‘Sincan’da Kobanê ruhu mahkum edilmek isteniyor’ 2021-05-17 09:04:34 URFA - ÖHD Şube Başkanı Ali Arslan, Kobanê Davası’nı “İktidarın HDP’den hesap sorma” davası olarak tanımlarken, avukat Hidayet Enmek ise "Kobanê ruhu”nun Sincan’da mahkum edilmek istendiğini söyledi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın ikinci duruşması yarın görülecek. Kobanê Davası'nın ilk duruşması 26 Nisan tarihinde görülmüş, avukatlar olmadan okunan iddianamenin özetiyle son bulan duruşmada, mahkeme heyeti reddi hakim taleplerini reddederek, duruşmayı 3 Mayıs’a ertelemiş, Hakimler Savcılar Kurulu'nun (HSK) “Tam kapanma” tedbirleri kapsamında davayı ertelemişti.    İlk duruşmanın görüldüğü 26 Nisan tarihinden davayı Sincan’da takip eden Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Urfa Şube Başkanı Ali Arslan ile avukat Hidayet Enmek, 18 Mayıs’ta yeniden Sincan’da olacaklarını belirterek, ilk duruşmadaki tanıklıklarını ve davayı değerlendirdiler.    HDP İLE HESAPLAŞMA    Enmek, yalnız 6-8 Ekim döneminde yaşanılanların değil, 2014'ten 2021’e kadar uzanan bir sürecin yargılandığını söyledi. Davanın “İktidarın HDP ile hesaplaşması” olarak tanımlayan Enmek , “O dönem Rojava’da DAİŞ’e karşı büyük bir mücadele vardı. DAİŞ Kobanê’ye yaklaşınca Kürtler, sol, sosyalist, demokratik kesimler direndi. Bütün dünyanın gözü Kobanê’ye bakıyordu. İnsanlar sokaklara çıkarak protesto hakkını kullandı. HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve yöneticilerinin Kobanê’de yaşananlara dair açıklamaları oldu. Bu açıklamalar duyarlılık yaratmak için yapılan açıklamalardı, başka bir amacı yoktu” diye konuştu.   HDP MYK DAVASI   O dönem oluşan “Kobanê ruhu”nun Türkiye’de sosyolojik etkileri olduğuna değinen Enmek, “Kürt ulusal bilinci gelişti. Kobanê’de hayatını kaybeden kim olursa olsun hiçbir şekilde Kürt siyasi hareketine oy vermemiş olsa dahi üzüntü ile karşıladı. Bu ister istemez AKP'nin tabanında kopuşlara neden oldu. Artık MHP ile birlikte hareket etmek zorunda kaldı. HDP’nin güçlendiği bütün her şeyi ortadan kaldırmak için girişimler başladı. Milletvekilleri, Eş Genel Başkanları tutuklandı, haklarında davalar açıldı ancak yine bunun etkilerini ortadan kaldıramadı. Bu dava o dönemin yaratmış olduğu Kürt ulusal bilincini ortadan kaldırma için açılan bir dava” şeklinde konuştu.    Kobanê Davası’nı “HDP MYK Davası” olarak tanımlamanın daha doğru olacağını vurgulayan Enmek, “Kobanê’de yakalanan sinerjiyi ortadan kaldırma gayreti için ismini Kobanê Davası koydular. Bu dava Suruç ilçesi ile Kobanê arasındaki sınır telleri arasında örülen dayanışmaya karşı açıldı. Dayanışmayı mahkum etmek için açılan davada hukuki bir yargılamada söz konusu değil” diye belirtti.    SEMBOLİK YARGILAMA   Enmek, 26 Nisan tarihinde Sincan’daki tanıklıklarını şu şekilde aktardı: “Avukatların yerlerinde oturtulan yüzlerce güvenlik gücü. Çok fazla kişi tarafından takip edilen bir dava ancak içeri giren avukat sayısı kadar dışarıda avukat kaldı. Mahkeme başkanı ‘kimseyi engellemiyoruz kapı açık’ dedi ancak kapı kapalıydı. ‘Avukatlar gelip yerlerine otura bilir’ dedi ancak avukatların yerlerinde asker, polis oturuyordu. Bu yabancı heyetlerin gözleri önünde yaşandı. Duruşma başladı itirazlar yapıldı ancak mahkeme başkanının rahat tavırları iddianamenin nasıl hazırlandığını gösterdi. Sembolik bir yargılamanın olacağı mahkeme başkanının tavırları ile açığa çıktı. Sanıklara söz verilmeden iddianame okunmaya başlandı. Yapılan diyalogların birçoğu duruşma zaptına da geçirilmedi. Reddi hakim talebinde bulundu meslektaşımız. Yargılamanın usulüne ilişkin birçok itiraz olmasına rağmen devam edildi.”    