'Anadili bölücülük olarak gören zihniyetten vazgeçilmeli’ 2021-04-23 09:04:02 İSTANBUL - Kürt Araştırmalar Derneği Eşbaşkanı Eyüp Subaşı ve Eğitim Sen İstanbul 1 Nolu Şubesi Başkanı Mesut Mike, anadilde eğitimin önemine değinerek, asimilasyon politikasından vazgeçilmesi çağrısında bulundu. Toplumsal kimliklerin en önemli unsurlarından biri olan anadiller, iletişim, sosyal entegrasyon, paylaşım ve eğitim alanlarında belirli bir toplumun yapı taşlarından birini oluşturuyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre, 15. yüzyıldan itibaren konuşulan 15 bin dilin yarısından fazlası, savaşlar, soykırım, yasaklamalar ve asimilasyon politikaları nedeniyle yok oldu. Bugün dünyada farklı lehçelerin kullanımı ile birlikte yaklaşık 7 bin dil kullanılmakta, bu dillerden yaklaşık 2 bin 500’ü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.     Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası'na göre, Türkiye’de günlük yaşamda 36 farklı dil kullanılırken, bu dillerin 18’si yok olmak üzere, 3 dil ise kaybolmuş durumda. Ubıhca, Mlahso ve Kapadokya Yunancası artık konuşulmuyor. Romanca, Batı Ermenicesi, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Abazaca, Suret ve Kürtçe’nin Kırmancki lehçesi de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan dillerden. Uzmanlar bu tehlikeye karşı "anadilde eğitim" çağrısı yaparken, ülkeyi yönetenler halen tek dilli eğitim sisteminde ısrar ediyor.    En son Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Sıdık Taş'ın anadilde eğitime ilişkin verdiği soru önergesine, “Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” yanıtı verdi.    ASİMİLASYON İTİRAFI    Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Mesut Mike, ülkedeki eğitim anlayışının tekçi, ırkçı ve cinsiyetçi olduğunu belirtti. Ülke Anayasa'nın asimilasyon, ötekileştirme ve yok sayma üzerinden hazırlandığının altını çizen Mike, "Bakanın açıklaması ülkedeki tüm çocukları Türk varsaydığının göstergesidir. Anayasa’da Türk olan çocuklardan bahsetmiş ama Türk olmayan çocuklara hangi dilde eğitim vereceğiz. 'Biz Türk olmayan çocuklara da Türkçe eğitimini vereceğiz' derseniz bu ötekileştirmenin, asimilasyoncu yaklaşımın, yok saymanın itirafıdır" diye belirtti.    TEMEL HAK   Tekçi eğitim sisteminin eşitsizliğe de neden olduğuna dikkat çeken Mike, "Sınavlarda anadili Türkçe olmayan, sonradan öğrenmek zorunda kalan çocukların diğerleri ile aynı başarıyı sergilemesi bekleniyor ama bu gerçekçi değildir. Her çocuğun kendi anadilinde eğitim görmesi gerekiyor. İnsanların anadilini yok saymak, sadece bir ırkın dilini temel almak, onun üzerinde eğitimi programlandırmak nasıl oluyor da ırkçılık olmuyor. Biz sendika olarak bunları reddediyoruz. Bu yaklaşım, bilimsel, meşru, insan hak ve hürriyetlerine aykırı” ifadelerini kullandı.    HASTA BİR ZİHNİYET!   Anadilde eğitimi “bölücülük” olarak görenlerin hasta bir zihniyete sahip olduğunu belirten Mike, bir an önce bu zihniyetten vazgeçilmesi gerektiğini belirtti. Anadilde eğitim konusunun artık kaçınılmaz bir gerçeklik olduğunun altını çizen Mike, "Bu sorun toplumun her kesimi tarafından tartışılması gerekiyor. Hem Kürt halkının talebi açısından hem de demokratik sistemi inşa etme temelinde cevap olmak zorundayız. Zor bir sürecin içerisindeyiz ama bu zor süreci aşmak da hepimizin görevi. Bu konuda Bakanların adım atması, görevlerini ve sorumlulukları yerine getirmesi gerek” diye belirtti.    ASIL SORUN ANAYASA   Komeleya Lêkolînên Kurdî (Kürt Araştırmaları Derneği) Eşbaşkanı Eyüp Subaşı da, Türkçe’den başka bir dili kabul etmeyen Anayasa’yı eleştirerek değerlendirmesine başladı. Asıl sorunun Anayasa olduğuna dikkat çeken Subaşı, ülkedeki Anayasa’nın, asimilasyon politikaları üzerine kurulu olduğunu söyledi. Subaşı, “Asimilasyon politikasını, Kürtleri Türkleştirmek için uyguluyorlar. Amaçları bu anlayışı yaşama geçirmektir. Bugün de asimilasyon politikaları devam ediyor. Kürt halkı kendi kimliği ile yaşamak ve tanınmak istiyor. Kürtlerin anadilinin tanınmaması o zaman varlığının da tanınmadığı anlamına gelir. Kürt varlığının tanınmadığı bir yerde ise demokrasiden söz edilmez” dedi.    Türkiye ekonomisinin bugün geldiği aşamanın Kürt sorunuyla bağlantılı olduğunu dile getiren Subaşı, sorunun devam etmesi halinde Türkiye’de bulunan diğer halkların da zarar göreceğini belirtti. İktidarın uygulamalarını “faşist zihniyetin ürünü” olarak nitelendiren Subaşı, şöyle dedi: “Avrupa’daki ülkelere baktığımız da onlarca resmi dil var. Kürtlerin kendi kendilerini yönetmesinden korkuyorlar.” Kürt halkına anadiline sahip çıkma çağrısında bulunan Subaşı, bunun ise eğitimle olabildiğini söyledi.