Ürküt: Çözüm süreci siyasi yarar sağlandığı sürece mi gündemde tutuluyordu? 2021-10-19 13:15:28   ANKARA - Diyalog sürecinin bitirilmesi ve güvenlikçi politikalarda ısrarın AKP’ye de ağır siyasi maliyeti olduğunu vurgulayan HDP RTÜK Üyesi Ali Ürküt, “AKP bir daha seçimlerde Meclis çoğunluğunu bulamadı” dedi.    DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan davanın 5’inci duruşmasının 2’nci oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde başladı.    Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya HDP milletvekilleri Abdullah Koç, Semra Güzel, Kemal Peköz, İmam Taşçıer, Said Dede, Şevin Coşkun, Züleyha Gülüm, HDP Ankara il ve ilçelerinden parti üyeleri ve yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler salonda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Yerine kayyım atanan Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen de duruşma salonunda hazır bulundu.    Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada ilk olarak söz alan HDP Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt esasa ilişkin savunma yaptı. HDP’de yer aldığı görevlere dair bilgi veren Ürküt, aynı suçlamayla ikinci kez Kobanê dosyası kapsamında tutuklandığını ifade etti. Ürküt, sadece HDP MYK üyesi olduğundan dolayı 1 yıldan fazladır hukuksuzca cezaevinde tutulduğunu aktardı.    ‘AKP’NİN ÖSO’YA DESTEĞİ DEVAM EDİYOR’   Kobanê ve Suruç halkının akraba olduğunu dile getiren Ürküt, Suriye’de başlayan iç savaşı hatırlattı. Ürküt, “AKP’nin de bazı cihatçı gruplara destek verdiğini biliyoruz. Başta ÖSO olmak üzere bu desteğin hala devam ettiğini de biliyoruz. O dönemki Türkiye şartlarına da değinmek istiyorum. Kürt sorunu Türkiye’nin temel sorunlarından biri olarak gündemdeki yerini koruyordu. Kürt sorunu birçok alanda ağır maliyetlere neden oluyordu. yakın tarihte sorunun diyalogla çözüme kavuşturulması için kimi zaman girişimde bulunulsa da sorunun çözümüne engel olanlar olmuştur. AKP 2002 yılında tek başına iktidara geldiğinde başta Kürt sorunu olmak üzere temel sorunların çözümü noktasında beklentiler olmuştu. Dönemin Başbakanı Erdoğan, ‘Kürt sorunu tüm Türkiye vatandaşlarının ortak sorunudur’ demişti. AKP döneminde Kürt sorunu için ilk girişim Oslo görüşmeleriyle başlamıştı” diye belirtti.    DOLMABAHÇE MUTABAKATI'NI HATIRLATTI   KCK operasyonlarını da hatırlatan Ürküt, “İki yıla yakın devam eden görüşme notları kamuoyuna sızdırılarak süreç adeta bitirildi. Oslo süreci akamete uğradı ama Kürt sorunun çözümü için arayışlar devam ediyordu ve nihayet 2012 yılında kamuoyunun bilgisi dahilinde açıkça yapıldı. Heyetler İmralı’yla görüşmeler yapıldı. Çözüm sürecinde yer alacaklara dair Meclis’te bir yasa çıkarılması son derece önemliydi. 2015’te 10 maddelik bir mutabakat metninin kamuoyuna açıklanması önemli bir not olarak tarihe geçti. Ortaya çıkan bu olumlu hava Türkiye ile Suriye güçleri arasındaki iletişimin de iyiye gitmesini sağlamıştı” ifadelerini kullandı.    BM’NİN DAİŞ’E KARŞI MÜCADELE ÇAĞRISI    DAİŞ’in Irak’ın Musul kentine yaptığı saldırıyı hatırlatan Ürküt, “IŞİD tüm ağır silahlara el koydu, Merkez Bankası’ndaki paraya el koydu. Musul işgalinden dolayı uluslararası güçler harekete geçti ama IŞİD’e devam ediyordu. Çok sayıda Türkmen’i katletti. Kendisine biat etmeyen herkesi soykırıma uğrattı. Musul işgalinin kendisine sağladığı üstünlük ile Şengal’e saldırdı. Şengal’de 5 bin erkek katledildi. 