Tarihçi Aydın: Cumhuriyet'in ilk yıllarında kutlanan Newroz unutturulmaya çalışıldı 2021-03-19 09:53:44   İSTANBUL - Her halkın farklı anlamlar yüklediği Newroz’un Kürtler için “ulus kurucu” bir anlam taşıdığını söyleyen tarihçi-yazar Erdoğan Aydın, Newroz’un Cumhuriyet’in ilk yıllarında kutlandığını ancak daha sonra Kürtlere dönük inkar politikasıyla birlikte unutturulmaya çalışıldığını belirtti.    Baharın gelişiyle birlikte doğanın uyanışını, kendisini yenilemesini temsil eden Newroz, Ortadoğu, Mezopotamya, Anadolu, Ön Asya ve Balkan halkları tarafından bin yıllardır kutlanıyor. Her halkın farklı anlamlar yüklediği Newroz, Kürtler için direnişle eş anlamlı. Newroz, Demirci Kawa’dan aldığı çekiçle Diyarbakır Cezaevi’ni parçalayan Mazlum Doğan’dan Ortadoğu örsünde DAİŞ’i ezen Arîn Mirkanlara kadar süregelen bir direniş geleneği inşa etti. Tarihçi-yazar Erdoğan Aydın, direne direne bugünlere gelen Newroz’un Kürtler için anlamını ve diğer toplumların bakış açısından ayrılan noktaları Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi.   DEMİRCİ KAWA MİTİ   Bütün ulusların oluşumunda mitolojilerin, destanların kurucu bir rolü olduğunu ifade eden Aydın, devletin kurucuları, öncüleri, hatta burjuvazileri, bazen sosyalist öncülerinin bu efsaneler üzerinden ulusun değerlerini, kendine yüklediği anlamları belirginleştirdiğini belirtti. Aydın, dolayısıyla Newroz ve Newroz’un Kürt yorumu olan Kawa efsanesinin de Kürtler için diğer uluslarda ve dinlerde olduğu gibi bir “ulus kurucu anlam” taşıdığını söyledi. Bu değerler sistemi, dinlerin ve kültürlerin arasındaki görece farkları bilip, okuyabilmenin önem taşıdığını vurgulayan Aydın, öyle ki kendini Kawa efsanesi üzerinden kuran bir ulus bilinci ile örneğin kendisini dünyanın fethi üzerinden veya ırk üstünlüğü üzerinden kuran bir ulus bilinci arasında ciddi farklar olduğunu kaydetti.   Newroz’un, Kawa ile bütünlük içinde bir ulus kurucu değer haline getirilmesinin, bunu değer haline getiren ulus açısından da, eşitlik, özgürlük gibi günümüzün evrensel değerleriyle uyum sağlamak açısından da büyük bir kıymet taşıdığını belirten Aydın, demirci ustası, emekçi profili ve bu kişinin hak mücadelesi üzerinden kurulan ulus kurucu mitolojinin çok özel bir anlamı olduğu kanaatinde olduğunu dile getirdi.   ANLAMLAR KOŞULLARLA İLGİLİ    Aydın, efsanelere yüklenen anlam veya efsaneler üzerinden yapılan tercihlerin, bu seçimi yapan halkın koşullarıyla da ilgili olduğunu vurguladı. Aydın, Demirci Kawa efsanesi üzerinden bunu, “Bu efsanenin Kürtlerin mitolojisi olarak yükselmesi sürecine baktığımızda, Kürtler aynı coğrafyayı paylaştığı halklardan farklı olarak devleti olmayan bir halktır. Ayrıca anadiliyle, tarihiyle, siyasal kurumlarını kurmasının engellenmesiyle mağdur edilmiş bir halktır. Bu mağduriyet kaçınılmaz olarak seçmeci bir yaklaşımı beraberinde getirmiştir” sözleriyle açıkladı.    Efsaneleri birbirinin rakibi haline getirmenin doğru olmayacağını söyleyen Aydın, “Newroz’un tüm yorumları insanlığın tarihi açısından iyilik, aydınlık ve üretimin arttırılması arayışıdır. Baharın gelişinin sembolüdür. Bütün bunlara baktığımızda aslında Acemler, Türkler, Araplar yani bütün Orta Asya, Ortadoğu ve Mezopotamya halkları açısından nasıl bir anlam yüklenirse yüklensin Newroz hep iyiliği, yeniliği, yarını ve tarım toplumu bağlamında düşündüğümüzde baharın gelmesini ve yeni yılın başlangıcını ifade eder” diye konuştu.   