Bakanlık silah incelemesi yapılmadan takipsizlik kararını savundu 2021-05-22 09:04:16 DİYARBAKIR - Adalet Bakanlığı, Ömer Koç'un öldürülmesi olayında polislerin kullandığından şüphelenilen ve olayın aydınlatılmasında kritik öneme sahip silahın kriminal incelemesi yapılmadan verilen takipsizlik kararını savundu. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi'nde 4 Ekim 2015'te evinden çıkan 17 yaşındaki Ömer Koç, evinin iki sokak ötesinde bekleyen Ranger tipi polis aracının yakınında av tüfeğiyle vurularak öldürüldü. Olayın ardından başlatılan soruşturmada, olay yerinde polislerin bir gruba ateş ettiği belirlendi. Olay yerinde bulunan Doğan 4 ve Doğan 5 kod numaralı polisler, verdikleri ifadelerinde silahlı 3 kişinin kimlik kontrolü yaptığını, araçlarını durdurmak istediğini, durmayınca kendilerine ateş ettiklerini, bunun üzerine kısa süreli bir çatışma yaşandığını ileri sürdü.    ZİMMETLİ ÇIKTI   Yürütülen soruşturmada, Ömer Koç'un pompalı tüfekle vurulduğu belirlendi. Otopsi ve Adli Tıp Kurumu (ATK) raporlarına göre, vücudunda 4 ateşli silah yarası bulunan Koç'un, ellerinde silah atış swap örneği bulunmadı. Yürütülen soruşturmada, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne olay yerindeki polis ekiplerinde zimmetli pompalı tüfek bulunup bulunmadığı soruldu. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, 12 Cal Mosberg pompalı av tüfeğinin 17 Eylül 2015 tarihinde 122707 sicil numaralı polis memuruna geçici zimmetlendiğini ve 1 Nisan 2016 tarihinde depoya teslim edildiğini bildirdi.   EFRÎN'E GÖNDERİLDİ!    Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olay sırasında Doğan 4 söz konusu ekipte olduğu tespit edilen silahın balistik incelenmesi için Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nden talep etti. Ancak emniyet, 13 Nisan 2018 tarihli yazısında, 12 Cal. Molsberg marka pompalı av tüfeğiyle ilgili depoda gerekli incelemelerin yapıldığı, söz konusu tüfeğin "Zeytin Dalı Operasyonuna katılan kolluk görevlisine teslim edilmiş olması sebebiyle depoda mevcut olmadığı, bu nedenle kriminal incelemenin de yaptırılamadığını" gerekçesi öne sürüldü.   TAKİPSİZLİK    Savcılık, emniyetten gelen yazının ardından 3 Ekim 2018'de takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararında şu ifadeler yer aldı: "12 Cal Morsberk J281753 seri numaralı pompalı av tüfeğinin kamuoyunda Zeytin Dalı olarak bilinen operasyona katılmak üzere görevlendirilen Özel Harekat Şube Müdürlüğü personeline zimmetli şekilde teslim edildiğinden depoda mevcut olmadığının bildirilmesi karşısında olayın aydınlatılamadığı ve meydana gelen olayın kamu görevlilerinin atışları sonucu olup olmadığının tayin edilemediği gibi maktul tarafından güvenlik güçlerine karşılık veren 3 kişi içerisinde yer alıp almadığının da belirlenememesi karşısında şüpheden sanık yararlanır prensibi de gözetildiğinde öldürme olayının şüphelilerce gerçekleştirildiğine dair haklarında kamu davasının açılmasını haklı gösterecek derecede yeterli, inandırıcı, kesin ve somut deliller bulunmadığından..."   AYM'YE BAŞVURU    Aileye hukuki destek veren İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi avukatları, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik kararına karşı başvurdukları Diyarbakır 1'inci Sulh Ceza Mahkemesi, itirazı reddetti. Bunun üzerine avukatlar, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi, "etkin soruşturmanın yürütülmemesi", "adil yargılanma ilkesinin ihlali", "güvenlik güçlerinin Kürtlere yönelik tutumu nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlali" ve "yaşam hakkı ihlali" nedeniyle yapılan başvuruyu, "yaşam hakkı ihlali" kapsamında kabul etti.    Anayasa Mahkemesi de Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi. Bakanlık, olayın soruşturmada alınan ifade işlemleri, otopsi, ATK raporları ve olayda kullanıldığından şüphelenilen silahın incelenmesi taleplerine işaret ederek, soruşturmanın etkin bir şekilde yürütüldüğünü iddia etti.    'İHLAL YOK'    Bakanlık, olayın polislerce gerçekleştirildiğine dair somut delil olmadığını, polislerce yaşam hakkının ihlal edilmediğini savunarak, “Bakanlığımız, somut başvuruda yaşam hakkının esas boyutunun ihlal edilmediği kanaatinde olduğunu belirtmek ister" ifadesine yer verdi.   Soruşturma sürecinde yapılan işlemleri sıralayan ancak Efrîn'e gönderilen ve incelemesi bu nedenle yapılmayan silahın kriminal incelemesinin yapılamasının, olayın aydınlatılmasındaki kritik önemine dair değerlendirme yapmayan bakanlık savunmasında, “Bu noktada, her ne kadar başvurucuya kovuşturmaya yer yok kararı verilmesi nedeniyle etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğini iddia etmiş iseler de, yaşam hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerin usuli boyutunu oluşturan etkin soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olduğu not edilmelidir. Bu bağlamda da, olayın hangi koşullar altında meydana geldiğini ortaya koymaya elverişli bir soruşturmanın yürütülmüş olması nedeniyle yaşam hakkına ilişkin usuli yükümlülüğün de ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir" denildi.