Tahliye olan öğrencilerden direniş çağrısı 2021-04-06 09:05:14 İSTANBUL - Kayyım rektör protestolarında tutuklanan ve geçen günlerde tahliye olan öğrenciler, Boğaziçi eylemlerinin toplumun her kesiminin adalet talebiyle birleştiğini belirterek, topyekün direniş çağrısı yaptı.   AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi'ne Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan'ın kararıyla kayyım rektör olarak atanmasını protesto eden öğrencilerin 4 Ocak’ta başlattığı eylemler devam ediyor. Bu süre boyunca yapılan eylemlerde polisin saldırısıyla gözaltına alınan yüzlerce öğrenciden 11'i tutuklandı. Son olarak mahkemeye çıkan Şilan Delibalta ve Anıl Akyüz’ün de tahliye edilmesiyle tutuklu öğrenci kalmadı.    SİS DAĞILDI YOL AÇILDI   Tahliye edilen öğrencilerden Birleşik Devrimci Partisi üyesi Necmettin Erdem, başlatmış oldukları direnişi, mevcut siyasi iktidarın baskılarına karşı başkaldırının yansıması olarak tanımladı. Üniversitelerdeki anti demokratik uygulamaların mevcut iktidar politikalarının bir ayağı olduğunu söyleyen Erdem, “Cüret edebilen herkesi fişlediler. KHK’lerle akademisyenleri okullardan attılar. Atmadıklarını da çalışamaz hale getirdiler. Özgürlük fikrine sahip çıkan öğrencileri gözaltılarla ve  tutuklamalarla bastırmaya çalıştılar. Kayyum rektörlerle öğrencileri hareket edemez hale getireceklerini, sindirebileceklerini düşündüler. Gökkuşağından korktular. Gökkuşaklı çantaları, bayrakları, şemsiyeleri, kıyafetleri alanlara almadılar. Sırf LGBTİ+ bayrağı taşıdığı için gözaltına alınan, darp edilen insanlar oldu. Ama gençlik hareketi, öğrenciler, devrimciler, şimdi olduğu gibi her zaman, her koşulda bu sisi ve pusuyu dağıtıp kendilerine yol açmayı bilmişlerdir. Yine öyle oldu” dedi.   KORKU YÜZLERİNİ VURMUŞTU   Gözaltına alındığında polisin yüzündeki korkuyu gördüğünü sözlerine ekleyen Erdem, 3 gün gözaltında tutulduktan sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandıklarını belirterek, “Avukatlarımız ve ailelerimiz tarafından getirilen elbise ve kıyafetlerimizi bile yanımıza almamıza izin vermeden apar topar hapishaneye götürdüler. İçeride diğer mahkumlardan izole bir şekilde tutulduk. Bir süre battaniye ve kişisel eşyalarımıza dahi ulaşamadık. Diretmelerimiz ve dışarıdaki destekler sonucunda ulaştık bunlara. Tamamen istihbari bilgilerle tutuklanan bizlere uzun süre mektup ve kitaplarımızı vermediler. Soruşturmayı TEM yürüttü ama biz adli bölümdeydik” dedi.    Adli tutukluların da kendilerini desteklediğini belirten Erdem “Maltaya pusula atarak selam gönderiyorlardı bize, sürekli bir ihtiyacımız olup olmadıklarını soruyorlardı. Onlar da haklılığımızın ve direnişimizin meşruluğunun farkındaydı” ifadelerinde bulundu.     DİRENİŞİ KIRAMADILAR   Tahliye olduklarında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından “terörist”, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “hain” ilan edilmelerini dinlediklerini aktaran Erdem, bu söylemlerin karşısındaki binlerin direnişini hatırlattı. Erdem, çıktıklarında sokakların halen hareketli olduğunu görmenin kendisine “onur” verdiğini dile getirerek, “Tutuklamayla, gözaltıyla, işkenceyle, ev hapisleriyle, kaçırmakla, tehditle, hiçbir şekilde direnişi kıramadılar. Her şey ilk günkü kararlılıkla devam ediyor” diye konuştu.   