Çalışmalarına el konulan tutuklu: Üretmeyeceksiniz mesajı veriliyor 2021-01-04 10:36:05 İSTANBUL - Gebze Cezaevi'nde koğuşlara yapılan baskında yıllarca emek verdikleri birikimlerine ve yazımsal çalışmalarına el konulduğunu belirten Hatice A.,"Üretmeyeceksiniz mesajı veriliyor" dedi.    Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Hatice A.  27 Kasım 2020’de koğuşlarına yapılan baskında yaşadıklarıyla ilgili “Kadın mahpusların hayatı talan edildi” başlıklı bir mektup kaleme aldı. Tutuklu Hatice A. yaşadıklarının kamuoyunda duyulması için mektubu İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Başkanı Eren Keskin’e gönderdi.     Mektubunda kadınların içerde ve dışarıda yaşadıklarını ele alırken, saldırıların bir birinden bağımsız olmadığına işaret eden tutuklu, koğuşlara yapılan baskında el konulan yazılı çalışmaların yıllardır verdikleri emeklerinin yok edilmesi ve üretmelerine engel olunmasına yönelik olduğunu aktardı.    Cezaevinde her gün kadınların katledildiği, şiddet ve tecavüze maruz bırakıldıklarına tanık olduklarını belirten Hatice A., “Ne yazık ki kadın katliamları böylesine sıradan, ‘normal’ bir hal almasının en büyük nedeni kuşkusuz yaşamın her alanına katleden, şiddeti, savaşı öngören ucubelermiş sistemin sonucudur. Bu sistemden güven alan ve sırtını güvenle bu sisteme dayanan erkek her türlü saldırıya girişiyor. Dışarıda kadınlar ağırlıkla fiziki olarak katledilirken, içerde ise kadınların duyguları, düşünceleri, hayalleri, umut ve yıllarca verdikleri emeği katlediliyor” diye belirtti.    İÇ ÇAMAŞIRLARI BİLE ARANDI   Eren Keskin’e yazma nedenin cezaevinde yaşatılan baskı ve zulmün herkese anlatılması olduğuna yer veren Hatice A., “Bulunduğum cezaevinde 27 Kasım 2020 tarihinde talan gasp tarzında bir arama gerçekleştirildi. Bu arama sadece siyasi tutuklu kadınların odalarında yapıldı. Güya ‘Kocaeli 2’nci Sulh Mahkemesi’ bazı arkadaşlarımız hakkında soruşturma kararı çıkarmış. Bu aramada bu yüzden yapılmış. Belirttiğim tarihte cezaevi idaresi salgını düşünmeden bulunduğumuz 14 kişilik odaya 20-30 civarında gardiyan arama gerekçesiyle doluştu. Maskesiz içerde arama yaptılar. Salgın nedeniyle hiçbir önlem alınmadan içeriye girip ayakkabılarıyla yataklarımıza bastılar. Tüm eşyalarımızı ortalığa savurdular. Aynı eldivenlerle hepimizin dolabına girdiler. İç çamaşırlarımıza kadar aradılar. Yine çöpün içine daldırdıkları elleriyle üstümüzü aradılar. Bize virüsün bulaşıp bulaşmadığını bilmiyoruz”  diye belirtti.    YAZILARA EL KONULDU   Yapılan aramada tüm yazımsal çalışmaları, eşyalarının poşetlere doldurulup götürüldüğünü yazan Hatice A., “Not edebileceğimiz bir defter dahi bırakılmadı. Burada 30 yıldır ceza almış arkadaşlarımız var. en yenimiz 1-2 yıllık kitaplardan aldığımız alıntılar, not ettiğimiz defterler, deneme, anı, roman, şiir, öykü yazım çalışmalarımız hiç kimseye okutamadığımız günlüklerimiz, kaşeli mektuplarımız, boş defterlerimiz, mektup pullarımız, zarflarımız, aile fotoğraflarımız, manzara resimlerimiz sıralayamayacağım daha çok şey alakalı alakasız her şeyi alıp götürdüler” diye kaydetti.   