İHD’den cezaevlerindeki ihlallerine karşı bir aylık eylem planı 2022-01-08 18:54:45   İSTANBUL - İHD İstanbul Şubesi, cezaevlerinde artan hak ihlallerine ilişkin bir aylık eylem programının startını verdi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, cezaevlerinde artan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla, “Hapishanelerde ölüm istemiyoruz, yaşamı savunuyoruz” şiarıyla dernek binalarında açıklama yaptı. Açıklamaya, Hakların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, HDP İstanbul İl Örgütü, avukat Gülizar Tuncer, tutuklu aileleri, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) ve çok sayıda kişi katıldı. Salona “Hapishanelerde ölüm istemiyoruz, yaşamı savunuyoruz” pankartı asıldı.   İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, cezaevleri konusunda herkesin harekete geçmesi gerektiğini ifade etti. Dışarıda yaşanan her türlü hak ihlalinin daha fazlasının cezaevlerinde yaşandığına dikkati çeken Yoleri, bu anlamıyla cezaevlerinin birer ayna olduğunu vurguladı. Yoleri, “Politik tutsaklar üzerinden çalışmalarımızın çoğunu yapıyoruz ama yine biliyoruz ki cezaevlerinde tutulan tüm tutuklular bırakılmadan yaşanan sorunlar önemlidir ve yaşamsaldır. O yüzden hapishanelerin bir bütün değerlendirilmesi ve bir bütün mücadele edilmesi gerekiyor. Politik tutsaklar bakımından cezaevlerinde eşitsizlikler ve adaletsiz uygulamalar söz konusu. Bunlar yaşanan sorunları daha da ağırlaştıran unsurlardır. Buna ilişkin arayışlarımız ve mücadelemiz devam etmekte. Bizi bugün buraya getiren en önemli nedenlerden bir tanesi mahpus ölümleridir. Bunu mahpus cinayetleri diye tanımlamak daha doğru olur. Çünkü önlenebilir nedenlerle mahpuslar yaşamlarını kaybediyorlar. Gerekli sağlık önlemleri alınmış olsaydı ya da hasta mahpusların tedavileri, serbest bırakılmaları karşılansaydı yaşamlarını kaybetmeyecek olurlardı. Bu durum mahpusları ölüme götüren bir mekanizmaların işletildiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.   ETKİN BİR MÜCADELE   Tutukluların sadece yaşamlarını yitirdiği takdirde hatırlanmasının doğru olmadığını söyleyen Yoleri, eylemlerinin temel konusu yaşamı savunmak olduğunu ifade etti. Yoleri, “Mahpusların sadece yaşamlarını kaybettiğinde hatırlanmalarını istemiyoruz. Aslında hak ihlalleri daha başlarken bizim yeterince hassasiyetle, etkin bir mücadeleyi örgütlemek gerekiyor” diye belirtti. Ocak ayı boyunca sürecek etkinlikleri hakkında bilgi veren Yoleri, “Bu çalışmayı söyleşiler, belgeseller, forumlar ve kurum ziyaretleriyle devam ettireceğiz” dedi.   DESTEK ÇAĞRISI    TDİ üyesi Hıdır Sabur da cezaevlerinde artan hak ihlallerine dikkati çekerek, tüm herkesin bu konuya duyarlı olması gerektiğini ifade etti. Sabur, Türkiye’nin kendi Anayasasına uymadığını belirterek, “Türkiye’de muhalefetiz diye geçinen birçok parti var. Anayasaya sadıklarsa ortak bir miting düzenlemesi gerekir. Yaptığımız açıklamalar engelleniyor ama biz korkmuyoruz, eylemlerimize devam ediyoruz. Bu anlamda korkmamamız gerekiyor. Tutsaklar hala ihlale maruz kalıyorsa biz üstümüze düşen görevi yapamıyoruz demektir. Onun için eylemlerimizi birleştirmemiz gerekiyor. Buna hep birlikte mücadele etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.   ‘ÇOCUKLARIMIZIN ARKASINDAYIZ’’   Tutuklu yakını Fince Akman, artık sabırlarının kalmadığını belirterek, cezaevlerinde çocuklarının yaşamını yitirdiğini söyledi. Cezaevlerinde çeşitli hak ihlallerin yaşandığını vurgulayan Akman, “Görüşlere gittiğimiz zaman çocuklarımız bizlere sularının çamurlu aktığını, veya ihlallerin yaşandığını anlatıyor. 2 senedir suları çamurlu akıyormuş. 2 sene boyunca bu sorun nasıl düzeltilmez. Bu nasıl bir devlettir. Onların üzerinde büyük ihlaller, baskılar var. Bu nasıl adalettir. Artık sabrımız kalmadı. Bizim her ne kadar eylemlerimiz engellenmeye çalışılsa da biz çocuklarımızın arkasındayız, çocuklarımızın davasının arkasındayız. Biz ölene kadar böyle sürecek” dedi.   ‘CEZAEVLERİ HAK İHLALLERİNİN MERKEZİ’   Avukat Gülizar Tuncer, 5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun” ile sınıflandırmaya gidildiğini ifade ederek, bu sınıflandırmanın getirdiği ayrımcılığın her aşamaya yansıdığını söyledi. Tutukluların cezaevine girdiği andan itibaren tecrit ve izolasyon altına alındığını vurgulayan Tuncer, “F Tipi Cezaevleri ile birlikte ağırlaştırılan tecrit koşulları, bu infaz yasasında yer alan disiplin cezalarıyla süreklilik halini alarak, ağırlaştırılıyor. Bunlar infaz yasasında tutuklular, şarkı söylediği, halay çektiği için, sessiz bir protesto da bulunsa dahi disiplin cezasına konu olabilir. Bu tamamen keyfiliğe dayanıyor. Bunu cezaevlerinde kurulan Cezaevi İdari Gözlem Kurulları ile görebiliriz. Bu kurullar tamamıyla keyfi kararlar alıp, tutukluların “iyi halli olmadığına” karar verebiliyor. Bu kurul kendisini mahkeme yerine koyarak kişi özgünlüğü ve güvenliği denilen hakkın çok rahat bir şekilde elinizden alabiliyor” diye konuştu.   CEZAEVLERİNDE AJANLAŞTIRMA   Ayrıca cezaevlerinde ajanlaştırmanın da yaygın olduğunu sözlerine ekleyen Tuncer, “Tutukluları avukat görüşüne çıkarır gibi çıkarıp, Terörle Mücadele Şubesi amirlerince veya başkaca kişiler gelip, özellikle ağır müebbet cezası alma ihtimali olan tutuklulara, bir şeyler karşısında serbest bırakılacağı söyleniyor. Bunların hepsini bütünlüklü olarak değerlendirmek gerekiyor. Pişmanlık dayatmaları aslında sadece bu İdari Gözlem Kurulları kararlarıyla değil, denetimli serbestlik uygulamasında da gündeme gelebiliyor” diye belirtti.   TOPLUMSAL MÜCADELE AĞI   HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, cezaevlerindeki ihlallere sessiz kalınmasını, sistemin çizdiği sınırlar altına girilmiş olması olarak değerlendirdi. 12 Eylül’de toplumun ana gövdesinin devletin saldırısıyla yüz yüze olduğunu vurgulayan Piroğlu, şuan bu durumu Kürtlerin yaşadığını söyledi. Piroğlu, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Kürt halkının neredeyse bedel ödemeyen, hapishaneyle sorunu olmayan hiçbir kesimi kalmadı. Doğal olarak cezaevleri sorunu halkın sorunu olarak geliyor. Ama Türkiye'ye baktığımızda muhalefetin böyle bir sorunu yokmuş gibi hareket ediyor.”   Piroğlu, hukuksuzluğun toplumun her alanına yansıdığını belirterek bu konuda toplumun her alanını kapsayacak bir mücadele ağının örülmesi gerektiğine dikkati çekti.   Konuşmaların ardından açıklama açık kürsü kurularak devam etti.