Öcalan: Kürt varlığını inkar etmek, Türk varlığını da inkar etmektir 2022-01-02 09:08:47   HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, “İslam’la Kürtleri oyalayabiliriz” anlayışının AKP’yi doğurduğunu belirterek, “Kürt varlığını inkâr etmek Türk varlığını da inkâr etmektir” dedi.    Uluslararası komployla Suriye’den çıkarılarak 15 Şubat’ta getirildiği Türkiye’de İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 23 yıldır ağır tecrit koşullarında tutuluyor. AKP’nin İmralı’da bir sistem haline getirdiği tecrit sonucunda Öcalan’ın aile ve avukat görüşmeleri her dönem farklı gerekçelerle engellendi. Uzun yıllar “koster bozuk” veya “hava muhalefeti” gerekçesiyle engellenen görüşmeler, 2015 sonrası yeni kılıflara büründürüldü.    İmralı’ya getirildiği 1999 yılından sonra ailesiyle sınırlı görüşme gerçekleştirebilen Öcalan’ın, avukat görüşmesi de 27 Temmuz 2011’den itibaren engellendi. Bunun üzerine PKK ve PAJK’lı tutuklular, PKK Lideri Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması ve anadil önündeki engellerin kaldırılması talebiyle başlatılan 12 Eylül 2012’de açlık grevi eylemi başlattı. Eylemlerin 68’inci gününde kardeşi Mehmet Öcalan, İmralı Adası’nda ağabeyiyle bir görüşme gerçekleştirdi. Yapılan görüşmenin ardından Öcalan’ın çağrısıyla açlık grevi eylemleri 68’inci gününde sonlandırıldı.    Eylemlerin ardından İmralı Adası’nda Öcalan ile devlet heyeti arasında “çözüm” adı altında başlayan süreç, 5 Nisan 2015 tarihine kadar devam etti. Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümüne dair ısrarına rağmen 5 Nisan 2015’te yapılan son görüşmenin ardından AKP, 24 Temmuz 2015’te savaş konseptini yeniden devreye koydu.    PKK Lideri'nin açlık grevi eylemlerini sonlandıran çağrısının ardından dönemin Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk ile Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, 3 Ocak 2013’te İmralı Adası’nda ilk görüşmeyi gerçekleştirdi.    ‘20 YILDIR UĞRAŞIYORUM’   Heyetle yapılan toplantıda başlatılan sürecin çerçevesini çizen Öcalan, “Bu süreç Özal, Erbakan ve Ecevit döneminden bu yana devam ediyor. 20 yıldır uğraşıyoruz. Emre Bey ile başladığımız süreç son iki buçuk yılda kesildi. Görüşmeler burada gerçekleşir. Burada yaptığımız görüşmeler olmasa, sizinle görüşmek bir yana, canlı bile yaşatmazlar. Beni bile 14 yıldır çürütmek için uğraştılar. İmha temelli geldiler, gelecekler de. Bu süreci sabote etmek isteyenler de olacak. Burada her toplantı yapıldığında gerilla kayıpları bildiriliyor. Böyle mesaj veriyorlar. Tabii heyetle yaptığımız görüşmeler önemlidir. Onlar da risk alıyorlar. Hatta heyeti bile vazgeçirmeye çalışıyorlar. Darbeci zihniyet süreci sabote etmeye çalışacak” ifadelerini kullandı.    '40 YILLIK ŞİDDET AŞILMALI'   Kendisiyle yapılan ilk görüşmede parlamentonun önemine işaret ederek, Hakikat Komisyonu’nun kurulması gerektiğinin altını çizen Öcalan, “Gerillanın çekilmesi halinde halka yönelik şiddeti engellemek amacıyla Barış Konseyi'nin kurulması gerekir. Köye geri dönüşler, ödenecek tazminatlar Barış Konseyi'nin himayesinde olur. Siz buna Akil İnsanlar mı diyorsunuz? Onlar tarafından süreç yerinde izlenir. Süreç Türkiye’deki vicdan sahibi insanlar tarafından iyi izlenmeli ve bu konuda rol oynanmalıdır. Aslında Anayasa konusunda kurucu bir meclis olmak durumundaydı. Mevcut çalışma sonuç alıcı olmadı. Son 40 yıllık şiddeti Türk ve Kürt halkına aştıracak bir anayasa olmalı. Cumhuriyetin kuruluşundan beri Anayasa'da laik Kemalistler, Kürtleri ve İslami toplumu tasfiye etmeyi amaçladılar. Böylece Türk halkı da hak ve özgürlüklerinden yoksun kaldı” dedi.    'KÜRTLERİN VARLIĞI KABUL EDİLMELİ'   Kürt halkının varlığının devlet tarafından kabul edilmediğini dile getiren Öcalan, “Türk halkının ve İslami kesimin hak ve özgürlüklerini, Kürt halkının da varlığını kabul edecek. Varlığının kabul edilmesi gerekir. Sadece dilinin değil beyninin, gövdesinin, yani varlığının kabul edilmesi gerekir. Kürt realitesi parlamento tarafından kabul edilmeden nasıl anayasa yapacaksınız? Bu konuda 1921 Anayasası'nı ve 20 maddelik Kürt Reform Tasarısı'nı esas alabilirsiniz. Orada Kürtlerin varlığının kabulü var. Biz Kürt Reform Tasarısı'nı canlandırmak istiyoruz. Biliyorsunuz, 9 Şubat 1922 tarihli 64’e karşı 373 oyla kabul edilen Kürt Reform Tasarısı belgelerinin gizlenmesi Kürtleri tasfiye amaçlıdır. Oysa bu belgenin kabulünden sonra 30 Ağustos zaferi gerçekleşmiştir. 