'ÜRETEN KADINDAN KORKUYORLAR'   Alıkonulan eşyaların incelenip geri verileceğinin iletildiğini de kaleme alan Hatice A.,"Ancak buna benzer  bir aramayı 3’üncü kezdir yaşıyoruz. Götürülen hiçbir şey getirilmiyor. Ayrıca hepimiz hakkında soruşturma kararı da yok.  Ancak hepimizin eşyaları götürülüyor. Kaldı ki soruşturma kararı olsa da boş defter ve pullarımız götürülemez. Açıkça bu tarz aramalarla bize okumayacaksınız, araştırmayacaksınız, yazmayacaksınız ve üretmeyeceksiniz mesajı veriliyor. Taş kesilin diyorlar. Bunca haksızlıkların yaşatıldığı dünyada insan taş kesilemez ki, açıkçası düşünen ve üreten kadınlardan korktukları için  böyle saldırıyorlar” ifadelerine yer verdi.    'SESİMİZİ DUYURACAKLAR'   Kendisinin de yazılı olan 15 defterine el konulduğunu aktaran tutuklu şunları belirtti: “Bu defterlerde benim  13-14 yıllık emeğim vardı.  Bunca yıl okuduğum kitaplardan aldığım notlar, şiir, öykü denemelerim, günlüğüm benim için manevi olarak değerli olan çalışmalarımı alıp götürdüler. Özcesi bizleri duygusal ve düşünsel anlamda manevi olarak koparmak istiyorlar. Bunun sonucunda umutsuzluğa kapılıp pes etmemizi istiyorlar. Yalnız olmadığımızı biliyoruz. Fiziki olarak yapayalnız değiliz. Dışarıda binlerce dirençli kadın var. Onlarla bir olduğumuzu, sesimizi duyuracaklarını biliyoruz.”    Hatice A. kendi hayatından bir kesiti de mektupta şöyle aktardı: “2007 yılında bir trafik kazası sonucu babamı kaybettim. Belki biraz klişe olacak ama babam benim kahramanımdı. Onun eşsiz emekleriyle sizleri tanıdım. Direnmeyi ve mücadele etmeyi öğrendim. Babam her gözaltında (1990’lı yılların başında bir ayı aşkın işkence de kalıyordu. Bırakıldığında da yıllarca yataktan kalkamıyordu. Bu işkenceden annem de ben de çocuk yaşta olmama rağmen nasibimizi aldık. Bütün bunlardan dolayı 14 yaşında başka bir tercihim olmadığından (bugün olduğu gibi) mücadele hayatını tercih ettim. 30 yıl sonra neredeyse aynı ve daha ağır şeylere tanık oluyorum. Duygusal anlamda kabullenmekte zorlansam da (Yıllar sonra babamın öldüğünü zindanda öğrendim. Çocukluğumdan sonra onu hiç görmedim)  ona dair, kendime dair bir çalışmaya başlamıştım. 30 yıl önce gözaltına alıp götürülen babamdı, şimdi de ona dair yazdıklarım benden alınıp götürüldü. Daha bitiremediğim babama dair yazım çalışmam da bu talan aramasında götürüldü. Yine görüşte ailemle çektiğim fotoğraflar götürüldü."    ÖFKEMİZ DİNMİYOR   Hatice A.,mektubu şu sözleriyle noktaladı: “Sanırım bizlerin hafızasını da yok etmek istiyorlar. Ama yıllardır Kürtler olarak yaşadıklarımız ve bizlere yaşatılanlar beyinlerimize ve ruhumuza öyle kazınmış ki istesek de unutamayız. Yaptıkları her uygulama ve yaklaşımları da unutturmuyor. Bu uygulamalarla tüm yaptıklarını hatırlatıyorlar. Bu nedenle unutmamız da imkansız. Bu yüzden öfkemiz hiç dinmiyor, hiç soğumuyor.”    Mektubun çok etkileyici olduğunu ve Kürtlere dayatılan gerçeğin özeti olduğunu ifade eden Eren Keskin, en yakın zamanda Hatice A.'yı görmeye gideceğini yaşadıkları tüm zorlukları kamuoyunda duyurmaya devam edeceğini söyledi.