Çözümsüzlüğe düşen kapatmalara sarılır! 2021-03-18 11:18:41 ANKARA - HEP’le birlikte 1990’lı yıllarda Meclis'e girip, tüm baskı, tutuklama ve kapatmalardan her defasında güçlenerek çıkan bir siyasi geleneğin son temsilcisi HDP’nin kapısına vurulmak istenen kilit, çözümsüzlüğü daha da derinleştirir.  MHP tarafından uzun süredir dillendirilen “HDP kapatılsın” çağrılarının, iktidarın bu küçük ortağının bugün yapılacak 13. Olağan Kongresi öncesi kapatma davasına dönüşmesi, Türkiye’deki "yargı bağımsızlığı"nı bir kez daha sorgulattı. Bugüne dek karşılaşılan örneklerden kaynaklı yargının bağımsız olmadığı, artık siyaseti takip etmeyen yurttaşların dahi malumu. Yargının iktidarın "emir eri"ne dönüşmesini HDP’ye dönük açılan kapatma davasının denk getirildiği tarihlerle görmek mümkün. DEP’li milletvekillerinin 2 Mart 1994'de vekilliklerinin düşürülmesiyle Kürt siyasi hareketine dönük girişilen ilk darbeden 27 yıl sonra, 2 Mart 2021 tarihinde Yargıtay tarafından HDP hakkında re’sen soruşturma açılması tesadüf değil.   Yine yıllarca tozlu raflardan tutulup, failleri bulunmayan, bulunmak istemeyen faili meçhul cinayet dosyalarında adım atmaktan imtina eden yargı, konu demokratik siyaset temsilcileri ya da Kürtler olunca dosyaların incelenmesi, davaya dönüşmesi, karara bağlanmasında son derece hızlı davranabiliyor. Bunun en yakın örneği HDP’uye yönelik kapatma davasına gerekçe yapılan Kobanê iddianamesi ve geçirdiği hızlı süreçler.   MAHKEME GÖRMEDEN ERDOĞAN BİLİYORDU   Hazırlanan 3 bin 500 sayfalık iddianamenin 30 Aralık 2020 tarihinde, göreve yeni başlayan Ankara Cumhuriyet Savcısı tarafından aynı gün mahkeme heyetine sunulması gibi, mahkemenin bu iddianame ve 300 klasörü aşan binlerce kişinin müşteki olarak beyanlarının yer aldığı, gizli ve açık tanıkların ifadelerinin bulunduğu dosyayı inceleyip, davayı kabul etmesi de bir hafta gibi bir süre aldı. Süreç bu derece hızlı işlerken bir anekdot Kobanê iddianamesi henüz mahkemeye dahi gönderilmeden detayları partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 28 Aralık 2020 tarihinde açıklanmıştı.   HDP KAPATILABİLİR Mİ?   Yargıtay’ın dosyayı 16 günde inceleyip, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmasındaki gecikmesinin nedenini de aslında ilk cümle ile anlattık. HDP kapatılabilir mi? HDP’yi kapatmak çözüm mü? Aslında bu soruların yanıtı, 1990’lı yıllarda Türkiye siyasetinde yer almaya başlayan ve yaklaşık 30 yılını deviren bir tarihsel birikimden gelen geleneğin mirası olan HDP için cevabı belli. Bu cevabı bulmak için şimdiye değin kapasına kilit vurulan partilere rağmen Kürt siyasi hareketinin yaşadığı büyümeye ve Türkiye’deki farklı haklar ve toplumsal kesimler için yeni bir umudun adresi haline dönüşen  HDP’deki yansımalarına bakmak yeterli olacak.   BUGÜNE DEK 28 PARTİ KAPATILDI   1961 Anayasası ile Türk hukuk ve siyasi hayatına giren Anayasa Mahkemesi  (AYM) kurulduğu 1963 yılından bu yana 26 siyasi parti kapatıldı. AYM’den önce kapatılan iki siyasi parti ile birlikte Türkiye'de bugüne kadar toplam 28 siyasi parti kapatıldı.    Halkın Emek Partisi (HEP), Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP), Demokrasi Partisi (DEP), Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Özgür Parti ve son olarak Demokratik Toplum Partisi (DTP) olmak üzere bunlardan 7’si Kürt siyasi hareketini temsil eden partiler oldu.   