Gazeteci Şahin: Kürtler ‘Hayali Kürdistan’ tabutunu kırdı 2021-11-11 09:00:40 DİYARBAKIR - Ağrı Katliamı’nda üstüne “betona” dökülerek tarihe gömüldüğü sanılan Kürdistan realitesinin yaşadığını belirten gazeteci Mehmet Şahin, inkar edilse de Kürdistan gerçekliğinin ulus devletlerin yüzüne çarptığını söyledi.    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Siirt'in Kurtalan ilçesine yaptığı ziyaret sırasında “Dilimiz inkâr ediliyor, kimliğimiz inkâr ediliyor, Kürdistan inkâr ediliyor. Biz buna karşıyız. Şu an sizin bulunduğunuz yer Kürdistan'dır ama ne yazık ki Meclis'te Kürdistan inkâr ediliyor" diyen esnaf Cemal Taşkesen, gözaltına alınıp bırakıldı. Sanal medya hesabından “Yaşasın Kürdistan” paylaşımı yapan Fırat Üniversitesi Araştırma Görevlisi Hifzullah Kutum'un üniversitedeki odasının kapısına bayrak asıldı. Tutuklanan Kutum, birkaç gün sonra serbest bırakıldı. Gazeteci Mehmet Şahin, son yaşanan gelişmeler etrafında Kürdistan tarihi ve devletin yaklaşımı üzerine değerlendirmelerde bulundu.    KÜRTLERİN ANA YURDU    Kürdistan coğrafyasının, insanlık tarihi kadar köklü olduğunu, arkeolojik kazılarda çıkan yazılı tabletlerde Kürtlerden bahsedildiğinin altını çizen Şahin, “Coğrafyanın isimlerinin, üzerinde yaşayan insan topluluklarından aldığını görüyoruz. Kürdistan coğrafyası da ismini üzerinde yaşayan Kürtlerden alıyor. Latince’de ‘Stan’ kelimesi aidiyet anlamına gelir. Örneğin ‘Lazların ana yurdu’ Lazistan, ‘Türklerin ana yurdu’ Türkistan diye anılırken Kürdistan kelimesi de ‘Kürtlerin yurdu’ anlamına gelmektedir” hatırlatmasında bulundu.    TEKÇİ ZİHNİYET VE İNKÂRCILIK   Kürdistan isminin Osmanlı döneminde de sürdüğünü anımsatan Şahin, ulus devletlerin oluşmasıyla Kürdistan’ın artık inkar edilme sürecine girdiğinin vurguladı. Şahin, inkar sürecine dair, “Selçuklu sultanları, yüzlerce yıl önce Kürdistan kelimesini kullanıyordu. Osmanlı kaynaklarında ve Osmanlı haritasında yine Kürdistan’a rastlıyoruz. Ulus-devletlerin kurulmasından önce Kürt ve Kürdistan denildiğini görüyoruz ve bu bölgenin yıllardır Kürt ve Kürdistan olarak anıldığına şahit oluyoruz. Tarihsel süreçte, Fransız İhtilali sonrası ulus-devlet modelinin oluşmasıyla, tekçi ve diğer milletleri inkâr eden zihniyet Kürtler ve Kürdistan yönelik yasaklamaları beraberinde getirdi. Kürdistan Coğrafyasını ele aldığımızda, yapılan özel anlaşmalarla Kürdistan 4 parçaya ayrıldı. Bu 4 parçada Kürtlerin inkârı ve Kürdistan gerçekliğinin kulak ardı edilmesi esas alındı. Bu esasla Kürtleri çarmıha germiş oldular ve Kürtler ölümle, katliamla yüzlerce yıl yüz yüze yaşamak zorunda bırakıldı. Yine bu 4 parçada Kürtler statüsüz bırakılmak istendi” diye konuşutu.    KÜRT DÜŞMANLIĞI PAYDASI   Kürtlerin yıllarca Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ın ulus-devlet sistemi içerisinde asimilasyonların hedefinde olduğunu kaydeden Şahin, her ne kadar bu devletlerin farklı politikaları esas aldığı algısı yaratılsa da söz konusu Kürt ve Kürdistan’ın inkarı olunca aynı paydada birleştiklerinin belirtti.    