Öcalan’ın vasisi: Toplumsal mücadele Türkiye’ye adım attırabilir 2021-12-10 09:37:04 İSTANBUL - Avrupa Konseyi’nin kuruluş amaçları çerçevesinde hareket etmediğini belirten PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın vasisi Mazlum Dinç, “Türkiye’ye adım attıracak olan var olan mücadele düzeyidir” dedi.  Asrın Hukuk Bürosu ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV), PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği ihlal kararının denetlenmesi için 27 Temmuz’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) başvuruda bulundu. Komite, 30 Kasım-2 Aralık’ta yaptığı toplantıda görüştüğü başvuruya dair kararlarını açıkladı.   Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin toplantının sonuçlarına dair 3 Aralık’ta açıkladığı kararında, öngörülen tedbirler hakkında yeterli bilgi vermemekle eleştirdiği Türkiye’ye Eylül 2022’ye kadar süre tanıdı. Komitenin verilen mücadele sonucunda dosyayı gündemine aldığını belirten Öcalan’ın vasisi avukat Mazlum Dinç, Komitenin bundan sonraki süreci takip etmesi ve verilen karara uyması noktasında Türkiye’ye baskı yapması gerektiğini söyledi.     10 YIL SONRA ADIM   Dinç, Öcalan söz konusu olunca AİHM ve kararlarını denetleyen Bakanlar Komitesi’nin uzun yıllar boyunca adım atmadığını ve dosyalarını sürüncemede bıraktığına dikkat çekti. Dinç, Komitenin uzun bir sürenin ardından konuyu gündemine almasının da önemli olduğunun altını çizdi. Komitenin gündemine aldığı dosyanın 10 yıl boyunca AİHM’de bekletildiğini belirten Dinç, “AİHM’e 2004’te başvurmuştuk. Komite daha yeni gündemine aldı. Başvuruda ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının’ insanlık onuru ile bağdaşmayan bir ceza olduğunu belirterek, AİHS’in 3’üncü maddesine vurgu yaptık. Bu 3’üncü madde açısından ihlal olduğunu dile getirdik. Başvurudan 10 yıl sonra AİHM karar verdi. Kararın üzerinden 8 yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen kararların denetlenmesinden sorumlu olan Komite, bunu hiçbir şekilde gündemine almadı ve bu kararların gereğini yerine getirilmesi noktasında Türkiye’ye herhangi bir baskı yapmadı” dedi.   POLİTİK YAKLAŞIM    Aynı zamanda AİHM ve Bakanlar Komitesi’nin Öcalan bağlamında kuruluş amaçları çerçevesinde hareket etmediğine vurgu yapan Dinç, “Bu kurumlar kendilerini insan hakları ve demokrasinin gelişmesi noktasında mücadele eden kurumlar olarak tanıtıyor. Ancak söz konusu Sayın Öcalan olduğunda, bu ilkeler tamamen rafa kaldırılıyor ve siyasi pazarlıklar, siyasi menfaatler ön plana çıkıyor. Yoksa bu kadar ağır insan hakkı ihlalinin söz konusu olduğu ve yıllara yayıldığını tespit edeceksin ama bunun ortadan kaldırılması noktasında bir şey yapmayacaksın. Bu olacak bir şey değil. Farklı dosyalar söz konusu olduğunda, AİHM ve Bakanlar Komitesi’nin bunları ne kadar hızlı ele aldığını, ne kadar hızlı refleks verdiğini tüm kamuoyu biliyor. Ancak Kürtler, özellikle Sayın Öcalan söz konusu olduğunda, bu kurumların aldığı kararların arkasında dahi durmayan yaklaşımı, kuşkusuz politik bir yaklaşımdır” ifadelerini kullandı.   