Tuncer: Cezaevlerindeki uygulamalar F tiplerinin devamı 2021-05-14 21:59:39   İSTANBUL - Derinleşen tecrit ile birlikte cezaevlerindeki tablonun “Türkiye panoraması” olduğunu söyleyen Avukat Gülizar Tuncer, uygulamaların “F Tipi”nin devamcısı olduğunu vurguladı. Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi , cezaevlerinde gün geçtikçe derinleşen tecrit, infaz yakma uygulamaları ve iletişim yasaklarını konu edinen çevrimiçi panel düzenledi. Avukat Gülizar Tuncer, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şube Hapishane Komisyonu Eş Sözcüsü Destina Yıldız ve üç ay önce cezaevinden tahliye olan Goncagül Telek’in katılımcı olduğu panelin moderatörlüğünü inisiyatif adına Kenan Özyürek yaptı. Panelde, pandemi bahane edilerek birçok hak gaspının gerçekleştirildiğine de değinildi. SİYASİLERE ÖZEL POLİTİKALAR Devletin geçmişten bu yana çıkardığı tüm yasal mevzuatların, soruşturma aşamasındaki kovuşturma ve düşman uygulamalarının gözden geçirilmesi gerektiğini dile getiren Avukat Gülizar Tuncer, siyasi tutukluların gözaltına alınma anından itibaren birçok ayrımcılığa maruz kaldığını söyledi. Yasanın yeni olmadığına dikkati çeken Tuncer, her seferinde daha da katmerleşen yasalarla karşılaştıklarını vurguladı. Tuncer, bu yasaların geçmişteki uygulamaların devamcısı olduğunu ve yeniden denendiğini söyleyerek, “Siyasi tutsakları rehabilite edilmesi gereken hastalar olarak görüyorlar. Tutsakların hak ve özgürlüklerini kullanmaları için devletin belirlediği yükümlülükleri yerine getirmeleri isteniyor. Devletin kurumu olan, iktidarı temsil eden bu kurumların verdiği yaptırımlar da düşman hukuku ile işleniyor” dedi. ‘F TİPİNİN DEVAMI’ Hukuksuz kararlarla tutukluların içerideki yaşamının daha da çekilmez kılındığına işaret eden Tuncer, devletin, siyasi tutuklulara insanca yaşam koşullarından mahrum bırakarak şiddet uyguladığını ifade etti. Bu şiddet ortamının tüm cezaevlerinde başat gerçeklik olduğunu belirten Tuncer, şiddet ortamı ve yeni yasayla birlikte geçmişten beri izlenen yıldırma politikalarının devam ettiğini söyledi. Tuncer, “Cezaevlerindeki politikalar hiçleştirme politikasına dönmüş durumda. Devletin, iktidarının gücüne dayanarak geçmişte F Tipi ortamında olduğu gibi yıkamadığı politik ortamları bugün yeni politikaları ile gerçekleştirmeye çalışıyor. Fakat tutuklular, kolektif yaşamları ile bu politikalara cevap oluyor. İtaat kültürünü dayattıkları politikaları birincil olarak cezaevlerinde uyguluyorlar. Bu da tüm ülkeye yayılmış durumda. ‘Suç işledin mi’ diye soruluyor. ‘Hayır’ dersen bırakılmıyorsun. Teslimiyet dayatılıyorlar. Tecrit politikalarını yaygınlaştırarak başarılı olacaklarını düşünüyorlar ama bunu hiçbir zaman başaramadılar” diye konuştu. TÜRKİYE PANORAMASI Tecridin ağırlaştığına dikkati çeken Tuncer, tecridin “Türkiye panoraması”nı oluşturduğu vurgusunda bulundu. Slogan atmanın, marş söylemenin “gereksiz” ve “suç” bulunduğu gibi benzer hukuksuzlukları aktaran Tuncer, faşizm olgusu altında her fiilin suç sayıldığına işaret etti. Yüzyıllık kazanımların yok sayılmasının hiçbir karşılığı olmadığını dile getiren Tuncer, atılan her adımın izlendiğini ifade ederek, “Tam bir disiplin toplumu. Bu artık pandemi gerekçesi ile yapılıyor. İçeride de tutsakların iyiliği için uygulandığı söyleniyor. Cezaevindeki tutsağın her türlü hakkını engelleyerek, men ederek, ellerinden tamamen almak tam bir fırsatçılık. Bu tam da mevcut iktidara uygun hareketler” ifadelerini kullandı. ‘İRADEYİ TESLİM ALMA UYGULAMALARI’ ÖHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu Eş Sözcüsü Destina Yıldız da, infaz yakma süreçlerinin nasıl yürütüldüğüne değindi. İyi hale ilişkin yetkilerin genişletildiğini ifade eden Yıldız, kişinin işlediği suçtan pişman olması için bir dayatmanın söz konusu olduğunu belirtirken bunun “iradeyi teslim almaya dönük politik bir savaş” olduğunu vurguladı. Tutukluların okuduğu kitaptan telefon görüşmelerine, protestolarından ziyaretçilerine kadar yaşamının iyi hal değerlendirmesinde karşısına çıktığını paylaşan Yıldız, hukuka uygun olmayan bir yargılama süreci geliştiğinin altını çizdi. ‘HAK GASPLARI SONA ERMELİ’ Tutukluların taleplerinin basit ve net olduğu vurgusunda bulunan Yıldız, başta PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ile cezaevlerindeki hak gasplarının sona ermesi gerektiğini belirtti. Açlık grevi eylemleri nedeniyle çeşitli cezaevlerinde birçok kötü muamele uygulandığına dikkati çeken Yıldız, tutuklular üzerindeki tecride karşı dışarıdaki sesin yükselmesinin gerekliliğini hatırlattı. DİPSİZ KUYU Tahliye olan eski tutuklu Goncagül Telek ise, toplumun sessizliğinin, içerideki mücadeleye yetmediğini söyleyerek, görüş kısıtlamaları ve telefon görüşmelerindeki kısıtlamaları gibi birçok hak gaspının “dipsiz bir kuyu”yu ifade ettiğini belirtti. Telek, bu kuyunun gittikçe derinleştiğine dikkati çekerek, içeride bir yalnızlaştırmanın söz konusu olduğunu vurguladı. Dışarıdaki durağanlığın tek bir sese dönüşmesinin elzem olduğunu yineleyen Telek, “İçeride maruz bırakıldığımız hukuksuzluklara itiraz etsek de bir karşılığı olmuyor. Muhatap bile gösterilmiyor. Kişi kendi ile baş başa bırakılarak çıkmazda olduğu hissi veriliyor. Bu da gösteriyor ki tüm hukuksuzluklar keyfi bir biçimde işleniyor” diye ekledi. Panel, tutukluların sesini duyurmak amacıyla inisyatifin 3 aylık bir kampanya planlamasının duyurusunu yapması ardından sona erdi.