Serdar Tanış’ın bayrağını devraldı: Bu topraklarda teslimiyet yok 2022-01-24 09:01:47 ŞIRNAK - Silopi’de 21 önce kaybettirilen HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış’ın mücadele bayrağını devralan ağabeyi HDP Silopi İlçe Eşbaşkanı Yakup Tanış, "Bu topraklarda diz çökmek yoktur” dedi.  Şırnak’ın Silopi ilçesinde ifadeye çağırıldıkları İlçe Jandarma Komutanlığı’na giden kapatılan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz, 21 yıl önce 25 Ocak 2001 tarihinde gözaltına alındı ve kendilerinden bir daha haber alınamadı. Kaybedilmelerinden sorumlu olanlar yargılanmazken, iç hukuk yollarının tüketilmesi üzerine başvurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise Türkiye’yi mahkum etti. Aradan geçen süre zarfında kardeşinin mücadele bayrağını devralan Yakup Tanış, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Silopi İlçe Eşbaşkanlık görevini üstlenerek, mücadelesini sürdürüyor.    ÖLÜM TEHDİTLERİ    Tanış ve Deniz’in mücadeleden vazgeçmeleri maruz kaldıkları baskı ve tehditleri hatırlatan ağabey Tanış, yaşananları şöyle anlattı: “Serdar ve Ebubekir’i PTT’nin önünde zorla almaya çalışıyorlar ama alamıyorlar. Daha sonrada parti binasına geçiyorlar. Bu esnada Serdar, jandarma tarafından aranarak, ‘ifadeniz var’ deniliyor. Ebubekir, Serdar’ı yalnız bırakmıyor ve o da onunla birlikte karakola gidiyor. Karakola gittikleri gibi gözaltına alınıyorlar. Olay bu şekilde oldu. Ama olayın birde geçmişi var. O dönemin İl Jandarma Alay Komutanı Levent Ersöz var. O zaman bir bütün olarak Şırnak’ı ‘Şırnak Cumhuriyeti’ olarak adlandırıyor ve Şırnak’ı bir laboratuvar olarak kullanıyorlar. Halkın üzerine yoğun bir baskı oluşturuyorlar. Yüzde 90 oy alan HADEP’in, Şırnak’ta teşkilat kurmasına izin verilmiyor. Gerekli belgeler tamamlanıp, valiliğe götürüldüğünde alınmıyor. Dışarıdan noter ve posta aracılığıyla gönderiliyor ve o şekilde açılıyor. Serdar, ilk başta partiye üye olarak giriyor. Yöneticilerin birçoğu yoğun baskı ve tehditlerden dolayı istifa ediyor. Bundan dolayı Serdar, ilçe başkanı oluyor. Parti açıldıktan sonra da baskılardan dolayı bir arkadaşları istifa ediyor. Arkadaşları istifa ettiği için yönetici sayısı 5 kişiyi bulana kadar parti 10 gün boyunca kapalı kalıyor. Buna rağmen direnip açtıkları için böyle yoğun bir baskı oluşuyor. Serdar, daha önce zamanın Cumhurbaşkanı’na, Adalet Bakanı’na bir dilekçe yazıyor. Kendisinin, ailesinin ve arkadaşlarının Levent Ersöz tarafından açık açık tehdit edildiğini bu dilekçede bildiriyor. Babamı da gözaltına alıyorlar ve 10 gün boyunca gözaltında kalıyor. Gözaltında babama, 'Serdar Şırnak topraklarına ayak bastığı takdirde öldürülür’ deniliyor. Bunu söyleyen de Levent Ersöz’dür."   FAİL: LEVENT ERSÖZ   Dosyanın tozlu raflarda kaybettirilmek istendiğini söyleyen Tanış, "Olay her ne kadar fail meçhul olarak dillendiriliyorsa da fail bellidir. Bire bir fail Levent Ersöz’dür. Ergenekon’dan yargılanmak üzere hakkında Silivri’de dava açıldı. Ama hiçbir zaman gözaltına alınmadı. Sahte raporlarla sürekli hastanelerde kaldı. O zaman aileler olarak Ergenekon davalarına müdahil olmak istedik. Bunun için başvuruda bulunduk. Mahkemenin ilk duruşması, bizim başvurumuzla ara verildi. Bir gün sonrada müdahillik talebimiz reddedildi. Halbuki olayın failleri bu kişilerdir. Dosyayı AİHM’e götürdük. Türkiye mahkum edildi. Olayın net bir şekilde devlet güçleri tarafından yapıldığı belirtildi. Hem Türkiye cezalandırıldı hem de etkin soruşturma yürütmediği için dava, tekrar görülmesi için Türkiye’ye gönderildi. Türkiye ise, davayı yeniden zaman aşımına uğratmak istedi. Şu anda dava, tekrar AİHM’de. İnsanlığa karşı işlenen hiçbir suçun zaman aşımına uğrama gibi bir durumu yok. O dönemden günümüze siyasi ve legal partilere karşı ciddi bir baskı söz konusudur. 