Psikiyatri Uzmanı Hacımusalar: İntiharlara karşı birlikte çalışmalıyız 2021-02-25 09:01:51 ANKARA – Çeşitli sorunlardan kaynaklı artan intiharlara karşı gazetecilere düşen sorumluluğu hatırlatan psikiyatri uzmanı Yunus Hacımusalar, “Bu konuda farkındalığı artırmamız lazım. Birlikte çalışmaya hazırız” dedi.  Ekonomik ve sosyal kriz derinleştikçe intihar vakalarında artış yaşanıyor. Yeni yılın ilk iki ayında 95 kişi intihara sürüklendiği haberlere yansıdı. Birçok medya servis ettiği haberlerde intiharı kişisel bir tercih olarak görüyor. Aynı zamanda haberin olabildiğince detaylandırılması bu yönteme yol gösterici ve özendirici olabiliyor.    Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri ve Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Yunus Hacımusalar, yaklaşık 20 yıldır ruh sağlığı ve hastalıkları alanında çalışıyor. Uzun bir süredir “intihar” vakaları üzerinde yoğunlaşan Hacımusalar, “İntiharın önemli bir sorun olduğu bilinciyle her bireyin farkındalığını artırma ve bu önlenebilir ölüm sebebini azaltma konusunda çaba sarf ediyoruz” dedi.   GEÇ AÇIKLANAN VERİLER   TÜİK’in 2020 istatistiklerini açıklamadığına dikkati çeken Hacımusalar, “Verileri yılsonundan 6 ay sonra açıklıyor, yani 2020 yılı için veriler 2021’in Haziran ayında açıklanacak. Biz bu verilere geç ulaşıyoruz, istatistiki anlamda bir bilgi birikimi gerekiyor ama verilere erken ulaşma sağlanamaması nedeniyle önemli bir sorun oluşuyor. Şuanda biz 2020 yılında intihar olaylarında artış verilerini basından duyduğumuz veriler ile değerlendirme yapıyoruz ama elimizde resmi olarak bir veri yok. Ancak 2019’da bir önceki yıla oranla bir artış var. 2019’da 4 bin 300’e yakın kişi intihar sorunu hayatını kaybetti” diye belirtti.     HALK SAĞLIĞI SORUNU   Her yıl dünyada 800 binden fazla kişinin intihar ettiğini veya intihara sürüklendiğini kaydeden Hacımusalar, bunun bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi. Medyanın haberleri servis etme şekline dikkati çeken Hacımusalar, “Maalesef bu yıl pandemi ile ilgili olumsuzluklar devam ederken beraberinde sık sık intihar haberlerini duymaya başladık. Biz psikiyatristler ile medya çalışanları aynı amaç için hizmet ediyoruz. İnsanların daha iyi, sağlıklı, refah içinde yaşayacağı bir dünyada yaşamaları için çaba sarf ediyoruz. İntihar haberleri konusunda bazen maalesef medya kuruluşları istediğimiz hassasiyeti göstermeye biliyorlar. Bundan iki yıl önce kimyasal madde zehirlenmesi oldu ve bu medyada çok sık ve detayları ile birlikte verilmeye başlandı. Hemen sonrasında aynı yöntemle ölüm haberlerinde hızlı bir artış gözlemlendi. O zamanlarda intihar ile ilgili ölüm haberleri çok ayrıntılı bir şekilde verildi ve intihar olaylarında bir yoğunlaşmaya neden oldu” diye konuştu.    ‘MEDYANIN DİLİ ÖZENDİRMEMELİ’   Bu haberlerinin medyada servis edilme şekillerinin özendirici olabildiğine vurgu yapan Hacımusalar, şöyle devam etti: “İntihar haberleri mutlaka medyada yer almalı, bu haberler verilmeli ama bu haberlerin veriliş şekli, dili önemli. Çok detay içermeyen bir dil olmalı, haber niteliğinde olmalı, magazinel bir boyuta gelmemeli. İntihar olayının nasıl gerçekleştiği, ayrıntılı görüntülere yer verilmesi, intihar nedeninin bir nedene bağlanmaya çalışılması yanlış. İntihar etmeninin birden fazla nedeni var, haberlerde bu bir nedene dayandırdığında ‘onurlu bir duruş’ olarak gösterildiğinde, dramatize, romantize edildiğinde intihar olaylarında artış oluyor. Bu nedenle medyanın dilini çok önemsiyoruz.”     ‘BİRLİKTE ÇALIŞMAYA HAZIRIZ’   Basın Kanunu’nun 20. maddesinde “Cinsel saldırı, cinayet ve intihar olayları” hakkında tanımlamanın yapıldığını, özendirici olması durumunda cezası olduğunu anımsatan Hacımusalar, gazeteci vi ilgili kurumlarla birlikte çalışma önerisinde bulundu: “Bu konuda farkındalığı artırmamız lazım. İntihar davranışının engellemesine hizmet etmeyen bir tutum içinde bu iş sürdürülebilir. Farklı yöntemler bulunabilir. İletişim fakülteleri ile mutlaka bu konuda beraber çalışmamız gerek. Devletin bütün kurumları, sivil toplum kuruluşları, kamu çalışanları ile intiharı önlemek üzere birlikte çalışmaya her zaman hazırız.”    KORUYUCU FAKTÖRLER   Konuya yaklaşımın koruyucu ve riski artıran faktörler olarak ikiye ayırdıklarının bilgisini paylaşan Hacımusalar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunlar bir denge gibidir, koruyucu faktörleri arttırırsak, risk faktörleri azaltmış oluruz. Sosyal, ekonomik etkenler risk faktörleridir. Son yıllarda bunların belirgin derecede arttırdığı düşünürsek bu intihar için artmış bir risk demektir. Koruyucu faktörlerin tam tersi azaldığını düşündüğümüzde, insanların aile bağları, gelecekleri için sosyal desteklerin azalmış olması intihar konusunda artışın olacağı konusunda bir uyarı olmalı.”   BİREYSEL SOSYAL DESTEK   Bireyin mutsuzluğunun toplumun mutsuzluğuna neden olduğunu ifade eden Hacımusalar, davamla şunları söyledi: “Sosyal destek politikaları sadece intihar için değil ruhsal hastalıkları içinde koruyucu bir unsur. Sosyal destek derken; kişinin zor durumda kaldığında yarım isteyeceği (bu her zaman ekonomik olmak durumda değil), sıkıntılarını anlayabileceği mekanizmalar devreye girmeli. Sosyal destek ile mutsuzluğa karşı mutluluğu, kaygıyı değil dayanışmayı örgütleye biliriz. Bu sosyal desteği veren resmi bir devlet kurumu olması gerekmez, bir birey de destek verebilir. Bu toplumda mutsuzluğu, umutsuzluğu azaltır.”    ‘DAHA MUTLU BİR YAŞAM’   “Gidişat için hem kaygılı hem de umutluyum” diyen Hacımusalar, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Önemli sorunlarımız var, bunlar yok sayılmamalı, önemsenmeyecek sorunlar değil. Çoğu kişi kaygılarını dile getirirken ‘kemdi için, gelecek nesiller için kaygılıyım’ diyor. Bu kaygı olumsuz bir kaygı değil. Aslında bir nevi umudumuzu devam ettiren şeydir. Kaygılı olduğumuz sürece sorunları çözme için çaba sarf ederiz. Bunun için mutlaka işbirliği yapmamız gerekir. Bu yolda mücadele ederek daha mutlu bir yaşam yaratma noktasında çaba sarf etmemiz gerekir.”   MA / Emrullah Acar