SİYASİ SAİKLER   Kürtlerin dayanıştığı 2014 yılında yakalanan Kobanê ruhunun dava ile mahkum edilmek istendiğini vurgulayan Enmek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avukat arkadaşlar mesleki hayatları boyunca karşılaşabileceği siyasi yargılamalarda hukukun olmadığı, siyasi saiklerle iddianame hazırlandığını bu duruşmada görebilirler. Sincan’da olmaları meslek hayatları açısından büyük bir kazanım olacaktır. Yarın Sincan’da olmak tarihe tanıklık etmek demek. Bu dosya Kürt halkının yargılandığı bir dosyadır. Kürt halkının bu davasına tanıklık yapmak isteyen, tarihe not düşmek isteyen bütün hukukçular yargılamanın yapıldığı mahkemede olmaları gerekir.”     HESAP SORMA    ÖHD Urfa Şube Eşbaşkanı Ali Arslan da dosyasının Kobanê dosyası değil HDP MYK dosyası olduğunu belirtti. Siyasi iktidar ve ana akım medyanın Kobanê dosyası olarak lanse ettiğini vurgulayan Arslan, “İktidarın HDP’den hesap sorma davası” dedi. Arslan, 26 Nisan tarihinde Urfa’dan Sincan’a 26 avukat gittiklerini belirterek, “Yetki belgesi gönderen toplam avukat sayısı ise yaklaşık bin 200 avukat. Sincan’da yaklaşık 200 avukat hazır bulundu. Yerleşkeye girdiğimizde sıkı güvenlik önlemlerinden geçtik ancak salona alınmadık. Yaklaşık yüz avukat dışarıda kalmak zorunda kaldık. Avukatlar olmadan yargılanan siyasetçilerin kimlik tespitleri yapılmaya başlandı. Avukatsız bir yargılama yapılmaya çalışıldı” şeklinde konuştu.    İSTİKLAL MAHKEMELERİ   Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyetini, Cumhuriyet döneminde kurulan İstiklal Mahkemelerine benzeten Arslan, “Mimari yapısı, heyetin yaklaşımı, duruşma tarihinden önce, duruşma günü ve sonrasında siyasi iktidar yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalar bize bunu açık bir şekilde göstermiştir. Dönemin istiklal mahkemeleri siyasi kimliği olan kişilerden oluşuyor ve bir infaz heyeti görevini görüyor. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin durumu da bundan ibarettir. Çünkü evrensel ceza hukuku genel teorisinde yargılamanın diyalektiği olarak atfedilen çelişki ilkesi vardır. Bu çelişki ilkesinde yargılamanın üç saç ayağı vardır. Bunlar iddia, savunma ve yargılama makamıdır. Ama 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin pratiğine baktığımız zaman savunmayı görmezden gelen tek başına yargılamayı götüren bir pratiğe sahip” ifadelerini kullandı.   ‘BAŞLAMADAN BİTMELİ'   Sincan’da yapılacak yargılamayı bir dönüm noktası olarak gördüğünü dile getiren Arslan, devamında şunları söyledi: “Eğer meslektaşlarımız, barolar, hukuk örgütleri, insan hakları kuruluşları ve bir bütün olarak toplum bu dosyaya sahip çıkarsa Türkiye'nin demokrasi, bağımsız yargı için bir dönüm noktası olacak. Çünkü bu son nokta, bir dönemin pratiği yargılanıyor. Başlamadan bitmesi gereken bir dosya. AİHM Selahattin Demirtaş karında HDP MYK’nın yaptığı çağrı ile 6-8 Ekim’de gelişen olaylar arasında bir illiyet bağının olmadığını net belirtti. Dolayısıyla derhal takipsizlik ile sonuçlanıp siyasi tutukluların derhal serbest bırakılması gerekiyor.”    MA / Emrullah Acar