DİAYDER üyeleri sivil cuma namazlarını savundu 2021-12-02 15:55:11 İSTANBUL - Dernek faaliyetleri nedeniyle ilk kez hakim karşısına çıkan DİAYDER üyeleri, sivil cuma namazlarının suç olmadığını ve cenazeler arasında ayrım yapmadıklarını belirtti. Din Adamları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyesi 16 kişi hakkında sivil cuma namazları kıldırmak  ve dernek faaliyetleri gerekçe gösterilerek, "örgüte üye olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" iddialarıyla açılan davanın ilk duruşması görüldü. Çağlayan’da bulunan İstanbul 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, farklı bir dosyadan tutuklu bulunan Mehmet Emin Aslan, Ekrem Baran ve Enver Karabey, Ses ve Görüntü Bileşim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Tutuksuz yargılanan diğer imamlar da avukatlarıyla birlikte duruşmada hazır bulundu.    HUKUKA AYKIRI TAPELER    Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada ilk olarak Enver Karabey'e söz verildi. Karabey, hastalıklarından kaynaklı ifadesini hazırlamadığını belirterek, bir sonraki duruşmada savunma yapacağını belirtti. Mehmet Emin Aslan, hastalığından dolayı hastaneye gittiğini ve şu anda karantina koğuşunda olduğunu, bu nedenle duruşmaya hazırlanmadığını kaydetti. DİAY-DER'in tutuklu Başkanı Ekrem Baran da savunmasını daha sonra yapacağını dile getirdi.   Avukat Serhat Çakmak, iddianamenin Ceza Muhakemesi Kanunu'na (CMK) aykırı bir şekilde toplanan telefon tapelerinden oluşturulduğuna işaret ederek, “Somut delil ve şüphe olduğunda soruşturma açılır. Ancak iddianameye baktığımızda bu hususu karşılamadığını görüyoruz. Usul ve şekil yönünden eksik olduğu ortadadır. Hukuka aykırı toplanmış deliller nedeniyle müvekkillerimize soru sorulmasını istemiyoruz” diye kaydetti.    Mahkeme, Av. Çakmak’ın talebi reddetti.    SİVİL CUMA NAMAZLARI   Tutuksuz yargılanan Yusuf İnal, 20 yıl boyunca imamlık yaptığını, daha sonra 2000’lerin başında emekli olduğunu paylaştı. Emekli olduktan sonra dini hizmet veren medreselerde görev yaptığını ve sonradan İstanbul’da dernek kurduklarını aktardı. İstanbul’da milyonlarca Kürt'ün yaşadığını ifade eden İnal, “Bu kişilerin istek ve arzuları var. Biz de dernek yasasına göre dernek kurduk. Herhangi bir siyasi hareket veya örgüte bağlı değiliz. Derneği sadece şafi mezhebini taşıyanlar için kurduk” dedi.    İddianamedeki iddiaları reddeden İnal, Orta Doğu’da akan kanın temel nedeninin mezhepler arasında çıkarılmak istenen ayrıklıklar olduğunu dile getirdi. Bu istismarın önüne geçmek için dernek kurduklarını ifade eden İnal, "Basına verdiği demeçleri üzerinden on yıllar geçti. Müslümanlar arasındaki nifakın önüne geçmek için dernek kurduk. Eğer buradaki ayrılıklara önüne geçmeseydik burada da belki de DAİŞ gibi yapılanmalar dahi ortaya çıkabilirdi. Derneğimizin asıl gayesi, cemaatimiz doğru yolda yönlendirmek. İddianamede sivil cuma namazları suçlaması var. Ben de kıldırdım. Halk resmi camilere gitmiyordu. Bu herhangi bir suç değil” şeklinde konuştu. İnal, kendileri hakkında iftiralarda bulunanların beyanları üzerinden yargılandıklarını kaydetti.   'CENAZELERİ AYIRMIYORUZ'   Telefon görüşmelerine dair iddialara da değinen İnal, Kandil’e gittiği yönündeki suçlamaya tepki gösterdi. Çocukluğunun geçtiği bölgede “Kandil” diye bir bölge olduğunu, bu telefon görüşmesinde oradan söz ettiklerini aktaran İnal, “Derneğimiz yanlış anlatılmış, tariflendirilmiştir” dedi. İnal, beraat talep etti.    Mahkeme, iddianamede yer alan bazı haberler ve taziyelere katılımı sordu. İnal, “Cenaze cenazedir. Kimin cenazesi olduğu önemli değildir. Biz, cenaze arasında ayrım koymuyoruz” yanıtı verdi.    İnal, “Yakınlarınızın cenazesi hakkında duyum alıp gidiyor olabilirisiniz, tanımadığınız kişiler hakkında nasıl bilginiz oluyordu” şeklindeki soruyu ise, “Toplum, bizim derneğimizi biliyordu. İhtiyaçları olduğu zaman arayıp yardım talep ediyordu. Biz de cenazeler hakkında bu şekilde haberdar oluyorduk” şeklinde yanıtladı. İnal, “Telefonumun dinlenmesi suçtur. Bu suçu işleyenlere bir şey yok. Ama bize var. Tekrar ediyorum. Bu zaman zarfı boyunca telefon dinlenmesi suçtur” diye kaydetti.   ‘KİMSENİN MEMURU DEĞİLİM’   Daha sonra söz verilen seyda (din insanı) Seyithan Tan, katıldığı basın açıklamasının suç olmadığını söyledi. Tan, Özgür Gündem’de çıkan haberler nedeniyle suçlandığını belirterek, bu haberler içinde yer alan içeriklerin basın açıklaması olduğunu ve bunların hukuka aykırı olmadığını kaydetti. Tan, “Dernek, herhangi bir yanlışa imza atmadı. Kuruluşu ve faaliyetleri şafi mezhebine hizmet ediyordu” dedi.    Seyda Mehmet Sıddık Gülmez, toplumda “melle” olarak bilindiğini söyleyerek, suçlamalara tepki gösterdi. Gülmez, “Bu güne kadar hiçbir yerden maaş almadan melleliği gönüllü olarak yaptım. Kimsenin memuru da değildim” diye belirtti.   Necmettin Santalu, daha önce kendisinin savunmasının alınmadığını ve bu nedenle kendisine yöneltilen iddiaların ne olduğunu bilmediğini ifade etti.    BERAAT TALEBİ   Savunmaların ardından söz alan avukat Fırat Epözdemir, düşünce özgürlüğüne vurgu yaparak, beraat talebinde bulundu. Avukat Serhat Çakmak ise, toplanan delillerin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle derhal beraat kararı talep etti. Sonrasında söz verilen avukatlar da tutuksuz yargılanan müvekkillerinin duruşmalardan verasete tutulmasını isteyerek, esas hakkında savunmalarını daha sonra yapacaklarını belirtti.     ZORLA GETİRİLME KARARI   Taleplerin ardından mahkeme, kararını açıklamak üzere duruşmaya ara verdi. Mahkeme, derhal beraat kararının reddine karar verdi. Vareste ve devam eden yurt dışı yasağı uygulamasının kaldırılmasının reddine karar veren mahkeme, ayrıca Abdurrahman İlkhan, Celalettin Deniz, Enver Emirkulu ve Nur Mehmet hakkında zorla getirme kararı verdi. Mahkeme, avukatların esas hakkındaki savunma taleplerini de kabul ederek, bir sonraki duruşmayı 21 Nisan’a 2021'e erteledi.