Kardeşleri Öcalan’ı anlattı 2021-04-02 09:05:11   URFA - Abdullah Öcalan'ın 72'nci yaş günü dolayısıyla anılarını paylaşan kardeşleri Mehmet ve Fatma Öcalan, 2004 yılından bu yana festival havasında kutlanan 4 Nisan’ın halkın bayramı olduğunu söyledi.   Milyonlarca insanın iradesi olarak kabul ettiği PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulduğu İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 72 yaşına girecek. Her yıl doğduğu Urfa'nın Halfeti ilçesi Amara (Ömerli) Mahallesi’nde kitlesel olarak kutlanan Öcalan’ın doğum günü olan 4 Nisan, bu yıl cezaevlerinde binlerce tutuklunun tecride karşı başlattığı açlık grevi eylemi ve dünyanın dört bir tarafında yürütülen özgürlük kampanyaları ile karşılanacak. Amara’da yapılacak etkinliklerin programları hala netleşmedi ancak her yıl olduğu gibi yine milyonların gözü Amara’da olacak.    4 Nisan kutlaması öncesi kardeşleri Fatma Öcalan ile Mehmet Öcalan, aynı evde büyüdükleri, tarlada birlikte çalıştıkları, tüm baskı, tehdit ve saldırılara rağmen izinden ayrılmadıkları ağabeyleri Öcalan’ı anlattı.    YERİNDE DURMAZDI   Öcalan’ın doğup, büyüdüğü evin avlusunu göstererek konuşmasına başlayan Mehmet Öcalan, “Hepimiz burada büyüdük. Geçimimizi bağ ve bahçelerden sağlıyorduk. Yine küçük bir fıstık bahçemiz vardı. Çocukluğumuz çobanlık yaparak geçti. Başkan çok hareketli bir çocuktu. Yerinde duramazdı. Annem onun bu durumuna hep tepki gösterirdi. Bir keresinde, ‘Bir dakika yerinizde duramıyor musunuz?’ diye söylenmişti. O dönem erkek çocuklara daha çok değer verilirdi. Uzun süre dışarda kaldığımızda annem kardeşim Havva ve Gülsüm’ü bizi bulmaları için aramaya gönderirdi. Çok gezerdik. Annem hep peşimizdeydi” dedi.     ARAYIŞ İÇİNDEYDİ   Ağabeyinin herkes ile iyi ilişkileri olduğunu, yapacağı işin her ayrıntısını düşünerek yaptığını söyleyen Öcalan, “Nereye giderse gitsin şayet bir sorun yaşayacaksa, yanında bir arkadaşını bulundururdu. Yaşamını belli kurallar dâhilinde sürdürürdü. İşine ciddi yaklaşır, eksik kabul etmezdi. Ne olursa olsun her zaman doğrusunu yapmaya özen gösterirdi. Liseye gitmeden önce hep birlikteydik. Liseyi kazanıp gittikten sonra aramıza mesafe girdi. Yaşamında sürekli bir arayış içindeydi. Bu da onun yaşamının gerçekliğiydi. Gittiği her okulda şunu sorguladı; 'Ben Kürdüm ama okuduğum okul Türkçe’ derdi. Bunu çocukluk yıllarında dahi söylerdi. Bazen günde 10 saat kitap okurdu. Her şeyin gerçekliğini bire bir kitaplardan okuyarak kavramaya çalıştı” diye anlattı.    HALKIN BAYRAMI   Ağabeyinin doğum günü olan 4 Nisan kutlamalarını anlatarak konuşmasını sürdüren Öcalan, 2004 yılından bu yana kutlamaların yapıldığını belirtti. 4 Nisan’ı daha önce de kutladıklarını, ancak kitlesel olmadığını söyleyen Öcalan, şunları aktardı: "2011 ile 2015 yılları arasında 4 Nisan kitlesel bir şekilde kutlandı. Türkiye ve Kürdistan’ın dört parçasından yüz binlerce kişi Halfeti’ye akın etti.” 4 Nisan kutlamalarının festival havasında geçtiğini, son yıllarda ise yasaklandığını dile getiren Öcalan, şöyle devam etti: “Kutlamanın önünü kesmek için yasakladılar. Köyde 7-8 yıl kutlamalar yapıldı, olumsuz bir şey yaşanmadı. Herkes gayet memnundu. Buradaki kutlamalar halk için de güzel bir bayramdı. İnsanlar burada 3 gün boyunca müzikler eşliğinde halay çekip eğlenirdi. Edirne’den, Hakkâri’ye her yerden insanlar gelirdi. Devlet insanların memnun olmasını istemedi. Yasaklarla bir şey elde edemezler. Yokluk ile başlayan bir mücadele vücut buldu ve büyüdü.”   ‘BARIŞIN YILI OLSUN’   4 Nisan’da Amara’ya gelmek isteyen misafirleri beklediklerini söyleyen Öcalan, “Devlet salgın gerekçesiyle engellemek isteyebilir. Ama gelmek isteyenler kendi tedbirlerini alarak gelebilir. Devlet insanlara engel olmamalıdır. Devlet dışında kimse burada bir olumsuzluğa neden olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde 22 yıl cezaevinde tutulan biri yok. Komploda yer alanların sorumlulukları büyük. Başkanın Ortadoğu üzerinde etkisi çok fazla. Bu 4 Nisan’ın barışa vesile olmasını diliyorum. Başkanın özgür olduğu, Ortadoğu’da barışın egemen olduğu bir yıl olması dileğiyle” dedi.     ÇOCUKLARI SEVERDİ   Tarlada birlikte çalışırken ağabeyinin çok çalışkan olduğunu, kendi payına düşen işi erken bitirdiğini, yine kardeşlerine yaklaşımının çok iyi biri olduğunu söyleyen Fatma Öcalan, ağabeyinin küçüklüğünden beri çok iyi bir insan olduğunu söyledi. Tarlada çalışırken ağabeyinin kendilerine çok yardımcı olduğunu anlatan Öcalan, “Bir birimizi çok severdik. Onu hala da çok seviyorum. Geceden tarlaya gidip işini bitirip gelirdi. Köydeki tüm çocuklar onun yanına gelir, onu severlerdi. Annem kimi zaman sinirlenirdi. ‘Bu çocukları getirme tahammül edemiyorum’ derdi. O da, ‘Ben çocukları seviyorum’ derdi. Ortaokulda okurken çocuklara öğretmenlik yapıyordu. O çocuklardan birçoğu öğretmen oldu. Köyün arkasındaki tarlada bir ağacımız vardı. İşi bittikten sonra, ‘Ben oraya gideceğim. Biraz orda yatıp, kitap okurum’ derdi. Günün yarısını orada geçirirdi” diye belirtti.    YILANLAR    Ağabeyinin yılanları sevmediğini belirten Öcalan, “Tarlada çalışırken sürekli yıllan öldürürdü. ‘Yılan hangi deliğe girdiyse onu çıkarıp öldüreceğim. Elinize taş alın. Taş yığınlarının arasından çıkarsa vurup öldürün’ diyordu. Bir şekilde yılanı deliğinden çıkarır, daha sonra öldürürdü. Hep 'yılanlar zararlıdır' derdi. Bir gün abdest alırken, yılanlar onu sokmak için yaklaşıyordu. Onu uyardık. Kaç dedik. Abdestini yarıda bırakıp geri çekildi. Daha sonra geri dönüp o iki yılanı da öldürdü. Babam onu çok severdi.”    ‘BİZİ YAKACAKLARDI’    Ağabeyinin Türkiye’ye teslim edildiği günü hatırlatan Öcalan, “Çok kötü bir gündü. 1 hafta yemek yapmadık, yiyemiyorduk. Odaya girdim kapıyı üzerime kilitleyip bir hafta içerden çıkmadım. Çok üzülüyorduk. Elimizden de bir şey gelmiyordu. İlk görüşüne gittiğimde onu görünce ağlamaya başladım. Bana ‘Ağlamak bizim âdetimiz değil’ dedi. Daha sonra konuştuk. İnsan ağlamadan yapamazdı. İşkence altındaydı. Her görüşe gittiğimizde küfür ve hakaretlere maruz kalıyorduk. Bizi taşlıyorlardı. Bir keresinde ben, Mehmet, Havva, dayım ve yanımızdaki çocuklar ile görüşe gittik. Bursa’da kaldığımız otelin etrafını sarmışlardı. Bizi yakacaklardı. Daha sonra avukatlar ‘Sizi yakacaklar oradan çıkın’ dedi. Gece çıktık otelden daha sonra aynı gece İstanbul’a geldik” dedi.   ‘AĞABEYİMİ GÖRMEK İSTİYORUM’   Ağabeyinin sağlık durumuna ilişkin endişeli olduklarını söyleyen Öcalan, “En son ortaya atılan iddialar üzerine 2 gece yatamadım. Çok merak ediyorum. Ben kardeşimi çok özledim. Keşke görseydim. Hastayım, yaklaşık 6 yıldır görüşüne gidemiyorum. İzin verseler tekerlekli sandalye ile giderdim. Ben kardeşimi ölmeden görmek istiyorum. Tek başına orada bir odada tutuluyor. Görüşçüsü yok. Bir güvercini bile küçücük kafese koysan dayanamaz. O 22 yıldır cezaevinde. Yetmiyor sürekli baskı altında” dedi.    MA / Barış Polat