2001 yılında sırf üyelikten istifa için takipler ve tacize varan durumlar yaşanıyordu. Ama şu anda da aynısı devam ediyor. Bu sistemsel bir yaklaşımdır. O günkü failin ismi Levent Ersöz, şimdiki failin ismi başkadır" ifadelerini kullandı.   ‘NÖBET SIRASI BİZDE’    Direniş bayrağını sonuna kadar taşıyacağını belirten Tanış, "Dünyada Hitler, Yahudilere uyguladığı zulümden dolayı faşist olarak biliniyor. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beridir aynı uygulamalar Kürtlere de uygulanıyor. Köyler boşaltılıyor, faili meçhuller oluyor, şehirler bombalanıyor, çeşitli komplolarla insanlar gözaltına alınıyor ve onlarca yıl hapis cezaları veriliyor. Evrensel hukuk normlarını baz almayarak böyle bir uygulama Kürt halkına uygulanıyor. Bu halk, mazlum bir halktır. Bu halk gidip kimseye zulüm etmemiş. Bu halkın bu kadar baskıya uğramasının nedeni kendi özünden, insanlığından uzaklaşmamasıdır. Bu toprakların özünde insanlık var, bu topraklarda boyun eğmemek var. Serdarlar baskıya uğradı ve onlardan öncede baskılar vardı. Bunun için onlarca Serdar, insan onurunu koruyacak duruşlar sergiledi. Serdarlar gitti ancak Serdarların yoldaşları partiyi halen açık bırakıyorlar. Bugün nöbet sırası bize geldi. Bugün biz yapıyoruz, yarın öbür gün başka Serdarlar gelecek. Bu topraklarda boyun eğme ve diz çökme yoktur. Bu topraklarda insan mücadelesini ve onurunu koruyacak direniş vardır. Bu mücadele bayrağı asla inmeyecek” şeklinde konuştu.    ‘KAZANANA DEK SÜRECEK’   O dönem Tanış ve Deniz ile mücadele eden ve parti saymanı olan Abdullah Bakşi (55) de, mücadelenin aynı ruhla devam ettiğinin altını çizdi. "Birçok insan tanıdım ama Serdar ve Ebubekir gibisini görmedim” diyen Bakşi, mücadele, bilgi ve kararlılıklarının hayranlık uyandırdığını söyledi. Sistemin ise bu tarz insanları sevmediğini belirten Bakşi, “Köylerimiz boşaltılıyordu, insanlarımız katlediliyordu. İnsanlar ciddi baskı ve tehditlere maruz kalıyorlardı. Buna karşı sessiz kalmak istemedik ve mücadele içinde yerimizi aldık. Arkadaşlar kararlıydı, barışı nasıl sağlayabiliriz üzerinde çalışma yürütüyorduk. Bütün mücadelemiz barış içindi. Serdar burada çok seviliyordu. İnsanlar onda umudu görüyordu. O karanlık günlerin o insanlar sayesinde geçeceğine inanıyorlardı. Öyle de oldu. Defalarca işkenceye maruz kaldım ama asla pes etmedik. Hepimizin çocukları vardı. Bazen günlerce çocuklarımızı görmediğimiz oluyordu. Serdar ve Ebubekir’i kaybettik. Ancak bizler onların mücadelesini sürdürüyoruz. Söz veriyoruz ki bu mücadelede kazanana kadar direneceğiz” dedi.    ‘BU MÜCADELE TESLİM OLMADI’   Deniz ve Tanış’ın mücadele arkadaşlarından Hacı Abay (49) ise, o süreçte sayısızca ölüm tehdidi aldıklarını belirterek, şunları ifade etti: “Bütün baskı ve zulüm politikalarına rağmen teslim olmadık ve mücadelemizi sonuna kadar sahiplendik. O yıllarda her birimizi 5 sivil araç takip ediyordu ve her gün yolumuzu kesiyorlardı. Her gün ‘Bugün öldürülebiliriz’ düşüncesiyle çalışmalarımızı sürdürüyorduk. ‘Ne yaparlarsa yapsınlar mücadelemizi sürdüreceğiz’ diyorduk ve öylede yaptık. Yıllardan beridir mücadelemizi aktif bir şekilde yürüterek, onların yolunda ilerliyoruz.”   MA / Zeynep Durgut