KARARA UYULMADI   AİHM’de alınan kararların uygulanmaması pratiğinin ilk olarak müvekkilleri Öcalan nezdinde yaşandığını dile getiren Dinç, şöyle devam etti: “AİHM 2005’te Sayın Öcalan’ın adil yargılanmadığına karar verdi. Sayın Öcalan yeniden yargılanması gerekirken usulü prosedürlerle Türkiye’yle uzlaşılarak bu karar uygulanmadı. AİHM’in bu kararının uygulanmamasında Bakanlar Komitesi bir sıkıntı görmedi ve bu dosyayı denetimden çıkardı.”   KARARLAR POLİTİK   Dünyada İmralı tecridinin bir benzerinin olmadığını vurgulayan Dinç, “Bu noktada CPT yeterince tavır almıyor. CPT son raporunda da İmralı koşullarının mutlak tecrit anlamına geldiğini, bunun uluslararası sözleşmelere uymadığını, bunun kabul edilir bir durum olmadığını açıkladı. Yine Sayın Öcalan’ın avukat ve ailesiyle istediği zaman görüşebileceği bir sistemin kurulmasını önerdi. Ama bu önerisi hiçbir zaman yerine getirilmedi. Yani söz konusu Öcalan olduğunda bu kurumların da daha politik hareket ettiğini ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.   SAHİPLENME ÇAĞRISI    Dinç, Komitenin Türkiye’den daha fazla gecikmeden İmralı konusunda adım atmasını istediğini belirterek, bu kapsamda Eylül 2022’ye kadar süre verildiğini söyledi. Türkiye’nin kararları görmezden geldiğini dile getiren Dinç, “Buda bir adım atmayacağını gösteriyor. Kuşkusuz bu karar Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne zemin sunabilir. Ancak tamamıyla Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü bu karara bırakarak olmaz. Bu kurumların ve bu kurumlar üzerinde etki eden egemen güçlerin Sayın Öcalan’ın uluslararası komploda rol oynayan, yine tecridin ağırlaştırılmasında kendi menfaatini gören egemen güçler olduğunu unutmamak gerekiyor. Daha önce aldığı kararların arkasında durmadığı gibi bu kararın arkasında da durmayabilir ve bu konuda Türkiye’ye baskı uygulamayabilir. Veya farklı oyunlar içerisine girilebilir. Formalite bazı değişiklerle karar görmezden gelinebilinir ve ‘kararın gereği yerine getirildi’ denilebilir. Ancak toplumsal açıdan Sayın Öcalan’a özgürlük talebi ciddi şekilde sahiplenilirse, var olan bu kararın gerçek anlamda uygulanması noktasında ulusal ve uluslararası kurumlar düzeyinde ciddi bir sahiplenme olursa karar yerine getirilebilir” dedi.    ‘TOPU BİRBİRLERİNE ATIYORLAR’   Komitenin Öcalan’ın İmralı Adası’nda tutulma koşullarına dair AİHM’de bulunan dosyaya da işaret ettiğini aktaran Dinç, şöyle devam etti: “Bu kurumların topu birbirine attığını görüyoruz. Yani Bakanlar Komitesi aldığı kararla CPT ve AİHM’i işaret ediyor. Tecrit konusunda 2011 yılında AİHM’e yaptığımız ayrı bir başvuru var. Ama onun üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen AİHM bunu hala gündemine almış değil. Karar vermekten kaçınıyor. Yine CPT yıllar içerisinde İmralı’yı ziyaret etti ve raporlar hazırladı. Ama hazırladığı raporların dahi takipçisi olmuyor. Artık bu kurumların üzerlerine düşeni yerine getirmesi gerekir. Bu kurumların hiç şüphesiz birbirleriyle bağlantıları var. Birbirlerine topu atıp gereği yerine getirmeme, bunu sürece yayma yerine tam tersi bir iş birliğine girip bu hak ihlaline karşı tutum geliştirebilir.”    ‘ÖZGÜRLÜĞÜ DÜNYA İÇİN GEREKLİLİK’   Komitenin, “Söz konusu kişinin toplum için tehlike arz etmeye devam ettiği sonucuna varması halinde şartlı tahliyenin yine de mutlaka gerçekleşeceği anlamına gelmediği” şeklindeki kararına dikkati çeken Dinç, bu tanıma uyacak biçimde 2020 yılında yeni bir infaz düzenlemesinin yapıldığını hatırlattı.  Düzenlemenin şartlı tahliyeler için yapıldığını belirten Dinç, “Bununla kişinin tahliye şartları oluşmasına rağmen tahliye edilmesinin önüne geçiliyor. Bizler Sayın Öcalan için ‘toplum için tehlike arz ediyor’ gibi bir argüman içine asla girmeyeceğiz. Tam tersine Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması, çözüm noktasında rolünü oynayabileceği koşulların yaratılması kamuoyuna muazzam menfaat sağlar” diye paylaşımda bulundu.   ÖCALAN’IN SESİ TOPLUMA YANSIDIĞINDA…   Dinç, Öcalan’ın sesinin topluma yansıdığı dönemleri hatırlatarak, “Çünkü Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabileceği koşullar oluştuğunda, Türkiye’deki demokrasinin gelişimi, Kürtlerin özgürlüğü, Ortadoğu’daki halklarının özgürlüğü ve demokrasinin gelişmesi noktasında muazzam gelişmelerin olacağını biz biliyoruz. Pratiklerini de 2013-2015 sürecini yaşadık. Objektif açından bakıldığında Sayın Öcalan’ın özgürlüğü sadece Türkiye toplumu açısından değil tüm Ortadoğu ve dünya toplumu açısından bir gerekliliktir” şeklinde konuştu.   ADIM ATTIRACAK DÜZEY: MÜCADELE   Komitenin Türkiye’ye verdiği süreye de değinen Dinç, “Bu aslında Türkiye’nin hiçbir adım atmayacağının işaretlerini gösteriyor. Bunu sürece yayacak ve bu şekilde adım atmayacak. Ancak Türkiye’ye adım attıracak olan var olan mücadele düzeyidir. Bu kararın yerine getirilinceye kadar her türlü girişimizi yapacağız. Ulusal ve uluslararası girişimlerimiz devam edecek. Türkiye, zaten yıllardır bu kararı görmemezlikten geliyor. Böyle bir karar yokmuş gibi hareket ediyor” dedi.   İHLAL SÜRECİ BAŞLAYABİLİR   Türkiye’nin komitenin kararına uymadığı takdirde birçok ihlalin gündeme gelebileceğine işaret eden Dinç, şunları söyledi: “Komite açısından bu kararın gereği yerine getirilinceye kadar süreç devam edecek. Komite bunun gündeminde tutmak, daha aktif bir rol almak zorunda. Türkiye açısından ihlal sürecini de başlatabilir. Ayrıca Türkiye’nin oy hakkının elinden alınması ya da konsey üyeliğinin iptaline kadar gidecek bir süreç var. Kuşkusuz bunun politik yansımaları da olacak. Bunlar uygulandığı zaman etkileri büyük olur.”   ‘FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANMALI’   Öcalan’dan 8 aydır haber alamadıklarını dile getiren Dinç, taleplerini şöyle sıraladı: “Kısa vade talebimiz Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak tecrittin kaldırılması gerekiyor. Tabii, mektup, telefon, avukat ve aile görüşmeleri yapılmıyor. Bunların acilen kaldırılması lazım. Toplumla hiçbir şekilde ilişki yaşamasına izin vermeyen mutlak tecrit koşullarının bir an önce kaldırılması ve Sayın Öcalan’dan düzenli bir şekilde görüşebileceğimiz koşullarının yaratılmasını talep ediyoruz. Uzun vadede ise toplum menfaatini gözeterek, demokrasi ve özgürlükler açısından Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabileceği koşullarının yaratılmasıdır. Ayrıca Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğini düşünüyoruz”    MA / Ferhat Çelik - Mehmet Aslan