GGM’de kalan mülteci: Zamanın belirsizliği, mekanın kısıtlılığı içindeyiz 2021-05-04 09:02:55 AYDIN - Geri Gönderme Merkezi'nde zamanın belirsizliği ve mekanın kısıtlılığı içinde geçtiğini anlatan mülteci, "Umutla geldiğimiz bu topraklarda en büyük hayal kırıklığını yaşıyoruz" dedi. Türkiye’de hakkında idari gözetim kararı bulunan yabancılar, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı Geri Gönderme Merkezleri’nde (GGM) tutuluyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün resmi verilerine göre Türkiye’de 16 bin 108 toplam kapasiteli 26 GGM bulunuyor. Avrupa Birliği’nin (AB) finansal desteğiyle mültecilerin konaklaması için inşa edilen mekanlar, AB’nin de onayıyla GGM’lere çevrildi. Son yıllarda başta Aydın olmak üzere İzmir, Çanakkale ve Van'da bulunan GGM'ler intihar ve hak ihlalleriyle gündeme geliyor. Merkezlere yerleştirilen kişilerin adalete erişim başta olmak üzere pek çok talebi karşılanmıyor. İnsan hakları savunucuları ise intihar, işkence ve hak ihlallerine yönelik iddiaların soruşturulmadığı, bağımsız denetimlerin yapılmadığı eleştirisinde bulunuyor.   Aydın GGM’de tutulan bir mülteci, bulundukları yerdeki koşulları ve bir günlük rutin uygulamaları Mezopotamya Ajansı (MA) anlattı. Sınır dışı edilme riski ve güvenlik gerekçesiyle ismini veremediğimiz erkek mültecinin anlatımlarını olduğu gibi yayımlıyoruz.    SAATLER TOPLATILDI   "Yaklaşık 20 gündür buradayım. Sabah kahvaltı saatinin kaçta olduğunu bilmiyorum, çünkü telefonlarımızı, saatlerimizi aldılar ve hiçbir yerde saat yok. Sorduğumuzda da söylemiyorlar. Bu yüzden koğuş duvarımıza saat asılmasını talep ettik ancak hala asılmadı. Tahmini söylemek gerekirse sabah 08.30 gibi kalkıyoruz. Kahvaltı için on beş dakikalık bir süre tanıyorlar. Bu yüzden çoğumuz yüzümüzü bile yıkamadan kahvaltı için mutfağa gidiyoruz.   FOTOĞRAFI ÇEKİLEN MENÜ FARKLI   Mutfak çalışanı her yemekte menünün fotoğraflarını çekiyor, 'Merkeze iletmek için çekiyorum' dedi. Ancak fotoğrafı çekilen menü bize verilmiyor. Örneğin kahvaltıda süt varsa bize verilmiyor. Çayı sadece kahvaltıda veriyorlardı, şimdi Ramazan olduğu için akşam yemeğinde de veriyorlar. Saatlerimiz olmadığı için iftar vaktini memurlar anonsla bildiriyor. Arapça bilen bir mülteci ezan okuyor iftarda. Sahur vaktinde kapıları tekmeleyerek uyandırıyorlar, bu şekilde oruç tutmayanlar da uyanmış oluyor.    KANALİZASYON SUYU AKIYOR   Koğuşlarımız pis, kanalizasyon güçlü olmadığı için su dışa çıkıyor. Etrafımızdaki tarlalardan gübre kokusu geliyor ve bazen durulmaz oluyor. Koğuş içine kesici aletler verilmiyor. Tıraş bıçağını sadece Cumartesi günleri alabiliyoruz ama iki saat sonra memurlar kullanılmış bıçakları topluyor. Sigara içenler ateşi görevliden alıyor, çakmak ya da kibrit almamız da yasak. Koğuşlarda elektrik prizi ve anahtarı var ama açıp baktık içinde hiçbir kablo yok, muhtemelen denetim olduğunda göstermelik olarak konulmuş.   ÇOCUKLAR OYNAYAMIYOR   Geri Gönder Merkezi toplamda üç ayrı koğuştan oluşuyor. Erkeklerin, kadınların ve ailelerin olduğu koğuşlar. Burada oyun alanı olmasına rağmen çocuklar oyun oynayamıyor. Hiçbir sosyal aktivite yapamıyoruz, müzik enstürmanı çalamıyor ya da dinleyemiyoruz. Sadece kantinden alınan toplarla maç yapıyoruz.   Yan koğuşumuzla plastik şişelere yapıştırılan kağıtlarla haberleşiyoruz, memur yakalarsa şişeyi kimse üstlenmiyor. Havalandırma akşam 21.00’a kadar açık, daha sonra içeri giriyoruz ve saat 23.00 gibi ana şalterde ışıkları kapatıyorlar.   HAYAL KIRIKLIĞI   Burada yaptığımız sohbetler genelde dışarıyla ilgili oluyor. Çoğumuz savaştan, yoksulluktan kaçıp daha iyi bir yaşam için geldik. Bize kimlik vermeyip, suçluymuş gibi burada tutuyorlar. Umutla geldiğimiz bu topraklarda en büyük hayal kırıklığını yaşıyoruz. Sınır dışı edilmemiz için çoğu zaman baskı kuruyorlar, kimi zaman da ikna etmeye çalışıyorlar. ‘Size para verip göndereceğiz, memleketimize ailenize dönün’ diyerek. İkna olanları video çekip konsolosa gönderiyorlar.   Burada hiçbir hukuki yardım yok, avukat talep ettiğimiz dilekçelerimizin verilmediğini düşünüyoruz. Çünkü dilekçe verenlere ya hiç avukat gelmemiş ya da çok geç gelmiş.”   MA / Sevda Aydın