Kürt sorununa dair çözümsüzlük siyaseti ile kapılarına kilit vurulan bu partilerin tarihçesine birlikte bakalım.   MECLİS’E HEP İLE GİRİLDİ   Kürt siyasi hareketinin Meclis’teki ilk temsili olan HEP, 7 Haziran 1990'da kuruldu. Genel Başkanlık görevini Fehmi Işıklar’ın yaptığı parti, 20 Ekim 1991 Genel seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile ittifak yaparak, 18 milletvekilini Meclis’e gönderdi. HEP’in 15 Aralık 1991'de yapılan 1. Olağanüstü Kongre'sinde Feridun Yazar genel başkanlığa seçildi. Medyanın Birlik mesajı verilen kongreye dönük yaklaşımı bugün HDP’ye yönelik yaklaşımdan farksızdı. Sabah gazetesi o kongreyi “APO’nun annesi HEP Kongresi’nde”, Tercüman gazetesi “HEP Kongresinde ihanet tablosu”, Milliyet gazetesi ise “APO’nun annesi HEP Kongresi’nde, Leyla Zana El Öptü” başlıklarıyla verdi.   İKİNCİ KONGRE   3 Temmuz 1992'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma amacını taşımak” ve "yasaya aykırı siyasi faaliyetlerin mihrakı olmak" iddiasıyla HEP'in kapatılması istendi. Kapatılma ihtimaline rağmen 19 Eylül 1992'de Ankara'da toplanan HEP, 2. Olağanüstü Kongresi'ni gerçekleştirdi. Kongreye tek aday olarak katılan Mardin Milletvekili Ahmet Türk genel başkan seçildi. 25 Haziran 1992 tarihinde HEP’in kapatılma ihtimaline karşı ÖZDEP kuruldu. 8 gün sonra 3 Temmuz 1992 tarihinde HEP’e kapatılma davası açıldı. Kürt sorununda çatışmada ısrarın yansıması olan demokratik siyasete müdahale ile HEP 14 Eylül 1993’te kapatıldı.   DEP DÖNEMİ   HEP’in kapatması davası sürerken 7 Mayıs 1993’te DEP kuruldu. Yaşar Kaya başkanlığında kurulan DEP’e yönelik ilk müdahale 27 Haziran 1993 yılında yapılan kongre sonrası partinin 7 merkez yöneticisinin gözaltına alınması oldu. 17 bin faili meçhul cinayetin yaşandığı bu yıllar Türkiye’nin en karanlık tarihi olarak bugün hala hafızalarda.    2 Eylül 1993 tarihinde HEP Parti Meclis Üyesi Habip Kılıç’ın Batman'da öldürülmesini DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar ve Batman İl Yöneticisi Metin Can öldürülmesi izledi. Güreş-Çiller ekibinin işbaşında olduğu bu dönemde Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ‘Demokles’in kılıcı’ görevi gördü. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi “Demokrasi Partisi’nin barış çağrısıdır” başlıklı bildiri ve “Savaş değil, demokratik çözüm” yazılı afiş nedeniyle DEP hakkında “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya yönelik bölücü propaganda” yaptığı gerekçesiyle dava açıldı.    BASKILARDAN SEÇİME GİREMEDİLER   Üzerindeki baskılardan kaynaklı seçimlere dahi giremeyen DEP yöneticileri, 25 Şubat 1994 günü Ankara İl Örgütü binasında yapılan açıklama ile 45 günlük zaman zarfında 7 şehit verdiklerini, 6 il ve ilçe binalarının bombalandığını, genel sekreterlerinin evinde silahlı saldırıya uğradığını, Genel Merkez binasının bombalanarak kullanılamaz hale geldiğini, aday adaylarının partilerinden ayrılması için tehdit edildiğini belirterek, seçimlerden çekildiklerini açıkladı.     2 MART DARBESİ   Yoğun baskılar nedeniyle alınan bu çekilme kararı, iktidar ve medya tarafından topluma “PKK taktiği” olarak lanse edildi. 