DEMİRCİ KAWA İLE SELAHADDİN EYYUBİ FARKI    Diğer komşu halklardan farklı olarak Kürtlerin, Demirci Kawa üzerinden Dehak’ın zulmüne karşı başkaldırıyı esas alarak Newroz’u tanımlamalarının modern dönemde yaşadıklarını çözmekle de bağlantılı olduğunu belirten Aydın, bu konuda şunları söyledi: “Kürtler diğer komşu halklardan farklı olarak adalet, hak için başkaldırı, zalimle uzlaşmama, onunla mücadele etme gibi figürleri bu yeni günün merkezine oturtmuşlardır. Dolayısıyla fark çok önemli. Aynı zamanda bu mitolojiler, halkların kendi içindeki sınıfsal farklarının da birbiriyle rekabet ettiği bir konuyu oluşturur. Mesela Selahaddin Eyyubi Kürtlüğü konusunda kuşku olmayan bir şahsiyettir ama Selahaddin Eyyubi esas kavgasını Hristiyanlara karşı vermiştir. Orada da işgali kırmak gibi meşru bir gerekçe olsa da, bir emir, bir kral, bir halife olarak yürüttüğü bir kavga var. Kürt toplumunun esas büyük çoğunluğu Selahaddin Eyyubi’den çok Dehak’a karşı mücadele eden Demirci Kawa’yı kendi birinci sembolü yapmıştır.”    CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA KUTLANIYORDU    Halkların Newroz’a farklı anlamlar yüklediğini ve bu anlamların hepsinin pozitif yüklü olduğunu dile getiren Aydın, ancak devletin “Nevruz Bayramı”nın bu kapsamda değerlendirilemeyeceğinin altını çizdi. Aydın, nedenini ise şöyle açıkladı: “Burada asimilasyondan, tek tipleşmeden vazgeçmeyen bir siyasal kurgunun, egemen kurgunun artık bastıramayacağını, ortadan kaldıramayacağını düşündüğü Newroz’un içeriğini boşaltıp, onu değiştirme çabasıyla karşı karşıyayız. Çoğumuz bilmeyiz; Newroz, Cumhuriyet’in ilk yıllarında kutlanan bir bayramdı. Fakat Türklerin ve Kürtlerin ortak mücadelesi üzerinden başlayan milli mücadele, 1924 Anayasası’ndan itibaren Kürtlerin inkarı ve Türklük üzerinden tasarlanmaya başlandı. Bu andan itibaren sadece Türklüğü öven, Türklüğün altını çizen bayramlar, mitolojiler ve tarih kurguları üzerinden bir davranış sergilenmeye başlandı. Türklüğe bir yarar getireceği düşünülmeyen bayramların ise üstünün betonla kapatılması şeklinde bir tercihte bulunuldu. Bu nedenle Cumhuriyet'in ilk yıllarında Newroz kutlanırken, sonraki yıllarda Newroz unutturulmaya çalışıldı. Türkler ve Kürtler eşit haklı iki toplum, etnisite olarak tanımlanmasından Erzurum ve Sivas kongreleri, Amasya protokolü gibi belgelerin sansüre uğratıldığı bir döneme geçildi.”    ‘BİZ’LİKLE ÖZDEŞLEŞTİ   1970’lerin başlarında yaşanan Kürt aydınlanmasıyla Kürtlerin “Biz Kürdüz ve haklarımız, mitolojilerimiz var” diyerek arayışa geçtiğini dile getiren Aydın, bu arayışın Newroz’un da giderek yükselişe geçmesini sağladığını kaydetti. Fakat bu yükseliş yasaklanıp, engellenmeye çalışılsa da Kürt halkının geniş kesimlerinde kabul görmediğini söyleyen Aydın, 1990’lara gelindiğinde ise sıradan Kürt köylüsünden burjuvasına, sosyalistinden Kürt kadınına kadar herkesin etrafında toplandığı bir “biz”in oluştuğunu vurguladı.   ‘NEVRUZ’A DÖNÜŞTÜRME ÇABASI   Aydın, bu “biz” oluşumu karşısında ise Newroz’un aslında Türklerin bayramı olduğu ileri sürülerek unutturulmaya çalışıldığını dile getirdi. Aydın, “Bu bayram da tıpkı ‘aslında Kürt diye bir halk yoktur, Türkler dağda yürürken çıkan kart kurt sesinden kendilerine Kürt dediler, oysa gerçekte bir Türk boyudur’ efsanesinde olduğu gibi asimile eden, dolayısıyla Türkleştirme politikasına uygun hale getirmeye çalışan bir hale getirildi. O ana kadar Newroz’dan söz edenler, ister ‘Newroz’ desin ister ‘Nevruz’, ters bakılan, dışlanan, bölücülükle suçlanan kişiler olarak görülürdü. Yanılmıyorsam 1991’de birden bire valilerin, bakanların, medyanın olağanüstü sahiplendiği, seremonilerin yapılmaya başlandığı bir sürece geçildi. Orta Asya’daki kimi kutlama figürleri oradan heyetler getirilerek yapılmaya başlandı. Burada bir iyi niyet olmadığı açıktır” ifadelerini kullandı.    Bayramların kardeşleştirici, birleştirici karakteri üzerinde duran Aydın, anlatısı üzerinde bir farklılık olsa da Newroz’un Kürt, Arap, Alevi, Sünniler açısından kardeşleştiren bir ortak bayrama vesile olabilecekken, asimilasyonun daha ince yöntemlerle yapılması girişimi olan Nevruzlaştırma için böyle denilemeyeceğini vurguladı. Aydın, “Nevruz” kutlamalarının diğer bir taraftan Sovyetler Birliği ve bağlı devletlerin çöküşünden sonrasına denk geldiğini de dikkat çekti.   Aydın, “Bu çöküşten sonraki süreçte Türki halklar denilen halklarda yeni arayışlara başladı. İşte Kırgızistan’ın, Azerbaycan’ın, Kazakistan’ın inşa olduğu bir dönem. Dolayısıyla bu işin birinci maddesi her ne kadar Kürtlerin Kürt olma haklarını ortadan kaldırmaya dönük bir iç boşaltma girişimi ise de, bir de uluslararası bir boyutu vardı. Türki halkları, uluslararası sermayenin altında toplama onları buraya çekmek için de ortak figür olarak kullanılmaya başlandı. Fakat her iki nedenin de pozitif bir yaklaşım olmadığını, insan haklarına, toplumların, halkların kardeşleşmesine uygun bir yaklaşım olmadığını belirtmek lazım” dedi.   KÜRTLER İÇİN ANLAMI DEĞİŞMEDİ    Kürtlerin esas olarak koşullarının değişmediğini, sorunun Kürt’ün de Türk, Arap, Acem gibi eşit yurttaşlık haklarını ele alması olduğunun altını çizen Aydın, şunları ekledi: “Sorun, 1921 Anayasasında kayıt altına alınıp anayasal madde haline getirildiği gibi bir özerklik hakkının gerçekleştirilmesi, bir anadil kullanımı hakkının tıpkı Türkçe, Arapça, Acemce gibi güvenle ve bir baskıya uğramadan kullanabilmesidir. Bu sorunlar aşılmadığı için Newroz’un da anlamı Kürtler açısından değişmemiş oluyor.”    Bu sorun çözülmediği sürece bölge kanamaya, acı çekmeye, bölgenin ekonomileri tahrip olmaya, bölgenin anneleri ağlamaya ve bölgenin çocuklarının acı çekmeye devam edeceğini kaydeden Aydın, Arap, Türk, Acem egemen sınıflarının sürekli emperyalizmden söz ettiğini ancak bunun önünü almak için gereken adımları bir türlü atmadıklarını kaydetti. Aydın, atılması gereken adımların Birleşmiş Milletler’in, Avrupa Birliği’nin, hukukun gereklerini uygulamak olduğunu ifade etti.    İNSANLIĞIN DEĞERLERİ   Newroz değerlerinin Türk, Kürt, Arap, Acem, Fransız ayırmadan insanlığın değerleri olduğunun altını çizen Aydın, “Bu değerleri sahiplendiğimiz oranda insanlaşabileceğimizi, medenileşebileceğimizi düşünüyorum” diyerek, Newroz’un bu sorunların çözülmesine vesile olmasını, halkaların sağduyusunun ırkçılığı aşması için yardımcı olmasını diledi.