1922 Türkiye’nin kurtuluş yılıdır. Bu belgeleri niye saklıyorsunuz?” diye sordu.   ERDOĞAN-BÜYÜKANIT GÖRÜŞMESİ   Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında 5 Mayıs 2007’de Dolmabahçe’de yapılan görüşmeyi hatırlatan Öcalan, “Yine Erdoğan’la Büyükanıt görüşmesinde darbeci kesimle Kürtlerin dışlanması konusunda anlaşma ve uzlaşma var. Bu uzlaşmanın aşılması barışın şartıdır. Eğer barış ve çözümü realize edemezsek, KCK operasyonu provokasyonunu aşamazsak, barış hikâyedir. On kişinin içeriye alınması komplodur, etkisizleştirmedir, bir çeşit öldürmedir. Barış için iki ayınız var. Daha sonra dokunulmazlıklarla birlikte kalan da tasfiye edilebilir. Daha sert darbeler de söz konusu olabilir. KCK operasyonlarının sonu gelmeli” diye belirtti.    İSLAM’A ÖZGÜRLÜK, KÜRT’E İMHA!   “İslam’la Kürtleri oyalayabiliriz anlayışı AKP’yi doğurdu” diyen Öcalan, “KCK operasyonu ve bombardıman devam ederken bir mektup yazmam söz konusu olmaz. Yazacağım mektubu parlamento ve AKP kabul eder mi, bilemiyorum. Parlamento rol almayacaksa, yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmayacaksa, nasıl barış koşulları yaratılabilir? Kürt imhasında İslam’ın kullanılması nedeniyle kıyamet koparılmalı. Erdoğan bu çerçevede Fırat’ın doğusunu imha temelinde milletvekili oldu. Baykal’la öyle görüştüler. İslam’a özgürlük, Kürt’e imha! Bu olmaz” diye konuştu.    BİR HALKIN ULUSAL ONURU    Hakiki barışa Türk-Kürt barışıyla gidileceğini ifade eden PKK Lideri, şunları söyledi: “Bu iki toplumun ilişkilerini dinamitlemişler, zehirlemişler. Bunu nasıl aşabiliriz, bunun üzerinde çalışacağız. Bir halkın ulusal onuru ile oynanacak, halk buna tepkisiz kalacak! Öfkeliyim. Ulus-devletçi değilim. Katliamların temel nedeni budur. Ulus-devlet özgürlük değil, kölelik demektir. Biz Kürtleri demokratik bir ünite haline getirmek istiyoruz. Türkiye Anayasasında ve yasalarda bu olmadan barış olmaz. AKP buna gerek yok diyor. Peki, biz nasıl yaşayacağız? 20 milyon insanın yasal ve anayasal ifadesi olmadan biz nasıl yaşayacağız?”   VATANDAŞLIK TANIMI   Bunun için “Çatışmasızlık ortamının sağlanması, anayasal ve yasal süreç, normalleşme süreci” şeklinde 3 başlık altında eylem planı ortaya koyan Öcalan, şu önerilerde bulundu: “Kürt Reform Tasarısı güncelleştirilmeli. Vatandaşlık tanımı için şöyle öneriyorum: Anayasamız bütün tarihsel kültürleri Türkiye’nin bir zenginliği olarak kabul eder, kendisini geliştirme, özgürce ifade etme ve örgütleme hakkını tanır. İspanya Anayasasında da böyledir. Bu tanım vatandaşlık sorununu da diğer birtakım sorunları da çözer. AKP’nin önerisi gibi nötr bir öneri de olabilir. Ancak benim sunduğum gibi bir tanım birçok sorunu da çözer. Dil eğitimini tartışmıyorum bile. Yasama hakkı, ekonomik özerkliği olacak. Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekinceler kaldırılacak.   KÜRT VARLIĞININ İNKARI   Kürt varlığını inkâr etmek Türk varlığını da inkâr etmektir. Kürt gider, İslam giderse Anadolu’da Türk de kalmaz. Bütün bu unsurlar dışlanırsa bu lobiler, egemen güçler sizi de dışlar. Tüm tarihsel kültürlere saygı, kendini ifade etme ve örgütlenme hakkının tanınması önemli. Böyle bir düzenleme durumu kurtarabilir. Bunun içine her şey girer. Anayasanın buna kapalı olmaması önemlidir. Saymaya gerek yok. Üç kelime yeter: Yurttaşlık, devlet bağıdır.”   “Siyaset gerçek tanımına uygun yapılmayınca, ülke insanına kaybettiriyor. Bu durumda politikacı çözümsüzlüğü derinleştiren insan oluyor” diyen Öcalan, “Bu süreç önemli. Eğer birileri bozarsa, daha yaygın şiddet, ölümcül temelde bir KCK operasyonu süreci gelişir” uyarısında bulundu.    MA / Özgür Paksoy