2 Mart 1994 yılına gelindiğinde siyasi bir darbe ile DEP’li milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları görüşülmeye başlandı. Aynı gün Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, ve Şırnak bağımsız milletvekili Mahmut Alınak'ın dokunulmazlığı kaldırıldı.   TARİHİN KİMLERİ YARGILAYACAĞI BİR SORUNDUR…   Orhan Doğan ve Hatip Dicle Meclis çıkışında gözaltına alındı. Bunu protesto eden diğer DEP’li milletvekilleri iki gün Meclis’te sabahladı. DEP’li vekiller Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Sedat Yurttaş, Selim Sadak, Mahmut Alınak, Hatip Dicle, Orhan Doğan 16 Mart'ta 1994’te tutuklanarak Ankara Merkez Cezaevi'ne gönderildi. DEP’li siyasetçilerin siyaset eliyle tutuklandığını dönemin başbakanı olan Tansu Çiller, 27 Mart yerel seçimleri sırasında “Ben onları Meclis’ten attım, iyi ettim mi?” sözleriyle itiraf edecekti.   Meclis önünde başını eğmeye çalışan polislere karşı dimdik duran görüntüleriyle Kürtlerin hafızalarında yer edinen Orhan Doğan’ın mahkemede yaptığı savunmada sarf ettiği “Yargılanmanın tarihsel önemine inanmakla birlikte, tarihin kimi ya da kimleri yargılayacağı, bir sorundur… Kendi adıma asla ‘sanık’ sayılmayacağıma inanıyorum” sözlerini, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu dün vekilliği düşürülmesi sonrası “Berxwedan jiyane” diyerek haklı çıkardı.  DEP’li Zana, Dicle, Sakık ve Doğan 15 yıl hapis cezası aldı. AYM, 16 Haziran 1994’te DEP’i kapattı.   HADEP: 37 BELEDİYE KAZANDI, KAPATILDI   Murat Bozlak başkanlığında 11 Mayıs 1994 yılında HADEP kuruldu. HADEP’te kendinden önceki siyasi partilerin kaderini yaşamaya mahkum edilmeye çalışıldı. İktidar tarafından yapılan tüm antidemokratik uygulamalara karşın HADEP’in seçimlere gireceğini açıklayan Genel Başkanı Murat Bozlak, “Amacımız demokratikleşmeyi ve barışı sağlamaktır...Gelin bu seçimlerde hep birlikte güçlerimizi birleştirelim, halktan yana bir iktidar için yürüyelim” dedi.   37 BELEDİYE KAZANILDI    HADEP’in tüm demokrasi güçlerini “Emek, Barış, Özgürlük Bloku” altında birleşmeye çağırması ile birlikte solda oluşturulan güç birliği ile girilen seçimlerde 1 milyon 200 bin oy alınmasına karşın seçim barajı nedeniyle Meclis’e girilemedi. Yerel seçimlerde ise HADEP biri Diyarbakır Büyükşehir belediyesi olmak üzere 37 belediyeyi kazandı. Bugün çok bileşenli bir yapıya sahip olan HDP’nin ilk nüveleri de toprağa ekilmeye başlamıştı. Bu dönemde de ağır baskılar altında olan partinin yöneticileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’de faili meçhullerle kaybedildi. AYM, 13 Mart 2003 tarihinde HADEP “terör odağı" haline geldiği iddiasıyla kapatıldı.   DEHAP: 64 BELEDİYE   DEHAP, 24 Ekim 1997 yılında kuruldu. 11 Ocak 1998 tarihinde gerçekleşen 1’inci Olağan Büyük Kongresi’nde Genel Başkanlığa Veysi Aydın seçildi. 1999 genel seçimlerine giremeyen DEHAP, yerel seçimlere kısmi olarak katıldı. 2 Nisan 2003 tarihinde DEHAP, Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme önerilerini içeren bir deklarasyon yayınladı. 29 Nisan 2003 tarihinde DEHAP’ın kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıldı.   8 Haziran 2003 yılında yapılan 2’inci Büyük Olağanüstü Kongresi ile Genel Başkanlığa Tuncer Bakırhan seçildi. DEHAP, Kürt sorununun demokratik çözümü için bir dizi girişimde bulundu. 