Türkdoğan: Yeni anayasa için tecrit kaldırılmalı 2021-02-14 09:20:37 ANKARA - Demokratik bir anayasa için iç barışa işaret eden İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Bunun koşulu Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin, izolasyonun kaldırılması ve yeniden onunla fikri tartışmaların yapılması gerekir” dedi. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridin kaldırılması için cezaevlerinde başlayan açlık grevle eylemleri devam ediyor. Türkiye’ye uluslararası komployla getirilmesi üzerinden 22 geçen Öcalan’ın birçok kez Kürt sorunun çözümü noktasında girişimleri oldu. Son olarak 2013 yılında başlayan ve 2015 yılında hükümet tarafından sonlandırılan çözüm sürecinde de Öcalan, kalıcı barışın sağlanması için büyük bir çaba sarf etti. Öcalan’ın önerisiyle kurulan 62 kişilik Akil İnsanlar Heyeti içerisinde yer alan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, tecrit ve sonuçlarını değerlendirdi.   AİHM VE AYM’YE ÇAĞRI   İmralı’daki izolasyon ve tecridin kaldırılması için Adalet Bakanlığı ve CPT heyetleriyle yaptıkları görüşmeleri hatırlatan Türkdoğan, İmralı’da kanunların uygulanmadığını ve görüşmelerin keyfi olarak engellendiğini söyledi. Tecrit politikasından Adalet Bakanlığı ve siyasi iktidarın sorumlu olduğu kadar yargının da sorumluluğu olduğuna dikkati çeken Türkdoğan, “Abdullah Öcalan’ın 10 yıl önce yaptığı savunmaya dayanarak, eğer siz avukat görüş yasağı getiriyorsanız, zaten burada bir yargılanma faaliyetinden bahsedemeyiz. Sürekli tecrit ve izolasyon altında tutulan mahpuslara, Öcalan ve arkadaşlarına verilen cezaları birilerinin ifade etmesi gerekir. Yani hiç kimseyle görüştürülmeyen bir insan ne yapmış olacak ki siz kendisine ceza verip, bu görüşü sonsuza kadar ertelemeye çalışacaksınız. Böyle bir şeyi yapmasınız” dedi.   SESSİZLİK TECRİDİ UZATIYOR    Türkdoğan, Öcalan’ın avukatları tarafından Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuruların bir an önce karara bağlanması çağrısında bulundu. Kürt kamuoyu dışındaki Türkiye’deki siyasi muhalefetin suskunluğunu eleştiren Türkdoğan, “Öcalan ve arkadaşların yönelik çok açık bir ayrımcılık var. Bu ülkede İmralı diye bir hapishane varsa, Türkiye vatandaşı olan bu insanlara kanuni hakları uygulanmıyorsa, ana muhalefet başta olmak üzere diğer siyasi partiler sessiz kalıyorsa, burada çok ciddi bir ayrımcılık vardır. Buna son verilmesi gerekir. Mutlaka herkesin bu konuda ne düşündüğünü açıklaması gerekiyor. Bunun dışında toplumsal muhalefet örgütlerinin de bu konuda düşüncelerini kamuoyuyla paylaşması gerekir. Ancak bu şekilde belki iktidar ikna edilebilir. Bu sessizlik tecridin uzamasına sebep olmaktadır” diye konuştu.   ‘ÇATIŞTIRMA' SİYASETİ   Kürt meselesinin çözümsüzlüğü konusunda uluslararası güçlerin pozisyonlarına da işaret eden Türkdoğan, şöyle devam etti: “Bu sorunu çatışma ve savaşla, şiddet ve güvenlik politikalarıyla çözme isteğine verilen destektir. Dolayısıyla Kürt halkının açık bir şekilde görmesi gerekiyor. Bir yandan Türkiye’nin müttefiki olduğunu söyleyen ülkeler, Türkiye’nin barışını savunduğunu iddia ediyorlar. Bir yandan da Türkiye’nin bu ittihatçı zihniyetinin yürüttüğü savaş politikasına destek veriyorlar. Bir çatıştırma siyaseti uyguluyorlar. Bu Türkiye halklarına kesinlikle hizmet etmiyor. Türkiye ancak iç barışını sağlayarak, gerçekten kalkınmasını gerçekleştirebilir. Ekonomisini daha da büyütebilir, insan hakları ve demokrasinin çağdaş zirveye ancak bu şekilde çıkartabilir. İngiltere’de böyle yaptı, Fransa’da böyle yaptı. İngiltere, Almanya, İspanya ve İtalya’nın kendi geçmişlerinde yaşadıkları çözümleri Türkiye söz konusu olduğunda niçin tavsiye etmediklerin de yüksek sesle sormak gerekiyor.”   