmazdır ve burada da ahlaken kimse sorumlu tutulamaz. Burada hasta seçme durumu söz konusu. Dolayısıyla sağlık çalışanları hasta seçmek durumunda kalacaklar. Belki şu anda da bu durumdalar. Ama bir hasta seçme durumu bugün Türkiye’de söz konusu ve kahramanca süreci yüklenen sağlık çalışanlarına her şeye rağmen böyle bir ahlaki yükümlülük altına sokmaya kimsenin hakkı yok. Bu işin sorumluluğu, yükü bu süreci kim yönettiğini iddia ediyorsa onun üzerinedir.”   TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut ise, aşıya dair değerlendirmelerde bulundu. Aşıya dair çok fazla bilgi kirliliğinin olduğunu vurgulayan Bulut, “Endişeler yersiz, bağımsız kuruluşların onay süreçleri ve bilimsel belgelerle yapılan her türlü aşı bizler için güvenilirdir. Bizler de olacağız.”   ACİLLERDEKİ DURUM   Acillerdeki duruma dair konuşan Acil Uzmanı Özgür Karcıoğlu, şu bilgileri paylaştı: “Acillerdeki hasta sayısı 2 binli 3 binli olan çok fazla hastane var. Fakat son birkaç haftadır kısıtlamaların da ektisiyle bu rakamların bir miktar aşağıda düştü. Fakat Türkiye’de binin üzerinde devlet hastanesi var. Sadece İstanbul’da 200’ün üstünde özel hastane olduğu için her yerden verileri de almakta zorluk çekiyoruz. Ama Türkiye’de şuanda aciller üzerinde yığılan bir hasta başvurusu yap. Aynı zamanda sağlık çalışanlarının sağlığı açısından da acil servisler çok yoğun bir bulaş kaynağı. Hem çalışanlar hem de hastaların birbirine bulaştırmaları açısından önemli bir kaynak olduğunu söyleyebilirim.”   KOVİD-19 DIŞI HASTALAR   Uzman Dr. Halis Yerlikaya, “Bu süreçte Kovid-19 dışı hastalar da çok ciddi etkilendiler ve bu etkilenen gruplar arasında başta kanser hastaları geliyor. Çoğu onkolojik hasta zaten yarı acildi ve bu bütün hastanelerde sağlık emekçilerinin Kovid-19’la mücadeleye kanalize edildiği dönemde başta kanser hastalarının sağlığa erişimiyle ilgili ciddi sorunlar yaşandı. Özellikle birinci basamakta kanser taramalarıyla ilgili de ciddi sıkıntılar vardı. Kanserin etkili ve sonuç alıcı tedavisine ulaşılmak açısından aslında erken evrede yakalanması çok kritik. Bütün sürecin kovide yoğunlaştığı dönemde bu taramalar da yapılamadı. Sürecin uzamasıyla birlikte önümüzdeki dönemde bir kanser pandemisinin beklendiğinin ortaya çıktığı da görünmekte. Bunu önlemenin yolu bütün sağlık gereksinimlerini karşılayacak şekilde birinci basamak başlayarak bir sağlık organizasyonunun yapılması ve toplumsal bulaşıcılığın engellenmesi önemli. Kovid-19 hastaları da unutmamak gerekiyor” ifadelerin kullandı.   ‘KAPANMA OLMALI'   Yapılan konuşmaların ardından basın mensuplarının, 50 milyon doz aşı bizi ne kadar rahatlatacak?” sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Özlem Azap Kurt, şunları söyledi: “Salgını kontrol altına alacak olan şey tek başına aşı olamaz. Salgının yaygınlığı dikkate alındığında, toplumsal hareketliliğin kısıtlanması dışında seçenek görünmüyor. Aşılama orta, uzun vadede katkı sağlayacak. Toplumda ‘aşı geldi, tamam bitti’ gibi yanlış bir algı oluşuyor. Ters olan şey; okulların kapalı olup AVM’lerin açık olması. Bir kapanmanın da mutlaka olması gerekiyor. Salgındaki yaygınlık izlenerek iller, ilçeler bazında kapanma da olabilir. Bunun için kararların epidemiyoloji ölçütlerine göre alınması gerekiyor.”   AŞILAR ELDE Mİ KALDI?   Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın zatürre ve grip aşılarının az diye eleştirildiği ancak aşıların elde kaldığı yönündeki açıklamasına dair ise Kurt, şöyle devam etti: “Grip ve pnömokok (zatürre) aşısının ne kadar elde kaldığı söylenebilir, bilmiyorum. Biz kurum olarak pnömokok aşısını önceden İl Sağlık Müdürlüğü’nden alıp yapabiliyorduk, iki aydır verilmiyor. Aile Sağlığı Merkezlerine veriliyor. Burada hastalar sıraya giriyorlar, belli sayıda verildiği için. O yüzden pnömokok aşısının elde kalması gibi bir durum olduğunu sanmıyorum. Pratikte hala ulaşamayan insanlar var. Aşılama için geç değil. Türkiye’de influenza sezonu ocak ayının ilk haftasında pik yapar. Bu nedenle aşılama için geç değil. Nisan’a kadar grip aşısı yapılmalıdır, elde kaldı demek için çok erken.”   SOSYAL DESTEK   Tam kapanmanın toplumda neden yaygın bir talep haline gelmediği sorusuna dair ise Prof. Şebnen Korur Fincancı şunları söyledi: “İnsanlar kapanmak istemiyor çünkü sosyal destek yok. Ücretsiz izin adı altında insanların günlük 39 lira ile hayatta kalabileceği varsayımı, toplumun kapanması konusunda da ciddi kaygılar yaşanmasına neden oluyor. Ne yazık ki toplumda da bir ses bulamıyor. Toplumun sosyal destekle birlikte bu kısıtlamaların gerçekleştirilmesi talebini dillendirmesi gerekiyor. İnsanca yaşayabilecek bir ücretle bu kapanmanın olması ve tabi ki doğru verilerle bölgesel temelli değerlendirmeler gerekiyor. Bunlara halk katılımı, yerel yönetimlerin katılımı gerekiyor.”