6 bin kadın ve çocuk köle olarak esir alındı. BM 2014 tarihinde tüm devletleri ve halkarı IŞİD’e karşı birlikte mücadele etmeye çağrı yapmıştı. IŞİD’in Kobanê saldırısına karşı sürekli Kobanê için dayanışma çağrısı yapılıyordu. Türkiye’de de Meclis’te sınır ötesi tezkere kabul edildi.  Birçok kurum ve kişiler katliamların önüne geçmek için IŞİD’e karşı mücadele çağrısı yapıldı. Türkiye’de de çok sayıda kurum ve kişi bu çağrıyı yaptı. IŞİD vahşetinin yanı sıra yerinden göç ettirilen milyonlarca insan açlık, barınma sorunlarıyla yüz yüze kalmıştı. Göç etmiş insanlara yardım etmek ve Kobanê’ye destek için Suruç sınırına insanlar gitmeye çalıştı” şeklinde konuştu.    ‘HDP DEVLETİN İLGİLİ BİRİMLERİYLE DİYALOG İÇİNDEYDİ’   HDP’nin DAİŞ vahşetine karşı herkesten daha fazla duyarlılık göstermesinin tüzüğünden dolayı beklenen bir durum olduğuna dikkati çeken Ürküt, “HDP bir yandan da devletin ilgili birimleriyle diyalog içindeydi. HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Başbakan Ahmet Davutoğlu Kobanê konusun görüşmüşlerdir” ifadelerini kullandı. Demirtaş’ın Davutoğlu ile yaptığı görüşmeye dair anlattıklarını da hatırlatan Ürküt, “Yapılan görüşme üzerine hatırlarsınız Salih Müslim Türkiye’ye geldi” diye belirti.    ‘IŞİD TÜRKİYE’DEKİ TABANINI KORUYOR’   Ürküt, 7-8 Ekim’deki gösterilere yapılan saldırının provokasyon olduğunu ifade ederek, “HDP olarak IŞİD'in Kobanê’deki olası bir katliamın önüne geçmek için Türk hükümeti ile görüşmelerin yapılması, dayanışma açıklamalarının yapılması yönünden karar çıkmıştır. Bu kısa açıklama, hükümeti, devleti ya da devletin herhangi bir kurumu hedef alan bir açıklama değil. Demokratik bir çerçevede hükümetin politikalarını eleştiren bir açıklamadır. Dolayısıyla meydana gelen olayları HDP’nin açıklamasıyla ilişkilendirmek gerçekçi değildir. Diğer yandan şiddet olayları 7 Ekim 2014 günü saat 14. 30’a kadar yaşanmamıştır. Ama Cumhurbaşkanı 7 Ekim 2014 tarihinde 14. 30 civarında bir konuşma yaptı ve ‘Kobanê düştü düşecek’ dedi. O günün koşullarında bu sözü hangi amaç ve niyetle sözleyidiğinden bağımsız olarak pusuda bekleyen kimi güçlerin bu sözden cesaret alarak provokasyona geçtiklerini dönemin içişleri bakanını açıklamalarından da anlayabiliriz. IŞİD’in Türkiye’de belli oranda taban bulduğu bunların örgüt içinde üst düzey göreveye geldiğni biliyoruz. Aradan yıllar geçmesine rağmen IŞİD’in hala Türkiye’de beli tabanını koruduğunu son yapılan gözaltınalradan biliyoruz” dedi. DAİŞ’in Türkiye’de gerçekleştirdiği katliamaları da hatırlatan Ürküt, “Diyarbakır, Suruç, Ankara, İstanbul ve Antep’te yüzlerce kişi katledildi” şeklinde konuştu.    ÇÖZÜM SÜRECİNE KARŞI PROVOKASYONLAR   Ürküt 7-8 Ekim olaylarıyla birlikte çözüm sürecini istemeyen güçlerin devreye girdiğini aktararak, “Bu provakasyonun sebebi Kürt sorunun demokratik barışçıl çözümün önüne geçmek olduğu aşikardır. Bu provokasyonun arkasındaki asıl güç Oslo sürecini akamete uğratan ve tekrardan ortaya çıkan darbe girişimine kadar devam eden güçtür” dedi. AKP’den önce Kürt sorunun çözümü için girişimlerde bulunan hükümetleri hatırlatan Ürküt, “1990’ları yaşayan biri olarak Kürt sorunun çözümünü istemeyen güçlerin sürekli vatan, millet sakarya söylemiyle kitleleri manipüle ederler. Kürt sorunun demokratik barışçıl çözümü için girişimde bulunanlar ağır bedeller ödedi” diye belirtti. Ürküt, 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetleri hatırlattı. Ürküt, “Özal dönemi, Oslo süreci vb dönemler çok farklı provokasyonlar ayarlanarak çözüm süreci akamete uğratılmıştır” dedi. Ürküt, Kobanê olaylarındaki provokasyonun devamı olarak iki polisin öldürüldüğü Ceylanpınar’da da yaşandığını ifade etti.    