ÇÖZÜM İRADESİ    Öcalan’ın Kürt sorunun çözümüne dair fikir ve düşüncelerinin önemli olduğunun altını çizen Türkdoğan, çözüm yaklaşımının boşa çıkartılmasıyla birlikte çatışma süreçlerinin yaşandığını belirtti. Çözüm süreci döneminde Akil İnsanlar Heyeti olarak gittiği Akdeniz Bölgesi’ndeki deneyimlere atıfta bulunan Türkdoğan, “İktidar, Türkiye’nin en temel sorununu çözme konusunda bir irade ortaya koydu. Bizim gibi insanlardan yardım istedi. Her türlü riske rağmen 62 kişi Türkiye’nin bütün illerinde ve büyük ilçelerinde toplantılar gerçekleştirdik. 2 aylık süre içinde Türkiye halkının yüzde 70’inden fazlası iç barışın sağlanması gerektiği ve atılacak adımlara destek vereceğini deklare etti. Raporlarımızda bu mevcuttur. Türkiye’nin siyasi iktidarı sadece Akil İnsanlar Heyeti’nin raporlarına uysaydı, kesinlikle ve kesinlikle bir daha Türkiye’de çatışmalar olmayacaktı. Ben Akdeniz bölgesinde yani milliyetçiliğin oldukça yaygın olduğu bir bölgede çalışmıştım. İnsanlar, barış, akan kanın durması, annelerin ağlamaması için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini noktasında görüş bildirdiler. Ülkücüler, milliyetçiler görüş bildirdi. Gerekirse Öcalan’ın serbest bırakılması gerektiği yönünde görüş bildirdiler. Bunların hepsi raporlarda yer aldı, iktidara aktarıldı” diye belirtti.    ‘İTTİHATÇI' ANLAYIŞ    Mevcut iktidarın açıklama ve uygulamalarına bakıldığında ittihatçı anlayışın değişmediğinin görüldüğüne işaret eden Türkdoğan, artık 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde kalmış bu anlayıştan kurtulmak gerektiğini ifade etti. Bu düşünce tarzıyla gelişen siyasal kesimlerin hala aynı şeyi dayatmakta olduğunu anımsatan Türkdoğan, devamla şunları söyledi: “Mesela MHP’ye sormak lazım, PKK’yi bitirdiniz yok ettiniz diyelim. Kürtlerin kimlik haklarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Nasıl yapacaksınız? Kürtlerin yaşadığı kentlerde belediye seçimlerinin yapılmasını, seçtikleri belediye başkanlarının görevde olup, olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu bize bir açıklayın. ‘Terör, terör’ diyorsunuz, farz edelim sizin ileri sürdüğünüz argümanlar yok oldu. Siz 1950, 1960’lı yıllarda Kürtlere haklarını verdiniz de bizim mi haberimiz olmadı. Türkiye şu anda ne için bu kadar yüksek güvenlik harcamaları gerçekleştiriyor ve Türkiye hala niçin 20’nci yüzyılın ilk yarısından kalmış düşünceyle nasıl yönetiliyor? Böyle bir şey olabilir mi? Bunları herkesin sorması gerekir. Bunu aşmamız gerekiyor. Bu konuda daha çok konuşmamız gerekiyor. Ama bunu konuşmamızın yolu da barıştan geçiyor. Öncelikle bir çatışmasızlık dönemine ihtiyacımız var.”    