Türkiye'de basın özgürlüğü: Ödüllük gazeteciler yargılanıyor 2021-05-03 09:07:37 DİYARBAKIR - Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü baskı ve engellemelerle karşılayan gazeteciler, haberlerinden kaynaklı ödül alması gereken meslektaşlarının yargılandıklarını ve tutuklandıklarını söyledi.   Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, sansür, öldürülen gazetecileri anmak ve basının demokrasideki rolünü hatırlatmak amacıyla 1993 yılında 3 Mayıs tarihini Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak ilan etti. Söz konusu gün, geçtiğimiz dönemlerde olduğu gibi bu yılda da gazeteci ve meslek örgütlerine yönelik baskı, sansür, erişim engelleri ve kapatmalar ile karşılanıyor. Bu tablonun en ağır yaşandığı ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün "Dünya Basın Özgürlüğü 2020 Endeksi"ne göre Türkiye 180 ülke arasında 154'üncü sırada. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nin (DFG) "2020 Yılı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu"na göre Türkiye’de halen en az 90 gazeteci tutuklu bulunuyor. Aynı rapora göre geçtiğimiz yıl ülkede erişim engeli getirilen haber sayısı ise bin 960.   Tüm bu baskılardan en çok nasibini alan gazeteciler, "en büyük gazeteci hapishanesi" olarak bilinen Türkiye'deki basın özgürlüğü ve durumunu değerlendirdi.     2016 SONRASI YAŞANANLAR   Ülkede hiçbir dönemde basının özgür olmadığını belirten DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, gazetecilerin sürekli baskı, yıldırma ve zor kullanma uygulamalarıyla karşı karşıya olduğunu kaydetti. Basına yönelik yasaklamaların gelenek haline geldiğini vurgulayan Altan, iktidarın politikalarını deşifre eden, görünmeyeni ve duyulmayanı ortaya çıkaran gazetecilerin sık sık baskıyla karşılaştıklarını ve hedef alındığıklarını ifade etti. 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrası basına yönelik baskıların arttığına dikkati çeken Altan, "Gazetecilerin çalıştığı kurumlar ve medya kuruluşları kapatıldı. 'Tek ses ve tek renk bir medya' oluşturulmaya çalışıldı. Son 5 yıl içerisinde bu durum ilmek ilmek örülmeye çalışıldı. İktidarı merkeze alan, iktidarın söylediklerini doğru kabul eden ve toplumdan gerçekleri gizleyen bir medya imparatorluğu oluşturulmaya çalışıldı. Bu gün yayın yapan 700 televizyonun neredeyse tamamı iktidara hizmet ediyor. Buna karşı çıkan tek gelenek özgür basın geleneğinden gelen kuruluşlardır” dedi.    GAZETECİLER CEZALANDIRILIYOR   Gazeteci ve meslek örgütlerinin yargı eliyle cezalandırıldıklarını ve korkutulmaya çalışıldıklarını kaydeden Altan, “Bu şekilde gazeteciler alandan koparılmaya çalışılıyor. Gazeteciler haber için gittikleri bölgede çok kolay bir şekilde engellenebiliyor. Bu durumun en iyi örneği Van’da yaptıkları haberden dolayı gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan gazeteci arkadaşlarımızdı. Van’daki arkadaşlarımız helikopterden atılan yurttaşların durumunu kamuoyuna duyurduklarından kaynaklı ilk önce tehdit edildi. Daha sonra da cezalandırılmaları için tutuklandılar. 6 ay cezaevinde kaldılar. Bu olay Türkiye’deki basın özgürlüğünü gözler önüne serdi” diye belirtti. Gazetecilerin, mesleki faaliyetrinden kaynaklı çok rahat bir şekilde "örgüt üyesi" olarak gösterilerek illegalize ediliğini aktaran Altan, söz konusu iktidar uygulamalarının ise yargı eliyle aklandığını kaydetti.     