2003 yılında Kürt sorununun demokratik çözümü için yol haritası açıklandı. Türkiye’nin AB’ye girmek için çeşitli demokratikleşme hamlelerinin başladığı bu yıllarda Kürtlerin özgürlük talepleri yine de iktidarların baskılarına maruz kaldı.   ‘DEMOKRATİK GÜÇ BİRLİĞİ’   Bu koşullar altında gidilen 28 Mart 2004 yerel seçimlerine DEHAP, SHP, ÖDP, EMEP, SDP ve Özgür Parti, 29 Ocak 2004 tarihinde ilan ettikleri “Demokratik Güç Birliği”yle girdi. İttifak seçimlerde 5 il, 33 ilçe, 31 belde belediye başkanlığı kazandı. 19 Kasım 2005 tarihinde DEHAP 3. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde kendini feshetti.   DTP: 22 MİLLETVEKİLİ, 98 BELEDİYE   DTP, Demokratik Toplum Hareketi’nin çalışmalarıyla oluştu. 22 Ekim 2004 günü Ankara’da Gordion Otel’de bir basın toplantısı düzenleyen Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Selim Sadak “Demokratik Toplum Hareketi” (DTH) adı altında bir partileşme hareketi başlattıklarını açıkladı. Yeni bir siyaset tarzıyla hareket edeceklerini açıklayan ve 9 Eylül 2005 günü Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un eşbaşkanlığında Demokratik Toplum Partisi (DTP) olarak kuruldu.   ‘BİN UMUT ADAYLARI’ MECLİS’E GİRDİ   DTP ile birlikte “eşbaşkanlık” sistemi Türkiye siyasetinde yer edindi. 22 Temmuz 2007 yılında “Bin Umut Adayları” adıyla seçime giren DTP, 8’i kadın olmak üzere toplam 22 milletvekili çıkararak, Meclis’e girdi. Meclis’e giren DTP’de diğer partiler gibi Anayasa Mahkemesi’nin kapatma davası ile karşı karşıya kaldı. DTP’nin kapatılma ihtimaline karşı Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ise 2 Mayıs 2008 günü kuruldu. Kurucu Genel Başkanlığı’na da Avukat Mustafa Ayzit getirildi.   KÜRT SORUNU BELİRLEYİCİ OLDU   AKP Kürt sorununa dair olumlu mesajlar verip, kimi demokratik adımlar atsa da yerel seçimlerde bölge kentlerinde istediği sonucu alınamadı. DTP 7’si il, 50’si ilçe olmak üzere toplamda 98 belediye başkanlığı kazandı. Kürt seçmenler açık bir şekilde Kürt sorunun siyasi ve kültürel çözümünü istedikleri mesajını iletti. Bu başarı sonrası DTP hakkında kapatma davası açıldı. AYM 11 Aralık 2009 tarihinde DTP’nin kapatılmasına, 37 kişiye beş yıl siyaset yasağı uygulamasına, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekilliklerinin düşürülmesine karar verdi. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekilliğinin düşmesiyle, DTP'nin meclisteki grubu da düşmüş oldu. İstanbul bağımsız milletvekili Ufuk Uras'ın katılımıyla grup kurmak için yeterli sayı olan 20 milletvekiline ulaşınca, 2 Mayıs 2008'de Meclis’te Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) adıyla yeni bir grup kuruldu.    BDP: 36 MİLLETVEKİLİ,102 BELEDİYE   BDP'nin genel başkanlığına Muş Milletvekili Nuri Yaman getirildi. BDP, Kürt sorununun çözümünde PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 2009 yılında açıkladığı Yol Haritası’nın önemli olduğunu ve bu yolda adımlar atılması gerektiği mesajını verdi. Yerel seçimlerden alınan başarı ardından AKP döneminde de bu sefer demokratik siyaset Gülen Cemaat yapılanması tarafından 2009 yılında ‘KCK’ operasyonlarıyla karşı karşıya kaldı. On binlerce siyasetçi tutuklandı. 