İKTİDARA RAĞMEN SÜREÇ BAŞLAR   Öcalan’la avukatları, ailesi ve görüşmek isteyen heyetlerin önündeki engellerin kalkması halinde iktidara rağmen yeni bir süreç başlayabileceğine inandığını kaydeden Türkdoğan, Öcalan’ın 2013-2015 yılları arasındaki süreçte gösterdiğini ve bunun açığa çıktığını söyledi. İktidarın hala eskimiş argümanlarla Kürt halkı ile ilgili değerlendirmeler yaptığını ifade eden Türkdoğan, “Oysa Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna avukatları ve yazdığı kitaplarla açıkladığı yeni paradigmanın daha açık bir şekilde anlatılması gerekiyor. Ekolojik, demokratik toplum modelinin anlatılması gerekiyor. Demokratik özerklik, ademi merkeziyetçiliktir, yerinden yönetim ilkesidir. Türkiye’de yaşayan herkese şu soruyu soruyoruz, Türkiye’nin her şeyi Ankara’dan yönetilebilir mi? İzin verin bazı yetkileri artık belediyeler kullansın” ifadelerini kullandı.    DARBECİLERİN ARGÜMANLARI   İktidarın merkezileşmesinden şikayet eden muhalefet partilerinin de sürekli iktidar yedeğine düştüğünü dile getiren Türkdoğan, “Bakın Anayasa tartışmalarında ‘İlk dört maddenin değişmesini istemiyoruz’ diyorlar. Zaten bütün tuzak bu ilk dört maddedir. Anayasa ikinci madde de ki; ‘Devletin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ cümlesinde ittihatçılık kendini gizliyor. Bu cümle Türk etnisitesine dayalı Sünni Müslümanlığın devletleşmiş halini sürdürülmesi yani inkarcılık demektir. Siz bu politik duruşla Türkiye’yi nasıl değiştirip, dönüştüreceksiniz. Bu konuda Abdullah Öcalan’ın düşüncelerine kulak vermek gerekiyor. Mustafa Kemal’in yazmadığı 1921, 1924 Anayasa’sında olmayan bu tür argümanlar darbeci generaller tarafından yazıldı. Şimdi Millet ittifakının sözcüleri darbeci generallerin yazdığı bu argümanlara sarılıyorlar bu olacak bir şey değil” şeklinde konuştu.   ‘SİYASET SORUMLULUK ALMALI’   “Türkiye’de demokratik bir anayasa yapılacaksa, bunun ön koşulu iç barışın sağlanmasıdır” diyen Türkdoğan, önerisini şöyle dile getirdi: “Bunun koşulu da Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin, izolasyonun kaldırılması ve yeniden onunla fikri tartışmaların yapılması gerekir. Çatışmayı ve savaşı sona erdirecek, gerçekten silahların olmadığı bir ortamda sorunları tartışacaksak bunun ön koşulunun oluşturulması gerekiyor. Hiç değilse Abdullah Öcalan ailesi, avukatları ve görüşmek isteyen heyetlerle görüşsün. Türkiye bundan hiçbir şekilde zarar görmez. Tam tersi tecrit ve izolasyon ne zaman devreye girmiş ise o zaman taraflar sertleşmiş, katılaşmış çatışma ve savaşın boyutu korkunç noktalar ulaşmıştır. Orta büyüklükte bir savaş bilançosuyla Türkiye demokrasisini nasıl inşa edecek, edemez. O yüzden otoriter başkanlık modeline savundu. Dünya da çatışma-çözümleri oldu. Türkiye’de de böyle olacak. Türkiye’nin Almanya’dan, İspanya’dan ne farkı var. Tam tersi bunu engelleyen güçleri daha fazla açığa çıkarmak gerekiyor ve Türkiye siyasetini de bu konu da yeniden sorumluluk almaya davet etmek gerekiyor.”   ‘TÜRKİYE KAMUOYU ÖĞRENMELİ’   Tecrit ve izolasyonun siyaseten konuşulmasını isteyen Türkdoğan, “Artık en fazla ihtiyacımız olan konu iç barışımızı nasıl kuracağımızı kendimiz tartışmalıyız. Bu sorunu biz çözeceğiz. 2013’de bunu başardık. Bu konuda bir zeminimiz var. Kürt meselesinin çözümü konusunda gerçekten yeni bir barış sürecinin inşa edilmesine karar verilirse, halk tabanının olumlu yanıt vereceğine inanıyorum. Türkiye halkının özellikle yeni bir barış sürecine dair Abdullah Öcalan’ın ne düşündüğünü öğrenmeye hakkı var. İktidarın da bunu sağlaması gerekir.”   MA / Berivan Altan