İSYANIN AYAK SESLERİ    İktidarın, her direniş zeminini teslim almak yolunda projeler çizdiğine dikkati çeken Erdem, korku duvarlarını yükseltme çabalarının karşılık bulamayacağını ifade ederek, “İşçi direnişleri, Boğaziçi direnişinin sürmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle kadınların isyanı artık faşizme karşı direnişlerin yükseleceğini, ayaklanma ve isyanların ayak seslerinin duyulmaya başladığını gösteriyor” vurgusunda bulundu.   YANGINI BÜYÜTME ÇAĞRISI   Kayyımların kurumsallaşmak için halkı teslim almaya çalışan faşizmin bir politikası olduğunun altını çizen AKP’nin, kuşatamadığı alanı tasfiye etmeye yönelik operasyonlar başlattığı söyledi. Bu politikaların ilk olarak Kürt halkının seçilmiş vekilleri ve belediye başkanları üzerinde uygulandığını vurgulayan Erdem, ardından barolar, üniversiteler ve son olarak İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması ile kadınlar üzerinden devam ettirdiklerini aktardı. Bu açıdan başlatmış oldukları direnişin sadece bir öğrenci direnişi olmadığının altını çizen Erdem, “Bu direnişi kampüsün ve Kadıköy’ün dışarısına çıkararak her yere yaymamız lazım. Birleşik mücadele ile bir araya gelip yangını büyütmeliyiz” diyerek, herkesi öğrenciler ile dayanışmaya davet etti.    ÖLÜ TOPRAĞI ATTI    Boğaziçi direnişinin gençlik hareketi üzerindeki ölü toprağı attığını ifade eden Yüksek Lisans Öğrencisi Anıl Akyüz ise bir çok kesimin adalet Boğaziçi protestolarıyla yeni bir evreye girdiğini vurguladı. Akyüz, Boğaziçi direnişini bastırmak üzere yürütülen baskıların öğrencilerin direncini kıramadığını söyledi.    ‘BAŞIMI ÖNE EĞMEDİM’   Tutukluluğunun ilk günlerinde zaruri hiçbir ihtiyacının karşılanmadığını belirten Akyüz, kamuoyu desteği ve vekil ziyaretleriyle bu sürecin son bulduğunu paylaştı. Uydurma polis fezlekeleriyle tutuklandıklarını belirten Akyüz, “Ales sınavına gittiğim için pandemi koşulları bahane edilerek 21 gün tek kişilik hücrede tecrit edildim. O 21 günde bile başımı bir an olsun öne eğmedim. Kimsenin de eğdirmesine izin vermedim. Elimden geldiğince haklı mücadelemizi oradaki insanlarla konuşmaya gayret gösterdim” diye belirtti.   E5 KENARINA BIRAKILDI   Tahliye kararından sonra jandarma tarafından sokağa çıkma yasağı olduğu söylenerek bir ring aracı ve rütbeli jandarmalar eşliğinde üzerinde sadece kimliğinin bulunduğu bir halde Kartal Köprüsü E5 kenarına bırakıldığını paylaşan Akyüz, “Aileme dahi sonradan haber verildi. Onlar beni cezaevi girişinde bekliyorlardı. Böylece devletin bizim tahliyemizden bile çekindiğini bir kere daha görmüş olduk. Yaklaşık yarım saat sonra aileme Kartal Köprüsü üzerinde kavuştum” diye konuştu.   TOPYEKUN DİRENİŞ ÇAĞRISI    Kayyım anlayışının bütüncül bir tahakküm kurma politikasının ürünü olduğuna işaret eden Akyüz, topyekûn saldırılar karşısında direnişin de topyekûn olması gerektiğinin altını çizdi.   MA / Berfin Karaman