1 Şubat 2010 tarihinde gerçekleşen olağanüstü kongrede Selahattin Demirtaş Genel Başkanlığa seçildi.   ‘DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK BLOKU’ KURULDU   BDP, 2011 genel seçimlerine bağımsız adaylarla katılma kararı aldı. Kürt siyasi hareketi 12 Haziran 2011 tarihindeki seçimler için Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu oluşturdu. BDP, EMEP, KADEP, EDP, SDP, Yeşiller Partisi, EHP, DİP, DSİP, İKP, İSP, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, İşçi Cephesi, KÖZ, Sosyalist Birlik Hareketi, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, Sosyalist Dayanışma Platformu, Toplumsal Özgürlük Platformu, Türkiye Gerçeği gibi partiler bu blok içerisinde yer aldı.    “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” kapsamında 41 ilde 65 kişi bağımsız milletvekili adayı oldu. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, 2,5 milyonun üzerinde oy alarak Türkiye genelinde yüzde 6,4'lik bir oranla 36 milletvekili çıkardı. YSK, o tarihte 2011 yılında KCK davasından beş yıl tutuklu kalan, Hatip Dicle'nin kesinleşmiş yaklaşık iki yıllık hapis cezası olduğu gerekçesiyle milletvekilliğini düşürünce sayı 35'e düştü. 2013'de başlayan çözüm sürecinde BDP aktif bir rol aldı. 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde de "eş başkanlık" sistemiyle girdiği seçimde 102 belediye kazandı. 11 Temmuz 2014'te "Demokratik Özerklik ile özgür yaşamı inşa ediyoruz" sloganıyla 3.Olağan Kongresi'ni gerçekleştirdi ve isim değiştirerek Demokratik Bölgeler Partisi adını aldı. İlk Eş Genel Başkanları Kamuran Yüksek ve Emine Ayna seçildi   HDP: BARAJLAR YIKILDI     Temelleri 2008 yılında atılan ve birçok siyasi oluşumun oluşturduğu Halkların Demokratik Kongresi (HDK) içerisinden çıkan Halkların Demokratik Partisi (HDP) 15 Ekim 2012 tarihinde kuruldu. Kongre partisi olarak kurulan HDP’nin ilk Eşbaşkanları Yavuz Önen ve Fatma Gök oldu.    HDP’nin 27 Ekim 2013’te gerçekleştirilen Olağanüstü Kongre’de eş genel başkanlık görevlerine Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü seçildi. Barış ve Demokrasi Partisi, Devrimci Sosyalist Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek gibi partiler Halkların Demokratik Partisi çatısı altında birleşti. 22 Haziran 2014 tarihinde gerçekleşen 2. Olağanüstü Kongresi’nde yapılan seçimleri kazanan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş yeni eş genel başkan oldu.   BOMBALAR KAR ETMEDİ   Çözüm sürecinde aktif olan parti, 28 Şubat 2015 tarihinde okunan ve sonradan iktidar tarafından reddedilen Dolmabahçe Mutabakatı ardından son 6 yılı geride bırakan saldırıların hedefi oldu. Mart 2015 ile Haziran 2015 tarihleri arasında HDP parti binaları, seçim büroları ve çalışanları saldırılara uğradı. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden iki gün önce HDP’nin Diyarbakır Mitingi’ne bombalı saldırı gerçekleştirildi. Çözüm sürecinde aktif rol alan HDP, “Türkiyelileşme” iddiasıyla girdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 10 barajını aşarak, 80 milletvekilini Meclis’e gönderdi.   HDP’YE BARAJ ENGELİ TUTMADI   Çatışmalı sürecin yeniden devreye konulması 1 Kasım 2015 tarihinde yenilenen genel seçimlerde HDP yüzde 10,8 oy aldı TBMM’deki sandalye sayısı 80’den 59’a düştü. 