ELDE EDİLEN STATÜ   Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar yürüttüğü inkar politikalarına karşı Kürt halkının Kürdistan tanımı konusunda direndiğini sözlerine ekleyen Şahin, tarihsel süre zarfında mücadele ederek statüye varan kazanımlarının olduğunu söyledi. Şahin, şöyle devam etti: “Ağrı İsyanı ardında devlet ‘Kürtler, Kürdistan’ı hayal dahi edemeyecek’ diyordu yine ‘Hayallerini toprağa gömüp üzerine beton döktük’ deniyordu. Katliamdan sonra darbelerine bu kadar güveniyorlardı. Kürtlere diğer darbeyi Dersim’de vurdular. Bununla birlikte öyle bir atmosfer yarattılar ki Kürdistan’da insanlar ‘Kürdüm’ demeye korkuyordu. Dersim’in ardından Türkiye’de 20 yıl boyunca akademilerde, okullarda bilim adı altında ‘Kürtler aslen Türk’tür, karda yürürken kart kurt sesi dolayısıyla Kürt oldular’ şeklinde milyonlarca makale yazıldı. Bu politika 1959’da Kürt Bilgesi Ape Musa Anter’in yazdığı ‘Kımıl’ adlı tek şiiriyle alt üst oldu. Kürt özgürlük mücadelesiyle Kürtler bugün Kürt olduklarını korkmadan dile getiriyor. 40 yıldır verilen mücadelenin ardından Kürtler, Ağrı İsyanında dağlara kazılan ve üzerlerine beton dökülen Kürdistan hayalini türbesinden çıkardı, çivilendikleri tabutları kırdı. Bugün Kürtler cesurca bir şekilde Kürt olduklarını ve yaşadıkları toprakların Kürdistan olduğunu haykırıyorlar.”    SİSTEMİN TEMEL KODU: IRKÇILIK   Siirt’te Cemil Taşkesen’in ve akademisyen Hifzullah Kutum’un Kürdistan realitesini dile getirmelerinin olması gereken bir şey olduğunu vurgulayan Şahin, “Kürdistan yoktur dediğinizde Kürdistan yok olmuyor. Gözünüzü açtığınızda o şey tüm hakikatiyle önünüze serilir. 100 yıldır Kürtleri ve Kürdistan’ı inkâr eden devlet gözünü açtığında bu hakikatle karşılaştı. Kaçtıkları hakikat her seferinde yüzlerine tokat gibi çarpıyor. Tıpkı Ape Musa’nın tek şiiri gibi, Siirt’teki esnafın ve Elazığda’ki akademisyenin söylediği 2 kelime bütün düzenlerini alt üst edebiliyor” diye belirtti.   AKP’NİN İKİLİ TAVRI   AKP’nin iktidara geldiği ilk dönemlerde “Demokratik bir Türkiye” diyerek yola çıktığını ve Kürtlerden bu vaatlerle oy istediğini ifade eden Şahin, Erdoğan’ın “Kürt sorunu bizim sorunumuzdur bunu çözeceğiz” ve ardından Meclis’te “Kürdistan Eyaleti” konuşmasını hatırlattı. Adına "Çözüm" süreci denilen sürecin sona erdirilmesinden sonra Kürtlerin bir kez daha inkar edilidiğini belirten Şahin, şunları söyledi: “2016 yılında gerçekleşen ‘Allah’ın lütfu’ olarak tanımladıkları darbe girişiminden sonra Kürt Sorununu çözme ümidiyle iktidara gelen AKP İktidarı yavaş yavaş devletin sistemine İttihat ve Terraki’nin tekçi, ırkçı politikasına geri döndü.”    KÜRTLERİ DİNLEMEK ZORUNDALAR   Şahin, sözlerini şöyle tamamladı: “Kürdistan’da yaşayan Kürtlerin de buraya gelenlere verecek cevapları olmalı. Türkiye’de siyaset yaparak Kürtlerden beklentisi olanların da Kürtlerin isteklerini göz önünde bulundurmaları gerekir. Kürtlere, Kürdistan’a karşı tahammülü olmayan ve yok sayanlar bir zahmet Kürtlerden bir şey istemesin. Kürtlerin de bu isteklerini utanmadan çekinmeden buraya gelen tüm siyasetçilere demesi gerekiyor ki: ‘Ben Kürdüm ve Kürdistanlıyım.’ Bunları demenin yasaklanmasında her hangi hukuki bir yön yoktur.”   MA / Ceylan Şahinli