DTK Sağlık Meclisi’nden halka çağrı: Aşı olun 2021-07-03 12:32:45   DİYARBAKIR - Bölgede halkın aşı olmaktan imtina etmesinin devlet politikalarına olan güvensizlikten kaynaklandığını belirten DTK Sağlık Meclisi, halka aşı olma çağrısında bulundu.    Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, pandemiye ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, koronavirüsün etkisini devam ettirdiği, dünya genelinde en az 4 milyona yakın kişinin yaşamını yitirdiği belirtilerek, bununla beraber aşılama çalışmalarının ise küresel olarak eşitsiz bir şekilde sürdürüldüğü ifade edildi. Kürdistan’da aşılanma oranının yüzde 20’lerde olduğu ve hala diğer bölgelere göre düşük devam ettiği kaydedilen açıklamada, “Başta bölge halkının devlet politikalarına güvensizliği, anadilde sağlık hizmetlerinin olmaması ve resmî otoritenin aşıyla ilgili tutarsız ve sürekli değişen söylemleri bu oranların düşük olmasında etken olmaktadır. Aşıya yönelik patentin kaldırılması gündemi ise kısa sürmüş ve tüm dünya halklarının aşıya eşit ve ücretsiz ulaşımının önü açılmamıştır. Oysaki kapitalizmin tüm insanlık ve doğa değerlerini talanı sonucu oluşmuş küresel anlamda herkesi etkileyen bir hastalığın, klinik aşamaları binlerce insan üzerinde denenen, toplumdan alınan vergilerle toplanan milyarlarca lirayla finanse edilen aşısı da insanlığın ortak emeği, değeri olarak görülmeli ve her bir kişiye rahatlıkla ulaşabilmelidir” denildi.    ‘TECRİDİN YENİ BOYUTU’   Göstermelik önlemlerin turizm mevsiminin başlamasıyla bir anda kaldırıldığı, ancak tüm pandemi sürecinde olduğu gibi demokratik eylem ve etkinliklere engel olarak kullanılmaya devam ettiği vurgulanan açıklamada, bu yönüyle pandeminin, tüm toplum üzerindeki tecridin yeni bir boyutu olduğu belirtildi.      İMRALI VE TOPLUMUN TECRİT EDİLMESİ   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a tecrit koşullarının her geçen gün bilinçli bir politika olarak ve daha da derinleştirilerek uygulandığı ifade edilen açıklamada, “Bu derinleştirme süreci devletin kendi iç işleyişi ve uluslararası politika ile yakından bağlantılı bir şekilde devam ediyor. Sayın Öcalan’ın şahsı üzerinde yürütülen bu özel savaş rejim biçimi başta Kürt halkı olmak üzere tüm toplumun tecrit altında tutulmasıdır. İmralı’da uygulanan gazete, kitap vs. kısıtlamalarına baktığımızda zamanla diğer cezaevlerine de uygulandığını, yine kameralarla 24 saat  izleme uygulamasının bugün mobeselerle herkesi takip etme şeklinde kendini gösterdiğini, sosyal medya hesaplarının kullanımı ,kişisel verilerin paylaşımıyla ilgili yasal düzenlemelerin bir bütün olarak toplumu sınırlamalarla kontrol altında tutma yöntemi olduğu söylenebilir” diye belirtildi.     ‘TUTUKLULAR AÇLIK GREVİNDE’    Bugün en az 107 cezaevinde binlerce tutuklunun Öcalan üzerindeki tecrit olmak üzere cezaevindeki hukuksuz uygulamalar ve hasta tutsakların sağlık hakkı için açlık grevinde oldukları hatırlatılan açıklamada, Ağustos 2020’de Avrupa Konseyine bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) 2019 yılında İmralı’ya yaptığı ziyarete ilişkin açıkladığı cezaevindeki sisteminin “tamamen gözden geçirilmesi” talebinin yer aldığı rapora dikkat çekildi.    ‘BU AÇMAZDAN VAZGEÇİLMELİDİR’   Pandemi bahanesiyle cezaevlerinde siyasi tutsaklara yönelik tecrit, işkence ve kötü muamelenin arttığı, salgına ilişkin önlemlerin son derece yetersiz kaldığı vurgulanan açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Hasta tutuklular tedavi haklarından yararlanamamış, keyfi disiplin ve ağır hasta tutsakların tahliye edilmeyerek ölüme terk edilmesi gibi uygulamalar da artmıştır. Ayrıca ayrımcı infaz düzenlemesinden sonra cezaevlerinde en az 44 kişi Kovid-19 salgını ve diğer hastalıklar yüzünden yaşamını yitirmiştir. Açlık grevleri izleme komisyonlarının raporlarına göre tutsakların sağlık durumuna yönelik ciddi sorunlar yaşanabileceği bildirilmiştir. DTK Sağlık Meclisi olarak Kürt Halk Önderi üzerindeki tecridin politik, siyasi, hukuki çıkmazların esas kaynağı olduğunu; hükümet yetkililerinin bir an önce harekete geçmesi gerektiğini, toplumsal sağlığın önündeki tehdidin ortadan kaldırılması için girişimde bulunulması, aksi durumda açlık grevindeki tutsaklar açısından ciddi sağlık sorunlarının yaşanacağını belirtmek isteriz. Bu açmazdan vazgeçilmelidir.”    BİRLİK ÇAĞRISI   Kürtler arasındaki birliğe de değinilen açıklamada, Kürtlerin özgür geleceği için ulusal birlik gelişmesi adına yürütülen çalışmaların, halk için olmazsa olmaz niteliğinde olduğuna dikkat çekilen açıklamada, 2011 ve 2013 yılına kadar süren konferanslar ve çalıştaylar sonucu 600 delegelik bir kongre kararı alındığı hatırlatıldı. Güney Kürdistan’dan birkaç partinin kongre çalışmalarını sekteye uğratma çabaları sonucu kongre işleyişi ve ulusal birlik çalışmalarının aksamasına yol açtığı ifade edilen açıklamada, “İçinden geçtiğimiz bu kritik süreç ulusal çalışmalarının ve ulusal birliğin Kürt halkının özgür bir geleceği için ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bir kez daha gözler sermiştir. Bu noktada tüm Kürt siyasi parti ve hareketlerini ulusal birliği gerçekleştirmede rol almaya, Kürt halkının özgür geleceği için birlikte durmaya çağırıyoruz” diye kaydedildi.     HDP’YE KAPATMA DAVASI   AKP-MHP faşist bloğunun, Kobani davasıyla HDP’yi, kapatma ve üyelerine siyaset yapma yasağı getirerek legal siyaset alanı dışına itmek istediği belirtilen açıklamada, “HDP’ye karşı yürütülen politikalar en son İzmir’de HDP il binasında Deniz Poyraz’ın katledilmesiyle sonuçlanmıştır. Kadın, Kürt ve muhalif kimliğiyle Deniz Poyraz’ın hedef seçilmesi tesadüf değil bilinçlidir. Ayrıca tetikçinin profili, saldırı sonrasında polisin tavrı katliamın kimler tarafından organize edildiğini gösterir durumdadır.    Açıklamada, aşının önemine dikkat çekilerek, halka aşı olma çağrısı yapıldı.