20 Mayıs 2016 tarihinde TBMM’de yapılan oylamada AKP, MHP ve bazı CHP milletvekillerinin oylarıyla o tarihe kadar haklarında fezleke bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını öngören Anayasa değişikliği kabul edildi.   KAYYIM POLİTİKASI DEVREYE KONULDU   Savaş sürecinin başlatılmasıyla bölgede uygulanan sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte DBP'nin 10 il, 72 ilçe, 12 belde olmak üzere 94'üne kayyım atandı. 95 belediye eş başkanı tutuklandı. Dokunulmazlıkların kaldırılması ardından 4 Kasım 2016 tarihinde HDP’li milletvekillere yönelik yapılan operasyonda eş genel başkanlar Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 12 milletvekili gözaltına alındı. Demirtaş ve Yüksekdağ’ında aralarında bulunduğu 10 milletvekili tutuklandı. HDP’li yedi ismin milletvekillikleri düşürüldü.   BARAJ 3’ÜNCÜ KEZ AŞILDI   Ağır baskılar altında HDP 24 Haziran 2018 seçimlerinde de iktidarın baraj altında bırakma politikalarına karşı artık barajların anlamsız olduğunu bir kez daha gösterdi. Bölge kentlerinde AKP’nin hile, baskılarına karşı yüzde 11,7 oy alan HDP 67 milletvekili çıkardı.   KAYYIM POLİTİKASINA YANIT   Tüm baskı politikalarına karşı HDP’nin demokrasi mücadelesi ve Türkiyelileşme politikası 28 Haziran genel seçimleri ile 31 Mart yerel seçimlerinde de karşılık buldu. Eş Genel Başkanlarının tutuklanması, parti üye ve yöneticilerine yönelik baskılara karşın 3 Büyükşehir, 5 İl, 45 İlçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplamda 65 belediye kazanıldı. HDP’nin stratejisi sayesinde AKP bölge kentleri yanı sıra İstanbul, Antalya, Mersin, Adana gibi büyükşehirleri de kaybetti.   DEMOKRATİK SİYASETE MÜDAHALE   Kürt sorununda çatışma ile iktidarını korumayı düşünen AKP-MHP ittifakı, tüm bu yenilgilerine karşı baskı, tutuklama, gözaltı politikalarını devam ettirdi. İlk olarak HDP’li belediyelere kayyım politikasını yeniden devreye koyan AKP, sonrasında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven ile Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları ile CHP’li Enis Berberoğlu’nun vekilliğini düşürdü. Güven hakkında verilen 22 yıl hapis cezası Avrupa İnsan Hakları (AİHM) Büyük Daire’nin Demirtaş hakkında verdiği karar öncesi hızla onaylandı.   Demokratik siyasete müdahale aynı zamanda uluslararası alanda da Türkiye’yi birçok defa mahkum etti. Her ne kadar HDP’ye kapatma davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne savcılık atıfta bulunsa da, AİHM tarafından HEP, DEP, HADEP ve DTP’nin kapatılmasına karşı yapılan başvurularda ihlal kararı verildi.   BUGÜN DE KAPATILMAK İSTENİYOR   İktidarın Kürt sorununda çatışmada girdiği çıkmazın son örneği olan Garê operasyonu ardından bu defa da HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi ve partinin kapatılma davasının açılması hamlesi devreye konuldu. Tüm bu süreçlere bakıldığında ise bugün Kürt sorununda çözümsüzlüğün parti kapatmalarla çözülemeyeceği, demokratik siyasetin tasfiyesinin ise bir kazanıma yol açmadığıdır. Her defasında Anka kuşu gibi küllerinden doğan bir siyasetin ve halkın karşısında Yunus Emre’nin dediği gibi; “Zulüm ile abad olanın akıbeti berbad olur..”   MA / Berivan Altan