EMNİYET GENELGESİ   Polislerin görünü ve fotoğraflarıın çekilmesinin Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından “özel hayatın ihlali” gerekçesiyle yasaklanmasına değinen Altan, şunları söylkedi: “İktidar sahada hiç kimsenin haber yapmasını istemiyor, bunu bu genelgeyle gördük. Polisler,  basın açıklamalarında kalkanlarıyla görüntü almak isteyen azeteciler ile açıklamayı yapanlar arasında duvar örüyor. Herkesin hafızasında bu görüntüler halen tazedir. Ama gazeteciler buna rağmen görüntü alabiliyorlardı. Şimdi bu genelgeyle bunun da önüne geçmek istiyorlar. Şimdi hem gazeteciler hem de yurttaşlar çekim yapamayacak. İşte bu yaşananlar Türkiye’nin basın özgürlüğüdür.” Baskı, sansür, kapatma ve tutuklamalara karşı gazetecilerin çok güçlü bir şekilde direnmesi ve dayanışma ağını örmesi gerektiğini vurgulayan Altan, bu "karanlık tablonun" ilelebet devam etmeyeceğini ifade etti.    ENGELLEMELER   Hakkında birçok soruşturma açılan ve daha önce bir süre tutuklu kalan Jinnews muhabiri Beritan Canözer, gazetecilerin darp edildiği ve gözaltına alındığı bir dönemde basın özgürlüğünden söz edilemeyeceğine vurgu yaptı. Ülkedeki basın özgürlüğünün AKP iktidarı döneminde daha kötü bir hal aldığına dikkati çeken Canözer, gazetecilerin sarı basın kartı üzerinden değerlendirmeye tabi tutulduğuna değindi. Sahada birçok kez baskı altına alındığını ve hedef gösterildiğini anımsatan Canözer, “Yayın yasakları, gazetelerin dağıtımının engellenmesi, erişim engelleri gibi birçok durumla karşı karşıya kalıyoruz. Haber takibinde makinelerimize el konuluyor ya da haber yapmamızın engelleniyor. Eylemciymişiz gibi gözaltına alınabiliyoruz. Bu durumlar da bize ülkede basın özgürlüğünün olduğunu söyletemiyor. Tüm bu söylediklerimi bizzat alanda yaşayan biriyim" diye konuştu.       'ÖDÜLLÜK GAZETECİLER YARGILANIYOR'     Hakkında açılan davaların tümünde mesleki faaliyetlerinin iddia olarak gösterildiğine işaret eden Canözer, suçlamaların birçoğunun "absürt" olduğunu söyledi. Özellikle özgür basın geleneğinden gelen gazetecilerin hedef alındığını söyleyen Canözer, şunları söyledi: "Haber kaynağıma sorduğum sorulardan dolayı dahi davalar açıldı. Bugün haberlerinden dolayı tutuklu bulunan meslektaşlarımızın haberleri başka bir ülkede yayınlansaydı ödül alırdı. Ama bu ülkede o haberlerle yargılanıyoruz. Ben sadece Beritan olarak değil Jinnews çalışanı olarak da yargılanıyorum. Bu aynı zamanda kadın odaklı haberciliğin de yargılandığı anlamına geliyor. Bir tecavüz haberinde hem devletin hem de haberini yaptığımız tacizcinin tehditlerine ya da tacizlerine maruz kalıyoruz.”   ‘POTANSİYEL SUÇLU' YAKLAŞIMI     Evrensel gazetesi muhabiri Fırat Topal ise, ülkedeki baskılar, gözaltılar ve tutuklamalar nedeniyle gazeteciliğin yapılamayacak bir noktaya geldiğini vurguladı. Haber takibi sırasında yaşadıkları engellemeleri anlatan Topal, “Polislerin kalkanlarıyla basın açıklamasında gazetecileri engellemesi geldiğimiz noktayı gösteriyor. Engelleme tamamen gazetecilik faaliyetini durdurmak için yapılıyor. Gazeteciliğin artık tanımı değişti. Çünkü bu ülkede gazeteciysen potansiyel suçlu olarak görülüyorsun. Dünyanın her yerinde elbette gazeteciler engelleniyor ama bu ülkede kat be kat yaşanıyor bu durum. 6 yıldır sahada gazetecilik yapıyorum ama bir tehdit olarak görülüyoruz" dedi. Fiziki engellemelere yargı boyutunun da eklendiğini dile getiren Topal, "Eğer bir gazeteci alanda engellenmiyor olursa bu baskının olmadığı anlamına gelmesin. Çünkü bu işler artık yargı eliyle yapılıyor. Çünkü bugün yüze yakın gazeteci cezaevinde. Öyle bir noktaya geldik gazeteciler hiçbir gerekçe gösterilmeden cezaevine konuluyor. Ancak her şeye rağmen bu mesleği sürdürmeye, halkın haber alma hakkını sürdürmeye devam edeceğiz" diye kaydetti.    MA / Ergin Çağlar - Mehmet Erol