Son dönemlerde meydana gelen en küçük bir olayda FETÖ'nün parmağı aranırken, 7-8 olaylarında tüm okların cemaati göstermesine rağmen bir araştırmanın yapılmadığına dikkati çeken Ürküt, “En azından o dönemin güvenlik birimleri hakkında herhangi bir soruşturma açılmış mı? diye İçişleri Bakanlığı’ndan bilgi istenmesini talep ediyorum” dedi.    ‘HDP ÇÖZÜMDE ISRAR ETMİŞTİR’   Olayların sorumlusunun HDP olmadığına vurgu yapan Ürküt, “6-8 Ekim 2014 tarihinde yaşanan olaylardan HDP MYK’sının sorumlu tutulamayacağının AİHM Büyük Daire Demirtaş kararından da ifade eder. Bir başka mahkeme kararı 7-8 Ekim 2014 tarihli olaylarla ilgili Iğdır Ağır Ceza Mahkemesi’nde verildi. Kararda bir siyasi parti liderinin çağrısı suç teşkil etmeyecek şeklinde ifadeler var. Yargıtay 16. Ceza Dairesi bu kararı onaylamıştır. Bu karardan da anlaşılacağı üzere HDP’nin çağrısı şiddet çağrısı değil ve yaşanan olaylarla bir ilişkisi yoktur. Çözüm süreci heyetinin 9 Ekim 2014 tarihinde Efkan Ala ile yaptıkları görüşmenin ardından yaptıkları açıklamada diyalog vurgusu var ve sağduyu çağrısı yapmışlardır. Olayların son bulması için çağrılar yapmış ve devlet yetkileriyle sürekli diyalog halinde kalarak çözüm sürecinde ısrar etmiştir. HDP 7-8 olaylarının araştırılması için bir komisyon kurulmasını istedi ancak bu önergelerin hepsi AKP grubu tarafından reddedildi” hatırlatmasında bulundu.    ‘AKP’YE AĞIR SİYASİ MALİYETİ OLDU’   Hükümetin de o dönemde çözüm sürecini bitirilmesini istemediğini kaydeden Ürküt, Dolmabahçe Mutabakat metnini hatırlattı. Hükümet ve PYD ilişkisinin de o dönem devam ettiğini dile getiren Ürküt, “Çözüm süreci neden bitirildi” diye sordu. Ürküt sorunun cevabına dair şunları söyledi: “Çözüm süreci siyasi yarar sağlandığı sürece mi gündemde tutuluyordu. Tek başına iktidar getirmiyorsa çözüm sürecinden vaz mı geçmek gerekir? Çözüm süreci bitirilmesi devam etseydi büyük bir kazanım olacaktı. Ama bundan vazgeçilmesinin hepimize büyük faturası oldu. HDP bileşenlerine yönelik baskı devam etti. Milletvekillerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Bizler de bundan dolayı bugün buradayız. Parti hakkında kapatma davası açıldı. Çözüm sürecinden vazgeçilmesinin ve güvenlikçi politikalarından ısrar edilmesinin AKP’ye de ağır siyasi maliyeti oldu. Çözüm sürecinden yana olanların tamamına yakını tasfiye edildiler. AKP bir daha seçimlerde Meclis çoğunluğunu bulamadı. 31 Mart yerel seçimlerinde birçok büyükşehir, il ve ilçe belediyelerini kaybetti. AKP gittikçe oy kaybediyor” diye belirtti.    GÜVENLİKÇİ POLİTİKALARIN MALİYETİ    Çözüm sürecinin bitirilmesiyle yeniden çatışma sürecinin başlamasıyla birlikte çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini ifade eden Ürküt, “Parlamenter sistemden vazgeçilerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildi. Yeni sistemle birlikte yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda insan hak ve özgürlükleri alanında başta olmak üzere birçok noktada tıkanma noktasına gelmiş durumdayız. Güvenlikçi politikaların maliyetini birkaç araştırmayla sunmak isterim. Araştırmalara göre en çok tutuklunun bulunduğu ülke durumundayız. Türkiye’deki vatandaşların yüzde 82’si işlerin yanlış gittiğini düşünüyor. ‘Son 10 senede neler değişti’ sorusuna verilen yanıtlara göre adalet alanında 10 yıl öncesine göre daha kötü diyenlerin oranı geçen yıla göre yüzde 56.1 ‘e yükselmiş” ifadelerini kullandı.    Duruşmaya bir buçuk saatlik ara verildi. Aranın ardından duruşma Ürküt’ün savunmasıyla devam edecek.